Sayfalar

21 Şubat 2017 Salı

2017 Almanya Seçimleri Yaklaşırken


Şu sıralarda Fransa’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gölgesinde kalsa da, Avrupa Birliği’nin siyasi ve ekonomik lideri olarak son dönemde oldukça güçlü bir görüntü çizen Almanya’da parlamentodaki vekilleri ve yeni hükümeti belirleyecek olan seçimler, bu yıl içerisinde -24 Eylül 2017’de- gerçekleştirilecektir. Bu yazıda, Almanya’da son dönemde yaşanan siyasi gelişmeleri özetleyecek ve seçimlerde yer alacak önemli partileri ve liderlerini okurlarımıza tanıtmaya çalışacağım.

Frank-Walter Steinmeier

Almanya’da yakın dönemin en önemli gelişmesi, 2013 yılında kurulan CDU-SPD koalisyonunda[1] Dış İşleri Bakanı olarak görev yapan ve daha önce de farklı dönemlerde iki defa bu görevde bulunan deneyimli siyasetçi Frank-Walter Steinmeier’in[2] (1956-) 12 Şubat 2017 tarihinde Almanya’nın yeni Cumhurbaşkanı seçilmesi oldu.[3] Prusya geleneğindeki Kayzerlik makamının aksine, modern federal Almanya siyasal sisteminde bugüne kadar fazla önemi olmayan bu makam, Steinmeier gibi iyi tanınan, hem sağ, hem de sol siyasette takdir edilen ve yetkin bir siyasi sayesinde daha yüksek profilli bir makam haline gelebilecekken, her şeye karşın ülkenin siyasi yönetiminin Başbakan ve hükümette olacağını hatırlatmakta fayda var. Buna karşın, Dış İşleri Bakanlığı dönemlerinde birçok krizi ustalıkla atlatan Steinmeier’in[4], Cumhurbaşkanlığı döneminde de uluslararası platformlarda adından söz ettirmesi olası gözüküyor. Cumhurbaşkanlığının SPD’li geçmesi ise, Almanya’da yaklaşan yeni dönemde değişecek dengelerin habercisi olabilir.

Son anketler

Henüz seçimlere epey olmasına karşın, son dönemde yapılan bazı anketler incelendiğinde[5]; Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve güneydeki Katolik bölgelerinde etkili olan Hıristiyan Sosyal Birliği’nin (CSU) oluşturduğu Hıristiyan Demokratların (CDU/CSU), 2005’ten beri 3 dönemdir sürekli iktidara gelmenin de etkisiyle oy kaybetmeye başladığı ve anketlerde Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) ya biraz önünde, ya da az farkla arkasında olduğu görülmektedir. Bu durum da göstermektedir ki, SPD’nin son dönemde yaptığı atılım ve Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) sürpriz çıkışı nedeniyle, CDU ve 2005’ten beri Almanya Şansölyesi olan Bayan Angela Merkel’in bu seçimde işi hiç de kolay olmayacaktır. Partisi içerisinde yüzde 89,5 destekle yeniden Başbakan adayı olmayı başaran Merkel[6], bugüne kadar birçok konuda ve özellikle ekonomide başarılı bir lider olarak görülmüş ve Almanya ve dünya basınında sıklıkla övülmüştür. Buna karşın, 2005’ten beri iktidarda olması nedeniyle, Merkel bile son dönemde bir yıpranma sürecine girmiştir. Zira demokrasinin kökleştiği Avrupa ülkelerinde, 11 yıllık iktidar, bir Başbakan için çok uzun bir süre kabul edilmektedir. Almanya ve dünya basınındaki tüm haber ve öngörüler, bu dönemin Merkel için son dönem olacağı şeklinde olduğu için, bu durum da seçmenleri ona oy verme konusunda olumsuz etkileyebilir ve alternatif seçeneklere yönlendirebilir. Buna karşın, seçimler sonrasında birinci parti çıkması durumunda, Merkel’in Sosyal Demokratlar (SPD) ya da barajı geçmeleri durumunda Özgür Demokratlar (FDP) ve/veya Yeşiller Partisi ile (Die Grunen) bir koalisyon kurması ve iktidarını koruması kimse için şaşırtıcı olmayacaktır. Son koalisyonun gayet uyumlu çalıştığı da düşünülürse, bu noktada birinci seçenek yine CDU-SPD koalisyonu yani “Büyük Koalisyon” olacaktır. Ancak FDP’nin oy patlaması yaparak koalisyon hükümeti için yeterli milletvekili sayısını oluşturması durumunda, CDU ve Merkel’in öncelikli tercihi liberal demokrat çizgideki FDP de olabilir. Yeşiller ise, CDU için, muhtemelen üçüncü tercih olacaktır. Kolay kolay gerçekleşmesi mümkün gözükmeyen bir ihtimal ise, Merkel’in AfD ile bir aşırı sağ koalisyona yönelmesidir. Nazi geçmişinin doğal bir sonucu olan demokratik hassasiyetler nedeniyle, Alman kamuoyu aşırı sağ konusunda son derece dikkatli ve titiz olduğu için, bu koalisyonun gerçekleşmesi kanımca çok düşük bir ihtimaldir.

Angela Merkel

Seçimlerde birinci veya en kötü ikinci olması beklenen SPD ise, Başbakan adayı Martin Schulz[7] ile son haftalarda büyük bir atağa kalkmış ve oy oranlarını hızla arttırmaktadır.[8] 2012-2017 döneminde Avrupa Parlamentosu Başkanlığı görevini yürüten Schulz, Genel Başkan Sigmar Gabriel’in de onay ve desteğiyle partisinin Başbakan adayı olarak seçilmiştir. Almanya’nın zaten en köklü siyasal partisi olan SPD, son dönemde Merkel iktidarına yönelik eleştirilerin artması ve koalisyon ortağı olarak başarılı bir görüntü vermesi sayesinde Alman halkından daha büyük destek almaya başlamıştır. SPD, başta gurbetçi Türkler olmak üzere Almanya’daki farklı etnik kökenden gelen yurttaşlar için de Yeşiller Partisi’nden sonra en popüler parti durumundadır.[9] Schulz’un sevilen ve Avrupa ülkelerinde tanınan bir siyasetçi olması da bu noktada önemli bir avantajdır. SPD’nin birinci parti olması durumda ise, sosyal demokratlar için öncelikli koalisyon partneri muhtemelen CDU olmayacaktır. Sandalye sayısının yetmesi durumunda, FDP ve Yeşiller ve hatta Sol Parti (Die Linke) ile kurulabilecek bir ikili veya üçlü koalisyon formülü, CDU ile kurulacak bir “Büyük Koalisyon”a tercih edilebilir. Ancak Sol Parti’nin NATO ve ABD karşıtı çizgisi[10] nedeniyle, Schulz ve Gabriel gibi parti liderleri, seçim sonrasında CDU, Yeşiller ve FDP tercihlerine daha sıcak bakabilirler.

Martin Schulz

Anketlerde üçüncü sırada gözüken ve son dönemde kadın lideri Frauke Petry sayesinde isminden çok söz ettiren AfD ise[11], aşırı sağ bazı argümanlar kullanan ve Avrupa Birliği’ne ve NATO’ya yönelik muhalif tavrıyla Alman siyasetinde ana akım içerisinde kabul edilmeyen yeni bir partidir. Ancak ABD’deki Donald Trump ve Fransa’daki Marine Le Pen örneğine benzer şekilde, radikal İslam’a ve IŞİD gibi köktendinci terör örgütlerine duyulan tepkiler, küreselleşme nedeniyle yaşanan sosyoekonomik sorunlar ve Suriyeli göçmen krizinin etkileri nedeniyle, AfD, son dönemde Almanya’da çıkışta olan bir partidir. Parti, üç eyalette (Baden-Württemberg, Rhineland-Palatinate ve Saxony-Anhalt) düzenlenen 2016 yerel seçimlerinde büyük bir çıkış gerçekleştirmiş ve çift haneli oy oranlarına ulaşmıştır. Bu durum, yükselen İslamofobi, devam eden Suriye iç savaşı ve buna bağlı olarak gelişen göçmen (mülteci) krizi ve Donald Trump’ın yarattığı cazibe sayesinde artarak devam edecek gibi gözükmektedir. Bu nedenle, AfD’nin bu seçimlerde Merkel ve partisinin sağcı seçmeninden bir nebze oy çalması muhtemeldir. Ancak bu noktada, Alman halkının Weimar Cumhuriyeti'nin çökmesi ve Nazi deneyimi nedeniyle aşırı sağ konusunda çok hassas olduğunu da unutmamak gerekir. Bu nedenle, AfD ne kadar büyük ve hızlı bir çıkış yaparsa yapsın, asla -en azından daha uzun bir süre- ana akım siyasetin bir unsuru haline gelemez. Anketlerde bu partinin oy oranı şimdilerde yüzde 9-12 arasında değişmektedir. Bunlara ek olarak, AfD’nin AB ve NATO karşıtı çizgisi nedeniyle herhangi bir koalisyon formülüne dâhil edilmesi de imkânsız gözükmektedir.

Frauke Petry

Anketlerde iddialı gözüken bir diğer parti, aşırı sol argümanlar kullanan emperyalizm karşıtı ve sosyalist Die Linke yani Sol Parti’dir. Sahra Wagenknecht ve Dietmar Bartsch Başkanlığındaki bu parti, aşırı bazı argümanlarına karşın, sol değerlerin korunması adına önemli işlev görev bir siyasal parti konumundadır. Die Linke’nin oy oranı şimdilik yüzde 8-10 dolaylarındadır. Almanya’daki oturmuş siyasi yapı nedeniyle, bu partinin oylarında büyük bir artış veya azalma beklenmemektedir. Dahası, NATO karşıtı olması sebebiyle, bu parti, hiçbir koalisyon formülüne -aynı AfD gibi- dâhil edilmemektedir. Katrin Göring-Eckardt ve Türk asıllı Alman siyasetçi Cem Özdemir liderliğindeki Yeşiller ise, son dönemde yükselen çevreci liberal siyasetin Almanya’daki temsilcisi olarak özellikle yabancı asıllı Almanlar açısından en cazip ve ilerici parti durumundadır. Parti, geçmişte çok daha yüksek oy oranlarına ulaşmasına karşın, şimdilerde anketlerde yüzde 7-9 civarında bir oy oranında gözükmektedir. Yeşiller, özellikle SPD için, seçim sonrasında koalisyon pazarlıklarında kilit bir parti ve ideal bir koalisyon partneri haline gelebilir. Seçimlerdeki son iddialı parti ise Özgür Demokratlar yani FDP’dir. Anketlerde yüzde 5-6 arası bir oy oranı olduğu gözüken FDP, barajın (yüzde 5) üzerinde kalırsa, koalisyon hükümetleri için bir diğer kritik parti haline gelebilir. Christian Lindner liderliğindeki FDP[12], liberal demokrat çizgisiyle, aşırı sol ve aşırı sağın güçlendiği bir ortamda, merkezde konumlanan ve herkese hitap etmeye çalışan ideal bir parti görünümündedir. 2013 seçimlerinde parlamento dışı kalan FDP, 2016 yılında vefat eden eski Genel Başkanları Guido Westerwelle önderliğinde 2009 seçimlerinde büyük bir çıkış yapmış ve yüzde 10 civarında bir oy oranına ulaşmıştır. Hatta bu sayede, Almanya’nın ilk eşcinsel Bakanı olan Westerwelle, Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri Bakanı da olmuştur. FDP, hem CDU, hem de SPD için en ideal koalisyon partneri konumunda olduğu için, anketlerde oy oranı çok yüksek gözükmese de, seçim sonrasında yeniden çok önemli bir parti haline gelebilir.

Sonuç olarak, seçime daha uzunca bir süre olmasına karşın, Almanya’daki seçimlerde CDU ve SPD’nin birincilik için yarışacağı ve seçim sonrasında bir koalisyon hükümetinin kurulacağını öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Bu noktada bence en güçlü formüller ise şöyle sıralanabilir; CDU-SPD “Büyük Koalisyon”u, SPD-FDP-Yeşiller üçlü koalisyonu ve CDU-FDP-Yeşiller üçlü koalisyonudur. Ne olursa olsun, Almanya için asıl önemli olan Avrupa Birliği’nin çökmesini engellemek, bunun için de öncelikle Fransa’yı Birlik içerisinde tutmayı başarmaktır. Brexit kararı nedeniyle AB yanlısı çevrelerde moraller bozulsa da, şu gerçek unutulmamalıdır ki, AB’nin asıl amacı Alman-Fransız barışını garanti altına almaktır. Bu da, Frexit gerçekleşmediği sürece, AB açısından hedeften büyük bir sapma olmadığını ispatlamaktadır. Ayrıca şu da bir gerçektir ki, Almanya, gerek Gerhard Schröder, gerekse Angela Merkel döneminde ekonomik olarak gayet başarılı bir performans göstermektedir ve dünya siyasetinde yeniden önemli bir ülke haline gelmektedir. Bu noktada Almanya'nın en büyük destekçisi ise, kendisini ve tüm AB'yi BM Güvenlik Konseyi'nde temsil eden Fransa'dır. 

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ


[5] Birkaç örnek için;
[7] Hakkında bilgiler için; https://en.wikipedia.org/wiki/Martin_Schulz.
[10] Die Linke, NATO karşıtı ve Rusya yanlısı bir partidir. Aşırı sağ AfD de NATO konusunda oldukça muhalif bir çizgidedir. Dolayısıyla, ABD müttefikliği ve NATO üyeliği konusunda CDU, SPD, Yeşiller ve FDP arasında bir ittifak söz konusudur. Bakınız; http://www.dw.com/en/what-the-terms-right-and-left-mean-in-the-german-election/a-37601594.
[11] Hakkında bilgiler için; https://en.wikipedia.org/wiki/Frauke_Petry.
[12] Web sitesi için; https://www.fdp.de/.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder