Sayfalar

28 Haziran 2017 Çarşamba

Prof. Dr. Ümit Özdağ’dan ‘İstihbarat Teorisi’


1961 Tokyo doğumlu ünlü Siyaset Bilimci, stratejist, yazar ve siyasetçi Prof. Dr. Ümit Özdağ[1], 27 Mayıs İhtilali’nin kudretli albayı ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurucu lideri ve Bağbuğ’u olan Alparslan Türkeş’in yakın arkadaşı ve 27 Mayıs harekâtına katılan bir kurmay yüzbaşı olan Muzaffer Özdağ’ın oğludur. Zaten Özdağ’ın Tokyo’da doğmasının sebebi de, babasının 27 Mayıs sonrası Türkeş’le beraber iktidarda kalma yanlısı olan 14’lerden biri olarak Tokyo’ya hükümet müşaviri olarak sürgüne gönderilmesinden kaynaklanmaktadır. Münih Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra uzun yıllar Gazi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Özdağ, aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi ve ülkücü çevrede siyasal faaliyet göstermekte ve 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü[2] adlı önemli bir stratejik düşünce kuruluşunun Başkanlığını yapmaktadır. Özdağ, 2015 yılında yapılan seçimlerde Gaziantep ilinden Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adına milletvekili seçilmiş ve Devlet Bahçeli’nin Genel Başkan Yardımcısı olmuş, ama muhalif görüşleri nedeniyle daha sonra partisinden ihraç edilmiş ve halen bağımsız milletvekili olarak hizmet etmeye devam etmektedir. Bu yazıda, Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın bu alanda Türkiye’de yazılmış ilk ve tek ciddi eser olarak gösterilen İstihbarat Teorisi adlı kitabından[3] bazı bölümler özetlenecektir. Oldukça kapsamlı olan kitabın “İstihbarat Nedir”, “İstihbaratın Temel İlkeleri” ve “İstihbarat Toplama Teknikleri” gibi birkaç bölümü üzerinde duracak ve doğası gereği profesyonel ve daha ziyade milliyetçi çevrelerin ilgilendiği istihbarat alanına sivil biri olarak farklı bir gözle bakmaya çalışacağım.

İstihbarat Teorisi

Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın İstihbarat Teorisi adlı kitabının birinci bölümü, istihbaratın ne olduğu, istihbaratın temel ilkeleri ve tarihçesine ayrılmıştır. Özdağ’a göre; istihbarat denince insanların aklına film ve romanların etkisiyle daha çok suikastlar, entrikalar ve silahlar gelmesine karşın, aslında bu operasyonlar ve imgeler istihbarat dünyasının çok küçük bir parçasını oluşturmaktadır. İstihbarat kelimesi, etimolojik açıdan Arapça “istihbar” yani “haber” ve “bilgi alma” kelimesinin çoğuludur. İngilizcede ise, istihbarat kelimesinin karşılığı olan kelime “intelligence” yani “akıl” ve “zekâ”dır (Özdağ, s. 17). Bu terminoloji farkı, aslında Batı ve Doğu dünyasındaki vizyonları göstermesi açısından da manidardır. Dünya sistemini yönlendirmek, dünya liderliğini elinde tutmak isteyen Batı dünyası için istihbarat bir akıl ve zekâ işi, Doğu-Arap dünyası için ise yalnızca haber ve bilgi almadır. Mehmet Atay’a atıfta bulunan Özdağ, istihbaratı, “yabancı bir hükümetin veya siyasi partinin yıkılması, yabancı devlet adamları veya hedeflerinin ziyana uğratılması, kişi veya ajanlarının kaçırılması veya öldürülmesinden ayrı olarak bir ülkenin rakiplerinden daha fazla avantaj sağlamasını veya en azından yaşamaya devam etmesini sağlayan bilginin toplanması” olarak tanımlamaktadır (Özdağ, s. 27). Bir diğer deyişle, istihbarat, “örtülü operasyon diye de tanımlanan operatif faaliyetlerden ziyade bilginin toplanması ve analizi”dir. Hatta bazı istihbaratçılara göre, örtülü operasyonlar istihbarattan ziyade politika yapım sürecinin bir parçasıdır ve istihbarat salt bilgi toplanması ve bu bilginin analiz edilmesi üzerine kuruludur. Özdağ’a göre ise, istihbaratın tek ve yalın bir tanımını yapmak kolay değildir. İstihbarat bir süreçtir ve birçok bileşenden oluşmaktadır. Bu sebeple, istihbaratı, malumatın toplanması, karşılaştırılması, değerlendirilmesi, analizi, birleştirilmesi ve yorumlanması süreçlerinin hepsinden oluşan bir çark olarak görmek gerekir (Özdağ, s. 28). Muazzez Şenel ve Turhan Şenel’e göre ise, istihbarat, “hasım veya hasım olması muhtemel devletlerin niyetleri, planları ve bu planları gerçekleştirme kapasiteleri hakkında her şekilde haber toplamak veya bilgi sahibi olmaktır” (Özdağ, s. 28). Özetle, istihbarat; ulaşılabilen bütün açık, yarı açık veya gizli kaynaklardan her türlü aracın kullanılması sonucunda elde edilen her türlü veri, malumat ve bilginin ulusal genel veya ulusal özel plandaki politikaların gerçekleştirilmesi ve ulusal politikalara zarar verilmesinin engellenmesi amacı ile toplandıktan sonra önemine ve doğruluğuna göre sınıflandırılması, karşılaştırılması ve analiz edilerek değerlendirilmesi süreci sonucunda ulaşılan bilgi”dir (Özdağ, s. 30).

Yukarıda verilen tanımlardan hareketle yola çıkarak, istihbaratın temel amacının;
a-) Mevcut ve potansiyel rakiplerin kısa ve uzun vadeli niyetlerinin,
b-) Kısa ve uzun vadeli niyetlerini gerçekleştirmek için ne tedbirler aldıklarının,
c-) Bu tedbirleri uygulama güç/yeteneklerinin olup olmadığının tespiti ile yeteneklerin kabul ihtimal derecesinin ne olduğunun belirlenmesi olduğu söylenebilir (Özdağ, s. 30).

Bütün bunlardan hareketle, istihbaratın sağladığı faydalar açısındansa dört temel özellik ortaya çıkar:
a-) Strateji bir baskın/sürpriz ile karşı karşıya kalınmasının engellenmesi.
b-) Uzun vadeli bir perspektif ve öngörü sağlanması.
c-) Politika oluşturma sürecinde yardımcı olunması.
d-) Bir devletin bilgilerini, ihtiyaçlarını ve yöntemlerini gizlemesidir (Özdağ, s. 31).

İstihbaratın temel ilkelerini sıralamak gerekirse ise, şunları belirtmek gerekir (Özdağ, ss. 34-40):
1-) Sürat ilkesi: İstihbarat siyaset hazırlamanın temel amacı olduğu için, mümkün olduğunca süratli olmalıdır. Sürat göreceli bir kavram olduğu için, burada süratten kasıt, doğru kararları alabilmek için yeterli bilgi akışının zamanında sağlanmış olmasıdır.
2-) Kesinlik ilkesi: İstihbaratın mümkün olduğunca kesin olması lazımdır ki, politikacılar kararsız kalmadan görüş oluşturabilsinler. Bir istihbarat raporunun kesin olması, şu gelişme muhakkak olacaktır” demesi anlamına gelmez. Ancak raporda farklı olasılıklar net bir şekilde ifade edilmeli ve sürprizlere yer bırakılmamalıdır.
3-) Doğruluk ilkesi: İstihbarat, muhakkak doğru olmalıdır. Doğru olmayan istihbarat, yanlış bilgilerin üretilmesi ve yanlış kararların alınması sonucunda milli felaketlere yol açabilir. Bir anlamda, yanlış istihbarat, hiç istihbarat olmamasından bile daha kötü ve risklidir.
4-) Maksada uygunluk: Özetle, istihbarat, tam, doğru, maksada uygun ve zamanında olursa faydalı olur. İstihbarat toplanırken kaynak israfından da uzak durulması gerekir.
5-) Esneklik: İstihbarat sonuçları olayların değişmesi veya yeni verilerin gelmesi ile değişebilecek esneklikte olmalıdır. İstihbarat dogmalara değil, olayların gelişmesini izleyen yaratıcı bir zekâ ve tekniklere dayanmalı, istihbaratçı değişen veriler sonucunda istihbaratını değiştirebilmelidir.
6-) Yaratıcılık ve Hayalgücü: İstihbarat, yaratıcı zekâ ve hayalgücü gerektirir: Bilmeden karar verilmez; ancak istihbaratta bilgi kadar hayalgücü de gereklidir. Çünkü istihbaratçı, çok büyük ölçüde eksik bilgi ile karar vermek zorunda olan insandır. İstihbaratçının önünde, bütün parçaları olmayan ve muhtemelen hiçbir zaman olmayacak olan bir bilmece (puzzle) vardır. İstihbaratçı, bu eksik parçaları hayal gücü ve zekâsıyla tamamlamaya çalışmalıdır.
7-) Şüphecilik: İstihbaratta herşey göründüğü gibi olsaydı, istihbarata ihtiyaç da olmazdı. Marksizm'in kurucusu ünlü Alman düşünür Karl Marks, “Herşey göründüğü gibi olsaydı, bilime ihtiyaç olmazdı” demektedir. Bu yaklaşım, istihbarat düşünce ve uygulaması açısından da geçerlidir. İstihbaratçı, mutlaka şüpheci olmalı ve elindeki verileri ve olayları yaratıcı bir şüphe ile incelemelidir.
8-) Geniş kapsam: İstihbarat, sadece aktüel tehditlerle ve fırsatlarla ilgili bilgi toplamakla yetinmemelidir. İstihbarat sadece günlük politika veya fırsat ve menfaatlerle ilgili istihbarat çalışması yapmakla yetinmemeli, siyasal karar alıcıların kısa ve orta vadede talep etmeyeceği bilgileri de istihbarat çalışması kapsamına almalıdır. Çünkü ancak bu tür bir çalışma ile istihbarat servisleri bilgi gerektiği zaman tepki verebilir.
9-) Profesyonellik: İstihbarat, bir başka şeyin yerine konamayacağı profesyonel bir süreçtir. İstihbaratın sağladığı bilgiyi, Silahlı Kuvvetler, üniversite, medya ve Dış İşleri gibi kuruluşların üretmesi mümkün değildir. Bu anılan meslek grupları da istihbaratın üretimine/analizine katkıda bulunabilirler. Ancak milli düzeyde istihbarat, ancak bu iş için örgütlenmiş, bu iş için eğitilmiş kadrolar ve bu kadroları istihdam eden bir teşkilat tarafından gerçekleştirilebilir.
10-) Siyasi Objektiflik: İstihbarat, politik objektiflik ilkesinden ayrılmamalıdır. Başarılı bir istihbarat süreci için, istihbaratçı dürüstlük, yani analitik yargılarında profesyonel bir duruş sergilemelidir. İstihbaratçı, politikacı veya karar alıcı değildir. Görevini dürüstlükle yapması, mümkün olduğunca objektif olmasına ve analizlerini dar bir ideolojik zemine sıkıştırmamasına bağlıdır.
11-) Adanmışlık: İstihbarat, adanmışlık gerektirir. İstihbaratçı, adanmış bir kişilik yapısına sahip olmalıdır. İstihbaratçı, kendisini ülkesine, kurumuna ve ülkesinin milli hedeflerine adamalıdır.
12-) Yenilikçilik: İstihbarat sürekli bir yenilikçilik gerektirir. İstihbaratçı, yenilikçi olmalıdır. Sürekli daha yetkin istihbarat teknikleri peşinde koşmalıdır. Kendisini üzerinde çalıştığı konu hakkında yetiştirmeye çalışmalıdır.
13-) Ekip kurmak: İstihbarat tek adam işi değil, iyi ekip işidir. İyi istihbaratın ancak bir ekip çalışması sonucu gerçekleştirilebileceği göz önünde tutulmalıdır.
14-) Örgütlülük: İstihbarat, bir örgüt işidir. İstihbarat, ancak bir örgüt çerçevesinde kaynakları, görev dağılımı ve yetkinlikleri belirlenmiş kadrolar tarafından yapılır.
15-) Millicilik: İstihbarat, milli bir felsefeye dayanan faaliyettir. İstihbarat, bir devletin ve milletin, milli menfaatlerini en yüksek derecede gerçekleştirmesi, millete yönelik her türlü tehdidin bertaraf edilmesi, milletin önündeki fırsatları görebilmesi için yapılır ve milli bir felsefeye dayanır.

İstihbarat toplama teknikleri ise şöyle sıralanabilir:
A-) İnsani istihbarat (Human Intelligence-Humint) veya casusluk: İnsani istihbarat, insan unsurunu kullanarak ve yabancı karar alma sistemine sızma yöntemiyle yabancı sistemin güç ve zayıflıkları, amaç ve niyetleri konusunda bilgi toplamaktır (Özdağ, s. 129). İnsani istihbarat hem açık, hem kapalı/gizli bilgi toplamayı kapsamaktadır. Açık insani istihbarat, diplomatların ve diğer devlet görevlilerinin yabancı ülkelerde yaptıkları çalışmalardır. Kapalı/gizli insani istihbarat ise, casusluk faaliyetlerini gerektirir. İnsani istihbarat ile toplanan bilgi, teknik istihbarat ile toplanan bilgiden daha az olsa da, genellikle daha önemlidir. İnsani istihbaratın birçok zorluğu vardır. Bunlar potansiyel ajanların tespiti, devşirilmesi, güvenilirliklerinin denetlenmesi gibi süreçler nedeniyle zaman alır. Dahası, ajanların sıklıkla çift taraflı çalışması gibi durumlar nedeniyle risklidir. Ancak yine de vazgeçilmez bir yöntemdir.
B-) Telepati istihbaratı: Paranormal yollarla elde edildiği düşünülen istihbarat çeşididir. Özellikle Sovyetler Birliği’nin zamanında uyguladığı parapsikolojik istihbarata karşılık olarak başta ABD olmak üzere diğer ülkelerde de bu alana yatırım yapılmış ve bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Sonradan ABD Başkanı olacak George Bush,1976’da CIA Direktörüyken bu alanda çalışmalara hız vermiştir (Özdağ, s. 133). Ancak son yıllarda bu alana verilen önem azalmaktadır.
C-) Teknik istihbarat: Teknik istihbarat, bir dizi teknik yöntemin kullanılarak istihbarat toplanmasıdır. Teknik istihbarat, 19. yüzyılın üçüncü çeyreğinde telefonların dinlenmesini içeren sinyal istihbaratı ile başlamış, 1960’ların başında ilk casus uyduların yörüngeye oturmasına değin geçen takriben 100 yıllık sürede hızla ilerlemiştir. Teknik istihbarat, kendi içerisinde sinyal istihbarat (ülkelerin birbirlerinin telgraf haberleşmelerini takip etmesi, telefonlarını dinlemesi), fotoğraf istihbaratı (uçaklara takılı gelişmiş fotoğraf makineleri ile rakip ülkelerin önemli tesislerinin, ordu kapasitelerinin gözetlenmesi), uydu istihbaratı (uydu yolu ile ülkelerin her an gözetim altında tutulması), nükleer istihbarat (gama ışınları tespiti ile nükleer tesislerin ve füzelerin tespiti), radar istihbaratı (özellikle Soğuk Savaş döneminde kullanılan ufuk ötesini izlemeye yönelik erken uyarı sistemi), akustik istihbarat (deniz altı hareketleriyle ilgili bilgi toplama faaliyetleri), elektronik istihbarat (elektromanyetik yayınların dinlenilmesi, kaydedilmesi, değerlendirilmesi ve yorumlanması) ve tıbbi istihbarat (yabancı tıp, biyoloji ve çevre bilimi kaynaklarından rakip ordular ve savaş alanı ilgili toplanan bilgiler) olarak farklı dallara ayrılır. Teknik istihbarat, pahalı ve her zaman güvenilir bilgi elde edemeyen bir istihbarat türüdür. Ancak gelişmiş ülkelerin daha az gelişmiş ülkeler karşısında da en güçlü taraflarıdır.

Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın bu kitabı, istihbarat teorisi alanında kendilerini ilerletmek isteyen öğrenci ve akademisyenler için iyi bir başlangıç kitabıdır. Ancak günümüzde artan küreselleşme ve yaygınlaşan internet ve sosyal medya nedeniyle, kitabın ağırlıkla üzerinde durduğu eski tip istihbaratın yerine yeni istihbarat tiplerine daha çok odaklanmak gerekir.

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ


[2] Web sitesi - http://www.21yyte.org/.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder