Sayfalar

2 Mayıs 2019 Perşembe

2019 Ukrayna Devlet Başkanlığı Seçimleri Konulu Chatham House Paneli


1920 yılında kurulan ve dünyanın en köklü düşünce kuruluşlarından birisi olarak kabul edilen Chatham House veya diğer adıyla Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, 1 Mayıs 2019 tarihinde 2019 Ukrayna Devlet Başkanlığı seçimlerinin analiz edildiği “Ukraine’s Unpredictable Presidential Elections” (Ukrayna’nın Tahmin Edilemeyen Başkanlık Seçimleri) başlıklı bir panel düzenlemiştir. Panelin moderatörlüğünü Financial Times gazetesi başyazarı Neil Buckley yaparken, konuşmacı olarak yer alan kişiler Kiev merkezli Ulusal Demokratik Enstitüsü (National Democratic Institute) kıdemli yöneticisi Mary O’Hagan ve yine Ukrayna merkezli Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü Merkezi (Centre for Democracy and Rule of Law-CEDEM) kurucusu ve yöneticisi Taras Shevchenko olmuştur. Bu yazıda, önceki Devlet Başkanı Petro Poroşenko (Petro Poroshenko) karşısında sürpriz bir şekilde ikinci turda komedyen Volodimir Zelenskiy’nin (Volodymyr Oleksandrovych Zelensky) kazandığı seçimlerin tartışıldığı bu panelde konuşulanlar özetlenecektir.

Panel kaydı

Panelin girişinde, moderatör Neil Buckley, Ukrayna’nın sonuçları önceden tahmin edilemeyen seçimleri sonucunda ne yapacağı pek de bilinmeyen bir Başkan olan Volodimir Zelenskiy’nin seçildiğini vurgulamakta ve Zelenskiy’nin bir televizyon dizisinde canlandırdığı rol sayesinde Başkan seçilebilmesinin dünyada büyük ilgi uyandırdığını anlatmaktadır. Panelde, daha sonra, Ukrayna halkıyla yapılan röportajların yer aldığı bir video yayınlanmakta ve Ukraynalıların yeni Başkan’dan beklentileri dinleyicilere aktarılmaya çalışılmaktadır. Bu röportajlarda Rusya ile savaş durumunun bir şekilde çözümlenmesi ve ekonomik sorunlara (işsizlik başta olmak üzere) çözüm bulunması beklentilerinin öne çıktığı görülmektedir. Bu röportaj bölümünün ardından ise, konuşmacılar, seçimlerle ilgili analizlerine başlamaktadırlar.

İlk konuşmacı olan Mary O’Hagan, konuşmasına, seçimlere Kuzey Amerika ve Avrupa yani Batı perspektifinden bakıldığında, “popülizmin yeni bir zaferi” (populism wins again) yorumunun yapılabileceğini söyleyerek başlamaktadır. Seçim öncesinde Ukrayna’daki duruma bakıldığında; mevcut sisteme yönelik büyük bir memnuniyetsizlik, siyasi kurumlara ve medyaya yönelik güven eksikliği ve eşitsizliklere (bilhassa ekonomik eşitsizliklere) yönelik kızgınlık gibi temaların öne çıktığını düşünen O’Hagan, Ukrayna’nın günümüzde Moldova’nın da gerisinde Avrupa’nın en fakir ülkesi haline geldiğini vurgulamaktadır. Genç Başkan Volodimir Zelenskiy’nin, seçim kampanyasında, bu dönemi “Ukrayna’nın fakirlik ve açgözlülük çağı” (Ukraine’s age of poverty and greed) olarak lanse ettiğini hatırlatan O’Hagan, Ukraynalıların çok büyük çoğunluğunun ülkelerinde tamamen işleyen bir demokratik rejim kurulmasını istediklerini ve “güçlü adam politikası”nın (strongman politics) Rusya’nın aksine Ukrayna’da popüler olmadığını belirtmektedir. Bu bağlamda, O’Hagan, güçlü adam politikasının Ukraynalılara Rusya ve lideri Vladimir Putin’i ve Petro Poroşenko öncesindeki Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’i (Viktor Yanukovych) hatırlattığını ve bu nedenle de Ukraynalıların güçlü liderden ziyade demokratik sistem talep ettiklerini iddia etmektedir. Daha sonra bu seçim sonuçlarının Ukrayna açısından geçmişle kopuş ve bazı önemli dönüşümlerin başlangıcı olabileceğini vurgulayan konuşmacı, öncelikle Zelenskiy’nin seçilmesinin “sandık yoluyla devrim” olarak algılanması gerektiğini söylemektedir. Bu sonuçların, Ukrayna halkının mevcut Devlet Başkanı Petro Poroşenko ve statükoya “hayır” dediklerinin ispatı olduğunu düşünen Mary O’Hagan, halkın “Turuncu Devrim” veya “Maydan Protestoları” dönemlerinin aksine, bu defa tepkilerini sokakta değil, seçimler yoluyla sandıkta gösterebildiklerini anlatmaktadır. İkinci olarak, seçim sonuçlarının “politik tercihlerin önemli olduğu”nu (policy matters) ortaya koyduğunu belirten O’Hagan, Petro Poroşenko başta olmak üzere Zelenskiy dışındaki tüm diğer adayların kampanyalarını somut politik önerilere dayandırdıklarını, ancak halka yeterince güven veremediklerini söylemektedir. Üçüncü olarak, siyasi partilerin de bu süreçte önemli rol oynadığını belirten konuşmacı, her ne kadar seçilen Başkan’ın bir siyasi partisi olmasa da, diğer partilerin klasik yöntemlerinden farklı duruşuyla ön plana çıkmayı başardığını ve diğer parti tabanlarından da destek bulabildiğini açıklamaktadır. Dördüncü ve son olarak, O’Hagan, bu seçimin Rusya ile ilişkiler bağlamında da önemli bir dönüşüm olduğunu iddia etmektedir. İlk turda beklentileri aşarak yüzde 10’a yakın oy alan Yuriy Boyko dışında hiçbir adayın seçim öncesinde Rusya’yı ziyaret etmediğini ve Rusya’ya yönelik sıcak mesajlar vermediğini anımsatan konuşmacı, Petro Poroşenko’nun kendisini “Batı’nın adayı” olarak lanse etmesine karşın, aslında Boyko dışındaki tüm diğer adayların da Rusya ile ilişkiler konusunda mesafeli olduklarını düşünmektedir. Zelenskiy’nin, çok iyi Rusça konuşan, Yahudi inancından ve yüzde 73 gibi rekor bir demokratik oyla seçimi kazanan bir siyasetçi olarak Rusya’ya karşı elinin güçlendiğini ima eden O’Hagan, Rusya’yı “başarısız ve faşist bir devlet” (failed and fascist state) olarak nitelendirmekte ve Zelenskiy’nin Rusya’nın korkulu rüyası olacağını söylemektedir.

Daha sonra söz alan Taras Shevchenko, öncelikle Zelenskiy dönemiyle ilgili beklentileri konuşmak için henüz erken olduğunu söylemektedir. Buna karşın, Ukraynalıların “değişim” yönündeki beklentilerini bu sonuçlarla birlikte net olarak yansıttıklarını düşünen konuşmacı, Poroşenko’nun Rusya ile gerilimde statükoyu yansıttığını, Zelenskiy’e oy verenlerin ise statükoyu kesinlikle istemediklerini vurgulamaktadır. Volodimir Zelenskiy’nin seçim kampanyasındaki siyasi mesajlarının merkezi siyaseti hedef aldığını (anti-establishment) hatırlatan konuşmacı, Ukrayna’da Petro Poroşenko döneminde -devrim sonrasında- büyük dönüşümlerin başarıldığını, ancak beklentilerin çok yüksek tutulması nedeniyle insanların bu dönemden memnun kalmadıklarını vurgulamaktadır. Seçim kampanyası sürecinde sivil toplum kuruluşlarının da negatif mesajlar verdiğini ve bu konuda Rusya’nın etkisi olabileceğini düşünen Zelenskiy, buna karşın Rusya’nın seçim sonuçlarından memnun kalmadığını ve seçim sonrasında bir kaos ortamının oluşmasını istediğini iddia etmektedir. Ukrayna’da Zelenskiy döneminden de büyük beklentiler olduğunu, ancak insanların devrim dönemine kıyasla daha gerçekçi olduklarını vurgulayan Ukraynalı konuşmacı, yeni Başkan’ın atamaları ve somut politikalarıyla siyasi çizgisini belli edeceğini düşünmektedir. Zelenskiy’nin değişim isteyen büyük kitlenin taleplerini karşılayamaması durumunda popülaritesini anında kaybedeceğini de iddia eden Shevchenko, Zelenskiy’nin ekibinin bu durumun farkında olduğunu ve bu nedenle halkın talepleri doğrultusunda politikalarını belirlediklerini söylemektedir. Ukrayna’da önümüzdeki dönemde en temel siyasi konunun parlamento seçimleri olacağını da anlatan konuşmacı, Başkan Zelenskiy’nin destekleyeceği parti ve girişimlerle diğer partiler arasında oluşacak dengenin önemine dikkat çekmektedir. Zelenskiy’nin parlamentoya kendi ekibini yerleştirmeden bir değişim-dönüşüm süreci gerçekleştirmesinin zor olduğuna vurgu yapan Taras Shevchenko, Zelenskiy’i zirveye taşıyan televizyon dizisi “Halkın Hizmetkârı” (Servant of the People/Sluga naroda) adlı yapımda bir sahnede Zelenskiy’nin parlamentodaki vekilleri kurşuna dizdiğini hatırlatmakta ve Ukrayna halkının siyasal ve ekonomik sorunlar nedeniyle şu an böyle bir ruh halinde olduklarını söylemektedir. Zelenskiy’nin başarısının geçici olacağı ve parlamento seçimlerini kazanamayacağına yönelik beklentilerin gerçekçi olmadığını düşündüğünü de açıklayan konuşmacı, ABD’de de Donald Trump yönetimine başta hiç şans tanınmadığını, ancak şimdilerde Demokratların Trump’ın karşısına çıkabilecek bir aday bulmakta bile zorlandıklarını söylemektedir. Ayrıca Zelenskiy’nin, Rus lider Vladimir Putin’in Ukrayna’nın doğusundaki Rus asıllı vatandaşlara Rusya pasaportu verilmesine yönelik önerilerine sert tepki gösterdiğini de hatırlatan Shevchenko, bu nedenle Zelenskiy hakkında yapılan “Rusya yanlısı” eleştirilerinin gerçekçi olmadığını anlatmaya çalışmaktadır.

Belirtilen sahne

Sonraki bölümde, moderatör Neil Buckley, konuklara Zelenskiy’i zirveye taşıyan diziyi yayınlayan 1+1 kanalı sahibi oligark Ihor Kolomoyskyi ismini ve onun yeni Başkan’la ilişkisini sormaktadır. Mary O’Hagan, bu soruya Zelenskiy’nin “beni davranışlarımla yargılayın, sözlerimle değil” sözünü hatırlatarak cevap vermekte ve Zelenskiy’nin Kolomoyskyi ile olan yakın bağlarının kampanyası döneminde ona zarar vermediğini, ancak Başkan olduktan sonra politikalarıyla da bu yakınlığı sürdürmesi halinde, halkın bu duruma tepki gösterebileceğini söylemektedir. Taras Shevchenko ise, aynı soruya, bu söylentiler (Zelenskiy’nin Ihor Kolomoyskyi tarafından yönlendirildiği) nedeniyle Zelenskiy’nin Kolomoyskyi karşıtı bir politika izleyebileceğini belirterek cevap vermektedir. Yine bu bölümde Zelenskiy'nin siyasi ideolojisinin parametreleri sorulduğunda; Maro O'Hagan "diğerlerinden farklı olma" ve "geçmişi reddetme" olgularını vurgulamakta, Taras Shevchenko ise Zelenskiy'nin ekonomide popülizm karşıtı bir liberal, dış politikada ise Rusya karşıtı ve AB ve NATO yanlısı olduğunu belirtmektedir. 

Panelde daha sonra dinleyicilerinin katılımıyla soru-cevap bölümüne geçilmektedir. Panelin genel bir değerlendirmesini yapmak gerekirse; Ukrayna’nın ülkesi dışında pek de tanınmayan yeni ve renkli Başkanı’nın siyasi çizgisinin Rusya yanlısı olmadığının vurgulanması açısından önemli tespitler yapıldığı belirtilmekle beraber, Zelenskiy’nin siyasi çizgisinin klasik sağ, sol veya liberal perspektiflere göre değerlendirilmesi anlamında panelin eksik kaldığı söylenebilir. Zira Zelenskiy’nin tek siyasi misyonu Rusya ile ilişkileri yönetmek olmayacaktır. Avrupa Birliği ve ABD ilişkiler, ekonomi politikalarındaki tercihler ve daha birçok konuda, yeni Başkan’ın görüşlerini öğrenmek ve anlamak çok önemli ve gereklidir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder