Sayfalar

12 Ekim 2008 Pazar

Scarface




Hiçbir dalda Oscar ödülüne aday dahi gösterilmemiş olsa da, kuşkusuz sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olan Scarface; Al Pacino'yu keşfeden adam olarak da bilinen Martin Bregman'ın prodüktörlüğünde 1982-1983 senelerinde çekilmiş ve hazırlanmış ve 1983 senesinde sinemalarda vizyona girmiştir. Al Pacino ile çalıştığı her filmi Pacino'yu düşünerek ve ona uygun bir karakter yaratarak ürettiğini söyleyen Bregman'ın yanısıra diğer prodüktörler Peter Saphier ve Louis A. Stroller'dır. Filmin senaryo yazarı ise Sidney Lumet'ten bu işi devralan ve filmin senaryosunu Paris'te kokain alemleri yaparak yazdığını itiraf eden Oliver Stone'dur. Scarface'in yönetmeni ise gerçekten muazzam bir işe imza atan ve mükemmel bir hikayeyi enfes görüntü ve çekimlerle seyirciye en etkili şekilde sunmayı başarabilen Brian De Palma'dır. Gösterime girmeden önce aşırı dozda şiddet ve argo kullanımı olduğu için haftalarca mahkemeleri süren, sinema dünyasında o yıllarda acımasızca eleştirilen, neredeyse hiçbir ödüle layık görülmeyen ancak yıllar geçtikçe bir kült film olma yolunda hızla ilerleyen Scarface'in çekiliş hikayesi ve bazı detaylarına birlikte göz atalım.


Bilindiği üzere bu film aslında bir yeniden çevrim projesi olarak 1932 tarihli Howard Hawks'ın aynı isimli filminin üzerine kuruludur. Ancak Hawks'un yönettiği ve Paul Muni ile George Raft'ın yıldızlaştığı sinema tarihinde unutulmazlar izler bırakmış bu film; 1920'lerde Volstead yasası olarak da bilinen içki yasağının olduğu dönemde İtalyan mafyasını (la cosa nostra) konu alan bir filmdir ve günümüz Amerikan mafyasının gerçekliklerine oldukça uzak düşmektedir. Scarface'in yeniden çevrimi aslına bakılırsa Martin Scorsese-Robert De Niro ikilisinin de üzerinde uzun süre durduğu ancak günümüze nasıl uyarlayacaklarının yolunu bulamadıkları için askıya aldıkları bir projedir. Martin Bregman-Al Pacino ikilisi büyük dostluklarına rağmen aynı zamanda sıkı bir rekabet içinde oldukları Martin Scorsese-Robert De Niro ikilisinden önce davranarak bu projeyi gerçekleştirebilmek için yola çıkmışlardır. Ancak işleri hiç de kolay değildir zira Scarface gibi efsane bir filmi yeniden çekmek büyük bir risktir ... Bregman'ın senarist olması için başvurduğu Sidney Lumet filmi günümüze uyarlama konusunda biraz yol almış ve İtalyan asıllı mafioso karakterin bu filmde Kübalı bir Hispanik uyuşturucu kaçakçısı olmasına karar vermiştir. Ancak Lumet senaryonun devamını bir türlü getirememektedir. Dahası yönetmen olarak seçilen Brian De Palma ile de aralarında ciddi sorunlar vardır ve hatta bu sorunlar De Palma'nın bu projeden bir süre ayrılmasına dahi yol açacaktır. Bundan sonra Bregman-Pacino ikilisi filme senarist olarak Bregman'ın yakından tanıdığı ve çok güvendiği o zamanların genç yeteneği Oliver Stone'u getirmeyi tercih ederler. Stone projeye çok sıcak bakmamasına karşın yönetmenliğini yaptığı The Hand filminin çuvallaması sonrası acilen para bulmak zorundadır ve para kazanmak için projeye dahil olmayı kabul eder. Lumet'in başlangıç fikirleri Stone'un da aklına yatar. Ancak hikayeyi derinleştirebilmesi için bu dünya hakkında daha fazla bilmek zorundadır. Belki Vietnam Savaşı'nı ve Vietnam gazilerinin ruhsal yapısını Hollywood'da en iyi bilenlerden biri odur ancak şimdi bambaşka bir dünyaya girmek, bambaşka bir dünya yaratmak zorundadır. Bu nedenle çalışmalara başlayan Stone, Hispanik komünitenin ve uyuşturucu trafiğinin yoğun olarak bulunduğu Miami şehrine gider ve burada eski suçlularla, mahkumlarla, polislerle ve mafya patronlarıyla görüşmeler yapar. Hatta bu işi iyice öğrenmek isteyen Stone Bolivya'ya kadar gidecek ve burada daha önce görüştüğü Amerikalı bir yargıcın ismini söylemesi nedeniyle görüşmekte olduğu uyuşturucu kaçakçılarıyla başı ciddi bir derde girecektir. Bolivya ve Miami günleri sonrası kafasında bir şeyler tasarlayan Stone Paris'e gider ve burada kaldığı 3 haftada kokainli partiler sonrası sabahlara kadar senaryo üzerinde çalışır. Stone'un yapmak istediği orjinal filmden bazı temaları alarak yeni ve daha sarsıcı bir film yaratmaktır. Stone'un o dönem yaşadığı karanlık hayat ve sorunlu kişiliği bu karanlık senaryoyu kanımca oldukça etkilemiştir. Senaryoyu etkileyen bir başka faktör Stone'un zevkleridir. Mesela Pacino'nun canlandırdığı baş karakter Tony Montana ismini Stone'un tuttuğu Amerikan futbolu takımı San Francisco 49ers'ın efsanevi quarterback'i Joe Montana'dan almıştır. Stone diyaloglara da büyük özen göstermiş ve Montana karakterinin zaman zaman komik olabilmesini de sağlayan monologlar yazmıştır.


Stone'un senaryosu Pacino-Bregman-De Palma üçlüsü tarafından çok beğenilir ve çalışmalar hızlandırılır. Sıra oyuncu seçimine gelmiştir. Bregman'ın deneme çekimlerinde çok beğendiği ve Küba Devrimi sonrası Amerika'ya kaçmış bir ailenin çocuğu olan, sinema deneyimi çok sınırlı düzeyde olmasına karşın denemelerde herkesi büyüleyen Steven Bauer, Manny Ribera rolü için seçilir. De Palma'nın endişesi Pacino gibi çok büyük bir oyuncunun yanında Bauer'in sönük kalması ihtimalidir ancak korktuğu başına gelmeyecek ve Bauer rolüne cuk diye oturacaktır. Elvira Hancock karakteri için de uzun süren deneme çekimleri yapılır ve bu çekimlere o dönemin tüm genç Hollywood yıldızı adayı aktrisler katılır. Grease 2 filmiyle dikkatleri çekmiş Michelle Pfeiffer soğuk görüntüsüne karşın güzelliği ve rol yeteneğiyle Bregman ve De Palma'dan onay alır. Pacino ile beyazperdede uyumlu gözüküp gözükemeyeceği biraz akılları karıştırır ancak Pfeiffer'in deneme çekimlerindeki başarısı sonrası onun seçilmesine kesin olarak karar verilir. Gina Montana karakteri için Mary Elizabeth Mastrantonio, Frank Lopez karakteri için Robert Loggia, Omar Suarez karakteri için de F.Murray Abraham seçilirler. Filmin diğer kayde değer oyuncuları Alejandro Sosa rolündeki Paul Shenar, Mel Bernstein rolündeki Harris Yulin ve Alberto rolündeki Mark Margolis'tir. Margolis ve Abraham filmde çok kısa bir süre rol almalarına karşın bu filmdeki performanslarıyla dikkatleri üzerlerine çekecek ve kariyerleri hızla ilerleyecektir. Zaten F.Murray Abraham hemen ertesi sene Amadeus filmindeki Antonio Salieri rolüyle Oscar'a uzanacaktır. Filmin çekimleri sırasında senaryoda birçok değişiklik de meydana gelir. Bunlar hep Bregman-Stone-Pacino-De Palma dörtlüsünün kollektif bir şekilde çalışmaları ve fikir yürütmeleri sonrasında olmuş ve ortaya gerçekten harika bir eser çıkmıştır.


Film için büyük setler hazırlanır. Miami ve Hispanik komünitenin yaşadığı atmosferi yansıtmak için canlı renklere ağırlık verilir. Dönemin trendi disko kültürü hakkında araştırmalar yapılır ve tüm gece kulübü sahneleri ve müzikler buna uygun şekilde hazırlanır. Ancak bir sorun ortaya çıkar. De Palma'nın filmi ağırlıklı olarak çekmeyi düşündüğü Miami'de Küba göçmenleri arasında bir söylenti çıkmıştır ve filmin Fidel Castro tarafından finanse edildiği söylenmektedir. Ayrıca filmin Küba göçmenlerini karalamaya yönelik bir kampanya olduğu düşüncesi ortaya atılır. Çekim ekibi bu nedenle zor çalışma koşullarının bulunduğu Miami'den ayrılarak setleri New York ve Los Angeles'ta yeniden kurarlar. Filmin müzikleri için de inanılmaz emek verilmiştir. Cat People ve Flashdance filmlerindeki eserleri etkileyici bulunan Giorgio Moroder filmin tema müziklerini bestelemesi için işe alınır. Gerçekten Moroder inanılmaz bir iş çıkaracak ve Tony Montana'nın karanlık ve derin karakterini yansıtan mükemmel tema müziklerine imza atacaktır. Scarface oyunculuk açısından da gerçekten efsane olmayı hak eden bir filmdir. Method acting olarak bilinen metot oyunculuğu yöntemini benimsemiş olan Pacino, haftalar boyu İspanyolca ve İspanyol diyalektiyle İngilizce konuşma konusunda çalışmalar yapar. Filmde beraber çok sahnesinin olduğu Steven Bauer ve Michelle Pfeiffer ile de beraber zaman geçirmeye ve canlandıkları rolleri yaşamaya büyük özen gösterirler. Tabii ki filmde emeği olan bir diğer kişi yönetmen Brian De Palma'dır. Palma'nın cesareti ve yenilikçiliği henüz giriş sahnesinde kendini belli edecektir. Üstad filme Tony Montana'nın yüzündeki yaranın ve psikopat karakterinin seyirciye tanıtılacağı ve adeta "buyrun kötü adamımızla tanışın" tadındaki bir yakın çekim sahnesiyle başlar ki bu Hollywood filmleri için hiç de alışık olduğumuz bir durum değildir. Film genelde çok fazla şiddet içerdiği için eleştiriler almıştır ancak film objektif bir gözle izlendiği zaman görülecektir ki en abartılı kol kesme sahnesinde dahi yönetmen şiddet göstermekten çok akıl almaz bir şekilde bu şiddet havasını farklı yollarla izleyiciye teneffüs etmiştir. Bahsi geçen kol kesme sahnesinde yalnızca kolu kesilen karakteri canlandıran oyuncunun gözlerine yapılan bir yakın çekim, öncesinde korkutucu bir testere ile yaklaşma sahnesi ve dehşet verici bir ses efekti kullanılmıştır. Yani kol kesme gibi bir sahne yoktur ancak De Palma nasıl yapabiliyorsa belki öyle bir sahneden daha etkili ve korkunç olarak bunu izleyiciye aktarmayı başarmıştır. Scarface filminde şiddet sahneleri yoktur, Scarface filmi atmosferi sayesinde kendisi bir şiddet unsuru olmayı başarmıştır.


Scarface gangster ve şiddet filmlerinin piri, ulaşabileceği son nokta olarak sinema tarihine geçmiş gerçekten unutulmaz bir filmdir. Filmi izledikten sonra etkisinden çıkmak gerçekten kolay olmamaktadır. Filmin siyasal mesaj vermekten çok sanatsal ve ticari kaygılarla çekilmiş olması ve buna ek olarak siyasal mesajlarının net olmamasına rağmen Tony Montana karakteri ile bir Amerikan rüyası ve sistemi eleştirisi yapıldığı söylenebilir. Montana'nın anti-komünist propagandası filmde esas olarak bir kötü karakteri canlandırıyor olması nedeniyle belki de ters yönde mesajlar içermektedir. Stone'un o dönemler şiddetli bir anti-komünist olmasına rağmen aynı zamanda kendi ülkesinde de bir muhalif olduğu bilinen bir gerçektir ve bu nedenle filmi bir Amerikan sistemi eleştirisi olarak kabul etmek sanırım çok da yanlış olmayacaktır. Ancak belirttiğim gibi filmi yaratan kişilerin öncelikli kaygıları ticari ve sanatsaldır. Bu nedenle filmin ideo-politik tavrı konusunda kapsamlı bir analiz yapmak bence yersiz olacaktır.


KAYNAKLAR:
- Scarface 2 disc Anniversary Edition dvd
- İmdb.com, http://www.imdb.com


Ozan Örmeci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder