Başbakan
Erdoğan’ın açılım sürecinde yaşanılan sıkıntılara ve Reyhanlı patlamalarının
şokuna ek olarak, geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği ve oldukça başarısız geçen
Amerika Birleşik Devletleri ziyareti sonrasında muhafazakar tabanda biriken
öfkeyi dindirmek için medyada sıklıkla gündeme getirildiğini tahmin ettiğim
alkol kısıtlamaları üzerine bugüne kadar ülkemizde pek çok şey yazıp
söylenmiştir. Ancak bu söylenenlerin önemli bir kısmı somut ve gerçek bilgilere
dayanmamaktadır. Bu nedenle ben bu yazıda hükümetin son geçirdiği yasa ve alkol kısıtlamaları üzerine size bilgi
verecek ve bu konuda kişisel fikirlerimi beyan edeceğim.
Öncelikle ülkemizde yaratılan ve alkol almayı
dinsizlik, suç ve ahlaksızlıkla bir tutarak kriminalize etmeye çalışan mahalle
baskısı atmosferi nedeniyle, -kendimi temize çekmek adına- alkolü yalnızca sosyal
ortamlarda seyrek olarak ve daima kararında tüketen biri olduğumu ve alkol
bağımlılığın da diğer tüm bağımlılıklar gibi zararlı olduğunu düşündüğümü
belirtmek isterim. Alkolün bugüne kadar aile ve sosyal çevremle ilişkilerimde asla
bir olumsuz faktör olmadığını, tamtersine eşimle dışarıda eğlenmeye
çıktığımızda hayattan çok daha fazla keyif aldığımızı ve mutlu olduğumuzu da söylemek
zorundayım. Ayrıca AKP’li üst düzey yöneticilerin söylediklerinin aksine,
yürürlükte olan anayasamızda yer alan 58. maddedeki hükmün gençleri alkolden
değil, “alkol düşkünlüğü”nden korumak amacıyla yapıldığını da hatırlatmak
isterim.[1]
İlk olarak yeni geçirilen yasaya bakalım. Komisyondan
bazı düzeltmelerle geçtikten sonra TBMM’de kabul edilen “Torba Kanun” teklifi
içerisinde yer alan alkol kısıtlamaları kısaca şöyle özetlenebilir;[2]
-
Kanuna
göre, alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere
yönelik tanıtımı yapılamayacak. Bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını
özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamayacak. Ancak
alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik ihtisas fuarları
düzenlenebilecek.
-
Alkollü
içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne suretle olursa olsun,
hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek
olamayacak. Açık alkollü içki satışı
yapmaya ilişkin izin belgesi olan işletmelerde servis amaçlı materyallerden
marka, amblem ve logo kullanılabilecek.
-
Televizyonlarda
yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkinin özendirici
görüntülerine yer verilemeyecek.
-
Alkollü
içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar, teşvik, hediye, eşantiyon,
promosyon veya bedelsiz olarak alkollü içki dağıtamayacak.
Bu hükümlere aykırı hareket edenlere 5 bin TL’den 200 bin TL’ye kadar idari
para cezası verilecek.
-
Alkollü
içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere 18 yaşını doldurmamış
kişilere satılamayacak. Buna aykırı hareket edenlere, para cezasının yanı sıra,
çocuğun sağlığının tehlikeye sokulması halinde, TCK’nın “Sağlık için tehlikeli
madde temini” başlıklı 194. maddesi hükümleri uyarınca 6 aydan 1 yıla kadar
hapis cezası verilecek.
-
Alkollü
içkiler, 22.00 ile 06.00 saatleri arasında perakende satılamayacak.
-
Türkiye’de
üretilen veya ithal edilen alkollü içkilerin ambalajları üzerine, alkol ürünlerinin zararlarını belirten
Türkçe yazılı uyarılar veya mesajlar konulacak. Uyarı mesajlarını taşımayan
alkollü içkiler satılamayacak. Uyarı mesajlarının şekli, boyutu ve içeriği;
Sağlık Bakanlığı’nın uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunca
belirlenecek.
-
Bu kanun kapsamına giren ürünlerin toptan, perakende veya
açık satışının yapıldığı yerler ile örgün eğitim kurumları ve
dershaneler, öğrenci yurtları ve ibadethaneler arasında kapıdan kapıya en
az 100 metre uzaklığın bulunması zorunlu olacak. Bu mesafe şartı turizm
belgeli işletmeler için uygulanmayacak. Mesafe şartı satış belgesinin
verildiği tarih itibarıyla aranacak.
-
Tütün
mamulü, etil alkol, metil alkol ve
alkollü içki satmak isteyenlerin, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (TAPDK)
satış belgesi almaları zorunlu olacak.
-
0,50
promilin üzerinde alkollü araç kullanan sürücülere 700 lira ceza verilecek
ve ehliyeti 6 aylığına geri alınacak. 5 yıl içinde sürücü belgeleri ikinci defa
geri alınanlar, sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya üçten
fazla geri alınan sürücüler ise psikiyatri uzmanının muayenesine tabi
tutulacak. Alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla teknik
cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2 bin TL para
cezası verilecek.
-
Sigara
ve diğer tütün ürünlerinin, özel araçların sürücü koltuklarında da içilmesi
yasak olacak. Tütün içermeyen ancak tütün mamulünü taklit eder tarzda
kullanılan her türlü nargile ve sigara, tütün ürünü kabul edilecek.[3]
Öncelikle
bu yasada yer alan bazı maddelerin doğru ve faydalı olduğuna inandığımı
belirtmek isterim. Örneğin alkollü
içkilerin tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere 18 yaşını doldurmamış
kişilere satılamayacak olması ya da Türkiye’de üretilen veya ithal edilen
alkollü içkilerin ambalajları üzerine, alkol ürünlerinin
zararlarını belirten Türkçe yazılı uyarılar veya mesajlar konulacak olması ve
de alkollü araba kullanan sürücülere yönelik cezalar, zararlı değil, tamtersine
faydalı ve doğru adımlardır. Ancak yasaya son derece sinsice yerleştirilmiş ve gıda-içecek,
turizm-otelcilik ve eğlence sektörleri başta olmak üzere Türkiye ekonomisini olumsuz
yönde etkileyebilecek maddeler de bulunmaktadır. Örneğin alkolün her ne surette
olursa olsun reklamının yapılamayacak olması, 18 yaşından büyük ve alkol alması
muhtemel tüketicilere yapılan bir saygısızlık ve serbest piyasa ekonomisi
açısından da son derece sakıncalı bir tavırdır. Eğer amaç gençleri alkolden korumaksa
bu tarz reklamların gençlerin oldukları mecralarda ya da gençlerin tv
izleyebilecekleri saatlerde örneğin gece 24.00’e kadar engellenmesi doğru bir
kısıtlama olurdu. Ancak burada görüldüğü üzere alkolün asla reklamının
yapılamayacak olması bu konuda hükümetin katı ideolojik bir yaklaşımının olduğunu
göstermektedir. Yine daha önce sigaraya da uygulandığı şekilde alkolün tv
dizileri ve filmlerde gösterilmesinin yasaklanması, sanatsal açıdan getireceği
estetik ve kurgu sorunlarının yanında hükümet zihniyetinin bu konuda ne kadar
fanatik olduğunu göstermektedir. Düşünün ki, alkolün zararlarının anlatıldığı ve
bir alkol bağımlısının hayatının işleneceği bir filmde bile bundan sonra alkol
gösterilemeyecektir. Bunun demokrasi ve özgürlükle hiçbir alakası yoktur.
Aslına bakılırsa 100 metre şartı da iyi
niyetli olmayan bir hükümet tarafından kolaylıkla kötüye kullanılabilecek bir
maddedir. Turistik bir yerde faaliyet gösteren bir işletmenin yakınına sonradan
bir okul veya ibadethanenin kurulması durumunda bu girişimcinin yaşayacağı
mağduriyet nasıl giderilecektir? Bu gibi uygulamaların Türkiye’nin turizm-otelcilik
sektörüne vuracağı darbeler öngörülmüş müdür? İbadethanelerin ve eğitim
kurumlarının hemen yanında alkollü işletmelerin olması hakikaten de göze hoş
gelmeyebilir ancak laik bir devletin vatandaşlarına karşı eşitlik ilkesi
gereğince ibadet edenleri içenlerden ya da içenleri ibadet edenlerden korumayı düşünmemesi
ve herkesi birlikte yaşatmak konusunda odaklanması gerekmektedir. Oysa bu
noktada hükümet açıkça anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir tutum göstermekte
ve ibadet edenleri müspet, içenleri menfi vatandaş kabul etmektedir. Bu da dış
politikada Sünni cihadist bir çizgi takip eden Türkiye’nin artık içeride de
İslamcı otoriter uygulamalara yöneldiğinin açık bir ispatıdır. İnsanların gece
dışarı eğlenceye çıkması ya da haftasonları evinde keyif yapmak istemesi nedeniyle
alkol ihtiyacının en çok olduğu 22.00-06.00 saatleri arasında alkolün satılamayacak
olması da son derece mantıksız bir uygulamadır. Yine Türkiye’nin ihracatının
artmasında önemli rol oynayabilecek alkol firmalarının (şarap üreticileri vs.) çeşitli
organizasyonlara sponsorluk yapmasının ve tanıtım yapmasının engellenmesi
ülkemize ekonomik kayıp olarak geri dönecektir. Bu konularda hükümetin
liberalizmden giderek uzaklaştığını söylemek mümkündür.
Hükümetin bu kadar hassas (!) olduğu toplum
sağlığı konusuna girerek Türkiye’deki alkol tüketim oranlarına baktığımızda ise
basında söylenenlerin aksine Türk toplumunda alkol tüketiminin diğer dünya
ülkelerine oranla oldukça düşük olduğunu görmekteyiz. Elbette bu durumu bir
övgü ya da yergi vesilesiyle söylemiyorum. Ancak ülkenin işsizlik, ekonomik
sorunlar, terör, dış politika, kadın cinayetleri gibi çok ciddi sorunları
varken hükümetin ortada ciddi bir toplumsal sorun yokken tüm mesaisini alkolle
mücadeleye ayırması, bu konuda yine hükümetin ideolojik katılığını
göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı 2005 verilerine bakarsak
Türkiye alkol tüketiminde, şeriatla yönetilen Orta Doğu ve fakirlikten muzdarip
Afrika ülkelerinin bir kademe üzerinde 147. sırada yer almaktadır.[4]
Bu istatistiğe göre Türkiye’de 15
yaş üstü yetişkin başına düşen kaydedilmiş saf alkol miktarı tüketimi 1,37 litredir.[5]
Dolayısıyla alkol bağımlılığı Türkiye’de son derece marjinal bir sorun olarak
ele alınmalıdır. Bu nedenle hükümetin çıkardığı son yasa son derece katı ve siyasal
İslamcılık ideolojisini yansıtan bir yaklaşıma sahiptir.
Dünya alkol
tüketimi haritası. Türkiye Orta Doğu ve Afrika’daki en az içki tüketilen yeşil
bölgelerden sonra açık mavi ile 2. kademe ülkeler arasında.
Bu
kısıtlamacı zihniyetin alkolü ve genel anlamda eğlenceyi giderek toplumsal
hayattan dışlayarak Türkiye’yi adım adım Orta Doğu’nun gerikalmış ülkelerindeki
Şeriatçı düzene götürmek istediği apaçık ortadadır. Bu gibi adımları “beni
etkilemez nasıl olsa” diyerek sessizce takip edenler, yarın öbür gün baskıcı
uygulamalar kadın giyimi, cinsiyet bazında ayrımcılık, ibadet zorunluluğu, laik
hukuk sisteminin rafa kaldırılması gibi konularda sıra kendilerine geldiğinde
onlara sahip çıkacak kimseleri bulamayabilirler. Ayrıca Türkiye’deki
turizm-otelcilik, gıda-içecek ve eğlence sektörlerinin bu yasağa çok şiddetli
tepki vermesi gerekmektedir. Örneğin bu kısıtlamalar ve oluşan kötü atmosfer
nedeniyle turistik yerlerde dilediği gibi eğlenemeyen insanlarımız, bundan
sonra tatillerinde giderek yurtdışını tercih etmeye başlayacaklardır. Ayrıca
Türkiye’deki bu yasaklarla ilgili basında çıkan haberler nedeniyle ülkemizde
rahatça tatil yapamayacağını düşünen turistler de Türkiye’ye bu durumda daha az
rağbet edebilirler. Alkolün suç haline getirilmesi Türkiye’deki müzik
endüstrisi açısından da felakete yol açacaktır. Alkollü mekanların azaltılması
sanatçılar açısından da daha az sahneye çıkılabilecek mekan, daha az albüm
satışı ve halkla daha az buluşma demektir. Dahası bu yasaklar, bu konuyla
alakalı ikincil sektörler olan gıda (kuruyemiş, çerez vs.) sektörünü de olumsuz
etkileyecektir. Bu nedenle birçok farklı sektörlerde bu yasağa paralel olarak
bir ekonomik kayıp yaşanacaktır. Herkesin ülkemiz ekonomisinin gelişmesi adına
bu konuda daha duyarlı olması gerekmektedir. Piyasacı liberal demokrat bir
mantıkla olaya yaklaşıldığında, alkol üretiminin hurma üretiminden devlet
nezdinde hiçbir farkı olmaması gerekmektedir. Ancak Türkiye’deki hassasiyetler
buna izin vermemektedir.
Son
olarak şunu da eklemek isterim ki, bir toplumun eğlence ve sosyal hayatını
düzenlemek hükümetlerin ve devletin görevi değildir. Bu tarz konularda toplum
kendi dengesini kendi yaratır ve istediği şekilde yol alır. Siyasal mühendislik
projeleri tarihte olduğu gibi bugün de başarısız kalmaya mahkumdur. Siyaset
bilimi teorisi açısından devlet aldığı vergiler doğrultusunda sadece halka
hizmet sunmak ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Türkiye’de liberal geçinen
çevrelerin bu konudaki suskunlukları ise onların gerçek yüzlerini
göstermektedir. Ülkemizde bazı konularda önemli hizmetler yapan, ancak bir
türlü içerisindeki İslami radikalizmden kurtulamayan Sayın Başbakan’a tavsiyem ise,
illaki bir Osmanlı Sultanı’na benzemek istiyorsa kendisi alkolik olduğu için içkiyi
yasaklayan 4. Murat’a özenmek yerine, Akdeniz’i bir Türk gölü haline getiren ve
topluma adalet dağıtan Kanuni Sultan Süleyman’a, ya da bilim ve sanatın önünü
açan Fatih Sultan Mehmet’e özenmesidir. Kıbrıs’tan sevgilerle...
Dr.
Ozan ÖRMECİ
[1] Maddenin tamamı
şu şekildedir; “MADDE 58 – Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet
ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı
yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır. Devlet, gençleri alkol
düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü
alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.”, Erişim
Adresi: http://www.anayasa.gen.tr/1982ay.htm,
Erişim Tarihi: 24.05.2013.
[2] Kanun teklifinin tam metnine
şuradan ulaşabilirsiniz; http://www2.tbmm.gov.tr/d24/2/2-1524.pdf.
[3] Erişim Adresi: http://www.aa.com.tr/tr/haberler/185128--alkollu-ickide-yeni-duzenleme,
Erişim Tarihi: 24.05.2013.
[4] “Türkiye alkol tüketiminde 147. sırada”,
Milliyet, Erişim Tarihi: 24.05.2013,
Erişim Adresi: http://www.milliyet.com.tr/turkiye-alkol-tuketiminde-147-sirada/guncel/haberdetay/18.02.2011/1353770/default.htm.
[5] Tüm listeye buradan bakılabilir;
http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_alcohol_consumption.
bilgiler için teşekkürler. bir şey daha eklemek istedim: 100 metre kısıtlamasında bir diğer yanlışlık da şurada, sadece turistik mekan belgesi olanların alkol satışına izin verilecek demek aslında "tc vatandaşları alkol almaz, turistler alır, oradan gelecek parayı da kaybetmek istemiyoruz." demektir. tüm tc. vatandaşları bir kalıba sokuluyor demektir.
YanıtlaSilçok üzücü bir durum gerçekten.