Sayfalar

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Louis Althusser


-->
16 Ekim 1918 Cezayir doğumlu olan ünlü Fransız filozof Louis Althusser, 1990 yılında Paris’te ölene kadar oldukça renkli, çalkantılı ve dolu bir yaşam geçirmiştir. Antonio Gramsci ile beraber Marksizm’in 21. yüzyıla taşınmasının en önemli etkenlerinden, aktörlerinden biri olan Althusser, Fransa Komünist Partisi’nin de özellikle 1960 ve 70’lerde en önemli ve aktif mensuplarından birisi olmuştur. Althusser, ailesi Cezayir’den dönerek Marsilya’ya yerleştikten sonra küçük yaşta dini eğitim almaya başlamış ve daha sonraları Ecole Normale Supérieure’e kabul edilmiştir. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle okulu bırakıp cephede savaşmak zorunda kalan Althusser, Nazilerce esir alınmış ve uzun bir süre Nazi esir kampında yaşamak zorunda kalmıştır. Bu dönemde komünizm konusundaki tavrını netleştiren Althusser savaş dönüşü kötü bedensel ve ruhsal sağlığına karşın ENS’yi bitirmiştir. 1940’ların sonunda Hélène Rytman’la tanışıp evlenen ve Fransız Komünist Partisi’ne üye olan Althusser, Hegel konusundaki tezini teslim ederek ENS’de akademisyen olarak görev yapmaya başlamıştır. Jacques Derrida ve Michel Foucault gibi ileride efsane olacak post-yapısalcı düşünürlerin de hocası olan Althusser, 1968 Mayıs’ı olaylarındaki pasif tavrı nedeniyle Fransa’da sol çevrelerce sert bir biçimde eleştirilmiştir. 1980 yılında -kendi anlatımına göre- bir bilinç kaybı anında karısını boğazlayarak öldüren Althusser, bundan sonraki yaşamını akıl hastanesinde ve evinde inzivaya çekilerek geçirmiştir. Althusser 1990 yılında 72 yaşındayken geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir. Althusser kendisine yöneltilen eleştirilere karşın, 20. yüzyılda Marksizm’e belki de en büyük katkıyı yapan ve teorinin gelişmesini ve güncel koşullara göre eksikliklerinin giderilmesini sağlayan önemli bir Marksist düşünürdür. For Marks (Marks İçin), Ideology and Ideological State Apparatus (İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları) ve Reading Capital (Kapital’i Okumak) Althusser’in en önemli eserleri olarak kabul edilmektedir. Ayrıca ölümünden sonra yayınlanan 1992 tarihli “The Future Lasts a Long Time” isimli bir otobiyografisi bulunmaktadır. Bu yazımda Althusser’in İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları eseri ışığında fikirlerini kısaca özetlemeye çalışacağım.
Öncelikle Althusser, Marks’ın da 1868 yılında Kugelmann’a yazdığı bir mektupta belirttiği üzere, kendi üretim ilişkileri koşullarının yeniden üretilmesini sağlamayan bir sosyal düzenin ayakta duramayacağına inanmaktadır. Bu nedenle içsel çelişkilerine karşın ayakta kalmayı başaran kapitalist sistemin üretim ilişkileri koşullarını nasıl yeniden üretebildiğini araştıran Althusser, kapitalist sistemin; üretim araçlarını, üretici güçleri (işçi sınıfı) ve üretim ilişkilerini yeniden üreterek ayakta kalabildiğine dikkat çekmektedir. Buna göre mevcut düzenin devam edebilmesi için üretim araçları sahipleri (kapitalistler) her sene üretim araçlarını (makineler, fabrika binaları, hammadde) yeniden düzenlemekte (tamamlamakta) ve bu sayede üretime devam etmektedirler. Tabii ki gerekli üretim araçlarının sağlanması için de uluslararası kapitalist ticareti döngüsünün devam etmesi gerekmektedir ve bu sayede kapitalistler sınıfsal pozisyonları gereği birbirlerine destek olmaktadır. Üretim araçlarının yeniden üretilmesi kapitalistler için belki de en basit uğraştır. Üretimin diğer bir önemli ayağı olan üretici güçlerin yeniden üretilmesi için kapitalistler işçilerine asgari ücret adı verilen ve işçilerin sağlıklı bir şekilde iş görebilmeleri için gerekli minimum ihtiyaç listesine göre hazırlanan maaşı vermektedirler. Ancak bir çok sebepten üretim araçları ve üretici güçlerin yenilenmesi kapitalist sistemin ayakta durması için yeterli değildir. Öncelikle Marksist yayınlar ve partiler sayesinde sınıfsal bilince ulaşmış proletaryanın üretimi aksatması ve hatta rejimi değiştirmesi gibi ciddi riskler vardır. Buna ek olarak çeşitlenen üretim tarzında işçilerin daha verimli ve kalifiye olmaları sistemin beklediği bir özelliktir. Bu nedenle kapitalist sistemin yalnızca üretim araçları ve üretici gücü değil, tüm üretim ilişkilerine meşruiyet kazandıran ve temelini oluşturan ideolojik üstyapıyı kontrol altında bulundurması gerekmektedir. Dolayısıyla burjuvazinin kontrolündeki kapitalist sistem, devletin ideolojik aygıtları vasıtasıyla üretim ilişkileri sistemini ve bunun ideolojisini yeniden ve yeniden üretmelidir. Daha fazla ilerlemeden Marksist literatürde karşımıza çıkan baskıcı devlet aygıtı (repressive state apparatus) ve devletin ideolojik aygıtları (ideological state apparatuses) kavramları arasındaki farklılıkları belirtelim.
Karl Marks’ın “The 18th Brumaire of Louis Bonaparte” ve “Fransa’da Sınıf Savaşımları” gibi eserlerinde karşımıza çıkan baskıcı devlet aygıtı kavramına göre, kapitalist sistem nedeniyle burjuvazinin kontrolünde bulunan devlet, sistemi yıkmak amaçlı işçi sınıfının devrimci unsurlarına karşı doğası gereği baskıcı davranmaktadır. Marks’a göre tüm sınıfların temel gayesi olan devletin kontrolünü sağlamak, kapitalist sistemde burjuvazi tarafından sağlanmıştır ve bu nedenle kapitalist devlet devrimci işçi sınıfı için burjuvazinin baskıcı devlet aygıtıdır. Baskıcı devlet aygıtı alt kolları olan hükümet, polis, ordu, mahkemeler, hapishaneler gibi kurumlarla devrimci unsurları fiziki şiddet ve diğer şekillerde bastırmakta ve varlığını güvence altına almaktadır. Marks’a göre tarihsel-yapısal koşulların sonucu nihai olarak proletarya kapitalizmi yıkacak ve devlet aygıtını kendi çıkarlarına göre kullanacakları bir sosyalist rejim kuracaklardır. Marksizm’in bir sonraki aşaması olan komünizm safhasında ise, devlet aygıtı tamamen ortadan kaldırılacak ve komünist bilince ulaşmış insanlar nedeniyle devlet solacak, yok olacaktır (wither away). Althusser’in kullandığı devletin ideolojik aygıtları kavramı ise baskıcı devlet aygıtı kavramından daha farklı ve geniştir. Kapitalist sistemin üretim ilişkileri sistemini yeniden üretmesi, buna meşruiyet kazandırması için çeşitli kanallar ve araçlarla insanları eğitmesi, şekillendirmesi ve kontrol altında tutması gerekmektedir. Mesela çocuklar çeşitli teknik işlere yönlendirilmeli, bu alanlarda bilgi sahibi yapılmalı (know how) ve bu sayede de kapitalist üretim sisteminin çeşitlilik ihtiyacı giderilmeli, yine çocuklar doğru ve yanlış davranış biçimleri kendilerine okullarda empoze edilerek sisteme adapte edilmelidir. Yani işçiler, öğrenciler genel olarak tüm vatandaşlar yalnızca sistemin ihtiyaçlarına göre çeşitli alanlara yönlendirilmekle kalmamalı, buna ek olarak genel anlamda sistemin varlığını benimseyecek bir bilince ulaştırılmalıdır. İşte Althusser’in ideoloji olarak adlandırdığı üretim ilişkilerinin niteliğine göre şekillenen hakim toplumsal düzen modeli altyapıdaki çelişkilere rağmen, üstyapıda kurduğu bu karmaşık sistemle ayakta durabilmektedir. Bu noktada Althusser, bilimsel olarak nitelendirdiği Marksizm ve diğer ideolojiler arasında kesin bir çizgi çekmektedir. İşte bu bahsettiğimiz düzeneğin işleyişini sağlayan devlet ve devlete bağlı tüm alt kurum ve kuruluşlar Althusser’e göre devletin ideolojik aygıtlarıdır.
Louis Althusser’e göre devletin çok çeşitli ideolojik aygıtları bulunmaktadır. Örnek olarak dini (Kilise, Diyanet İşleri Başkanlığı), eğitimsel (çeşitli özel ve devlet okulları), ailesel, yasal (mahkemeler, yasal düzenlemeler, hukuk sistemi), siyasal (siyasal partiler, seçim sistemi), sivil topluma yönelik (sivil toplum örgütleri, sendikalar), iletişimsel (basın, radyo-televizyon kanalları) ve kültürel (edebiyat ve diğer sanat branşları, ürünleri) ideolojik aygıtlar devletin mevcut olan düzene göre ideolojik yapılanmasını ve ideolojinin yeniden üretimini sağlamaktadır. Devletin ideolojik aygıtları kavramı baskıcı devlet aygıtı kavramından çok daha kapsamlıdır. Baskıcı devlet aygıtı yalnızca kamusal alanla sınırlı kalırken, ideolojik devlet aygıtları özel alana da girmekte ve kapitalizmin totaliter yönünü gözler önüne sermektedir. Baskıcı devlet aygıtı baskı yoluyla çözüme ulaşırken, devletin ideolojik aygıtları hem baskı, hem de kültürel-ideolojik endoktrinasyon aygıtlarını kapsamaktadır. Ayrıca baskıcı devlet aygıtı merkezden yönetilen bir kavram olmasına karşın, devletin ideolojik aygıtları çeşitli, kimi zaman birbirinden kopuk ve farklı yapıdadır. Althusser’e göre Fransız Devrimi’nin üretim ilişkilerinde yaptığı değişiklik kadar, Kilise’ye yönelik tavrı ve laiklik düşüncesinin empoze edilmesi bunun somut bir göstergesidir. Feodal dönemin ideolojik aygıtı olan Kilise, yeni üretim ilişkileri olan kapitalist sistemde öncelikle zayıflatılmış, gücü sınırlandırılmış ve daha sonra da burjuvazinin çıkarına hareket edecek bir ideolojik aygıt olarak yeniden düzenlenmiştir.
Althusser’e göre devletin ideolojik aygıtlarının temel görevi mevcut üretim ilişkileri sisteminin devamını sağlayacak düşünsel ortamı sağlamaktır. Mesela eğitim sistemi bir kısım vatandaşı henüz küçük yaşlarda çiftçiliğe ya da işçiliğe yönlendirmekte, bir sonraki aşamada teknik elemanlar teknik okullar, meslek liseleri vasıtasıyla sisteme kazandırılmakta, yüksek eğitim alanlar beyaz yakalı, orta sınıf yöneticiler olarak sistemde yer almakta, tüm bu aşamaları geçip eğitimde en üst seviyeye ulaşanlar da sömürü temsilcileri (exploitation agent), rütbeli özel sektör veya devlet yöneticileri, baskı unsurları (polis, asker, politikacı, bürokrat) ya da mevcut ideolojiye meşruiyet kazandıran entelektüeller olarak görev almaktadır. Devletim tüm bu sayılan ideolojik aygıtları üstyapıda oluşturdukları hegemonya sayesinde, altyapıdaki kaçınılmaz olan değişime direnebilmekte ve proletaryanın sınıf bilincine ulaşmasını yanlış bilinç ve ideolojilerle önleyebilmektedir. Kısaca özetlemek gerekirse Althusser ideolojiyi gerçekliğe ve evrensel yasaların akışına ulaşmak yolunda kullanılabilecek ancak gerçekten bağımsız olarak oluşturulmuş bir kavram olarak görmüştür. Marksizm bilimsel kimliği nedeniyle bir ideolojiden çok, gerçekliğe ulaşma fırsatı yaratan bilimin ta kendisidir.
Althusser Marksizm’in revize edilmesinde gösterdiği başarı kadar post-yapısalcılığa yol veren teorik çeşitliliği nedeniyle de sık sık övgü ya da yergi konusu yapılmaktadır. Foucault’nun söylem kavramını oluştururken, Althusser’in devletin ideolojik aygıtları tezinden etkilendiği açıktır. Yazıyı bu deli ve anlaşılması güç filozofun bir sözüyle bitirelim: “The philosopher leads a lonely life (Filozof yalnız bir yaşam sürer) ”…
KAYNAKLAR
- Althusser, Louis, “İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları”, 2003, İstanbul: İthaki Yayınları

Ozan Örmeci

Bu makale Ozan Örmeci'nin Ozan Yayıncılık tarafından 2009 Ekim ayında piyasaya sürülen "Solda Teoriler ve Tarihsel Tartışmalar" adlı kitabından alınmıştır. Kitabı satın almak için İdefix, Kitap Yurdu ve benzeri kitap satış sitelerine bakabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder