Sayfalar

12 Eylül 2023 Salı

Almanya-Çin İlişkileri ve Almanya'nın Asya Politikaları


Giriş

Bu yazıda, Almanya dış politikasını daha iyi analiz edilmek adına bölge bölge yaptığım analizlere devam ederek, Almanya’nın Asya kıtası ve bu kıtadaki ülkelere yönelik politikalarını değerlendireceğim. “Giriş” bölümünün ardından, ilk olarak, Asya’nın en büyük ve dünyanın ikinci en büyük ekonomisi ve yükselen bir güç olan Çin Halk Cumhuriyeti (kısaca Çin) ile Almanya’nın ilişkileri tarihsel süreç, güncel durum, ekonomik bağlar ve stratejik çelişkiler bağlamında analiz edilecektir. Sonraki bölümde, başta Japonya, Güney Kore ve Hindistan olmak üzere Almanya’nın Asya’da yoğun siyasi ve ekonomik ilişkileri olan diğer bazı devletlerle olan ilişkileri mercek altına alınacaktır. “Sonuç” bölümünde, araştırmanın bulguları özetlenecektir.

Almanya-Çin İlişkileri

Friedrich Albrecht zu Eulenburg

Almanya ile Çin arasındaki resmi diplomatik ilişkiler 1861 yılında Prusya ile Qing Hanedanı arasında Eulenburg Seferi (Eulenburg expedition) sürecinde yapılan antlaşma ile başlamıştır. Eulenburg Seferi, Prusyalı diplomat ve siyasetçi Friedrich Albrecht zu Eulenburg tarafından 1859-1862 tarihlerinde Prusya ve Alman Gümrük Birliği adına yürütülen diplomatik bir misyondu ve temel amacı Çin, Japonya ve Siam ile diplomatik ve ticari ilişkiler kurmaktı.[1] Nitekim Prusya’nın Japonya ile diplomatik ilişkilerinin başlaması da bu sefer sayesinde gerçekleşmiştir. 1871’de Bismarck ve I. Wilhelm önderliğinde Almanya kurulunca, antlaşma Almanya tarafından devam ettirilmiş, ancak Almanya’nın ilerleyen yıllarda kolonici politikalara yönelmesi neticesinde Çin’le ilişkileri olumsuz seyretmiştir. Nitekim 1899-1901 dönemindeki Boksör Ayaklanması sürecinde tüm Batılı ülkelerle arası bozulan Çin’de zamanla Batılı emperyalist güçlere karşı olumsuz bir yaklaşım gelişmiş ve bunu daha çok sahiplenen Çin Komünist Partisi (ÇKP) de halk nezdinde giderek güç kazanmaya başlamıştır. Bu dönemde Almanya’nın 1914 yılında Çin’de Yantai ve Qingdao limanlarını ve Qing Hanedanı’ndan önce kiralanan, daha sonra da koloni haline getirilen Kiautschou bölgesini ele geçirmesi ise Batılı emperyal politikalara eklemlendiğinin örnekleridir. Bu yıllarda İngiltere ve Fransa gibi büyük bir koloni imparatorluğu kurmasa da, Almanya’nın da kolonyalizm politikalarına yönelmesi, Çin’le olan ilişkileri olumsuz yönde etkileyecektir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın tüm kolonilerini kaybetmesinin ardından Çin Cumhuriyeti döneminde iki ülke arasındaki ilişkiler gelişmeye başlamıştır. Bu dönemde, Alman askeri uzmanların Kuomintang (KMT) partisi yönetimindeki Çin’de askeri eğitimler verdiği bilinmektedir. Ancak Almanya’da 1930’larda anti-komünist, anti-Semitik ve ırkçı fikirleriyle tanınan Adolf Hitler ve Nazi Partisi’nin iktidara gelmesiyle Berlin-Pekin ilişkileri bir kez daha bozulmuştur. Hitler, açık bir şekilde yayılmacı Japonya ile ittifaktan yana olmuş ve Çin’e soğuk yaklaşmıştır. Zaten Çin’de de gidişat milliyetçilerin giderek güç kaybedeceği ve ÇKP’nin kontrolü ele geçireceği yeni bir sürece doğru evirilmektedir.

1972 yılında Çin Halk Cumhuriyeti ile Federal Almanya’nın diplomatik ilişkilerini başlatmaları

Bu yıllarda ikili ilişkiler koparken, savaş sonrasında Almanya’nın ikiye bölünmesi ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla yeni bir dönem başlamıştır. Sovyet müttefiki olan komünist Doğu Almanya Çin’deki yeni rejimi hemen 1949’da tanırken, Federal Almanya ile Çin arasında modern dönemindeki siyasi/diplomatik ilişkiler ise ancak 1972 yılında tesis edilebilmiştir. Bu, kuşkusuz ABD ve diğer Batılı ülkelerin de dahil olduğu ve Çin’i Rusya’dan uzaklaştırmayı hedefleyen bir sürecin sonunda olmuştur. Bu süreci hazırlayan ABD’deki Richard Nixon-Henry Kissinger ikilisinin başlattıkları “pinpon diplomasisi” olurken, Çin, bu dönemden itibaren Tayvan’ın yerine Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin de daimî bir üyesi haline gelmiştir. 11 Ekim 1972’de Federal Almanya ile Çin arasında diplomatik tanıma süreci gerçekleştirilirken, Almanya Başbakanı Helmut Schmidt, 1975 yılı Ekim ayında yaptığı ziyaretle Çin’i ziyaret eden ilk Alman lider olmuştur.[2] Çin’in Almanya’yı ziyaret eden ilk Devlet Başkanı ise 1995 yılında Almanya’ya giden Jiang Zemin olmuştur. Almanya Cumhurbaşkanı Roman Herzog’un 1996 tarihli Çin ziyareti ise iki Almanya’nın birleşmesinden sonraki ilk ziyaret olarak anlamlıdır. 2000 yılında Çin Başbakanı Zhu Rongji de Almanya’yı ziyaret etmiştir.[3] 2001 yılında Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne üyeliğine dönemin Almanya Başbakanı Gerhard Schröder büyük destek vermiş[4], bu da Çin’de takdirle karşılanmıştır. 2002 yılında ise, Çin, Japonya’yı geçerek Almanya’nın Asya’daki en büyük ticaret ortağı haline gelmiştir. 2004 yılında Çin Başbakanı Wen Jiabao Almanya’yı ziyaret etmiş, bunu 2005 yılında Çin Devlet Başkanı Hu Jintao’nun ziyareti takip etmiştir.[5] Angela Merkel döneminde ise karşılıklı ziyaretler artarak devam etmiştir.

Harita üzerinde Almanya ile Çin

Günümüzde, Almanya-Çin ilişkilerinde Berlin’in yaklaşımında iki unsur etkilidir. Birbirleriyle zaman zaman çelişen bu iki unsur; (1) Çin’in tek partili otoriter/totaliter bir rejim olması ve zaman zaman insan hakları konusunda Batılı standartlardan daha farklı hareket etmesi ve (2) Çin’in küresel ekonomi ve küresel ekonomik istikrar için çok önemli bir aktör olmasıdır. Bu iki uç arasında Batılı devletlerin politikaları ABD ve piyasaların etkisiyle zaman zaman bir sarkaç gibi bir yöne, zaman zaman da diğer yöne gidebilmektedir. Bu denklemde iş çevreleri Çin’le ilişkileri geliştirmek ister ve neredeyse 1,5 milyarlık bir pazarın göz ardı edilmemesi gerektiğine vurgu yaparken, güvenlikçi çevreler ve demokrasi/insan hakları kuruluşları ise Çin’in Batılı standartlara aykırı olan yaklaşımlarının verdiği zararların altını çizmektedir. Ancak Berlin için, bugüne kadar Çin’le ilişkilerdeki genel yaklaşım, ilişkileri koparmamak yönünde olmuştur/olmaktadır. Zira unutulmamalıdır ki, Alman dış politikası geleneğinde “Wandel durch Annäherung” (yakınlaşma yoluyla değişim) veya “Wandel durch Handel” (ticaret yoluyla değişim) gibi önemli bir dış politika ilkesi mevcuttur.[6] Bu, daha 1960’lardan başlayarak Alman dış politikasına yön veren ve Ostpolitik yaklaşımın gelişmesini sağlayan temel bir ilkedir ve bugün bile Berlin’in dış politika çizgisine yön vermektedir. Bu yaklaşımın daha ağır basmasının ispatı ise, 2016 yılından beri Çin’in ABD’yi geçerek Almanya’nın dış ticaretindeki en büyük ortağı haline gelmesidir. Buna bazı analistler ise yeni merkantilizm veya “önce iş” yaklaşımı (business first) adı vermektedirler.[7]

Günümüzde, Alman resmi makamları, Çin’le ilişkilerin çok boyutlu ve yoğun olduğunu vurgularken, bir yandan da Çin’in bir rakip ve sistemik hasım olduğuna dikkat çekmektedir.[8] Keza Alman makamları, Çin’in 300 milyar avroyu aşkın ticaret hacmiyle Almanya’nın en büyük dış ticaret ortağı olduğunun altını çizerken, COVID-19 ve küresel ısınma gibi konularda Pekin’le iş birliği yapmanın gerekli olduğunu da vurgulamaktadır.[9] Bu bağlamda, Pekin rejimiyle insan hakları ve bireysel özgürlükler gibi konularda temel çelişkilerin bulunduğu ifade edilse de, Çin’in pazarını Alman ve Avrupalı firmalara açmasının desteklendiği belirtilmektedir.[10] Bu ifadeleri yorumlamak gerekirse; Çin, Batılı ülkelere kıyasla siyaseten çok farklı bir rejim olması sebebiyle eleştirilmekteyse de, ekonomik menfaatler gereği ve muhtemelen ekonomide liberalleşme yoluyla rejimi yumuşatma şansının olabileceği düşüncesiyle ekonomik ilişkileri koparmama yaklaşımının halen Berlin’de hâkim olduğu söylenebilir. Ancak bu politikayı sürdürmenin ön koşulu, Çin’in Güney Çin Denizi ve Tayvan Sorunu konusunda ABD ve diğer Batılı ülkelerle askeri çatışma yaşayabilecek politikalara yönlenmemesidir. Bu olduğu müddetçe Çin’i sistem içerisinde tutmak mümkün gözükmekle birlikte, Rusya’nın Ukrayna işgali sonrası başına gelenler de düşünüldüğünde, Çin’in ABD ile zıtlaşması ve askeri politikalara yönelmesi halinde Batı pazarlarından dışlanması yakın gelecekte pekâlâ mümkün gözükmektedir. Zira Batılı ülkelerin politikaları kriz zamanlarında uyumlu hale gelmekte ve politikaya yön veren ülke de çoğu zaman ABD olmaktadır.

Şi Cinping ve Angela Merkel

Angela Merkel döneminde Çin’in Batı dünyasından izole edilmesine yönelik emareler başlamasına karşın, ikili ilişkiler geliştirilmeye devam etmiştir. Öyle ki, Merkel, 16 yıllık iktidarı döneminde Çin’i tam 12 kez ziyaret etmiştir.[11] Çin’in ABD’yi geçerek Almanya’nın en büyük dış ticaret ortağı olması bu dönemde gerçekleşirken (2016’dan itibaren), Alman sanayisine Çin’in gösterdiği ilgi Berlin’in bu bağları korumasındaki temel etkendir. Bu bağlamda şu söylenmelidir ki, Çinliler, özellikle Alman otomobilleri ve makinelerine büyük ilgi göstermektedir. Rusya ile azalan ticareti nedeniyle pazar kaybı yaşayan Alman firmaları için 1,4 milyarlık Çin pazarına erişim ise bulunmaz bir nimettir. Örneğin, Volkswagen’in son yıllarda kârının yarısı Çin’e yönelik satışlardan kaynaklanmaktadır.[12] Volkswagen firması için Çin’le ilişkiler son derece önemli bir konu olup, firmanın bu konudaki çalışmaları 1978 yılına kadar geriye gitmektedir. Çin hükümetiyle ilk kez 1978 yılında temaslara başlayan Volkswagen, Shanghai Automotive firmasıyla 1984’te Shanghai Volkswagen ortak şirketini kurmuş, 1991’de de bir diğer ortak firma olan FAW Changchun Volkswagen’i oluşturmuştur.[13] Volkswagen’in Çin pazarının Almanya pazarından büyük hale gelmesi ise ilk kez 2002 yılında olmuş ve bu yıl içerisinde Çin’de satılan 513.000 otomobille birlikte Çin, firmanın en büyük pazarı haline gelmiştir.[14] Almanya’nın adeta ulusal bir markası olan Volkswagen’in bu konudaki ısrarı da düşünülürse, Çin’le ilişkileri koparmanın neden kolay olmadığı daha iyi anlaşılacaktır.

Angela Merkel’in son döneminde 2020 yılı sonlarında federal hükümetin kabul ettiği “Almanya – Avrupa – Asya: 21. Yüzyılı Birlikte Şekillendirmek” başlıklı stratejik belgede[15], Asya-Pasifik veya Hint-Pasifik bölgesinde Almanya’nın öncelikleri; barış ve güvenlik, çok kutupluluk, deniz yollarının serbestliği, açık piyasa ve serbest ticaret, dijitalleşme ve bağlanabilirlik (konnektivite), iklim değişikliği ve insan hakları alanlarında iş birliğini çeşitlendirmeye ve derinleştirme olarak ilan edilmiştir.[16] Merkel hükümeti, çeşitli vesilelerle Berlin’in Pekin’le ilişkileri geliştirmek niyetinde olduğunu ve ticari ilişkilerin politik ayrışmalardan önde tutulduğunu vurgulamıştır.[17] Merkel’in bu politikası günümüzde eleştirilere neden olmakta ve Gerhard Schröder’in ülkesini Rus doğalgazına bağımlı hale getirmesi gibi, Merkel hükümetlerinin de Alman şirketlerini akıl dışı ve sağlıksız bir şekilde Çin pazarına bağımlı hale getirdiği eleştirisi yapılmaktadır.[18] Yasmin Samrai ise, bu duruma, “frenemy ile (dost gibi görünen düşmanla) ticaret” adını vermiştir.[19]

Merkel dönemi ardından işbaşı yapan yeni hükümet döneminde Pekin’le ekonomik ilişkiler sürdürülmesine karşın, siyasi baskıların etkisiyle, ilişkilerde bazı kısıtlama ve tedbirlerin alınması dikkat çekmektedir. Bu bağlamdaki gelişmeleri özetlemek gerekirse; Çin’in uluslararası sistemden dışlanmaya başlandığı bir dönemde, 2022 yılının Kasım ayında Başbakan Olaf Scholz’un Çin’i ziyaret etmesi ve ılımlı mesajlar vermesi dikkat çekerken[20], Çin’in yeni Başbakanı Li Çiang’ın ilk yurt dışı ziyareti için Almanya’yı tercih etmesi de not edilmiştir.[21] Scholz’ün ziyaretinde kendisine BASF, Siemens, Deutsche Bank, BioNTech, Adidas, Merck ile Alman otomotiv üreticileri Volkswagen ve BMW’nin üst yöneticileri (CEO) dahil iş dünyası liderlerinden oluşan bir heyet eşlik etmesi ise, Alman sanayisinin Çin’le ilişkiler konusundaki müspet tavrını göstermiştir.[22] Bu ziyaretin iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin başlamasının 50. yılında gerçekleşmesi ve Şi Cinping’in üçüncü dönemindeki ilk Batılı devlet adamı ziyareti olması da önemli unsurlardır.[23] İki ülke arasında yıllardır ikili ilişkilere yön veren Çin-Almanya hükümetler arası istişare mekanizmasının kurulmuş olması da önemli bir detaydır. Merkel döneminde başlatılan bu uygulama, COVID-19 nedeniyle 3 yıl sekteye uğrasa da, 2023 yılı itibariyle yeniden uygulamaya geçmiştir.[24] Mevcut durumda iki ülke arasındaki ilişkileri geren temel konu ise, Çin’in Rusya’nın Ukrayna işgali konusunda Moskova'ya destek vermemekle birlikte çok eleştirel bir pozisyon almayı da reddetmesidir ki, buna genelde uluslararası basında “Rusya yanlısı tarafsızlık” adı verilmektedir. Başbakan Olaf Scholz ise, Pekin’in bu tavrını eleştirmekte ve BM Güvenlik Konseyi daimî üyesi bir devletin böyle davranmasının görev ve sorumluluk anlayışına uygun olmadığını kaydetmektedir.[25]

Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock’un Çin ziyareti (2023)

Ayrıca, 2023 yılı Temmuz ayında açıklanan 64 sayfalık yeni Çin politikası belgesinde[26], Tayvan’ın Almanya’nın önemli bir ortağı olduğu ifade edilmiş ve her ne kadar Pekin’e yönelik bir dekuplaj (decoupling) politikası önerilmese de, insan hakları sorunları nedeniyle riskleri azaltmak adına dış politika ve ticaret politikasında çeşitlendirmeye gidileceği ve Pekin’e olan bağımlılığın azaltılacağı vurgulanmıştır.[27] Bu yaklaşıma Batılı basın-yayın organlarına “de-risk” (riskleri azaltma) politikası adı verilmiştir.[28] Bu yaklaşımda, ayrıca, Çin’in kurallara dayalı uluslararası düzeni değiştirmeye çalıştığı ve diğer ülkelerle arasında kurduğu ekonomik ve teknolojik bağımlılık ilişkisini siyasi hedefleri doğrultusunda kullandığı iddia edilmiştir.[29] Başbakan Merkel’in yapmak istediği AB-Çin Kapsamlı Yatırım Anlaşması (CAI) da bu yeni yaklaşımda reddedilirken, bu yeni yaklaşımla birlikte, Berlin’in, Washington ve Brüksel’in yeni ve daha katı Çin politikalarına eklemlenmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. The Economist’in 2022 tarihli bir analizine göre, Berlin, Pekin’e olan ekonomik bağımlılığını dikkatli/ihtiyatlı bir şekilde azaltmaya çalışmaktadır.[30] Bu kapsamdaki bir diğer ilginç gelişme ise, Yeşiller Partisi mensubu Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck’in 9 Kasım 2022 tarihinde ülkenin kilit endüstrilerini potansiyel güvenlik tehditlerinden korumak zorunda olduğunu belirterek, Çinli yatırımcıların Alman çip fabrikası Elmos’u satın almalarına izin vermediklerini açıklaması olmuştur.[31] Benzer şekilde, 2022 yılının Ekim ayının sonunda lojistik hizmet veren China Ocean Shipping Company’nin (COSCO) önemli bir ticaret limanı olan Hamburg Limanı’ndaki terminallerden birinin hisselerinin yüzde 35’ini satın alma talebi de Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un koalisyon ortakları tarafından (Yeşiller ve FDP) reddedilmiştir.[32] Bu konuda koalisyon ortaklarından baskı gören Scholz, neticede COSCO hisselerinin yüzde 24,9’a indirilerek Hamburg Limanı’na ortak olmasını kabul ettirmeyi başarmıştır.[33] Mevcut hükümet içerisinde özellikle Yeşiller Partisi’nden gelen Bakanların (Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Ekonomi Bakanı Robert Habeck vs.) Çin konusunda daha şahin pozisyon almaları dikkat çekmektedir. Bu, Yeşiller’in demokrasi ve insan hakları konusundaki tavrıyla uyumlu olsa da, Yeşiller’in çok önem verdiği bir diğer konu olan iklim değişikliğiyle mücadele gibi küresel iş birliği gerektiren konularda Pekin’le bağları koparmamak önemlidir. Ek olarak, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da 2023 yılı içerisinde Çin’i ziyaret etmiş ve Çin politikası konusunda AB’nin ortak hareket ettiğini vurgulamıştır.[34] Baerbock, ülkesinin Çin’le ilişkilerini ise “Çin, Almanya için bir rakip ve sistemik hasım ve bir ortaktır. Ancak son dönemde sistemik hasım özelliği ön plana çıkmıştır.” şeklinde değerlendirmiştir.[35]

Başbakan Scholz Vietnam’da (2022)

Bunların yanı sıra, yeni hükümet ve Başbakan Scholz’un sadece Çin’e yönelik özel bir ilgi göstermediği ve dünya ekonomisinin kalbi haline gelmeye başlayan Asya kıtasına Almanya’yı önemli bir ekonomik oyuncu olarak sokmaya çalıştığı belirtilebilir. Nitekim Scholz’un Vietnam ve Hindistan gibi ülkeleri de ziyaret ettiği ve bu ülkelerle de ekonomik ilişkileri güçlendirmek istediği söylenebilir. Ayrıca Çin’in Kuşak Yol İnisiyatifi’ne karşılık olarak AB’nin de son dönemde “Global Gateway” projesini geliştirdiği[36] düşünülürse, Berlin ve Brüksel’in Pekin’e yönelik yaklaşımlarında ABD ve NATO politikalarının da etkisiyle rekabetçi bakış açısı derinleşmektedir denilebilir. Lakin şunu da belirtmek gerekir ki, Almanya’nın Vietnam ve Singapur gibi ülkelerle olan dış ticareti (yıllık yaklaşık 15 milyar avro) Çin’e kıyasla (300 milyar avroya yakın) çok daha düşük seviyelerdedir[37] ve Çin’in ikamesi bu gibi ülkelerle yapılamaz. Bu bağlamda, Çin’le ilişkileri ikame edebilecek ölçekte büyük bir ülke gelecekte ekonomik istikrarını koruyabilirse ancak Hindistan olabilir. Ancak günümüzde Almanya-Hindistan ekonomik ilişkileri de Çin’e kıyasla marjinal düzeyde kalmaktadır (yaklaşık 30 milyar dolar).[38] Alman resmi makamları, 3,5 milyar insanın yaşadığı Asya’nın Almanya için önemini vurgularken, dünyanın bu en dinamik bölgesinde Almanya’nın tüm devletlere yönelik ortak bir politika geliştirmediği ve bölgedeki farklılıkları dikkate aldığı vurgulanmaktadır.[39] Mazi’ye göre ise, Scholz döneminde, Almanya, Çin’i dengelemek adına ASEAN ülkeleriyle ticaretini geliştirmeye çalışmaktadır.[40]

2023 yılı verileri incelendiğinde, Alman firmalarının hükümetlerinin yaklaşımına katılmadıkları ve Çin’e yönelik rekor yatırım yapmaya devam ettikleri görülmektedir. Öyle ki, Alman Ekonomi Enstitüsü (IW) tarafından yapılan hesaplamalara göre, Alman hükümetinin Çin’e olan ekonomik bağımlılık yönündeki artan endişelerine karşın, geçen yıl (2022) içerisinde Alman firmalarınca bu ülkeye 11,5 milyar Euro/avroluk rekor düzeyde yatırım yapılmıştır.[41] Rhodium Group tarafından geçen yıl yapılan bir araştırmaya göre ise, 2019 ile 2021 yılları arasında Çin’deki Alman yatırımlarının üçte birinin ülkenin üç büyük otomobil üreticisi Volkswagen, BMW ve Mercedes-Benz’in yanı sıra kimya grubu BASF’den geldiği anlaşılmıştır.[42] Bu durum, ekonomik çeşitlilik adına faydalı olmakla beraber, Çin’le ABD arasında olası bir çatışma veya zıtlaşma durumunda Almanya’nın ekonomik açıdan zor duruma düşebileceğine dikkat çeken Alman Ekonomi Enstitüsü (IW) dış ticaret uzmanı Jürgen Matthes, Alman ekonomisi gazetesi Handelsblatt’a yaptığı değerlendirmede, ülkesinin kritik bağımlılıklarını azaltması gerektiğinin altını çizmiştir.[43] Ayrıca Almanya-Çin dış ticaret dengesinde Almanya için pek alışılmadık bir durumun olduğu ve Berlin’in Pekin’e karşı 85 milyar doların üzerinde rekor seviyede dış ticaret açığı verdiği de bu noktada belirtilmelidir.[44] Alman firmalarının yöneticileri ise Çin’e yönelik bağımlılığın azaltılmasının mümkün olmadığını ve Çin’le ilişkilerin Almanya ve genel olarak Avrupa’nın lehine olduğunu düşünmektedirler. Örneğin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bu konuda yankı yaratan ve ABD’yi eleştiren (Avrupa’nın ABD’nin vassalı olmadığı ve bağımsız bir Çin politikası geliştirebileceği yönündeki) sözlerinin[45] ardından, Alman otomobil tedarikçisi Webasto’nun Genel Müdürü Holger Engelmann ve ING Almanya’nın baş ekonomisti olan Carsten Brzeski, Çin’le ekonomik ilişkileri koparmanın kolay olmadığına dair açıklamalar yapmış ve Brzeski, elektromobilite için kaçınılmaz bir ürün olan bataryalar konusunda Çin’in ağırlığına dikkat çekerek, Pekin’in geleceğin teknolojilerine yatırım yaparak ekonomik ilişkilerin geleceğine oynadığını ima etmiştir.[46] Ifo Enstitüsü’nün 2022 tarihli bir raporu, Çin’in Almanya ekonomisi için önemini kabul etmekle birlikte, bunun hegemonik bir etki olmadığını vurgulamaktadır.[47] DW için Richard Walker tarafından hazırlanan bir video haberde ise, iki ülkenin yoğun ticari ilişkileri gündeme getirilerek, “simbiyotik bir ilişki”den söz edilmiş, ancak Çin’e yönelik güvenlik endişelerinin de arttığı ve bunun ilişkileri gerdiği vurgulanmıştır.[48]

Rusya’nın Ukrayna işgaliyle başlayan süreçte senelerdir Rusya ile bilhassa da enerji sektöründe yoğun ilişkiler geliştiren Almanya ve birçok diğer Avrupa ülkesini zor duruma sokmasından ders alan Berlin, günümüzde Çin’le ilişkiler konusunda ihtiyatlı davransa da, hem Çin’in uluslararası hukuka saygısı ve Tayvan konusunda bugüne kadar maceracı politikalara yönelmemesi, hem de Alman şirketlerinin ve piyasanın istekleri doğrultusunda, Pekin, Moskova gibi bir hataya düşmediği sürece, ilişkilerin kopmasını beklemek bence hatalı olacaktır. Ancak Pekin’in bir hatası ve Tayvan ve Güney Çin Denizi’nde saldırgan politikalara yönelmesi durumunda ilişkiler piyasanın beklentilerine rağmen kısa sürede kopuş sürecine girebilir. Bu da, Alman sanayicilerini ve genel olarak Almanya ekonomisini kuşkusuz olumsuz etkileyecektir. Zira birçok sektörde ucuz ve kaliteli Çin malları almadan bu malları başka kaynaklardan pahalı fiyatlara tedarik etmesi durumunda, Almanya halkı ve aslında tüm diğer halkların ve devletlerin de refah seviyesi düşecektir. Çin’in Berlin Büyükelçisi Wu Ken de bu tehlikeye dikkat çekmiş ve Almanya ve diğer Batılı ülkelerin Soğuk Savaş döneminden kalma yaklaşımlarının endişe verici olduğunu ifade etmiştir.[49] Almanya Başbakanı Olaf Scholz ise, Çin’in Asya-Pasifik’te bölgesel üstünlük politikalarına yönelmesinin çok hatalı olacağını vurgulamış ve bunun Pekin’in dış ilişkilerinde risklere neden olacağını söylemiştir.[50] Ulatowski ve Hills ise, Chatham House için hazırladıkları raporda, Pekin’in, Almanya’nın özellikle otomotiv sektöründe Çin’e yönelik bağımlılığını, Berlin’in ABD eksenli bir bloka eklemlenmemesi için bir kaldıraç için kullandığını yazmışlardır.[51]

Sonuçta, devam eden üçlü koalisyon ve Olaf Scholz döneminde, Çin’le ilişkiler konusunda Rusya ile ilişkilere benzer şekilde bir “Zeitenwende” (dönüm noktası) konuşması bekleyen şahinler haksız çıkmış ve ilişkiler henüz koparılmamıştır.[52] Ancak özellikle üçlü koalisyon içerisinde ABD’ye daha yakın partiler olan Yeşiller ve FDP’nin Çin karşıtı söylemleri giderek artmaktadır ki, Başbakan Scholz ve partisi SPD, Alman sanayisinin de desteğiyle bugüne kadar bu konuda dengeli bir çizgi tutturmayı başarmış ve ilişkileri krize atacak söylem ve eylemlere başvurmamıştır.

Almanya’nın Diğer Önemli Asya Ülkeleriyle İlişkileri

Almanya’nın Asya’da Çin’den sonra en yoğun ilişkiler kurduğu ülkelerin başında Japonya ve Güney Kore gelmektedir. Güney Kore, 2022 yılı resmi verilerine bakılacak olursa, Almanya’nın en büyük 17. ihracat pazarı ve 27. ithalat kaynağıdır.[53][54] Japonya ise, Almanya için en büyük 18. ihracat ülkesi ve 17. ithalat merkezidir.[55] Toplamda Almanya’nın Japonya ile ticari ilişkileri Güney Kore ile ilişkilerinden fazladır ve genel tabloda 18. sıraya denk gelmektedir.[56] Bu ülkelerin yanında, ihracatta 22. sırada yer alan Hindistan, 23. sırada yer alan Rusya ve. 30. sırada yer alan Tayvan, ithalatta ise 14. sırada yer alan Rusya, 22. sırada yer alan Tayvan, 24. sırada yer alan Hindistan, 25. sırada yer alan Vietnam, 28. sırada yer alan Malezya ve 29. sırada yer alan Bangladeş’ten söz edilebilir.[57]

İhracat-ithalat toplamında dış ticaret geneline bakıldığında ise, Almanya’nın Asya’daki en büyük dış ticaret ortakları Çin’den sonra gelen Rusya ve Japonya’dır. Ancak Rusya ile olan ticaretin Rusya’nın saldırgan politikaları sürdüğü müddetçe gelişmesi mümkün olmadığı için, Japonya’nın Çin’den sonra Almanya’nın bölgedeki en önemli ticaret ortağı olduğu söylenebilir. Neticede, Almanya dış politikasına yön veren temel unsurlardan biri de Almanya’nın gelişimini sağlayan dış ticaret pazarlarını korumak olduğu için, ekonomik ilişkiler dış politikaya da yoğun şekilde etki etmektedir. Bu bağlamda, bu bölümde Almanya’nın Japonya, Güney Kore, Tayvan ve Hindistan’la olan ilişkileri kısaca değerlendirilecektir.

Hirohito-Hitler-Mussolini: İkinci Dünya Savaşı’nı tetikleyen faşist üçlü

Almanya’nın Çin’le ilişkilerine benzer şekilde ilk kez 1859-1862 tarihlerinde Prusyalı diplomat ve siyasetçi Friedrich Albrecht zu Eulenburg tarafından düzenlenen Eulenburg Seferi ile 1861 yılında resmen başlayan Almanya-Japonya ilişkileri, özellikle Japonya’nın başlattığı Meiji Restorasyonu döneminde Almanya kültüründen yoğun etkilenmesinin de etkisiyle hızla gelişse de, jeopolitik sebeplerle Birinci Dünya Savaşı’nda karşı cephelerde yer alan ve hatta savaşan iki ülke (Japonya, bu dönemde Almanya’nın Çin’deki topraklarına saldırmıştır), 1930’larda ise Faşizm ideolojisine yatkın iktidarların her iki ülkede de işbaşı yapması neticesinde ittifak ilişkisine dönüşmüştür. Bu yıllarda Aryan ırkının saflığı ve üstünlüğüne inanan Naziler ve onların karizmatik lideri Adolf Hitler Almanya’da iktidarı ele geçirirken, Japonya’da da İmparator Hirohito’nun Güneş İmparatorluğu ile yayılmacı bir dönem başlamıştır.

Japonya Berlin Büyükelçisi Kintomo Mushanokōji ve Almanya Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop Anti-Komintern Paktı’nı imzalıyorlar (25 Kasım 1936)

İngiltere ve Fransa gibi Batılı devletlerin kurduğu ve onların kolonyal politikalarına destek olan Milletler Cemiyeti düzenini ve uluslararası kuralları sorgulayan ve statükodan memnun olmayan 1930’ların yayılmacı devletlerinden olan Almanya, İtalya ve Japonya, zaman içerisinde müttefiklik ilişkilerini kurumsallaştırma yoluna da gitmişlerdir. Bu doğrultuda ilk önemli adım 1936 tarihli Anti-Komintern Paktı’dır. Ertesi yıl İtalya’nın da katıldığı bu garantörlük antlaşması, her iki ve sonradan üç ülkenin de sorun yaşadığı Sovyetler Birliği’ne karşı tarafların birbirlerini savunma ve gerekirse savaşa girme taahhütlerini içeriyordu. Bu şekilde başlayan üç faşist devlet arasındaki yakınlaşma, kısa süre içerisinde Mihver İttifakı’na dönüştü. Mussolini’nin adını bu koyduğu bu ittifaka, uluslararası statükodan memnun olmayan ve Nazi Almanya’sının etkisinde kalan Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Finlandiya, Hırvatistan, Vichy Fransa’sı, Arnavutluk, Habeşistan, Mançukuo, Tayland, Burmanya ve Irak gibi birçok başka devlet de kısa sürede eklendi ve dünya tarihinin en kanlı olayı olan İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) bu şekilde başladı. Bu dönemde üç devleti bir araya getiren unsurları sıralamak gerekirse ise; Sovyetler Birliği ve komünizmin yayılması durdurmak ve büyük denizaşırı imparatorluklar kurmak şeklinde özetlenebilir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan ağır yenilgilerle çıkan iki devlet, savaştan sonra ilişkilerini yeniden tesis etmekte gecikmediler. ABD işgaline uğrayan Japonya, 1952 tarihli San Francisco Antlaşması ile bağımsızlığını kazanınca, Batı Almanya ile ilk temaslar başladı. Ancak Japonya ile Batı Almanya’nın resmi diplomatik ilişkilerinin başlaması 1955 yılında gerçekleşmiştir. Japonya, 1973 yılında Doğu Almanya ile de diplomatik ilişkilerini tesis etmiştir. Batı Almanya ile Japonya’nın büyük savaş sonrasında demokrasi, piyasa ekonomisi ve yayılmacılık karşıtı politikaları benimsemeleri, ikili ilişkilerin gelişmesine zemin hazırlamış ve her iki devlet de önceki “jeopolitik devlet” çizgilerinden arınarak, “ticaret devleti” olarak sivrilmeye başlamışlardır. 1990’larda iki Almanya’nın birleşmesiyle ikili ilişkiler daha da gelişmiş ve her iki devlet de küresel ekonominin çok önemli aktörleri haline gelmişlerdir. Öyle ki, bugün itibariyle her ikisi de teknoloji ve sanayi devi olan ülkelerden Japonya dünyanın en büyük 3., Almanya da en büyük 4. ekonomisidir.[58]

Joschka Fischer-Yohei Kono

İki ülke ilişkilerine dair önemli bir gelişme ise 2000 yılında Gerhard Schröder’in Başbakanlığı ve Joschka Fischer’in Dışişleri Bakanlığı döneminde yaşanmıştır. 30 Ekim 2000 tarihinde, dönemin Almanya Dışişleri Bakanı Fischer ile Japonya Dışişleri Bakanı Yohei Kono, Fischer’in Japonya ziyareti kapsamında bir araya gelmişler ve iki ülke ilişkilerine nizam vermesi adına 7 maddelik bir iş birliği paketi ilan etmişlerdir. Bu 7 madde, şu ilkelerden oluşmaktadır:[59]

  1. Uluslararası toplum için özgürlük ve istikrar,
  2. Küreselleşmeden istifade ederek küresel ekonomi ve ticari ilişkileri geliştirmek,
  3. Küresel sorunların çözümüne katkı sunmak,
  4. İstikrarsız bölgelerin istikrarına katkı sağlamak,
  5. Almanya ve Japonya arasında güvene dayalı siyasi ilişkileri geliştirmek,
  6. İki ülke arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek,
  7. İki ülke arasındaki kültürel değişimleri ve karşılıklı anlayışı geliştirmek.

İki ülke lideri Olaf Scholz ve Fumio Kishida (2022)

Bu tarihten başlayarak iki ülke arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkiler giderek ilerlese de, Asya’daki dev aktör Çin’in sahneye çıkması nedeniyle biraz arka planda kalmıştır. Buna karşın, Alman resmi makamlarının ifadesiyle, her iki ülke de liberal ve çoğulcu rejimlere sahip, BM, G7 ve G20 üyesidirler.[60] Dahası, Japonya, Almanya’nın üye olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve NATO ile de iş birliği içerisindedir. İki ülkenin ekonomik ilişkileri oldukça gelişmiş olup, Japonya, Almanya’nın en büyük 18. dış ticaret ortağıdır. Almanya ise Japonya’nın en büyük 8. dış ticaret ortağıdır.[61] Bu yoğun ekonomik ilişkilerin yanı sıra, 1985’ten beri faaliyetlerin devam eden Berlin Japon-Alman Merkezi (JGCB) ve her yıl toplanan Alman-Japon Forumu (GJF) gibi platformlar kültürel, akademik ve toplumsal ilişkileri geliştirmektedir.[62] Bunlara ek olarak, Japonya’da Alman Goethe Enstitüsü ve Alman Akademik Değişim Servisi-DAAD’ın ofisleri bulunmakta olup, Tokyo’da bazı Alman okulları da eğitim faaliyetleri gerçekleştirmektedir. İki toplum arasında yaygın bir düşmanlık olmaması da önemli bir durum tespitidir. İki ülke lideri ve hükümetlerinin 2023 Mart tarihli ortak toplantılarında da pozitif bir hava esmiş ve olumlu mesajlar verilmiştir.[63] Nitekim karşılıklı ziyaretler son yıllarda artmaktadır ve Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier de 2022 yılı içerisinde Japonya’yı ziyaret etmiştir.[64]

Genel bir yorum yapmak gerekirse, geçmişin üzerine sünger çeken ve günümüzde demokratik ve piyasa ekonomisine dayalı dünyaya açık rejimleri olan iki devlet, yoğun ekonomik ve siyasi ilişkilerini sürdürmekte ve dahası, bölgede tek partili otoriter sistemiyle farklı bir başarı modeli olarak öne çıkan Çin’in başarısının ABD ve bazı bölge ülkelerinde (Japonya, Güney Kore, Avustralya vs.) yarattığı endişeler karşısında giderek bir araya gelmektedirler. Bu nedenle, Japonya’nın Batılı kurumlara entegrasyonunun hızlanarak devam etmesini ve Almanya’nın da buna desteğini beklemek yerinde olacaktır. Ancak bu durum, amacı Transatlantik güvenliğini Rusya ve komünizme karşı korumak olan NATO’nun Asya-Pasifik’te bir aktör olmasına yol açar mı, bunu yorumlamak için henüz erkendir. Fakat Avrupa’nın büyük oyuncularından Fransa’nın da bu konuda istekli olmadığını ve geleneksel Gaullist çizgisini canlandırarak Washington’dan bağımsız hareket edebilen bir Avrupa Birliği (AB) istediğini söyleyebiliriz. Aslında Almanya da bu çizgide olmakla birlikte, ABD’ye direnebilme noktasında Berlin’in eli Paris’e kıyasla daha zayıftır.


Olaf Scholz ile Yoon Suk Yeol (2023)

Almanya-Güney Kore ilişkilerine bakacak olursak, Almanya için yine kayda değer bir ekonomik partner olan Güney Kore, Japonya’ya benzer ve Çin’den farklı olarak, Almanya ile değerler noktasında da ortak paydada buluşabilen istisnai bir Asya devletidir. İki ülkenin resmi diplomatik ilişkilerini kurmaları 1883’e kadar uzanırken, modern dönemde Federal Almanya-Güney Kore ilişkileri 1955 yılında başlamıştır. Alman resmi makamları, bu konuda, Almanya’da 40.000’den fazla Korelinin yaşadığını belirterek, demokrasi ve insan hakları konusunda iki ülke arasındaki anlayış birliğine ve Rusya’nın saldırgan politikalarına karşı yaptırım uygulamak konusundaki uzlaşıya vurgu yapmaktadır.[65] Ayrıca 2011’den beri düzenli olarak toplanan ve iki ülke akademisyenleri ve siyasetçilerini Kore’nin birleştirilmesi konusunda görüş alışverişinde bulunmak için bir araya getiren Kore-Alman Danışma Kurulu ve sivil toplum alanında ilişkileri güçlendirmeye çalışan 2002’de kurulmuş olan Kore-Alman Forumu’ndan bahsedilmektedir.[66] Ekonomik duruma bakıldığında ise, Güney Kore Almanya’nın en büyük 23. dış ticaret ortağı[67], Almanya da Güney Kore’nin en gelişmiş 14. ticaret ortağıdır[68]. Bu bağlamda, iki ülke, Kuzey Kore ve Çin konularında da birbirlerine yakın görüşlerdedir ve bölgede barış, istikrar, demokrasi ve insan haklarını savunmaktadırlar. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Güney Kore’yi 2023 yılı Mayıs ayında ziyaret etmiş ve Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol ile görüşmesi sonrasında Kuzey Kore’nin balistik füze denemelerini durdurmasını talep etmiştir.[69] Bu yıl ikili ilişkiler açısından önemlidir, zira diplomatik ilişkilerin kurulmasının 140. yıldönümüdür.[70]

Almanya-Tayvan ilişkilerine bakacak olursak; öncelikle, Almanya, Tayvan’ı resmi olarak tanımamaya devam etmektedir.[71] Buna karşın, iki ülkenin paylaşılan ortak değerlerinin olduğu ve ekonomik, kültürel, bilimsel ve akademik açıdan çok önemli partnerler olduğu vurgulanmaktadır.[72] Almanya’nın Tayvan’da ticaret ve kültürel-akademik ilişkileri düzenlemek için kurulmuş çeşitli diplomatik ofisleri, keza Tayvan’ın da Almanya’da Berlin, Hamburg, Münih, Frankfurt ve Bonn gibi kentlerde resmi olmayan misyonları bulunmaktadır.[73] Başbakan Olaf Scholz, Çin’e yönelik son ziyaretinde de Tayvan’ın statüsündeki bir değişimin barışçıl ve karşılıklı anlayışa dayalı olması gerektiğini söylemiştir.[74] Almanya’nın yeni ilan edilen Çin politikasında da Tayvan’la ilişkilerin geliştirilmesi hususu vurgulanmıştır.[75] Tayvan, küçük bir ülke olmasına karşın, Almanya ile ticari ilişkileri hayli gelişmiştir. Öyle ki, Almanya’nın ihracatında 30, ithalatında 22. sırada yer alan Tayvan, genel toplamda da 30 milyar avroyu aşan dış ticaretle 25. sıradadır.[76] Uluslararası hukuk ve BM düzenini destekleyen bir aktör olan Almanya, buna karşın son yıllarda ABD’ye benzer şekilde Tayvan’la ilişkilerini siyaseten de geliştirmektedir. Öyle ki, 2021 yılında Alman Meclisi Bundestag’dan geçen bir yasayla resmi diplomatik ilişkiler kurulmasa da, Taipei ile bağların güçlendirilmesi kararlaştırılmıştır.[77] Ayrıca, 2022 yılında CDU’lu Klaus-Peter Willsch önderliğindeki bir Alman parlamenter delegasyonu Tayvan’ı ziyaret etmiş[78], 2023 yılında da kriminal konularda iş birliği anlaşması imzalanmıştır.[79] Ayrıca Taipei’de bir Alman Enstitüsü, Almanya’da da Tayvan Temsilcilik Ofisi bulunmaktadır.

                       İki ülke lideri Narendra Modi ile Olaf Scholz Berlin’de (2022)

Son olarak, Almanya’nın Asya politikaları bağlamında Almanya-Hindistan ilişkilerine bakılabilir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Federal (Batı) Almanya ile 1951 yılında erken bir dönemde diplomatik ilişkilerini tesis eden Hindistan ile Almanya, günümüzde de demokratik rejimleri bağlamında uzlaşan aktörlerdir.[80] İlişkiler, özellikle Hindistan’ın 1990’lardan itibaren ekonomik liberalleşmesi neticesinde gelişmeye başlamıştır.[81] Son yıllarda Batı dünyasında Hindistan’a verilen değer artmakta ve nüfus olarak kısa süre önce Çin’i geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi haline gelen Hindistan’la ilişkiler stratejik bir nitelik kazanmaya başlamaktadır.[82] Almanya da bu trene katılan Batılı aktörlerden olup, Hindistan’la ilişkilerini geliştirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda, Çin’deki yatırımların bu ülkeye ve başka bölge ülkelerine kaydırılması gibi yaklaşımlar ilerleyen yıllarda daha da önem kazanabilir. Ancak iki ülke arasındaki ticari ilişkiler günümüzde Çin’le ticaretin onda biri durumundadır.[83] Almanya ise dış ticarette Çin, Japonya ve Almanya kadar bir dev olmayan Hindistan için oldukça önemli bir ülke olup, genel toplamda üst (13.) sıralardadır. Hindistan, jeopolitik olarak da Çin’in dengelenmesi ve Çin’deki bazı üretim faaliyetlerinin başka ülkelere kaydırılması anlamında giderek önem kazanan bir ülkedir. Ancak Çin’le beraber bir BRICS üyesi ve geleneksel olarak da Üçüncü Dünyacı Bağlantısızlar Hareketi’nin liderlerinden olan Hindistan’ı Batı’nın bir piyonu olarak görmemek gerekir ki, bu bağlamda Almanya-Hindistan ilişkileri de ABD ve Batı’nın Hindistan’la ilişkilerine benzer şekilde gelişmektedir.

Sonuç

Sonuç olarak, bu analizden çıkan birkaç önemli bulguyu bu bölümde hatırlatmak ve özetlemek gerekirse; Almanya’nın Asya politikalarına yön veren temel olgular; -diğer bölgelere yönelik dış politikasında olduğu gibi- insan hakları, ABD ve AB ile kurduğu stratejik ittifaka uygun hareket etmek ve ticari çıkarlarını korumaktır. Bu bağlamda, Almanya’nın bölgede yoğun ticari çıkarları olan ülkeler Çin, Japonya ve Güney Kore’dir. Önceden çok önemli bir aktör olan Rusya’nın ise etkisi giderek azalmaktadır. Almanya, 2016 yılından beri ABD’yi geçerek en büyük dış ticaret ortağı haline gelen Çin’le ilişkilerinde ise son dönemde diğer Batılı ülkelere benzer şekilde daha dikkatli bir tutum almaya çalışmaktadır. Bunun sebebi ise, Ukrayna’ya saldıran Rusya’ya benzer şekilde, demokratik bir ülke olmayan Çin’in de Tayvan’da saldırgan politikalara yönelmesi durumunda ilişkilerin kopması riski, ABD’nin yakın gelecekte küresel ekonomik liderliği kaptırmaktan endişe ettiği Çin’in yükselişini dengeleme isteği ve Asya-Pasifik veya Hint-Pasifik bölgesinde Çin fobisi olan Tayvan, Japonya ve Güney Kore gibi önemli aktörlerin de bu yöndeki güçlü talepleridir. Bu bağlamda gelecekte önem kazanması beklenen ülke ise Hindistan’dır. Son yıllarda alevlenen Hindistan-Çin sınır çatışmaları da, bu bağlamda Batı merkezli stratejilerin öncü sinyali olabilir. Ancak BRICS üyesi olan Hindistan’ı Batı’nın taşeronu olarak görmek hatalı olacaktır. Ayrıca, Tayvan, Japonya ve Güney Kore gibi Çin’e hasım devletlerin de Pekin’le yoğun ekonomik ilişkilerinin olması unutulmaması gereken bir faktördür.

Tüm bunlar düşünüldüğünde, Almanya dış politikasında da diğer ülkelere benzer şekilde Asya kıtasının ağırlığı ve önemi artmaktadır. Ancak Almanya, bu bölgede Avrupa ve Balkanlar’da olduğu kadar aktif ve güçlü değildir. Yine de, Almanya’nın özellikle ticari ilişkiler yoluyla ve AB kanalıyla bölgeye nüfuz etme girişimleri giderecek artacak gibi gözükmektedir. Bu bağlamda Almanya’nın kırmızı çizgisi ise ABD ile ters düşmemektir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] Themenportale, “The Prussian Expedition to Japan 1860/61”, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://themen.crossasia.org/expedition-japan/?lang=en.

[2] China.org (2012), “1972: China established diplomatic relations with Germany”, 11.10.2012, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: http://www.china.org.cn/china/18th_cpc_congress/2012-10/11/content_26648583.htm.

[3] A.g.e.

[4] Noah Barkin (2020), “Germany’s Strategic Gray Zone With China”, Carnegie Endowment for International Peace, 25.03.2020, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://carnegieendowment.org/2020/03/25/germany-s-strategic-gray-zone-with-china-pub-81360.

[5] China.org (2012), “1972: China established diplomatic relations with Germany”, 11.10.2012, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: http://www.china.org.cn/china/18th_cpc_congress/2012-10/11/content_26648583.htm.

[6] Christos Katsioulis (2022), “Where is Germany’s foreign policy heading?”, IPS, 10.03.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.ips-journal.eu/topics/foreign-and-security-policy/where-exactly-is-germanys-foreign-policy-heading-5782/.

[7] Liana Fix (2022), “Germany’s China Policy: Has It Learned From Its Dependency on Russia?”, CFR, 14.11.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.cfr.org/in-brief/germanys-china-policy-has-it-learned-its-dependency-russia.

[8] Federal Foreign Office (2023), “Germany and China: Bilateral Relations”, 26.04.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/laenderinformationen/china-node/china/228916.

[9] A.g.e.

[10] A.g.e.

[11] Cüneyt Karadağ & Bahattin Gönültaş (2023), “Almanya, Çin ile görüşmelerinde zorlu bir dengeleme ile karşı karşıya”, Anadolu Ajansı, 19.06.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanya-cin-ile-gorusmelerinde-zorlu-bir-dengeleme-ile-karsi-karsiya/2925782#:~:text=ve%20test%20ediyor.-,%C3%87in%2C%20son%207%20y%C4%B1ld%C4%B1r%20Almanya'n%C4%B1n%20en%20b%C3%BCy%C3%BCk%20ticaret%20orta%C4%9F%C4%B1,%C3%87in%20olmadan%20yapamayacaklar%C4%B1%22%20uyar%C4%B1s%C4%B1nda%20bulunuyor.

[12] Financial Times (2022), “Volkswagen and China: the risks of relying on authoritarian states”, 15.03.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.ft.com/content/7fe10b69-bc19-4aff-9b46-e0233e00c638.

[13] Junhua Zhang (2022), “Where are China-Germany relations headed?”, GIS Report, 01.11.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.gisreportsonline.com/r/china-germany-relations/.

[14] A.g.e.

[15] The Federal Government (2020), “Policy guidelines for the Indo-Pacific région”, Eylül 2020, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://china.diplo.de/blob/2381212/5038169e5f7c5eee4136c32ca183f75e/200904-indopazifik-data.pdf.

[16] Ömirbek Hanayi (2020), “Almanya’nın Hint-Pasifik Stratejisi ve Almanya-Çin İlişkilerinin Geleceği”, Eurasian Research Institute, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.eurasian-research.org/publication/almanyanin-hint-pasifik-stratejisi-ve-almanya-cin-iliskilerinin-gelecegi/?lang=tr.

[17] Ayşe Kurban (2022), “Almanya’nın Çin Endişesi”, İNSAMER, 13.05.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.insamer.com/tr/almanyanin-cin-endisesi.html.

[18] Thomas Kohlmann (2022), “Opinion: Germany makes long overdue economic pivot in Asia”, DW, 19.11.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.dw.com/en/opinion-germany-makes-long-overdue-economic-pivot-in-asia/a-63804530.

[19] Yasmin Samrai (2019), “Trading with the frenemy: Germany’s China policy”, European Council on Foreign Relations, 30.10.2019, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://ecfr.eu/article/commentary_trading_with_the_frenemy_germanys_china_policy/.

[20] Ozan Örmeci (2022), “Almanya’da Koalisyon Hükümetinin Birinci Yılı ve Başbakan Olaf Scholz’un Çin Ziyareti”, Uluslararası Politika Akademisi, 22.12.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2022/12/22/almanyada-koalisyon-hukumetinin-birinci-yili-ve-basbakan-olaf-scholzun-cin-ziyareti/.

[21] Cüneyt Karadağ & Bahattin Gönültaş (2023), “Almanya, Çin ile görüşmelerinde zorlu bir dengeleme ile karşı karşıya”, Anadolu Ajansı, 19.06.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanya-cin-ile-gorusmelerinde-zorlu-bir-dengeleme-ile-karsi-karsiya/2925782#:~:text=ve%20test%20ediyor.-,%C3%87in%2C%20son%207%20y%C4%B1ld%C4%B1r%20Almanya'n%C4%B1n%20en%20b%C3%BCy%C3%BCk%20ticaret%20orta%C4%9F%C4%B1,%C3%87in%20olmadan%20yapamayacaklar%C4%B1%22%20uyar%C4%B1s%C4%B1nda%20bulunuyor.

[22] Euronews (2022), “'Çin'e olan ekonomik bağımlılık Almanları endişelendiriyor' | Analiz”, 04.11.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2022/11/04/cine-olan-ekonomik-bagimlilik-almanlari-endiselendiriyor-analiz.

[23] Junhua Zhang (2022), “Where are China-Germany relations headed?”, GIS Report, 01.11.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.gisreportsonline.com/r/china-germany-relations/.

[24] Erika Solomon & Nicole Hong (2023), “Germany and China Try to Reset Relations for a Changed World”, The New York Times, 19.06.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.nytimes.com/2023/06/19/world/europe/germany-china-relations.html.

[25] Star (2023), “Scholz'dan Çin'e 'Rusya' çağrısı”, 20.06.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.star.com.tr/dunya/scholzdan-cine-rusya-cagirisi-haber-1793866/.

[26] Bakınız; Government of the Federal Republic of Germany (2023), “Strategy on China”, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/blob/2608580/49d50fecc479304c3da2e2079c55e106/china-strategie-en-data.pdf.

[27] Lily McElwee & Ilaria Mazzocco (2023), “Germany’s China Strategy Marks a New Approach in EU-China Relations”, CSIS, 14.07.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.csis.org/analysis/germanys-china-strategy-marks-new-approach-eu-china-relations; AlJazeera (2023), “Germany unveils new policy to deal with more ‘assertive’ China”, 13.07.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.aljazeera.com/economy/2023/7/13/germany-unveils-new-policy-to-deal-with-more-assertive-china.

[28] Financial Times (2023), “Germany’s strategy to ‘de-risk’ ties with China”, 13.07.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.ft.com/content/9f543306-0adb-4cd7-ac7b-a8be72e494f4.

[29] Reuters (2023), “Factbox: Germany unveils strategy on China, trade partner and rival”, 13.07.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.reuters.com/world/germany-unveils-strategy-china-trade-partner-rival-2023-07-13/.

[30] The Economist (2022), “Germany is recalibrating its close economic ties with China”, 16.06.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.economist.com/europe/2022/06/16/germany-is-recalibrating-its-close-economic-ties-with-china.

[31] Gamze Bal (2022), “Almanya-Çin İlişkilerinde Ekonomik Bağların Rolü”, ANKASAM, 19.11.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.ankasam.org/almanya-cin-iliskilerinde-ekonomik-baglarin-rolu/.

[32] A.g.e.

[33] Bahattin Gönültaş, Cüneyt Karadağ (2022), “Almanya, Çinli Cosco'nun en büyük limandaki bir terminalde yüzde 24,9 hisse almasına izin verdi”, Anadolu Ajansı, 26.10.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanya-cinli-cosconun-en-buyuk-limandaki-bir-terminalde-yuzde-24-9-hisse-almasina-izin-verdi/2721113.

[34] The Local (2023), “German minister stresses European unity on China visit”, 13.04.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.thelocal.de/20230413/german-minister-stresses-european-unity-on-china-visit.

[35] Geir Moulson (2023), “Germany presents long-awaited strategy on China, stresses economic security”, AP News, 13.07.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://apnews.com/article/germany-china-government-strategy-relations-e5d34b9df4618a1ace3490dc07a5f961.

[36] DW Türkçe (2021), “AB’den Çin'in "İpek Yolu’na rakip proje: Global Gateway”, 01.12.2021, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/abden-%C3%A7inin-i%CC%87pek-yoluna-rakip-proje-global-gateway/a-59987903.

[37] Thomas Kohlmann (2022), “Opinion: Germany makes long overdue economic pivot in Asia”, DW, 19.11.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.dw.com/en/opinion-germany-makes-long-overdue-economic-pivot-in-asia/a-63804530.

[38] Destatis.de, “Ranking of Germany’s trading partners in Foreign Trade”, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Themes/Economy/Foreign-Trade/Tables/order-rank-germany-trading-partners.pdf?__blob=publicationFile.

[39] Federal Foreign Office, “Asia in German foreign policy”, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/regionaleschwerpunkte/asien/-/231344.

[40] Yunus Mazi (2022), “ANALYSIS - Germany’s new Asia strategy: Restoring ambitions for leadership in Europe”, 26.11.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/en/analysis/analysis-germany-s-new-asia-strategy-restoring-ambitions-for-leadership-in-europe/2743921.

[41] Bloomberg (2023), “Almanya'dan Çin'e rekor yatırım”, 31.03.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.bloomberght.com/almanya-dan-cin-e-rekor-yatirim-2329149.

[42] A.g.e.

[43] A.g.e.

[44] Destatis.de, “Ranking of Germany’s trading partners in Foreign Trade”, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Themes/Economy/Foreign-Trade/Tables/order-rank-germany-trading-partners.pdf?__blob=publicationFile.

[45] Jennifer Rankin (2023), “Macron sparks anger by saying Europe should not be ‘vassal’ in US-China clash”, The Guardian, 10.04.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/world/2023/apr/10/emmanuel-macron-sparks-anger-europe-vassal-us-china-clash.

[46] Mischa Ehrhardt (2023), “Alman ekonomisi Çin'e ne kadar bağımlı?”, DW Türkçe, 16.04.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/alman-ekonomisi-%C3%A7ine-ne-kadar-ba%C4%9F%C4%B1ml%C4%B1/a-65319179.

[47] Andreas Baur & Lisandra Flach (2022), “German-Chinese Trade Relations: How Dependent is the German Economy on China?”, Ifo Enstitüsü, Münih, Erişim Tarihi: 11.09.2023, https://www.cesifo.org/en/publications/2022/working-paper/german-chinese-trade-relations-how-dependent-german-economy-china.

[48] DW (2023), “A look back at recent German-Chinese Relations”, 19.06.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.dw.com/en/taking-a-look-back-at-recent-german-chinese-relations/video-65956890.

[49] Dünya (2023), “Çin'den Almanya'ya gözdağı”, 09.01.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.dunya.com/dunya/cinden-almanyaya-gozdagi-haberi-681512.

[50] Hans Von Der Burchard (2023), “Germany accuses China of ‘aggressively’ claiming supremacy in Asia”, Politico, 14.06.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.politico.eu/article/germany-accuses-china-of-aggressively-claiming-supremacy-in-asia/.

[51] Rafał Ulatowski & Jo Hills (2022), “How Germany is changing its China strategy”, Chatham House, 11.05.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.chathamhouse.org/2022/05/how-germany-changing-its-china-strategy.

[52] Atlantic Council (2023), “Is Germany shifting its approach on China?”, 14.07.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.atlanticcouncil.org/blogs/new-atlanticist/germany-china-strategy-shift/.

[53] Lily McElwee & Ilaria Mazzocco (2023), “Germany’s China Strategy Marks a New Approach in EU-China Relations”, CSIS, 14.07.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.csis.org/analysis/germanys-china-strategy-marks-new-approach-eu-china-relations.

[54] Destatis.de, “Ranking of Germany’s trading partners in Foreign Trade”, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Themes/Economy/Foreign-Trade/Tables/order-rank-germany-trading-partners.pdf?__blob=publicationFile.

[55] A.g.e.

[56] Ozan Örmeci (2023), “Almanya Ekonomisi”, Uluslararası Politika Akademisi, 01.08.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2023/08/01/almanya-ekonomisi/.

[57] Destatis.de, “Ranking of Germany’s trading partners in Foreign Trade”, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Themes/Economy/Foreign-Trade/Tables/order-rank-germany-trading-partners.pdf?__blob=publicationFile.

[58] World Population Review, “GDP Ranked by Country 2023”, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://worldpopulationreview.com/countries/by-gdp.

[59] Rami-Habib Eid-Sabbagh, “How can Japan and Germany cooperate and commit themselves to global issues”, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.de.emb-japan.go.jp/austausch/aufsatz-b.pdf.

[60] Federal Foreign Office (2023), “Germany and Japan: Bilateral Relations”, 16.03.2023, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/laenderinformationen/japan-node/japan/229264.

[61] Daniel Workman (2023), “Japan’s Top Trading Partners”, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.worldstopexports.com/japans-top-import-partners/.

[62] Federal Foreign Office (2023), “Germany and Japan: Bilateral Relations”, 16.03.2023, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/laenderinformationen/japan-node/japan/229264.

[63] Şarku’l Avsat (2023), “Almanya ve Japonya’dan ikili ilişkileri güçlendirme adımı”, 18.03.2023, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://turkish.aawsat.com/home/article/4219726/almanya-ve-japonya%E2%80%99dan-ikili-ili%C5%9Fkileri-g%C3%BC%C3%A7lendirme-ad%C4%B1m%C4%B1.

[64] Göktuğ Çalışkan (2022), “Almanya-Japonya İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme”, Ankasam, 30.11.2022, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.ankasam.org/almanya-japonya-iliskileri-uzerine-bir-degerlendirme/.

[65] Federal Foreign Office (2023), “Germany and the Republic of Korea (South Korea): Bilateral Relations”, 12.04.2023, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/korearepublicof/229518.

[66] A.g.e.

[67] Destatis.de, “Ranking of Germany’s trading partners in Foreign Trade”, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Themes/Economy/Foreign-Trade/Tables/order-rank-germany-trading-partners.pdf?__blob=publicationFile.

[68] Daniel Workman (2023), “South Korea’s Top Trading Partners”, World's Top Exports, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.worldstopexports.com/south-koreas-top-import-partners/.

[69] The Federal Government (2023), “The split is still a “bitter, daily reality””, 21.05.2023, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.bundesregierung.de/breg-en/news/scholz-in-seoul-2192170.

[70] Yoon Suk Yeol (2023), Twitter, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://twitter.com/President_KR/status/1660534730163642373.

[71] Rohan Sinha & Stefan Talmon (2019), “Germany confirms non-recognition of the Republic of China (Taiwan)”, GPIL – German Practice in International Law, 18.12.2019, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://gpil.jura.uni-bonn.de/2019/12/germany-confirms-non-recognition-of-the-republic-of-china-taiwan/.

[72] Federal Foreign Office (2023), “Germany and Taiwan: Bilateral Relations”, 21.03.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/laenderinformationen/taiwan-node/taiwan/233988.

[73] A.g.e.

[74] Liana Fix (2022), “Germany’s China Policy: Has It Learned From Its Dependency on Russia?”, CFR, 14.11.2022, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.cfr.org/in-brief/germanys-china-policy-has-it-learned-its-dependency-russia.

[75] Sophie Reiß (2023), “Chinese responses to Germany’s China strategy: Attack abroad, assuage at home”, MERICS, 18.08.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://merics.org/en/comment/chinese-responses-germanys-china-strategy-attack-abroad-assuage-home.

[76] Destatis.de, “Ranking of Germany’s trading partners in Foreign Trade”, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Themes/Economy/Foreign-Trade/Tables/order-rank-germany-trading-partners.pdf?__blob=publicationFile.

[77] Taipei Times (2021), “Bundestag votes to expand Taiwan ties”, 13.12.2021, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.taipeitimes.com/News/front/archives/2021/12/13/2003769497.

[78] Focus Taiwan (2022), “First German parliamentary group since COVID-19 arrives in Taiwan”, 02.10.2022, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://focustaiwan.tw/politics/202210020004.

[79] Focus Taiwan (2023), “Taiwan, Germany ink mutual legal assistance pact”, 23.03.2023, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://focustaiwan.tw/politics/202303230021.

[80] Federal Foreign Office (2023), “Germany and India: Bilateral Relations”, 10.03.2023, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/laenderinformationen/indien-node/india/218838.

[81] Ministry of External Affairs Government of India, “India-Germany Relations”, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.mea.gov.in/Portal/ForeignRelation/Germany_Dec2014.pdf.

[82] Shairee Malhotra & Srinath Sridharan (2022), “Germany needs to board the right train in Asia”, ORF, 06.05.2023, Erişim Tarihi: 11.09.2023, Erişim Adresi: https://www.orfonline.org/expert-speak/germany-needs-to-board-the-right-train-in-asia/.

[83] Destatis.de, “Ranking of Germany’s trading partners in Foreign Trade”, Erişim Tarihi: 12.09.2023, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Themes/Economy/Foreign-Trade/Tables/order-rank-germany-trading-partners.pdf?__blob=publicationFile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder