Sayfalar

24 Şubat 2012 Cuma

Eğitim Sistemindeki Değişiklikler


Eğitim sistemi bir ülkenin geleceğinin belirleyicisi olacak milyonların yetişmesini sağlayan çok önemli bir konudur. Eğitim sistemi konusunda 10 yıllık AKP iktidarında yapılan değişiklikler Türkiye’de eğitim sistemini bir yapboz oyununa çevirmiştir. Bunu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada kabul etmiş ve Türkiye’deki eğitim sisteminin OECD ülkeleri arasında iyi bir konumda olmadığına dikkat çekerek “Gençlerin liseyi bitirmelerini zorunlu kılacak bir yapıyı kurmamız gerekir” demiştir. En son gündeme gelen yasa teklifi de Türkiye’deki eğitim sisteminin sorunlarını çözmekten ziyade sorunu daha da karmaşık hale getirecek niteliktedir.

2010 yılının Kasım ayında yapılan 18 Milli Eğitim Şurası’nda hiçbir bilimsel temele dayanmadan, herhangi bir plan-program yapılmadan kabul edilen ve geçtiğimiz gün Meclis’e yasa teklifi olarak verilen yeni sisteme göre eğitim süresi; 1 yıl okul öncesi eğitim, 4 yıl temel eğitim, 4 yıl yönlendirme ve ortaöğretime hazırlık eğitimi, 4 yıl ortaöğretim olmak üzere zorunlu eğitim olmak üzere top 13 yıl olacaktır. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in bizzat kendi ağzından yaptığı “12 yıllık eğitim için fiziki altyapı yetersiz, sistemi uygulamak yıllar alır” sözlerine rağmen plansız-programsız bir şekilde uygulamaya konulması düşünülen bu sistem birçok açıdan hatalı ve sakıncalıdır.

Sivil siyasetin senelerce yapmaya yanaşmadığı ve bir nevi asker zoruyla 28 Şubat döneminde kabul edilen 8 yıllık kesintisiz ve zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması doğru bir adımdır. Ancak bu sistemde temel gayenin 12 senelik eğitime geçilmesi olmadığı anlaşılmaktadır. Bu sistemin asıl hedefi kamuoyunda da belirtildiği şekilde İmam Hatip Liseleri’ne erken geçilmesini sağlayarak Başbakan’ın sıklıkla bahsettiği “dindar ve kindar” neslin yetiştirilmesidir. Önerilen 1+4+4+4 sistemi Türkiye'de zaten yavaş giden ve sık sık durmak zorunda kalan eğitim trenini tamamen yoldan çıkarmakla eş anlamlıdır. Sekiz yıldır oturmuş bir düzeni böyle alelacele ve kamuoyunda tartışılmadan adeta yangından mal kaçırırcasına değiştirmekte işte bu gizli emeller rol oynamaktadır.

Yasa teklifinde 8 yıl kesintisiz eğitimin bir zararı olarak aynı okul çatısında yaş farklılıkları olan gençlerin bulunması gösterilmektedir. Bu iddia son derece temelsizdir. Farklı yaş gruplarının aynı eğitim kurumunda bulunması öğrencilerin toplumumuzun önemli bir sosyal olgusu olan ağabeylik-ablalık kavramlarıyla tanışmasını sağlamakta ve farklı yaş grupları arasında iletişim sağlayarak öğrencileri sosyal hayata daha kolay alıştırmaktadır.

Yasa teklifinde yer alan öğrencilerin bu sistemle mesleki yeteneklerinin daha kolay keşfedileceği yönündeki iddiaları da şüphelidir. Birçok başarılı eğitim modelinde böyle bir uygulamaya yer verilmediği görülmektedir. Örneğin eğitim sistemindeki başarılarıyla bilinen Finlandiya’da temel eğitim olarak adlandırılan zorunlu eğitim, altı yıl ilköğretim ve üç yıl ortaöğretim birinci devre olmak üzere dokuz yıldır. Zorunlu temel eğitimden sonra 16-19 yaş arasını kapsayan ortaöğretim, genel ve mesleki eğitim olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Finlandiya gibi eğitimle ünlenmiş bir ülkede mesleki eğitime yönelmenin 16 yaşında olduğu düşünülürse yasa teklifinde yer alan iddialar zayıf ve temelsiz kalmaktadır. Bu tarz bir yaklaşım iktidarın başta MİT yasası ve parti-devlet örgütlenmesi olmak üzere etkilendiği Sovyet Bolşevizmi’nden eğitim alanında da etkilendiğini akla getirmektedir. Öğrenciler yeteneklerine göre bir alanda ihtisas yapmaya zorlanmamalı, öğrencilerin gidecekleri yol aileleriyle beraber kendilerinin kararı olmalıdır. Ancak iktidarın yasa teklifinde Sovyet sisteminde olduğu gibi bir devlet yönlendirmesi hatta baskısı olabileceği görülebilmektedir.


Dr. Ozan Örmeci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder