Sayfalar

22 Ekim 2017 Pazar

2017 Japonya Seçimleri


Dünyanın en önemli ekonomilerinden olan Japonya’da, Liberal Demokrat Parti lideri ve Başbakan Şinzo Abe’nin geçtiğimiz ay sonunda aldığı erken seçim kararının ardından[1], halk, yeni iktidarı belirlemek için bugün sandık başına gidiyor. Bu yazıda, Japonya’daki parlamento (Diet) seçimleri öncesinde ülkedeki siyasi gündem ve kamuoyu araştırmalarının sonuçları analiz edilecektir.

Japonya’daki seçimleri yorumlamak için, bu ülkede İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’nin kurduğu siyasal sistemi bilmek gerekir. Nitekim fiilen hâkim (dominant) parti sisteminin geçerli olduğu Japonya’da, siyasal sistem çok partili demokrasiye uygun olarak yapılandırılmasına karşın, merkez ve merkez sağı kapsayan Liberal Demokrat Parti’nin[2] (kısaca LDP), iki istisna dışında İkinci Dünya Savaşı’ndan beri yapılan tüm seçimleri kazandığı ve kısa aralar dışında tek başına veya koalisyonlar yoluyla hep iktidarda kaldığı görülmektedir. 1958-1983 döneminde yapılan 9 genel seçimi de kazanan ve hep tek başına iktidar olan LDP, 1983 yılında ilk kez iktidarı koalisyon hükümeti yoluyla almıştır. 1986 ve 1990 seçimleri sonucunda yeniden tek parti iktidarını kuran LDP, 1993 yılında büyük bir şoka uğramış ve ilk kez ana muhalefet partisi olmuştur. 3 yıllık kısa bir aranın ardından, 1996, 2000, 2003 ve 2005 seçimlerinde koalisyon hükümetleri yoluyla yeniden iktidara dönen LDP, tarihinin en düşük oyunu aldığı 2009 genel seçimleri sonrasında bir kez daha iktidardan düşmüş ve yeniden ana muhalefet partisi haline gelmiştir. 3 yıllık kısa bir aranın ardından 2012’de yeniden iktidara gelen LDP, Şinzo Abe’nin liderliğinde son iki genel seçimi (2012 ve 2014) rahat kazanmış ve koalisyon hükümetleri yoluyla iktidarını korumuştur. Karizmatik ve deneyimli bir siyasetçi olan Şinzo Abe liderliğinde 2017 seçimlerine giren LDP, yine seçimin en büyük favorisi olarak gösterilmektedir. Nitekim LDP, son kamuoyu yoklamalarına göre, 250-300 arasında bir sandalye sayısına ulaşarak, açık farkla ülkedeki en büyük ve güçlü parti olmaya devam edecek ve yine hükümeti -tek başına veya koalisyon hükümeti olarak- kuracaktır.[3] Bu, Abe’nin de Başbakan olarak koltuğunu koruması anlamına gelmektedir. 2014 genel seçimlerinde yüzde 33,11 oyla 284 sandalye kazanan LDP, bu sayının üzerine çıkabilmesi ya da oy oranı ve sandalye sayısını koruması durumunda başarılı kabul edilecektir. Abe, koltuğunu koruması halinde iç politikada ekonomik durgunluk (resesyon) ve dış politikada Kuzey Kore krizi ile Çin’le sorunlu ilişkiler gibi konulara odaklanacaktır. LDP ve Abe, son yıllarda çok başarılı bulunmasalar da, birçok uluslararası gözlemci tarafından “TINA” (there is no alternative – alternatifi yok) şeklinde değerlendirilmektedir.[4] Ayrıca Abe ve partisi, parlamentoda 2/3’lük çoğunluğa ulaşabilirlerse, İkinci Dünya Savaşı sonrasından kalma anayasayı değiştirmek ve Japonya’nın askeri gücünü arttırmak konusunda yıllardır istedikleri güce kavuşabileceklerdir. Bunların yanında, "Abenomics" adı verilen Abe'nin ekonomi politikaları, büyük bir mucize yaratmasa da geçtiğimiz yıllarda olumlu bazı sonuçlar yaratmayı başarmıştır. Sonuçta, Japonya özelinde şu bir gerçektir ki; ülkedeki siyasi dengeleri iyi bilen ve büyük sanayi gruplarının desteklediği LDP, büyük bir siyasi ve ekonomik kriz olmadığı sürece Japonya siyasetini domine etmeye devam edecektir. 

Seçimde LDP’yi bir ölçüde zorlaması beklenen en önemli parti ise, geçtiğimiz yıl Tokyo’nun ilk kadın Belediye Başkanı seçilen 1952 doğumlu siyasetçi Yuriko Koike’nin yeni kurduğu Kibō no Tō – Umut Partisi’dir.[5] Aynı LDP gibi serbest piyasa ekonomisi yanlısı olan, ancak siyasal açıdan daha muhafazakâr bir görüntü sergileyen Kibō no Tō, seçimde 50-60 arasında bir sandalye sayısına ulaşması beklenen ülkedeki ikinci büyük parti görünümündedir. İngilizlerin “Demir Leydi” lakaplı ünlü Başbakanı Margaret Thatcher’ın büyük bir hayranı olan Koike, daha önce ülkesinde Savunma Bakanlığı yapmış deneyimli bir siyasetçidir. Ancak The Guardian’dan Justin McCurry’in de dikkat çektiği üzere, “Yurinomics” adı verilen ekonomi politikalarının (fakirler için temel gelir uygulaması ve sermaye grupları için düşük vergilendirme) yarattığı heyecana karşın, Koike, Tokyo Belediye Başkanlığı görevine devam edeceği için milletvekilliğine aday olmamıştır ve bu nedenle ulusal siyasetteki etkisi sınırlı olabilir.[6] Dahası, Koike’nin Kibō no Tō partisini kurması ilk haftalarda büyük bir heyecan yaratsa da, daha sonra LDP ile arasında büyük ideolojik farklılıkların olmaması bu heyecanı azaltmış ve Umut Partisi’nin arkasına aldığı rüzgârı dindirmiştir. Yine de, Koike ve partisi, LDP ile farklılıklarını keskinleştirmesi ve seçmenleri ikna etmesi durumunda, ilerleyen yıllarda Japonya siyasetinde daha etkili hale gelebilir.

Japon Demokratik Partisi (DPJ) iktidarı döneminde Ekonomi Bakanlığı yapan 1964 doğumlu Yukio Edano’nun lideri olduğu bir diğer yeni parti olan Rikken Minshutō – Japonya Anayasal Demokratik Partisi de[7], bu seçim öncesinde dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış önemli bir siyasal organizasyondur. Bu seçimde 30 ve üzerinde milletvekili çıkarması beklenen merkez sol çizgideki Japonya Anayasal Demokratik Partisi[8], koalisyon hükümeti zorunluluğu durumunda önemli ve adeta kilit bir parti haline gelebilir.  Dahası, ilerleyen yıllarda Abe ve LDP’nin başarısızlığa uğraması durumunda, merkez ve merkez soldaki seçmenler için Kibō no Tō’ya kıyasla daha cazip bir parti haline gelebilir. Hem Kibō no Tō, hem de Rikken Minshutō, seçim öncesinde LDP’den kaçan bazı milletvekillerini bünyelerine katarak moral bulmuşlardır.[9] Ancak yine de kendilerinden büyük bir sürpriz beklemek hayalcilik olacaktır.

Natsuo Yamaguchi liderliğindeki Soka Gakkai tarikatı çıkışlı Budist muhafazakâr Yeni Komeito Partisi de (NKP)[10] son yıllarda kayda değer oranda oy kazanan bir parti olarak burada belirtilmelidir. Ancak Komeito’nun 35’in üzerinde sandalye kazanması beklenmemektedir. Tadatomo Yoshida liderliğindeki Shakai Minshu-tō - Japonya Sosyal Demokrat Partisi (SDPJ)[11] ve Kazuo Shii liderliğindeki Nihon Kyōsan-tō – Japonya Komünist Partisi (JCP) de[12] seçimin diğer önemli aktörleri olarak sayılabilir. Masashi Nakano liderliğindeki Nippon no Kokoro – Japon Kokoro Partisi de[13], bu seçim öncesinde ismi zikredilmesi gereken milliyetçi-muhafazakâr sağ çizgideki ülkedeki son önemli siyasal partidir. Ancak son saydığım bu üç partinin yüksek oy oranlarına ulaşması beklenmemektedir. Zira geleneksel olarak sol ve aşırı sağ düşünceler Japonya’da taban bulamamaktadır. Bu, Japonya’nın sosyoekonomik yapısı (güçlü sermaye grupları ve onların halkla bütünleşmiş olması) ve İkinci Dünya Savaşı öncesinde yaşadığı siyasal deneyimlerin (faşist dönemin olumsuz mirası) sonucudur.

Seçim öncesinde en önemli mesele ise, Japon halkının yüzde 54,4’ünün henüz kesin kararını vermemiş olmasıdır.[14] Dolayısıyla, bu kadar yüksek oranda bir kararsız seçmenin varlığı, seçimde sürpriz yaşanması olasılığını gündeme getirmektedir. Lakin modern Japon siyasal tarihine bakıldığında, Japon seçmenlerin sürpriz yapmayı fazla sevmedikleri ve genelde alışmış oldukları partilere (ki bu da çok büyük oranda LDP’dir) oy verdikleri görülmektedir. Dolayısıyla, seçim sonucunda LDP’nin tek başına ve koalisyon hükümeti yoluyla iktidarını koruması ve Şinzo Abe’nin Başbakanlığa devam etmesi beklenmelidir. Zaten Tokyo için şu an için iktidar değişikliğinden daha önemli meseleler vardır ve özellikle Kuzey Kore nükleer krizi ve Çin’in hızlı yükselişinin yarattığı güvenlik riskleri karşısında, ülkenin birlik-beraberlik içerisinde hareket etmesi şarttır.


Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ



[2] Web sitesi için; https://www.jimin.jp/english/.
[5] Web sitesi için; https://kibounotou.jp/.
[7] Web sitesi için; https://cdp-japan.jp/.
[10] Web sitesi için; https://www.komei.or.jp/.
[11] Web sitesi için; http://www5.sdp.or.jp/.
[12] Web sitesi için; http://www.jcp.or.jp/english/.
[13] Web sitesi için; http://nippon-kokoro.jp/.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder