Ülkemizde var olan ön yargı ve sorunları aşarak güçlü bir sosyal demokrat iktidarın kurulabilmesi fikri tüm şartlar bunu işaret etmesine ve zorunlu kılmasına rağmen birileri için ne yazık ki hala hayal olarak görülüyor… Bu nedenle liberal sağ-İslamcı ittifak pervasızlık derecesinde sağduyusuz, öngörüsüz ve başarısız yönetimi gücünü koruyarak sürdüyor ve zayıf olan sola darbe üstüne darbe vurmaktan çekinmiyor. Sol-sosyal demokrat çevreler ise atağa geçmek yerine liberal-sağ iktidarın yönlendirmeleriyle sadece reaksiyoner-statükocu bir tavır benimsiyor ve var olan sınırlı güçlerini korumaktan ileri gidemiyorlar. Oysa tüm koşullar bize güçlü bir sosyal demokrat iktidarın en azından Türkiye’de kısa vadede çok mümkün olduğunu gösteriyor…
21. yüzyılın bu ilk çeyreğinde yakın tarihin iki temel ekonomik uygulaması olan Batı kapitalizmi ve Sovyet sosyalizmi çökmüş durumda. Yaklaşık 20 yıl kadar önce çöken kumanda ekonomisi modelinden sonra bugün Batı kapitalizminin geldiği son nokta olan neo-liberalizm de büyük bir çöküş süreci içerisine girdi. Yaşadığımız küresel ekonomik kriz ve artan çevre-sağlık sorunları ile sosyal patlamalar neo-liberal hegemonyanın artık devam edemeyeceğini gösteriyor. Bu iki başarısızlık örneği karşısında ise Türkiye’de geleneğini Kemalizm’den alan sosyal demokrat karma ekonomi modeli sorunlara ilaç olabilecek tek formül gibi görünüyor. Sosyal devletin güçlü bir şekilde yeniden inşa edilmesi, devletin özel sektörün başarısız olduğu alanlarda yeniden ekonomiye dönmesi ve düzenleyicilik rolünü sağlam bir şekilde üstlenmesi artık liberal çevrelerin dahi savunduğu fikirler arasına girebiliyor. Dış ticaret açığı ülkeleri yeniden gümrük uygulamaları konusunda düşünmeye ve kendi üretici ve halklarını korumaya yönelik tedbirler almaya sevk ediyor. Kamulaştırma-millileştirme uygulamaları bugün en kapitalist-liberal ülkelerde dahi çekinmeden yapılabiliyor. Bu gerçekler önümüzde dururken birileri hala Türkiye’de neden harekete geçmiyor ya da yanlış yollara savruluyor? Türkiye’de sosyal demokrat bir iktidar nasıl kurulabilir?..
Türkiye’de sol çevrelerin başarısızlığı uğramalarında temel sebep aslında Türk solunu oluşturan iki temel eksen olan Kemalizm ve Avrupa sosyalizminin doğru bir sentezinin henüz yapılamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Sol kendi içerisinde tamamen ikiye bölünmüş ve bu iki eksen giderek birbirinden uzaklaşmaya başlamıştır. Avrupa solunun fikirlerini farklı toplumsal-yapısal koşulları olan ülkemizde aynen savunmaya kalkan liberal sol ne yazık ki yurtsever çizgiden saparak tamamen neo-liberal düzenin bir enstrümanı olmaya başlamış ve liberal-sağ çevrelerce korumaya alınmış ancak halk nezdinde ciddi bir başarı ve popülarite kazanamamıştır. Ufuk Uras liderliğinde Avrupa solunu, liberal solu temsil etmiş Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin liberal ve sağ medyadan aldığı bütün desteklere rağmen elde ettiği düşük oy potansiyeli ve marjinal görüntüsü bunun ispatı olsa gerek. Diğer tarafta ise Avrupa solunun giderek liberalleşmesi ve yurtsever çizgiden uzak teslimiyetçi bir anlayış benimsemesine tepki olarak daha da katılaşan ve bir olağanüstü dönem -yani Milli Mücadele ve Devrim- ideolojisi olan Kemalizm’i günümüz şartlarına göre yeniden yorumlamaktan kaçan bir ulusal sol blok bulunmaktadır. Ulusal sol cephe; -tüm ilerici reflekslerine rağmen- toplumsal gerçekliklerle bağdaşmayan bazı fikirleri ve bu fikirleri uygulamaya koymak adına seçtiği halktan kopuk makro projeler nedeniyle, yüzde 20’lik potansiyelini üst noktalara taşıyamamakta ve hatta radikalleşen fikirleri nedeniyle mevcut zor ekonomik koşullarda en az yüzde 20’lik bir potansiyeli olan sosyal demokrat çevreleri AKP’ye kaptırmaktadır. Öyleyse Türkiye’de gerekli olan sosyal demokrasi ve Kemalizm’in aynı potada yeniden ve daha başarılı bir şekilde eritilmesi ve doğru yöntemlerle sandıkta başarısının aranmasıdır. Peki bu nasıl yapılabilir?
Günümüzde liberal çevreler solun yeniden güçlenmesini önlemek adına sürekli sosyal demokrasi ve Kemalizm’i birbirlerinden uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Ne yazık ki sol çevreler de sürekli aynı hataya düşmekte ve liberal çığırtkanların oyununa gelmektedirler. Oysa Türkiye’de Kemalizm-sosyal demokrasi sentezi zaten Cumhuriyet tarihimizin doğal akışı içerisinde 1960 ve 1970’lerde gerçekleşmeye başlamıştı. Ancak bu sentez 12 Eylül darbesiyle henüz nihai ideolojik ve toplumsal konumunu bulamadan ve kendi geleneğini yaratamadan zorla silinmiştir. Şimdi ihtiyacımız olan sosyal demokrasi ve Kemalizm’in tek güçlü temsilcisi olarak görünen Cumhuriyet Halk Partisi’nin gençleşecek kadrolarıyla bu arayışa yeniden başlaması ve ideolojik sentezini güçlü bir şekilde yaparak sağ ve sığ politikalar karşısında kendi alternatifini oluşturmasıdır. Türkiye’de modern sosyal, kültürel ve siyasal hayatın var olmasına sebebiyet veren Kemalizm Türk solunun bir kamburu değil, tam tersine avantajıdır. Kemalizm Türk solunun milli ayağını, kökünü, geçmişini oluşturmaktadır. Ancak geçen on yıllar içerisinde yaşanan toplumsal değişime uygun olarak Kemalizm de günümüzde yeniden yorumlanmalı halkın kimi tercihleriyle çatışıyor görünen bazı aşırı uygulamalar ve fikirler konusunda daha ılımlı davranılmalıdır. 21. yüzyıla uyarlanmış bir Altı Ok ideolojisi Türk solunun doğal olarak en güçlü kanadını oluşturacaktır. Türk solunun enternasyonal ayağını ise Kemalizm ile sentezlenecek olan sosyal demokrasi ideolojisi oluşturacaktır. Sosyal demokrasi, yakın bir gelecekte Belçika örneğinde görüldüğü gibi Avrupa’yı da felakete sürükleyecek olan aşırı kimlikçi politikalarından koparak ve yeniden sınıfsal çelişkiler ile sınıf politikalarını gündeme getirerek Türk solunun halkla ve dünya soluyla bütünleşen diğer önemli ayağını oluşturacaktır.
Sonuç olarak tekrarlamak gerekir ki; sosyal demokrasi ülkemizde Kemalizm düşmanlığı üzerinden değil ancak Kemalizm sentezi üzerinden yükselebilir. Sağın oyununa gelen ve bu şekilde Kemalizm-sosyal demokrasi sentezini engelleyen eski Stalinist yeni liberal çevreler Türkiye’de sadece sosyal demokrasinin iktidarını engelleyen geciktirici sistem aydını konumundadırlar. Sosyal demokrasi-Kemalizm sentezi 21. yüzyılda Türkiye’de bir daha kolay kolay yıkılmayacak güçlü bir proje olarak ortaya konulabilir. Bunun için toplumun değişik kesimlerinden uzman ve yetkili kişilerle kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır. Şunu da belirtmem gerekir ki, liberal hegemonya devam eder ve Kemalizm-sosyal demokrasi sentezi başarılı olamazsa, dünyayı ve Türkiye’yi bekleyen ekonomik ve toplumsal felaketler en azından Türkiye’de aşırı sağ faşist ve otoriter bir yönetime yol verecektir.
Ozan Örmeci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder