Sayfalar

28 Aralık 2013 Cumartesi

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu GAÜ'deydi


Dün Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu mensubu olduğum Girne Amerikan Üniversitesi’nde 300 kişilik Milenyum Kongre Salonu’nun Hukuk ve İşletme ve Ekonomi Fakültesi öğrencilerince tıka basa doldurulduğu yoğun katılımlı bir konferans gerçekleştirdi. Bir buçuk saat süren konferanstan satırbaşlarını sizlere iletmek isterim.

Feyzioğlu’nun biyografisi ile başlamak isterim. 1969 doğumlu genç ve başarılı bir hukuk adamı sergileyen Feyzioğlu eski ünlü siyasetçilerimizden Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu’nun torunudur. Vikipedi’de yer alan biyografisine göre; Feyzioğlu 1986 yılında TED Ankara Koleji’nden, 1990 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1992 yılında Kamu Hukuku yüksek lisansını tamamlamıştır. Kamu Hukuku alanında 1995 yılında doktor unvanını almıştır. 1996 yılında mezun olduğu fakülteye Ceza Hukuku alanında Yardımcı Doçent olarak atanmıştır. Columbia Üniversitesi’nde Hukuk İngilizcesi sertifikasını almıştır. 2000 yılında Doçent, 2005 yılında Profesör olmuştur. 2007 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olmuş ve bu görevi bir yıl sürdürmüştür. 1991 yılından beri kayıtlı olduğu Ankara Barosu’nun 10 Ekim 2010 tarihinde Başkanlığına seçilmiştir. 18 Temmuz 2012 tarihinde Bilim Yönetim ve Kültür Platformu kontenjanından CHP Parti Meclisi üyesi olmuştur. 26 Mayıs 2013 tarihinde yapılan Türkiye Barolar Birliği 32. olağan genel kurulunda Türkiye Barolar Birliği’nin 8. Başkanı seçilmesinin ardından CHP Parti Meclisi üyeliğinden istifa etmiştir. Feyzioğlu evli ve iki kız çocuğu babasıdır.   

Feyzioğlu’nun bu başarılarla dolu ve hızlı bir yükselişe sahne olan biyografisi nedeniyle eskiden beri halkımızca çok yakından tanınan bir kişi olduğu düşünülebilir. Ancak Feyzioğlu’nun geniş halk kitleleriyle gerçek anlamda buluşması sanıyorum geçtiğimiz aylarda 2013-2014 adli açılış yılı töreninde Başbakan Erdoğan’ın yüzüne bakarak yaptığı eleştirilerle[1] ve sonrasında üniversite üniversite gezerek öğrencilerle buluşmasıyla olmuştur. Nitekim Feyzioğlu’nun 2 günlük kısa KKTC gezisinde de tüm önemli siyasi aktörlerle görüşmesi ve üç üniversitede (Yakın Doğu Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi ve Girne Amerikan Üniversitesi) konferans programına katılması, bu yönde son dönemde gösterdiği yoğun çabanın ispatıdır. Elbette daha önce CHP Parti Meclisi üyeliği yapan Feyzioğlu ileride siyasete girmek istediğini gizlemiyor, ancak bunun için doğru zaman ve koşulları beklediğini belirtiyor. Öğrencilerden gelen bir soru üzerine kendisi “halkımız uygun görürse” 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP adayı olabileceğinin de sinyallerini verdi. Genç bir danışman ekibiyle yola çıkan Feyzioğlu, muhakkak ki üstün hukuk bilgisiyle elbette son dönemde çok ihtiyaç duyduğumuz hukuk alanında topluma güven verebilecek bir isim. Ancak demokrasilerde sandığın “kutsal inek” olması sebebiyle partilerin popülist ve halktan çok oy alabilecek yönelmesi de son dönemde tüm dünyada karşımıza çıkan bir durum. Bu nedenle normalde halkımız ve gençlerin biraz sıkıcı bulduğu klasik hukukçu figürlerinden farklı bir profil sergileyen Feyzioğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ya da ilerleyen aylarda yapılacak genel seçimlerde CHP’den adaylık anlamında yüksek şansının olduğunu düşünüyorum. Elbette bunu zaman gösterecek…

Feyzioğlu’nun Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak son dönemde yaşanan ve hukuki garabetler ile devlette yaşanan “kavga” görüntüsüne yapacağı yorumlar herkesin merak ettiği bir husustu. Bu nedenle kendisi konuşmasında buna değinmesine rağmen, sorular kısmında da öğrencilerden bu yönde çok sık talep geldi. Metin Feyzioğlu son yaşanan gelişmelerle ilgili dengeli bir pozisyon alıyor ve “iki kötüden birini seçmek zorunda değiliz” diyor. Feyzioğlu HSYK’nın açtığı dava sonucu adli kolluk yönetmeliği değişikliğinin yürütmesinin durdurulmasını olumlu bir gelişme olarak görüyor. Buna karşın Feyzioğlu’na göre Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın “milli orduya kumpas kuruldu” ve Başbakan Erdoğan’ın “paralel devlet” açıklamaları da aslında geçmişte kendi yaptıkları bir suçun itirafı niteliğindedir. Feyzioğlu, çok ciddi kanıtları olan yolsuzluk davalarının engellenmesinin açıkça hukukun engellenmesi ve yargının yürütme kontrolüne alınması olduğunu belirtse de, devlet içerisinde kendisine özgü ayrı hiyerarşisi olan bir yapının da asla kabul edilemeyeceğini belirtiyor. TBB Başkanı geçtiğimiz yıllarda Ergenekon, Balyoz ve Oda Tv davalarında yaşanan hukuk rezaletlerini eleştirdiği gibi, bugün de “masumiyet karinesi” ve benzeri temel hukuk prensiplerini ayaklar altına alan uygulamaları eleştirdiğini ve bu konuda bir hukuk adamı olarak daima “aynı çizgide” olduğunu belirtiyor. Feyzioğlu’na göre aynı çizgide olmayan taraf, geçmişte bu gibi uygulamalara sessiz kalan ancak olaylar Bakan çocuklarının başına gelince bir anda demokratlığı hatırlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP kadrolarıdır. Bu nedenle Feyzioğlu bu iki tarafın dışında hukuka dayalı üçüncü yolu temsil ettiğini belirtiyor. Atatürkçü bir isim olarak bilinmesine karşın Feyzioğlu’nun -yine hukuka saygısı gereği- uzun tutukluluk süreleri nedeniyle gazeteci Mustafa Balbay’ın tahliyesiyle oluşan durumun, tutuklu BDP’liler de dâhil olmak üzere tüm siyasetçilere ve hatta tüm vatandaşlara uygulanması gerektiğini söylediğini de belirtelim.

Daha önce CHP’den milletvekilliği ve Genel Başkan Yardımcılığı teklifleri aldığını belirten Feyzioğlu’nun siyasete göz kırptığı kolaylıkla anlaşılabiliyor. Bakalım önümüzdeki aylarda kendisini ne gibi görevlerde göreceğiz? Ancak ne olursa olsun şu bir gerçek ki, son yaşanan krizlerle bir kez daha ne kadar önemli olduğu anlaşılan hukuku halkımıza ve gençlerimize sevdirmek ve öğretmek için siyasi partilerde hukukçu kadrolara da önemli oranlarda yer vermemiz gerekiyor. Kıbrıs’tan sevgilerle…

Yrd. Doç. Dr. Ozan Örmeci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder