Sayfalar

19 Ağustos 2020 Çarşamba

Seçimlere Müdahale Konusunda Dov H. Levin'den İlginç Bir Çalışma

 


Çin-Hong Kong’da Hong Kong Üniversitesi Siyaset ve Kamu Yönetimi bölümünde çalışan Dov H. Levin, doktorasını California Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünden birkaç yıl önce almış olan genç bir Amerikalı akademisyendir.[1] Levin, bu yıl içerisinde Oxford University Press basımı Meddling in the Ballot Box: The Causes and Effects of Partisan Electoral Interventions adlı ilginç bir eser yayımlamış ve ABD ve Rusya gibi büyük devletlerin diğer ülkelerin seçim süreçlerinde nasıl etkili olabildiğine dair ortaya ilginç bir bilimsel çalışma koymuştur.[2] Levin, ayrıca, 2016 yılında da bu konuda yaptığı araştırmaları “Partisan electoral interventions by the great powers: Introducing the PEIG Dataset” adlı makalede[3] kullanmıştır.

Dov H. Levin

Bu nedenle, şu sıralar Türkiye’de ABD Başkan adayı Joe Biden’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı demokratik yollarla değiştireceğini açıklaması nedeniyle gündemde olan büyük devletlerin diğer devletlerin seçimlerine müdahalesi konusunda başvurulabilecek en iyi uzmanlardan biri, kariyerini bu konuda geliştiren Dov H. Levin’dir. Bu yazıda, Levin’in bahsi geçen makalesinden önemli bazı bilgiler özetlenecek ve seçime müdahale olgusuna dair bilimsel veriler değerlendirilecektir.

 

Joe Biden’ın Türkiye’de tartışma yaratan konuşmaları seçime müdahale kapsamına girmemektedir

Dov H. Levin, ABD’de Siyaset Bilimi gibi sosyal bilimler dallarında bile istatistik kullanımı çok önemli olduğu için, çalışmasında “PEIG Dataset” (Partisan Electoral Interventions by the Great Powers) yani “Büyük Güçlerin Partiler Temelinde Seçim Müdahaleleri” başlıklı bir veri seti oluşturmaya çalışmıştır. Bu veri setini yaratırken, Amerikalı akademisyen, Soğuk Savaş dönemi ve sonrasındaki ilk yıllarda (1946-2000) ABD ve Sovyetler Birliği’nin (Rusya) karıştığı seçimleri incelemiştir. Levin, veri setini oluştururken, ABD için William Blum’ın 2005 tarihli Rogue State kitabındaki bilgileri, eski bir CIA ajanı olan Ralph McGehee’nin “CIAbase” adlı veri setini, ABD Kongresi’ndeki araştırma komitelerinin raporlarını, istihbarat alanındaki akademik çalışmaları, CIA mensuplarının anı kitaplarını, ABD dış politikası hakkındaki bilimsel çalışmaları ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın FRUS kayıtlarını kullanırken, Sovyet Rusya için de KGB muhalifi eski Rus istihbaratçı Vasili Mitrokhin’in kurduğu ve 20. yüzyıldaki tüm Sovyet istihbarat operasyonlarının anlatıldığı Mitrokhin Arşivi’ni, rejim muhalifi Vladimir Bukovsky’nin kamuoyuna açıkladığı gizli devlet belgelerini, KGB ajanlarının otobiyografilerini, Valerio Riva’nın 1999 tarihli ve Soğuk Savaş sonrası Rus istihbarat operasyonlarını açıkladığı Oro da Mosca adlı çalışmasını ve Journal of Cold War Studies, Journal of Cold War History ve Diplomatic History gibi akademik dergilerin bu konudaki yayınlarını kullanmıştır. Yine gazete arşivleri de çalışmada önemli bir dayanak noktası oluşturmuştur. Bu belgelerde ve çalışmalarda yer alan iddiaların doğru kabul edilmesi için ise, Levin, şu 4 kriterden en az birinin olmasını gerçekleşmesini şart koşmuştur: (1) Bir devlet görevlisinin seçime müdahale konusunda resmi kabul açıklamasının olması, (2) Birincil resmi kaynaklar ya da güvenilir ikincil kaynaklarda bu durumun belirtilmesi, (3) Güvenilir resmi bir devlet görevlisinin (her iki taraftan da olabilir) tanıklığı, (4) Hükümete yakın ve güvenilir bir gazetecinin (örneğin Bob Woodward) verdiği bilgiler.

Meddling in the Ballot Box

Dov H. Levin, makalesinde, ilk olarak, “PEIG” adını verdiğini “seçime müdahale” olgusunu açıklamaktadır. Amerikalı akademisyene göre, “seçime müdahale”, bir veya birden fazla devletin, başka bir ülkedeki seçimlerde bir aday veya partiyi engellemek veya zarar vermek amacıyla açık veya gizli faaliyette bulunmasıdır. Benzer şekilde, bir aday veya partinin başarılı olması için açık veya gizli faaliyette bulunulması da bu kapsamda değerlendirilebilir. Bu bağlamda, Levin’e göre, “seçime müdahale” olgusundan bahsedebilmek için, belirli şartların oluşması veya spesifik bazı durumların gerçekleşmesi gerekir. Bunlar:

  • Doğrudan veya endirekt olarak kampanya fonlarının bir aday ya da partiye aktarılması (örneğin, 1969 Tayland seçimlerinde ABD’nin UTPT’ye yaptığı yardım),
  • Resmi ve üst düzey bir devlet görevlisinin diğer ülkenin seçimleri hakkında teşvik ya da tehdit sözleri kullanması,
  • Diğer ülkedeki yerel kişilere kampanya ve seçim teknikleri konusunda eğitim verilmesi,
  • Desteklenmeyen aday/parti hakkındaki yolsuzluk/skandalları ortaya çıkarma girişimleri ve yanlış bilgilendirme yapılması,
  • Seçim öncesinde dış destek konusunda yaşanan ani bir artış,
  • Seçim öncesinde ticari alanda geri alınan bazı imtiyazlar.

Ayrıca, yazara göre, bilinçsiz/kasıtsız yapılan müdahaleler ve seçim sonuçlarına dair kısa veya uzun vadede hiçbir ciddi etki yaratmayacak olan müdahaleler de bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Bir diğer önemli konu ise, bu çalışmada, askeri darbeler gibi seçimlere ve siyasete çok daha açık müdahale durumlarını yansıtan ve Soğuk Savaş döneminde sıklıkla görülen unsurun araştırmaya dâhil edilmemesidir.

Öncelikle, ABD Başkan adayı Joe Biden’ın açıklamalarının Levin’in kategorizasyonuna göre “seçime müdahale” kapsamında olmadığını; zira 4 sene önce Başkan Yardımcısı olmasına karşın, Biden’ın ülkesi ABD’de şu an için hiçbir resmi görevinin olmadığını belirtmek gerekiyor. Bir diğer önemli konu ise, Türkiye'nin şu sıralar seçim atmosferinde ve sürecinde olmaması. Ayrıca, Levin’e göre, desteklenen adayın uluslararası konferans ya da organizasyonlara davet edilmesi, dünya liderleriyle resim çektirmesine olanak sağlanması, seçimlerin adil ve özgür gerçekleşmesine yönelik yardımların sağlanması, seçim sürecinin düzgün işlemesine dair yapılan açıklamalar, bir adayla kendisinin veya temsilcilerinin buluşmasına engel olunması, tehdit ya da teşvik olmadan bir adayın eleştirilmesi ve basına seçimin adaleti hakkında bilgi sızdırılması gibi aktiviteler “seçime müdahale” kapsamında değerlendirilemez. Zira demokrasi, tercih yapmaya dayalı bir seçimdir ve herkesin istediği kişiyi ve partiyi destekleme özgürlüğü bulunmaktadır. Önemli olan, bu tercihlerin devletlerarası ilişkilerde kriz yaratmaması ve belli teamüllere uygun olarak yapılmasıdır.

Bölgelere göre seçim müdahaleleri

Levin’in yaptığı kapsamlı çalışmanın bulgularına bakacak olursak, şu ilginç veriler karşımıza çıkmaktadır:

  • 1 Ocak 1946-31 Aralık 2000 döneminde, ABD ve Sovyet Rusya/Rusya’nın yaptığı 117 tescillenmiş seçim müdahalesi vardır.
  • Bu müdahalelerin yüzde 69’u (81 tanesi) ABD tarafından, yüzde 31’i (36 tanesi) Rusya tarafından yapılmıştır.
  • Bahse konu dönemde 937 rekabetçi seçimin yapıldığı da düşünülürse, bu, 1946-2000 döneminde her 9 seçimden birinde (yüzde 11,3 oranında) seçime müdahale yaşandığını göstermektedir.
  • En çok seçim müdahalesi 50 ile Avrupa’da yaşanmış, Avrupa’yı 28 müdahale ile Asya, 27 müdahale ile Latin Amerika, 6 müdahale ile Ortadoğu, 3 müdahale ile Kuzey Amerika ve 3 müdahale ile Afrika takip etmiştir. Okyanusya kıtasında ise hiçbir seçime müdahale vakası yaşanmamıştır.
  • Oransal açıdan bakıldığında ise, en yoğun müdahale/seçim oranı yüzde 26 ile Asya’da, yüzde 18,31’le Avrupa’da, yüzde 14,51’le Latin Amerika’da, yüzde 11,32 ile Ortadoğu’da ve yüzde 9’la Kuzey Amerika’dadır. Yüzde 2,91 oranında müdahale yaşanan Afrika ve hiç müdahale yaşanmayan Okyanusya ise seçim müdahalelerinin daha az yaşandığı kıta/bölgelerdir.
  • ABD’nin seçimlerine en çok müdahale yaptığı ülkeler; İtalya (8), Japonya (5), İsrail (4), Laos (4) ve Sri Lanka’dır (4).
  • Sovyet Rusya/Rusya’nın seçimlerine en çok müdahale yaptığı ülkeler; Batı Almanya (5), Finlandiya (4), İtalya (4), Fransa (2) ve Hindistan’dır (2).
  • Bu müdahalelerin yüzde 64,1’inin gizli olduğu ve diğer yüzde 23,8’lik bir bölümün de gizli unsurlar içerdiği de ayrıca belirtilmelidir.
  • Ayrıca müdahalelerin yüzde 52,2’si mevcut iktidar, yüzde 47,8’i ise rakip aday/parti lehine yapılmıştır.

Sonuç olarak, Dov H. Levin’in özetlediğim makalesi ve yeni çıkan kitabı, genelde komplo teorileri bağlamında değerlendirilen bir konuyu somutlaştırması ve istatistikleştirmesi açısından son derece önemli bir girişimdir. Türk-Amerikan ilişkileri ve Türk-Sovyet ilişkileri gibi konularda bugüne kadar Türkiye’de sadece askeri darbeler temelinde çalışmalar yapılmasına karşın, “seçime müdahale” bağlamında da yeni ve özgün araştırmalar geliştirilebilir. Ancak Demokrat Başkan adayı Joe Biden’ın sözleri, kesinlikle bu kapsama girmemektedir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] Web sitesi için; https://www.dovhlevin.com/.

[2] Kitaba buradan ulaşabilirsiniz; https://www.amazon.com/Meddling-Ballot-Box-Electoral-Interventions/dp/0197519881.

[3] Makale buradan incelenebilir; https://www.halifaxexaminer.ca/wp-content/uploads/2018/07/Levin-study.pdf.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder