Sayfalar

15 Mayıs 2019 Çarşamba

Eğitimci Françoise Barrere Yörük ile Mülakat


Doç. Dr. Ozan Örmeci: Merhaba, okurlarımız için kendinizden ve iş yaşamınızdan bahseder misiniz?

Françoise Barere Yörük: 15 Ekim 1965 tarihinde Türkiye’ye geldik, zira babam askeri ataşe olarak Ankara’ya tayin edilmişti. Türkiye hakkında fazla bir şey bilmiyordum; ancak Ankara’ya geldiğimizde çok medeni bir şehir olduğunu gördüm. Diplomatik bir çevrede olduğum için çok ünlü insanlarla tanıştım: İnönü, Demirel, Zeki Konuralp, Amiral Orkun… Ve defalarca İnönü ile konserleri dinleme imkânı buldum. O tarihlerde Ankara küçük bir yerleşim birimi olduğundan herkes birbirini tanıyordu. Ablamın eşi müzisyen İlhan Feyman’ın kardeşi olduğundan, müzik ve sanat dünyasıyla da yakın ilişkilerim oldu. 1974 yılında Milas’da öğretmen Gürbüz Yörük ile evlendim. İstanbul’da bulunan Papillon Fransız Okulu’nda geçici öğretmen olarak çalıştım. 1976 yılında eşimin işi için Edirne’ye taşındık ve 1976 yılı Haziran ayında kızımız Canan Jeanne dünyaya geldi. Ticari faaliyetimiz uluslararası nakliye şirketlerine servis vermekti. Bu nedenle, Cenevre’deki Birleşmiş Milletler kuruluşu olan IRU ile (tır karnelerini veren kuruluş) devamlı temastaydık. Bazı sorunları halledebilmek için tarafıma İsviçre merkezlerinde Türkiye temsilciliği yetkisi verdiler. 1984’te Edirne’ye Fransız Fahri Konsolosu olarak atandım. 1985 senesinde Edirne-İstanbul arasında Muratlı kavşağında Fan Turistik Tesisler adıyla bir işletme kiraladık ve çevremizdeki sanayii kuruluşlarının çalışanlarına Fransız ve Türk yemekleri sunduk. Bu tesiste mutfak bölümünü ben üstlendim. Kızımızın öğrenimi için 1987 yılında İzmir’e taşındık. 1987 Aralık ayında İzmir Saint-Joseph Fransız Lisesi’nde ön muhasebeyi tutmak için işe alındım, aynı zamanda okulda tercümanlık yapıyordum. Haziran 1995’te istifa ettim. Aynı sene Ağustos aynında Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü tarafından Devak Oteli’ni ülkemizde çok az uygulanan kâr ortaklığı sistemi ile idare etmek için davet edildik. Mutfak bölümü bana ait oldu ve yine Türk ve Fransız yemekleri sundum. 1996 senesinde bir anlaşmazlık yüzünden ayrıldık. 1997’de, Fransız hükümeti, Ege Üniversitesi Hastanesi’nin ameliyat odaları, yoğun bakım ünitesi, kan alma ünitesi ve Onkoloji bölümünü yenilemek için kredi verdi. İstanbul’dan tanıdık medikal bir firma benimle temas kurdu ve İzmir’deki şubelerini açtım. Bu firma Air Liquide medikal ürünlerinin Türkiye temsilcisi olduğu için, İzmir şubesi olarak 45 adet ameliyat masası, 45 adet ameliyat lambası, birçok anestezi cihazı ve simülatör (Onkoloji bölümünde) kurduk. 2008 senesine kadar aylık bakım ve onarımlarını üstlendik. 2008 yılı Aralık ayında ise emekli oldum. Turizm Bakanlığı’ndan İngilizce, İtalyanca ve Fransızca information belgesi aldım. Halen bu dillerde tercüme yapıyorum.

Doç. Dr. Ozan Örmeci: Senelerdir Türkiye’de bir Fransız vatandaşı olarak yaşıyorsunuz. Türkiye’de ve Türk halkıyla birlikte yaşamanın iyi ve kötü taraflarını nasıl değerlendirebilirsiniz?

Françoise Barere Yörük: Bulunduğum ortamlarda hiçbir sıkıntı çekmedim; hatta bir kadın olduğum için belki de, devamlı saygıyla karşılandım. Ben de bu saygıya aynı şekilde karşılık verdim. Gerek ailemin yaşadığı Ankara ve gerekse evlendikten sonra bulunduğum İstanbul, Edirne ve İzmir’deki yaşam standartları doğduğum ülkenin şartlarına çok yakın olduğu için hiçbir sıkıntı çekmedim. Burada önemli olan bulunduğun topluma uyum sağlayabilmektir. Benim önceliğim Türkçe öğrenmek oldu. Yıllarca Türkiye’de bulunup halen Türkçe bilmeyenleri daima yadırgamışımdır. Şu anda devamlı Türkçe basını ve yayınları takip ediyorum.

Doç. Dr. Ozan Örmeci: Fransa ile Türkiye arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerde herhangi bir sorun olmamasına karşın, 2000’lerin ortalarından beri Fransız hükümetleri ve Cumhurbaşkanları ile Türkiye’deki hükümetler arasında zaman zaman çeşitli siyasi sürtüşmeler yaşandı. Siz, günümüzde Türk-Fransız siyasi ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelecekte daha iyi bir müttefiklik çizgisi oluşturmak sizce mümkün mü?

Françoise Barrere Yörük: Türkiye ile Fransa arasındaki sosyal, siyasi ve ekonomik ilişkiler çok eskiye dayanmaktadır. Bu sürede tabii ki iniş ve çıkışlar olması normaldir. Burada önemli olan karşılıklı kazançtır. Özellikle ekonomi konusunda her iki ülke geri dönülmeyecek bir konumdadır. Fransa’nın Türkiye’deki yatırımlarını göz önüne aldığımızda bunu görebiliriz. Ekonomi rayında gider ama Fransızlar laikliğe sıkı sıkıya bağlıdır. Bu nedenle bir hükümetin (hangi ülke olursa olsun) referansı din oluyorsa şüphe duyuyorlar. Laiklik konusunda sadece Fransa değil, birçok Avrupa ülkeleri aynı görüştedir ve bunu açık açık söylemektedirler.

Doç. Dr. Ozan Örmeci: Fransa’da 2017 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Sosyalist Parti’den ayrılarak liberal çizgide yeni bir hareket ve parti başlatan (LREM) genç siyasetçi Emmanuel Macron kazandı. Macron, liberal, çevreci ve barışçıl vizyonuyla dünyada Barack Obama’dan boşalan Batı dünyası liderliği misyonunu üstlenmeye çalıştı ve genelde sempati topladı. Buna karşın, Macron’un rüya gibi başlayan ve dünyanın geri kalanında genelde destek alan reform odaklı Cumhurbaşkanlığı, 2019 yılı içerisinde sosyal bir fenomene dönüşen “Sarı Yelekliler” hareketi nedeniyle Fransa içinde son aylarda sıkıntılı bir döneme girdi. Siz Macron’un ve Fransa’nın yakın siyasi geleceğinde ne gibi gelişmeler öngörüyorsunuz?

Françoise Barere Yörük: Macron, dünyada genç yöneticiler sınıfına girmektedir. Obama’dan sonra Kanada, Yunanistan ve Avusturya’da da genç yöneticiler ortaya çıktı. Bu yöneticilerin genelde eski partiler yerine yeni bir parti kurarak ortaya çıkmaları da bir avantaj olmuştur. Bu sebeple seçimleri farklı kazanmışlardır. Ancak birikmiş bazı sosyal ve ekonomik sorunlarla karşılaştıkları da gerçektir. Sarı Yelekliler!in öncelikli istekleri, vergi yükünün eşit olarak gerçekleşmesidir. Yani zenginlerin daha fazla vergi ödemesini istiyorlar. Ancak Macron, ISF’yi (impôt sur la fortune = kazanç orantılı vergi) iptal etti; zira dediğine göre gerçekte vergiler hiçbir zaman doğru dürüst toplanamıyordu. Bence bu büyük bir hata; bu vergiyi toplamak için çare bulmak gerekirdi. Sarı Yelekliler için, Macron, “zenginleri koruyan” bir Cumhurbaşkanı oldu. Bu imajı kırmak zorundadır, yoksa gereken reformları yapamayacak. Genç yöneticilerin başarılı olabilmeleri tüm dünya için bir kazanç olacaktır. Ancak hata yapmaları da hayal kırıklığına sebep olabilir.

Doç. Dr. Ozan Örmeci: Değerli vaktiniz için size çok teşekkür ediyor, kıymetli eşinizle birlikte uzun yıllar ülkemizde mutlu bir şekilde yaşamanızı ve güzel Fransızca dili ve muhteşem Fransız kültürünü yeni nesillere aktarmanızı diliyorum.

Röportaj: Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
Tarih: 15.05.2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder