Sayfalar

5 Ocak 2024 Cuma

BRICS’in Genişlemesi ABD Hegemonyasına Bir Meydan Okuma Mı?

 

İlk kez 2009 yılında Brezilya, Rusya (Federasyonu), Hindistan ve Çin (Halk Cumhuriyeti) Devlet Başkanlarının düzenli olarak bir araya gelmesiyle temelleri atılan BRIC yapılanması, 2010 yılında Güney Afrika’nın da örgüte katılımıyla BRICS adını almış ve o tarihten itibaren uluslararası siyasette Üçüncü Dünyacı özlemleri yansıtan yeni ve önemli bir diplomatik girişim olarak kıymetlendirilmiştir. Nitekim BRICS içerisinde Güney Amerika’nın lider ülkesi Brezilya, Afrika kıtasının siyasi liderliğini üstlenen Güney Afrika, Asya kıtasında ve dünya genelinde en kalabalık iki ülke ve son yıllarda en hızlı gelişen ekonomilerden olan Hindistan ve Çin ve Soğuk Savaş’tan devşirdiği güçle halen ABD’den sonra en güçlü ikinci devlet algısını uyandıran Rusya gibi büyük bir devletin varlığı, örgütün kısa sürede Batı karşıtı güçlü bir platform gibi kabul edilmesine neden olmuştur.[1] BRICS, üyelerinin siyasi ve ideolojik farklılıklarına ve kimi konulardaki anlaşmazlıklara karşın, BRICS Kalkınma Bankası (Yeni Kalkınma Bankası-NDB) adlı bir banka da oluşturmayı başarmış[2] ve kalkınmak isteyen ülkelere fon sağlayan önemli bir kreditöre dönüşmüştür. Dünya nüfusunun yüzde 42’si, dünya yüzölçümünün yüzde 30’u, küresel gayrisafi milli hasılanın yüzde 23’ü ve küresel ticaretin yüzde 18’ini  temsil eden çok önemli bir uluslararası kuruluş olan BRICS, ABD’nin küresel liderliğini ve uluslararası ticarette Amerikan dolarının hegemonyasını da sorgulayan bir yapı olarak sivrilmiştir.

İşte böyle bir temelden gelen BRICS, 1 Ocak 2024 tarihi itibariyle, Johannesburg’da geçtiğimiz Ağustos ayında düzenlenen 15. BRICS Zirvesi’nden çıkan karar uyarınca, Etiyopya, İran (İslam Cumhuriyeti), Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi beş yeni üye devleti daha birliğe üye yaparak, Ortadoğu coğrafyasında da etkisini arttıran çok önemli bir jeopolitik oluşum haline gelmiştir. Bu nedenle, BRICS’e Batı basınında artık “BRICS+” denmeye başlanmıştır[3]. Daha önce bu beş ülkeyle birlikte BRICS’e katılmayı kararlaştıran Arjantin ise, yeni Devlet Başkanı Javier Milei’nin isteği doğrultusunda son anda bu kararından caymış ve örgüte katılmamıştır.[4] Arjantin’in karar değişikliği BRICS’in hızlı gelişimini yavaşlatsa da, kuşkusuz, Arjantin’den daha önemli olan, İran, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi çok önemli Ortadoğu devletlerinin BRICS’e katılmış olmalarıdır. Burada Batı hegemonyasının sürdüğü dünyaya verilen mesaj da ilginç bir şekilde olumludur: birlik üyesi ülkeler -Hindistan ve Brezilya dışında- pek de demokratik sayılabilecek nitelikte olmasalar da, Suudi Arabistan ve İran gibi Batı siyasetince hasımlaştırılmaya çalışılan iki İslam devleti ve toplumunu birliğe kabul etmesi, BRICS’in çatışmasız, savaşsız ve barışçıl bir dünya düzeni vizyonunu yansıtmaktadır. Çin’in BRICS Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik İlişkiler Dairesi Genel Direktörü Li Kışin de, genişleme kararının alındığı geçtiğimiz Ağustos ayındaki Zirve sonrasında, BRICS’ın herhangi bir devlet ya da yapılanmaya karşı olmadığını ısrarla belirtmiştir.[5] Buna karşın, kuşkusuz, Batı dünyasında birçok etkili analist, bu yapılanmayı ABD merkezli dünya düzenine hasmane tutum alan bir yapı olarak değerlendirmektedir. Örneğin, Londra merkezli SOAS Çin Enstitüsü’nden Steve Tsang, BRICS ile Çin’in otokratlara kendilerini güvenli hissetmelerini sağlayacak alternatif bir dünya düzeni oluşturduğunu iddia etmektedir.[6] BRICS’e üye olmak isteyen Cezayir, Bangladeş, Bahreyn, Belarus, Bolivya, Küba, Honduras, Endonezya, Kazakistan, Kuveyt, Fas, Nijerya, Filistin, Senegal, Tayland, Venezuela ve Vietnam gibi başka önemli devletlerin de olduğu düşünülürse[7], BRICS’in genişleme ve gelişme potansiyeli muazzam düzeydedir.

Bir diğer önemli husus ise, BRICS’in enerji politikaları açısından 1970’lerin OPEC’ine benzer şekilde çok kritik bir yapı haline gelmesidir. Dünyadaki tüm petrol rezervleri açısından bakıldığında; BRICS üyelerinden Suudi Arabistan yüzde 16,2, İran yüzde 9,5, BAE yüzde 5,9, Rusya yüzde 4,8, Çin yüzde 1,5 ve Brezilya yüzde 1 gibi yüksek oranda petrol kaynaklarına sahip devletlerdir.[8] Bu anlamda, BRICS’in küresel petrol rezervlerindeki payı yüzde 39 civarındadır. İlerleyen yıllarda BRICS’e Venezuela gibi başka petrol zengini ülkelerin de katılımı durumunda, birliğin dünya petrol piyasasının yarısından çoğunu yönetmeye başlaması ihtimal dahilindedir. Dünyadaki doğalgaz rezervleri açısından değerlendirildiğinde ise, Rusya yüzde 24,3, İran yüzde 17,3, Suudi Arabistan yüzde 4,2, Çin yüzde 2,4 ve Mısır yüzde 1,1 gibi ciddi düzeyde kaynaklara sahiptir.[9] Bu anlamda, BRICS, dünya doğalgaz kaynaklarının yüzde 47’sini kontrol etmektedir ki, Mısır’da yeni keşfedilen doğalgaz rezervleri ile bu oranın yakın gelecekte daha da yükselmesini beklemek yerinde olacaktır. BRICS, bu bağlamda, yalnızca en büyük üreticileri değil, en büyük tüketicileri de bünyesinde barındırarak, enerji piyasasında en önemli oluşum haline gelebilir. Öyle ki, Çin ve Hindistan dünyanın en büyük petrol ithalatçısı ülkelerinden ikisidir. Doğalgaz ithalatında BRICS üyeleri çok üst sıralarda yer almasalar da, bu alanda da ciddi bir ekonomi söz konusudur.

BRICS üyelerinin ekonomik büyüklükleri[10]

Üçüncü olarak, yeni üyelerle birlikte BRICS’in dünya siyasetindeki ağırlığı ve etkisi daha da artmıştır. Şöyle ki, beş yeni üyeyle birlikte, BRICS, artık dünya nüfusunun yüzde 45’ini, yani neredeyse yarısını temsil eder hale gelmiştir.[11] Yeni üyelerle BRICS’in dünya ekonomisindeki payı da yüzde 28’e yükselmiştir. Bunlar, üye ülkeler arasında ortak bir dış politika ilkeler manzumesi saptanabilirse, birliğin dünya siyasetine yön vermesini sağlayacak çok yüksek rakamlardır. Somut bir örnek vermek gerekirse, ABD’nin tamamen İsrail yanlısı politikalar izleyerek İslam dünyasında tepkilere yol açtığı bir dönemde, BRICS, üye ülkeleriyle birlikte kararlı bir Filistin yanlısı politika oluşturabilirse, kuşkusuz, demografik ve ekonomik etkisiyle bu yönde ciddi sonuçlar yaratabilme kapasitesine haizdir. Yakın zamanda BRICS üyelerinden Çin’in Suudi Arabistan ve İran arasında bir barış anlaşmasına öncülük etmesi ve Hindistan ile BAE’nin birbirleriyle olan dış ticaretlerinde dolar yerine kendi para birimlerini kullanmayı kararlaştırmaları gibi gelişmeler[12], birliğin muazzam potansiyelini yansıtmaktadır.

Dördüncü olarak, BRICS üyelerinden özellikle Brezilya ve Rusya, ABD dolarına alternatif yeni ve ortak bir para biriminin oluşturulmasını talep etmektedir. Bu yönde ciddi girişimler olsa da, Çin’in çok istekli olmaması nedeniyle henüz sonuç elde edilememiştir. Ancak ilerleyen yıllarda BRICS’in ortak bir para birimine geçerek doların uluslararası ticaretteki hegemonyasına rakip olarak ortaya çıkması gayet olasıdır.

Beşinci olarak, küresel siyaset açısından bakıldığında, BRICS, ABD’nin hegemonik istikrarının azaldığı ve çok kutupluluğa gidişin hızlandığı yeni uluslararası konjonktürü yansıtan çağcıl bir yapı olarak dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, BRICS, zengin kuzey ülkelerine karşı “küresel güney”in eşitlik ve kalkınma özlemlerini yansıtan önemli bir girişim olarak[13] zaman içerisinde daha da güçlenebilir.

Ancak bu muazzam potansiyel ve avantajların yanında, BRICS üyeleri arasındaki uyumsuzluklardan da bahsetmek gerekir. Örneğin, birliğin en büyük üyeleri Hindistan ve Çin, daha 2020 yılında sınırda savaşmanın eşiğinden dönmüş ülkelerdir. Rusya ile Çin arasındaki genel uyuma karşın, ticaret devleti olmaya çalışan Çin’in Rusya’nın uluslararası ticareti yavaşlatan askeri politikalarına çok da sıcak yaklaşmadığı bilinmektedir. Yeni üyelerden İran ve Suudi Arabistan da, mezhepçi politikalar ve bölgesel nüfuz rekabeti açısından Batı dünyası tarafından kolaylıkla kışkırtılabilecek devletlerdir. Bunların yanı sıra, şu da söylenmelidir ki, Batı dünyasında yeşil ekonomiye geniş çabalarının hızlanması neticesinde, geleneksel enerji metaları olan petrol ve doğalgazın önemi gelişmiş dünyada giderek azalmaktadır. Örneğin, Avrupa ülkelerinde yakında petrole dayalı arabaların satıştan kalkacak olması, bunun somut bir göstergesidir. Bu nedenle, BRICS, daha çok gelişmekte olan ülkelere hitap edebilecek bir oluşum olma yolundadır. 

Sonuç olarak, BRICS’in daha da gelişmesi ve güçlenmesi için, Venezuela, Cezayir, Kazakistan, Vietnam ve Türkiye benzeri bazı konularda liderlik potansiyelleri olan ülkeleri bünyesine katmaya çalışması akılcı bir politika olabilir. Çünkü Batılı kurum ve siyasetçilerin aşırı idealist yaklaşımları ve yüksek demokrasi beklentileri, Batı’nın Batılı ve Doğulu ortakları arasındaki makasın giderek açılmasına yol açmakta ve BRICS’e uygun bir ortam sağlamaktadır. Ancak BRICS’i henüz Batı karşıtı bir birlik olarak yorumlamak da aceleci ve hatalı olabilir; zira birlik üyelerinden Brezilya ve Hindistan ve yeni üyelerden BAE, Mısır ve Suudi Arabistan, ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerle çok yakın ilişkileri olan ve bunları korumak isteyen devletlerdir. Bu açıdan, BRICS, bu devletlere çok boyutlu bir dış politika anlayışı kazandırmakta ve Batılı devletlerle müzakerelerinde ellerini güçlendirmektedir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] BRICS’in kısa tarihçesi için, bakınız; http://politikaakademisi.org/2023/08/24/15-brics-zirvesinden-notlar/.

[2] Bakınız; https://www.ndb.int/.

[3] https://www.cfr.org/councilofcouncils/global-memos/brics-summit-2023-seeking-alternate-world-order.

[4] https://www.bbc.com/news/world-latin-america-67842992.

[5] https://www.bloomberght.com/cin-brics-genislemesi-bati-karsiti-koalisyonu-amaclamiyor-2337254.

[6] https://www.bbc.com/news/world-africa-66609633.

[7] https://www.ankasam.org/bricsin-genisleme-sureci-ve-yeni-aktorlerin-katilimi-ne-anlama-geliyor/.

[8] https://www.worldometers.info/oil/oil-reserves-by-country/.

[9] https://www.worldometers.info/gas/gas-reserves-by-country/.

[10] https://www.bbc.com/news/world-66525474.

[11] https://www.bbc.com/news/world-66525474.

[12] https://www.aljazeera.com/news/2023/8/24/analysis-wall-of-brics-the-significance-of-adding-six-new-members.

[13] https://ddnews.gov.in/international/brics-welcomes-five-new-members-signaling-global-shift.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder