Sayfalar

20 Haziran 2011 Pazartesi

Üniversite Yıllarını Verimli Geçirebilmek


Ünlü antik Yunan düşünürü Platon’un (Eflatun) milattan önce 4. yüzyılda kurduğu Akademi’sinden bu yana üniversiteler bir toplum ya da devlete hizmet edecek en seçkin kişilerin yetiştiği yüksek öğretim kurumları olarak karşımıza çıkmaktadır. Latince “universitas” sözcüğünden türemiş olan üniversite terimi “öğretmen ve akademisyenler topluluğu” anlamına gelmektedir. Günümüzde üniversite ya da Türkçe karşılığı olan evrenkent sözüyle ise; bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim ve bilimsel araştırma olanakları sunan kurumlar ifade edilmektedir.

Bir toplumun ilerlemesi açısından son derece büyük işlevi olan üniversitelerde okuyan öğrencilerin, kısıtlı sayıda insanın sahip olduğu bu ayrıcalıklı yüksek eğitim kurumlarının imkânlarını iyi değerlendirmeleri gerekmektedir. Elbette öğrencinin öncelikli görevi derslerine çalışmak ve eğitimini aldığı mesleği teorik ve pratik düzeyde en iyi şekilde öğrenmek olmalıdır. Ancak üniversite dediğimiz zaman -bir meslek kursundan farklı olarak- gençlerin toplumsal kamusal yaşama hazır hale geldikleri ve kendilerini meslekleri dışında da yetiştirebildikleri büyük bir kültür ve bilim platformundan söz etmek daha doğru olacaktır. Bu sebeple üniversitelerin en önemli ve temel yapıları, bilimsel araştırmalara ve öğrencilerin ve akademisyenlerin kendilerini geliştirmelerine olanak sağlayan kütüphanelerdir. İş yaşamına kıyasla boş zamanın çok daha fazla olduğu öğrencilik günleri, kişilerin kültürlerini geliştirmeleri açısından ideal zamanlardır. Bu yıllarda kişinin kendine yapacağı kültürel yatırım, ilerleyen zamanlarda muhakkak kendisine bir şekilde geri dönecek ve dünyayı daha iyi tanıması ve daha kolay algılamasına yol açacaktır. Bu sebeple tüm öğrenci arkadaşlarımıza tavsiyem, öğrencilik günlerinde ders çalışmak ve eğlencenin yanı sıra edebiyat, sinema, müzik, tiyatro ve benzeri sanat dalları ve kültür alanlarında da kendilerini geliştirmeleridir. Mesela dünya edebi klasiklerini okumak için üniversite öğrenciliğinden daha uygun bir zamanlama olmayacaktır. Üstelik kişinin kendini daha özgüvenli hissetmesine ve kültürlü olmasına yol açan bu gibi kültürel yatırımlar, öğrencilerin kendi branşlarında da daha başarılı olmalarının yolunu açabilir. Mesela bir Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğrencisi için, Rus, İngiliz ve Fransız klasiklerini okumuş olmak muhakkak ki siyasal tarihi yorumlamak açısından faydalı olacaktır. Kuşkusuz Dostoyevski’nin Ecinniler’ini okumuş bir öğrenci Bolşevizm’in doğuşunu ve Bolşevik İhtilali’nin ruhunu çok daha iyi yorumlayabilir. Bu sebeple öğrencilerimizden isteğim; üniversite yıllarını en verimli şekilde geçirmeleri ve çok okuyarak kendilerini kültürel yönden ilerletmeleridir. Benzer şekilde öğrenci kulüplerinin aktif olarak faaliyet göstermesi ve öğrencilerin çeşitli devlet görevlileri, bilim adamları ve siyasetçilerle kulüp faaliyetleri vasıtasıyla tanışarak kendilerini geliştirmeleri ve gelecek adına olumlu adımlar atmaları kendileri açısından çok faydalı olacaktır.

Tabii ki bu isteklerin gerçekleşebilmesi için üniversitelerde zengin bir kütüphanenin bulunması zorunludur. Uşak Üniversitesi de yeni bir üniversite olmasına karşın kütüphanesini hızla geliştirerek öğrencilerine daha iyi araştırma yapma ve kendilerini geliştirme imkânları sunacaktır. Gerisi de artık öğrenci arkadaşlarımızın azmine kalmaktadır…


Ozan Örmeci


3 yorum:

  1. Bu güzel tavsiyeler için teşekkür ederim hocam. Dönemin koşullarını yorumlayabilmek adına o dönemde yazılmış romanları okuma fikrine katılıyorum kesinlikle. Çok çok okumalıyız gerçekten.. Çoookkkk...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Ozan 2009 da benzer bir şeyler bende karalayıp bloguma eklemiştim. Hatta aynı fotografı kullanmışız :))
    http://cemkaragozlu.blogspot.com/2009/06/kisisel-gelisimimizde-universite.html

    YanıtlaSil
  3. Üstad ağzına sağlık, senin makale gerçekten çok daha kapsamlı ve iyi olmuş. Sevgiler.

    YanıtlaSil