Sayfalar

4 Aralık 2010 Cumartesi

Kitap İncelemesi: Tarık Buğra'dan "Küçük Ağa"



Küçük Ağa romanının yazarı olan Tarık Buğra, 2 Eylül 1918’de Akşehir’de doğdu. İlk ve ortaokulu Akşehir’de bitirdi. Lise1 ve 2‘yi İstanbul Erkek Lisesi’nde okuduktan sonra 1936’da Konya Lisesi’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde iki, Ankara Hukuk Fakültesi’nde dört yıl okudu. 1942’de askere gitti. Askerlik dönüşü İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne devam etti. Ancak 1951’de buradan da ayrıldı ve bir süre Şişli Terakki Lisesi öğretmen yardımcılığı görevinde bulundu. 1950 yılında evlendi. Daha sonra evlendiği eşinden boşanıp tekrar evlendi. Bir süre gazetelerde yazıları yayınlandı hatta A milli futbol takımı ile gittiği seyahatlar ve yaptığı röportajlar büyük ilgi uyandırdı. Tarık Buğra yazdığı eserler dışında denediği hiçbir işte uzun süre kalamadı. Hayatı yokluk ve sıkıntılar içinde geçti. Geçimini kaleminin gücüyle sağladı. Hayatı boyunca pekçok ünlü yazarla dostluğu oldu. Bu yazarlar Tarık Buğra’yı “tok sözlü, kırıcı, taviz vermez bir adam, başkalarına ilgi göstermede hayli ihmalci, fakat beklemede hassas” diye anlatıyorlar. Buğra “Sanat sanat içindir” ilkesini benimsemiş ve savunmuştur. Tarık Buğra’nın eserleri duygu ve düşüncelerin yanısıra düğümlerle doludur. Bu düğümleri çözmek bir hayli güçtür. Hikayelerinde bol mecaz vardır. Önemli eserleri; Oğlumuz (1949), Aşk Esirleri (1950), Ofsayd (1951), Sonradan Yaşamak (1953), Abaza Paşa’nın Rüyası (1955), Ölü Nokta (1958), Küçük Ağa (1963), İbiş’in Rüyası (1969), Firavun İmanı (1978), Osmancık (1985).
Küçük Ağa romanının özeti ise kısaca şöyle yapılabilir. Salih 14 yaşında Kurtuluş Savaşı’nda herkesin askere alındığı dönemde Arabistan cephesine gider ve üç sene sonra Akşehir’e, memleketine sağ kolunu kaybetmiş olarak döner. Salih bundan böyle Çolak Salih’tir. Onu bu halde gören annesi büyük üzüntü duyar ve felç geçirir. Salih’in çocukluk arkadaşı Rum asıllı Niko yabancı asıllı olduğu için askere gitmemiş, Akşehir’de kalmış ve üç sene içinde oldukça zengin olmuştur. Niko ile girdiği münasebetler Salih’i bunalıma sürükler. 1919 yılında Mehmet Reşit Efendi, Dahiliye Nezareti tarafından Akşehir’e gönderilir. Mehmet Reşit Efendi çok hatip bir insandır ve kısa sürede Akşehir halkını etkilemeyi başarır. Çolak Salih’te etkilenenlerden biridir ve bugünden itibaren Mehmet Reşit Efendi ile kader birliği yaparlar. Bu arada konuşmalarıyla ünlenen Mehmet Reşit Efendi, “İstanbullu Hoca” diye bilinmeye başlar. Bu dönemde yurt düşmanlar tarafından işgal edilmektedir ve padişaha bağlu olan İstanbullu Hoca Mehmet Reşit, Kuvva-yi Milliye alehindedir. Halkın büyük bölümü de onun düşüncelerinden etkilenip Kuvva-yi Milliye’ye karşı çıkmaktadır. Pekçok çetenin varolması ve Hoca’nın konuşmaları halkın aklını karıştırmaktadır. Ayrıca yine bu zamanlarda İstanbullu Hoca kasabanın güzel kızı Emine ile evlendirilir. Yine İstanbullu Hoca ile aynı dönemde Akşehir’e gelen Doktor Haydar vatanın kurtulmasının tek yolunun Kuvva-yi Milliye olduğunu düşünmektedir ve bazı yüzbaşılarında yardımıyla gönüllülerden oluşan bir Kuvva-yi Milliye birliği kurmaya başlar. Doktor Haydar Kuvva-yi Milliye’yi kötüleyen İstanbullu Hoca’yı tavrından vazgeçmesi için uyarır ancak hoca kararında ısrarcıdır. Hoca’nın Kuva-yi Milliyecileri Bolşeviklerle ve çetelerle bir tutması bardağı taşırır. İlk başta Doktor Haydar’ın tehditleri onu pek korkutmaz. Fakat hakkında ölüm emri çıkarılınca karısını doğum döşeğinde bırakarak, kasabadan ayrılır, Çakırsaraylı’nın çetesine katılır. Burada “Küçük Ağa” adını alır. Hoca’dan Küçük Ağa’ya dönüşümünde Mehmet Reşit Efendi sakallarını keser, giyimini değiştirir ve aslan bir delikanlı haline gelir. Çakırsaraylı’ya Ağa dendiği için, Çakırsaraylı ile karıştırılmaması için ona bu ad takılır. Çolak Salih’le irtibatları devam eder. Salih vasıtasıyla Kuvva-yi Milliyecilerin hakkındaki düşüncelerin yumuşadığını öğrenir ve o da önceki düşüncelerinin yanlış olduğunu anlar. Fikrini değiştirir ve ara gelişmelerden sonra Çerkez Ethem’in çetesine katılır. Çerkez Ethem’in akıl hocası olur ve onunla Tevfik’in devleti yıkma çabalarını engeller. Bu dönemde Çolak Salih olup bitenleri Doktor Haydar’a iletmektedir. Çerkez Ethem’in kontrolden çıktığını gören Küçük Ağa, İsmet İnönü’ye haber salar ve Çerkez Ethem tehlikesinden bahseder. Ayrıca halka da Kuvva-yi Milliye’nin bu davadaki haklılığını anlatır. Kuvva-yi Milliyeciler Kütahya’da gerekli önlemleri alır ve Çerkez Ethem ile adamları Kütahya’da başarılı olamazlar. Tüm Kütahyalılar bayram yapar ve Küçük Ağa iyice ünlenir. Ankara’ya çağrılır ve burda büyük ilgi, itibar görür. Kendisi Çerkez Ethem’in saflarındayken karısı Emine’ye öldüğü söylenmiştir ve Emine Çarıkçı Hasan adlı biriyle evlenmiştir. Hatta bu haberi Küçük Ağa’ya götürmek istemeyen Çolak Salih Akşehir’den ayrılır ve bir daha ortalıkta gözükmez. Ankara’dan Akşehir’e dönen Küçük Ağa Emine’yi bulur ve onla tekrar evlenebilmek için teşebbüslere başlar. Fakat bu dönemde Emine verem olur ve Doktor Haydar’ın tüm çabalarına rağmen ölür. Küçük Ağa tekrar Ankara döner ve burada Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda pekçok çalışmaya katılır...
Ozan Örmeci


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder