4 Kasım 2014 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde Kongre’nin iki
kanadı olan Temsilciler Meclisi’nin tamamı (2 yıllığına seçilen 435 temsilci)
ve Senato’nun üçte birinin (6 yıllığına seçilen 33 senatör) yenilenmesi için
seçimler yapıldı. Seçimlerden Cumhuriyetçi Parti büyük bir zaferle çıkarken,
Başkan Barack Obama’nın mensubu olduğu Demokrat Parti, büyük bir hezimete
uğradı. Bu yazıda ABD’deki seçim sonuçlarını ve olası etkilerini
değerlendirmeye çalışacağım.
Öncelikle bu seçimlerin sürpriz bir şekilde neticelendiğini belirtmek
gerekiyor. Zira dış politikada Arap Baharı’nın Arap Kışı’na dönüştürülmesinin
ardından, Obama açısından ortaya çıkan başarısızlık tablosu nedeniyle seçimde Cumhuriyetçilerin
üstünlüğü beklense de, her iki kamarada da Cumhuriyetçilerin bu denli üstünlük
sağlaması tahmin edilen bir durum değildi. Ayrıca Obama’nın ekonomide sanılanın
aksine gayet başarılı olduğu, son dönemde açıklanan ve 2008’den beri ABD
tarihinin en düşük rakamını yakalayan işsizlik oranı (% 5,9)[1]
ve bu yıl içerisinde % 4’ü aşan ekonomik büyüme rakamı[2]
ile kamuoyu nezdinde ispatlanmıştı. Öyleyse Amerika Birleşik Devletleri’ni
nefret edilen bir ülkeden sevilen bir ülkeye çeviren ve ekonomik tüm
göstergeler açısından çok başarılı bir performans sergileyen bir Başkan’ın
partisi neden bu seçimlerde hezimete uğramış olabilir?
Sorunun ilk yanıtı Amerikan seçmeninin bilinçsizliğiyle alakalı.
Ekonomik büyüme, düşük işsizlik oranları ve dünyada oluşan Amerikan sempatisi
elbette çok önemli faktörler, ancak Amerika’daki nüfusun çoğunluğu açısından oy
tercihlerini doğrudan etkileyen sebepler olmayabilir. Amerikalı seçmenler
açısından bulundukları mahallede suç oranlarının artıp artmıyor olması oy
tercihinde daha etkili bir faktör. Ayrıca Amerika’nın
Sesi Haber Merkezi iç politika uzmanı Jim Malone’un da belirttiği gibi; ara
seçimlerde özellikle de Başkanların ikinci dönemlerinde seçmenlerden bu tür
tepki görmeleri, Amerikan siyasetinde alışık olunan bir durum.[3]
İkinci önemli sebep, Cumhuriyetçi Parti’nin geleneksel gücü ile alakalı.
Her ne kadar iki seçimdir Obama’dan ağır tokatlar yeseler de, Cumhuriyetçi
Parti kuşkusuz Amerikan siyasetine en az Demokratlar kadar damga vuran bir
siyasal parti ve bazı bölgelerde geleneksel oy tabanlarıyla Demokratlara ezici
üstünlük sağlayabiliyorlar.
Üçüncü bir sebep ise, kuşkusuz Amerikan dış politikasıyla alakalı.
George W. Bush döneminin ardından dünyada nefret edilen bir Amerika Birleşik
Devletleri’ne Başkanlık etme görevini devralan Obama, barışçıl vizyonu ve
askeri harcamaları azaltan tercihleri nedeniyle bu durumu tersine çevirmeyi
başardı ve hatta bu sayede Nobel Barış Ödülü bile kazandı. Ancak bu süreçte Çin’in
hızlı yükselişi ve Rusya’nın toparlanması ile birlikte ABD’nin küresel
liderliğinin zayıfladığı algısının yaratılması, Obama’nın hem dünyada, hem de
kendi ülkesinde zayıf düşmesine neden oldu. Rusya’nın Kırım’ı hukuksuz bir
şekilde Ukrayna’dan koparması, Arap Baharı sürecinin dışarıdan sabote edilmesi,
IŞİD terör örgütünün ortaya çıkması ve daha önemlisi bu süreçte ABD’nin
kendisine müttefik seçtiği grupların (Müslüman Kardeşler-İhvan türevi olan
siyasi yapılar) dünyaya güven telkin edememesi gibi nedenlerin etkisiyle, Obama
dünyada güçsüz bir lider olarak algılanmaya başladı ve çeşitli araştırmalarda
Rusya lideri Vladimir Putin’in ardına düştü.[4]
Bu durum, özellikle sağdaki Amerikan seçmenini fazlasıyla etkiledi ve Demokratların
oylarını düşürdü.
Tüm bunlara dördüncü bir sebep olarak, Obama’nın Avrupa solunu
çağrıştıran ve kapitalizmin beşiği olan Amerika’da yaşayanlar açısından biraz
garip algılanabilecek Obamacare sağlık programına yönelik Cumhuriyetçilerin
sert eleştirileri de eklenince, seçimlerde Demokratlar için mağlubiyet
kaçınılmaz hale geldi.
Kesin sonuçlar açıklanmasa da, seçimler sonucunda Cumhuriyetçiler,
Temsilciler Meclisi’nde 246’ya 180 (9 sandalye için mücadele devam ediyor), Senato’da
ise 53-45 (2 bağımsız da var) üstünlük sağlamış gibi gözüküyorlar.[5]
Bu durum şu anlama geliyor; bundan sonra Cumhuriyetçiler Senato’yu daha da iyi
kullanarak Başkan Obama’nın üst düzey bürokrat, büyükelçi ve hakim atamalarında
ciddi sorunlar çıkarabilecekler. Dahası 2016’da yapılacak olan Başkanlık
seçimleri açısından da bu sonuçlar önemli bir gösterge vazifesi görecek ve
seçmeni Cumhuriyetçi adaya doğru yönlendirebilecek.
ABD Başkanı Obama’nın seçimlerin ardından kötüye giden durumu net bir
şekilde gördüğü anlaşılıyor. Zira Obama’nın seçim sonrasındaki ilk icraatı;
Irak’ta IŞİD’le mücadele edilmesi için bölgeye 1500 askeri birliğinin daha
gönderileceğini ilan etmek oldu.[6]
Obama’nın “topal ördek” durumunda olmasına rağmen, yürütme erkinin tek sahibi
olarak 2016’ya kadar geçecek olan 2 yılda önemli adımlar atması ve bu sayede
Demokratların adayı olması beklenen Hillary Clinton’ın önünü açması bekleniyor.[7]
Örneğin, Demokratların oyunu arttırmak için yapabilecekleri en kritik
hamlelerden birisi; ülkedeki milyonlarca kaçak göçmeni (özellikle Latin Amerika’dan
gelen nüfusun oluşturduğu Hispanikler ağırlıkta) vatandaş statüsüne eriştirecek
yeni bir göçmenlik yasasının geçirilmesi olacak.[8]
Ancak Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner, seçimden hemen sonra Başkan’ı
bu konuyu kararnameyle çözmemesi konusunda uyardı.[9]
Bu durumun ülkedeki siyaseti daha da gerginleştirmesi ve geri tepmesi de mümkün
olabilir. Zira Obama’nın bu değişikliği parti çıkarları için yaptığı anlaşılabileceği
için, seçmen nezdinde desteği artacağına, düşedebilir.
Amerika’nın Sesi Haber Merkezi iç politika uzmanı Jim Malone’a
göre, seçimler sonrasında ABD’nin Suriye politikası da sertleşebilir. Seçimler
sonrasında hem Temsilciler Meclisi’nde, hem de Senato’da önemli komisyonların başkanlıklarına
Cumhuriyetçilerin geleceğini belirten Malone, örneğin Silahlı Hizmetler
Komisyonu’nun başına eski Başkan adayı ve Arizona Senatörü John McCain’in
gelmesine dikkat çekiyor ve askeri konularda daha sert bir Kongre yapısının
ortaya çıkacağını iddia ediyor.[10]
Bu noktada Malone son derece haklı; zira Amerikan kamuoyunda askeri dış
müdahale isteği halen çok yüksek oranda gözükmese de, Obama’nın IŞİD
politikasından duyulan rahatsızlık da ortada. Bu nedenle Cumhuriyetçiler Obama’ya
bu konudan saldırmaya devam edecek ve Amerikan halkına daha şahin politikalar
önerecekler.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] “US
unemployment rate hit a six-year low in September”, BBC, Erişim Tarihi: 10.11.2014, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/news/business-29479533.
[2]
“US GDP Growth Rate by Year”, Erişim Tarihi: 10.11.2014, Erişim Adresi: http://www.multpl.com/us-gdp-growth-rate/table/by-year.
[3]
“Suriye Politikası Agresifleşebilir”, Amerika’nın
Sesi, Erişim Tarihi: 10.11.2014, Erişim Adresi: http://m.amerikaninsesi.com/a/malone-suriye-politikasi-agresiflesebilir/2512472.html.
[4]
“Putin Vs. Obama: The World's Most Powerful People 2014”, Forbes, Erişim Tarihi: 10.11.2014, Erişim Adresi: http://www.forbes.com/sites/carolinehoward/2014/11/05/putin-vs-obama-the-worlds-most-powerful-people-2014/.
[5]
Tüm detaylar için; http://en.wikipedia.org/wiki/United_States_elections,_2014.
[6]
“Obama to Send 1,500 More Troops to Assist Iraq”, The New York Times,
Erişim Tarihi: 10.11.2014, Erişim Adresi: http://mobile.nytimes.com/2014/11/08/world/middleeast/us-to-send-1500-more-troops-to-iraq.html.
[7] 2016 ABD Başkanlık seçimleri
için erken bir analiz; Ozan Örmeci (2014), “2016 ABD Başkanlık Seçimleri Yarışı
Şimdiden Başladı!”, Uluslararası Politika
Akademisi, Erişim Tarihi: 10.11.2014, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2016-abd-baskanlik-secimleri-yarisi-simdiden-basladi/.
[8] 2012 Başkanlık seçimlerinde
Hispanikler % 71 oranında Obama’ya, % 27 oranında Mitt Romney’e oy vermişlerdi.
Detaylar için; http://www.ropercenter.uconn.edu/elections/how_groups_voted/voted_12.html.
[9]
“Suriye Politikası Agresifleşebilir”, Amerika’nın
Sesi, Erişim Tarihi: 10.11.2014, Erişim Adresi: http://m.amerikaninsesi.com/a/malone-suriye-politikasi-agresiflesebilir/2512472.html.
[10] “Suriye Politikası Agresifleşebilir”, Amerika’nın Sesi, Erişim Tarihi:
10.11.2014, Erişim Adresi: http://m.amerikaninsesi.com/a/malone-suriye-politikasi-agresiflesebilir/2512472.html.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder