Sayfalar

5 Ekim 2024 Cumartesi

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 'Çok Kutuplu Gelecekte Avrupa'nın Rolü' Başlıklı Konuşması

 

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, zaman zaman yaptığı konuşmalar ve bu konuşmalarda yaptığı beklenmedik çıkışlarla zaman zaman sansasyon yaratmakta ve uluslararası politikanın gündemine yön vermektedir. Daha önce "NATO'nun beyin ölümü", "ABD'nin vassal devleti olmayacağız" ve "Avrupamız ölebilir" gibi sözleriyle dikkatleri üzerine toplayan Macron, 2 Ekim 2024 tarihinde Almanya merkezli bir ekonomi forumu olan Berlin Küresel Diyaloğu'nun (Berlin Global Dialogue) düzenlediği bir etkinliğe katılmış ve "Europe’s Role in a Multipolar Future" (Çok Kutuplu Gelecekte Avrupa'nın Rolü) başlıklı önemli bir konuşma yapmıştır. Bu yazıda, bu konuşma özetlenecek ve değerlendirilecektir.


Fransa Cumhurbaşkanı, İngilizce yaptığı konuşmasına kendisinin birkaç ay önce Avrupa Birliği'nin geleceğine adına risklere dikkat çektiği konuşması ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi'nin hazırladığı rapora vurgu yaparak başlamakta ve Avrupa'nın gerçekten riskli bir süreçten geçtiğini söylemektedir. COVID-19 (koronavirüs) pandemisi döneminde ve Rusya'nın Ukrayna'da giriştiği savaşa yönelik olarak aslında AB adına başarılı bir yönetim gösterdiklerini iddia eden Macron, buna karşın Avrupa ekonomilerinin büyüme modelleri konusunda riskler yaşandığını vurgulamaktadır. İklim değişikliği, yapay zeka ve ortak savunma ve güvenlik politikası gibi kritik bazı konularda henüz istedikleri seviyede olmadıklarının altını çizen Macron, bunun yanı sıra ekonomik büyüme modellerini de ilerleyen süreçte reforma tabi tutmaları gerektiğini ifade etmektedir. Avrupa olarak, belirttiği kritik sektör ve alanlarda hem ABD, hem de Çin'in gerisinde kaldıklarını düşünen Fransa Cumhurbaşkanı, bu iki dev ekonominin yeşil enerji, yapay zeka ve savunma gibi stratejik alanlarda çok daha fazla yatırım yapabildiklerini ve bu sayede Avrupa'nın çok önünde olduklarını düşünmektedir. Ekonomik büyüme anlamında da ABD'nin gerisinde kaldıklarına dikkat çeken Macron, bu bağlamda Avrupa ülkelerindeki toplumsal modeli değiştirmeleri/revize etmeleri gerektiğini söylemektedir. Konuşmasını tüm Avrupa adına yaptığının da altını çizen Macron, daha sonra kritik bazı hususlara dikkat çekmek istediğini belirterek konuşmasının ikinci bölümüne başlamaktadır.

Fransa Cumhurbaşkanı, yeni oluşmakta olan çok kutuplu dünya düzeninde AB'nin daha rekabetçi olabilmesi için ilk olarak bir tür "simplification shock"a yani iş yapmayı kolaylaştıran ve regülasyonları azaltan daha esnek ve gevşek düzenlemelere ihtiyaç duyduklarını belirtmektedir. 27 yerel pazar yerine tek bir Avrupa pazarının (ekonomisinin) oluşturulması için yeni girişimcilere ve başlangıç girişimlerine (start-uplara) daha büyük kolaylıklar sağlanması gerektiğinin altını çizen genç Cumhurbaşkanı, ancak bu şekilde daha rekabetçi pazarlarla yarışabileceklerini düşünmektedir.

İkinci olarak, Macron, günümüzün çok kutuplu dünyasında artık Dünya Ticaret Örgütü'nün (WTO) kurallarının dünyanın geri kalanında geçerli olmadığını anlamak zorunda olduklarını ve 25 yıl önce WTO'ya üye olan Çin'in bu kurallara uygun davranmadığını iddia etmektedir. Macron, 2022'de ABD'nin de balıkçılık yasasıyla uluslararası hukuk kurallarının dışına çıktığını belirterek, ABD ile Çin'in kurallara uygun davranmadığı bir ortamda kendilerinin de (AB) oyunu kuralına göre oynayan tek aktör durumunda kalmamaları gerektiğini söylemektedir. Bu bağlamda yeniden eski zamanlardaki gibi korumacı ekonomi politikalarına yönelmelerini istemediğini belirten Macron, buna karşın kendi çiftçileri ve üreticilerini koruyacak ve Avrupa pazarının kontrolünü sağlayacak bazı uygulamalara kapı aralamaktadır. Macron, savunma ve otomotiv (elektrikli arabalar) gibi bazı kritik sektörlerde Avrupalı üreticilerin bugün harekete geçmezlerse ilerleyen yıllarda  marjinalleşebileceği riskine işaret ederken, diğer ülke üreticilerinin devlet sübvansiyonları sayesinde daha avantajlı bir şekilde yarışa başladıklarını söylemektedir.

Fransa Cumhurbaşkanı'nın konuşmasında vurgu yaptığı üçüncü kritik husus ise endüstriyel polititkalar ile çevre politikaları arasında daha uyumlu ve koordineli bir yaklaşımın hasıl olması gerektiğidir. Avrupa'nın 2050'lerde karbon nötralizasyonunu tamamen sağlayan ilk kıta olması gerektiğini belirten Macron, bunu yaparken Avrupa'nın güçlü endüstriyel altyapısını korumaları ve geliştirmeleri gerektiğini de sözlerine eklemektedir. Bu bağlamda, Emmanuel Macron, çevre dostu politikalar uğruna endüstrileri feda etmemek ve endüstrileri korumak ve geliştirmek adına çevreye zararlı girişimlerde bulunmamak hedeflerinin bir arada götürülmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Macron, bunun ancak iyi bir koordinasyonla sağlanabileceğini ve bunun sağlanması halinde de Avrupalı üreticilerin bu süreçte büyük avantajlar elde edeceklerini belirtmektedir. Bu kapsamda, Macron, Avrupa'da tek ve güçlü bir enerji piyasasının oluşturulması gerektiğini de sözlerine eklemektedir. Fransa Cumhurbaşkanı, ayrıca, ABD ile kıyaslandığında AB'nin inovasyon konusunda da geride kaldığını ifade ederek, bu konuda da kendilerini geliştirmeleri gerektiğini söylemektedir. Macron, bu konuda özellikle telekomünikasyon sektörünü örnek vermekte ve Avrupa'daki dağınık yapıya kıyasla daha organize olan ABD'de inovasyonun da daha ileri bir aşamada olduğunu vurgulamaktadır. Bu nedenle, Macron, Avrupa Endüstriyel Politikası'nın oluşturulmasını ve uygulanmasını savunmaktadır.

Emmanuel Macron, konuşmasında AB'nin geleceği adına kritik bir husus olarak dördüncü olarak yatırım konusunda Avrupa'nın yaşadığı yetersizlikleri gündeme getirmektedir. Avrupa'nın stratejik özerkliği (otonomisi) için kritik sektörlere ve ar-ge çalışmalarına daha fazla yatırım yapmalarının şart olduğunu belirten Fransız siyasetçiye göre, AB'nin bütçesi de yetersizdir ve bu şekilde diğer büyük güçlerle rekabet edebilmeleri olanaklı değildir. Macron, yatırım gerekli öncelikli sektörleri ise, savunma, temiz teknolojiler, yapay zeka ve sağlık sistemi olarak sıralamaktadır. Fransız Cumhurbaşkanı'na göre Avrupa'da aslında tasarruf edilmiş ve yatırıma dönüşmemiş büyük miktarda sermaye stoku bulunmakta, ancak yoğun regülasyonlar nedeniyle bunlar piyasaya akamamaktadır. Bu bağlamda, Macron, geçmişte Jean-Claude Juncker döneminde gündeme gelen Avrupa Sermaye Piyasaları Birliği (Capital Markets Union) uygulamasını hatırlatmakta ve bunun önemli bir ihtiyaç olduğunu ifade etmektedir. Bu konudaki Fransız-Alman anlaşmasını önemli bir kazanım olarak belirten Macron'a göre Avrupa'daki önemli miktarda sermaye doğrudan ABD'ye gitmektedir ki, bu da Avrupa ekonomisi olumsuz etkilemektedir.

Konuşmasının sonunda sözü Draghi raporuna getiren Fransa Cumhurbaşkanı, bu raporu desteklediğini ve doğru bulduğunu belirterek, raporda belirtilen eksiklikleri gidermek için acele etmeleri gerektiğini söylemektedir. Verimli bir Avrupa'nın inşası için geleceğe yatırım yapmadıkları her anın kayıp olduğunu vurgulayan Macron, konuşmasını bu şekilde tamamlamaktadır.

Fransa Cumhurbaşkanı'nın konuşması incelendiğinde, Macron'un popülist sağ ve sol politikacıların aksine Avrupa Birliği'nin geleceğine dair riskleri çok iyi gözlemlediği ve AB'yi yeni oluşan çok kutuplu dünya düzenin gelişecek büyük güç rekabetinde ABD, Çin ve Hindistan gibi devasa ekonomilerle yarışabilecek ve rekabetçilik noktasında en üst sıralarda kalan önemli bir güç olarak konumlandırmak adına çok akılcı ve stratejik öneriler yaptığı görülmektedir. Ancak Macron'un bu gelecek odaklı stratejik vizyonu ülkesi Fransa ve Avrupa genelinde popülist akımların başarısı nedeniyle gölgede kalmakta ve Avrupa her geçen gün geçmiş büyüklüğüne dayalı ekonomik mirasından yiyerek geleceğini zayıflatmaktadır. Bu durumdan çıkış formülü ise daha geniş, belki birkaç farklı çeperi olan, daha genç ve rekabetçi bir Avrupa'dır ki, bunun için de Birleşik Krallık, Türkiye ve halen AB dışında olan bazı Avrupa ülkelerinin Birlik politikalarına uyumlulaştırılması bence doğru bir strateji olacaktır. Son olarak, Macron'un bu konuşmasıyla dönem şartı nedeniyle 2027'de sona erecek Cumhurbaşkanlığı sonrasında önemli bir Avrupa kurumunun (örneğin Avrupa Komisyonu) başına geçme ihtimalinin de güçlendiğini belirtmek gerekir. 

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder