Sayfalar

29 Mart 2017 Çarşamba

Kürtlerle ve Türkiye ile Suriye’de Nasıl Çalışmalı?


ABD’nin en önemli düşünce kuruluşlarından olan Brookings’de uzman olarak çalışan Michael E. O’Hanlon[1], 24 Mart 2017 tarihinde kurumun internet sitesinde “How to work with the Kurds—and Turkey—in Syria” (Kürtlerle ve Türkiye ile Suriye’de Nasıl Çalışmalı) başlıklı bir analiz yayınlamıştır.[2] Bu analizde, O’Hanlon, yeni işbaşı yapan Donald Trump yönetimine Suriye’de takip etmesi gereken Türk-Kürt dengesi hakkında bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Bu yazıda, bu analiz Türkçe’ye çevrilecek ve bazı fikirler tartışmaya açılacaktır.

Michael E. O’Hanlon

Michael E. O’Hanlon’a göre, ABD’nin Suriye politikası halen daha büyük bir muammadır. Buna karşın, ABD Başkanı Donald Trump’ın IŞİD’le mücadeleyi hızlandırma konusunda Pentagon’un tavsiyelerine başvurması bazı başarılı taktiksel girişimlere neden olmuştur. Lakin Trump’ın sahada Amerikan askerlerini kullanma konusundaki anlaşılabilir isteksizliği, mücadelenin daha çok yerel gruplar aracılığıyla gerçekleştirilmesine yol açmaktadır. O’Hanlon’a göre, -ne yazık ki- Suriye’deki ılımlı Sünni muhalif gruplar, IŞİD’le mücadele ve Rakka’nın kurtarılmasını gerçekleştirebilecek güçten yoksundur. Suriye Kürtlerinin böyle bir gücü olmasına karşın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye Kürtlerini PKK terör örgütünün uzantısı olarak görmesi nedeniyle, ABD, bu konuda da kesin bir politika izleyememektedir. Böyle bir durumda, ABD müttefiklerinin karşı karşıya gelmesi riski karşısında Washington nasıl bir politika izleyebilir? Analiz, bu soruya yanıt vermek için kaleme alınmıştır.

Çözümün en önemli unsurlarından birisi, AEI’den Frederick Kagan ve Kimberly Kagan’ın belirttikleri gibi, Doğu Suriye’deki Sünni Arap gruplarıyla daha güçlü bir muhalefet bloğu kurmaktır. Ancak bu, zaman alacak bir durumdur. Bu nedenle, Kürt muhalefetinin desteğine hiç şüphesiz ihtiyaç vardır. ABD ve müttefikleri, Suriye Kürtleri ile Türkiye’yi kızdırmadan bir işbirliği geliştirmenin yollarını bulmak zorundadır.

Bu noktada, Ankara’nın endişelerini gidermek içinse 5 mantıklı adım atılabilir.
  1. ABD’nin Suriye’nin kuzey ve doğusunda özerk bölge arayışlarının Suriye’nin geleceğinde bir bölünmeye yol açmak olmadığını vurgulamak.
  2. Irak Kürdistan’ından farklı olarak, Suriye Kürtlerinin en az iki farklı özerk bölgede toplanmasını sağlamak ve bu sayede bağımsız ve tek bir Kürdistan oluşmasını önlemek. Türk askerinin Suriye topraklarında bu amaçla bulunduğunu vurgulayarak, bu durumun siyasi mantığını açıklamak.
  3. Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığına destek açıklamak. Türkiye’nin Suriye operasyonuna ABD’nin destek açıklaması, Türkiye-Suriye sınırının kontrol edilmesi ve Suriye Kürtlerinin PKK terör örgütüne destek vermelerinin engellenmesi konusunda Türkiye’nin kaygılarını giderecektir. Hatta Türk askerinin uluslararası barış gücünün bir parçası olarak konuşlandırılması, ülkenin batısındaki Rus varlığının da bu kavram etrafında sınırlandırılmasına imkân tanıyabilir.
  4. Washington, daha fazla sayıda Amerikan askerinin barış gücü olarak Suriye’nin Kürt bölgelerine gönderilmesine hazır olmalıdır. ABD güçleri, olası Rakka Operasyonu sonrasında Kürtlerin yerel polis teşkilatları oluşturmasına ve Suriye-Türkiye sınırının kontrol edilmesine yardımcı olabilir.
  5. Washington, Rakka Operasyonu öncesinde Suriye’de IŞİD’e karşı savaşan PYD ve benzeri Kürt gruplarına silah vermektense, silah kiralamalıdır. ABD, IŞİD’in yenilmesi sonrasında Kürt gruplarının ağır silahlarını teslim etmesi gerektiğini konusunda bu grupları ikna etmelidir. Bu durum tam olarak sağlanamasa bile, Türklerin endişelerini gidermek ve Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmalarını önlemek açısından faydalı olabilir.
Michael E. O’Hanlon’un raporu, ABD’nin Başkan değişikliği sonrasında Orta Doğu ve Suriye’ye yönelik politikalarını henüz tam olarak oluşturamadığı belirsiz bir dönemde hazırlanmış muğlak bir rapor olarak değerlendirilebilir. Zira rapordaki birçok unsur (örneğin Suriye Kürtlerine silahların ödünç verilmesi veya kiralanması), daha önce benzeri görülmemiş ve fiiliyatta gerçekleşmesi zor olan hadiselerdir. Şu bir gerçektir ki, ABD’nin Barack Obama döneminde destek verdiği Arap Baharı süreci, her ne kadar demokrasi ve özgürlük gibi doğru amaçlar etrafında kurgulansa da, Tunus dışında başarısızlıkla sonuçlanmış ve bölgeye istikrar ve barış getirmemiştir. Dolayısıyla, bu sürecin bir unsuru olarak ortaya çıkan Suriye krizinde de politikaların değiştirilmesi gerekmektedir. Bu noktada en iyi strateji, bölgedeki Amerikan müttefikleriyle (İsrail, Türkiye ve bazı Arap ülkeleri) ortak bir strateji geliştirmek ve bunu kararlılıkla uygulamaya sokmaktır. Bu noktada, Suriye’nin geleceğinin Irak benzeri federatif bir yapı olarak mı kurgulanacağı en temel mesele olacaktır. Irak’ta kurulan devletin birlik konusunda sağlam bir görüntü çizememesi, Suriye rejim güçleri ve Rusya ve İran gibi müttefiklerinin -hatta Türkiye’nin- bu plana olumsuz bakmasına yol açabilir. Ayrıca Beşar Esad yönetiminin görevde kalmasının da, muhalif gruplar, Türkiye ve Sünni Arap ülkeleri tarafından sindirilmesi kolay olmayabilir. Ek olarak, bölgede Rusya’nın askeri varlığı da bu ülkenin Suriye üzerindeki etkisini çok güçlü kılmaktadır. Dolayısıyla, ABD ve müttefiklerinin, ancak Rusya ile uzlaşmalarını sağlayacak bir strateji geliştirmeleri durumunda başarı şansları yüksek olacaktır. Şu da bir gerçektir ki, Suriye halkı ve hatta komşu ülkeler, uzun süren savaştan yılmış ve bıkmaya başlamıştır. Bu nedenle, Rusya’nın da desteğiyle ve bölge ülkelerinden destek alacak yeni bir sistem içerisinde Suriye’nin hızla kalkınması ve yeniden imar edilmesi, başta bu ülke halkı olmak üzere herkesi memnun edecektir. Suriye Kürtlerinin ise, demokratik bir siyasal yapı içerisinde ve meşru yollarla yeni sistem içerisinde kültürel hakları için mücadelelerine devam etmesi daha makul bir tercihtir. Ayrıca ABD, Türkiye’nin iç politikasına yönelik eleştirilerini, dış politika ile ayrıştırmak zorundadır. Zira Türkiye önemli bir müttefiktir ve kesinlikle karşı tarafa kaybedilmemesi gereken bir ülkedir.


Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder