Aston Üniversitesi öğretim üyesi
Profesör John Gaffney[1], “Political
Leadership in France: From Charles de Gaulle to Nicolas Sarkozy”[2] adlı
2012 tarihli ve Palgrave Macmillan basımı -Fransa politikası üzerine faydalı- bir
kitaba imza atmış olan Fransa ve Birleşik Krallık siyaseti üzerine uzmanlaşmış
bir akademisyendir. Gaffney, 2015 yılında “France in the Hollande Presidency:
The Unhappy Republic”[3] adlı
yeni bir kitap da yazmış ve François Hollande döneminde bu ülkede yaşanan
sorunlara dikkat çekmiştir. Yine Gaffney, kısa bir süre önce düzenlenen bir Chatham House
oturumunda 2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair görüşlerini
dinleyicilerle paylaşmıştır. Bu yazıda, Gaffney’nin konuşmasından önemli
bölümler özetlenecek ve tarafımdan bazı eklemeler yapılacaktır.
Profesör John Gaffney
Gaffney, konuşmasına, Fransa’nın
kurumsal ve siyasi olarak bir çalkantılı bir döneme girdiği tespitini yaparak
başlamaktadır. Gaffney’e göre; Fransa’daki 5. Cumhuriyet[4],
artık yeterince iyi işlemeyen bir noktaya gelmiştir ve bunun çeşitli sebepleri
bulunmaktadır. Bu noktada Gaffney’nin sıraladığı 4 temel ve tarihsel sebep
şunlardır:
1-) İkinci Dünya Savaşı
sonrasında kurulan sistem: Fransa’da İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan
yeni siyasal sistemde, Cumhuriyetçiler, Sosyalistler, Hıristiyan Demokratlar,
radikaller, liberaller, De Gaulle’cüler ve milliyetçiler gibi farklı gruplar
kendi siyasal partilerini ve hareketlerini oluşturmuş ve bunların birçoğu da
birbirlerine yakın (yüzde 20 civarında) oy oranına sahip olmuşlardır. Bu durum,
Fransa’da hükümet kurmanın ve ülkeyi yönetmenin çok zor hale gelmesine
neden olmaktadır. Her ne kadar De Gaulle döneminde bu çoğulcu yapı içerisindeki
siyasi partiler sağ ve sol gibi iki ana kutupta toplanabilmiş olsalar da,
günümüzdeki çok parçalı siyasal yapı içerisinde bunu yapabilmek artık çok zor
hale gelmiştir.
2-) “Kurtarıcı lider”
beklentisi: Fransız Devrimi’nin de yoğun etkisiyle oluşan Fransız siyasal
kültüründe, bugün bile hala, “kurtarıcı lider” veya “ilahi lider” (providential leader) beklentisi üst
düzeydedir. Fransızların birçoğu, siyasal istikrarsızlık ve ülkedeki sorunların
çözümü konusunda böyle bir liderin etkili olabileceğine inanmaktadırlar. Açıkçası
Fransa yakın tarihindeki Charles De Gaulle deneyimi de Fransızların bu inancını
pekiştirmektedir. Dolayısıyla, özünde halk egemenliğine dayalı bir Cumhuriyet
olan Fransa, ilginç ve hatta garip bir şekilde “tanrısal lider” olarak ifade
edilen güçlü bir lider etrafında oluşacak yeni düzenden medet ummaktadır. Bu
anlamda, Fransa’da De Gaulle’ün anayasal krize çözüm olarak 1950’lerde geliştirdiği
yarı-Başkanlık modeli, zaman içerisinde sıkıntılı bir sisteme dönüşmüştür. Zira
Cumhurbaşkanı’nın iki-turlu seçimde yüzde 50’den fazla desteği oluşmasına
karşın, parti desteği genelde çok daha düşük kaldığı için, yönetimin ve genel
olarak tüm siyasi ve idari işlerin kişiselleşmesi gibi bir risk söz konusudur.
Dahası, bu durum, seçmenle siyasetçiler arasında bir tür duygusal popülizm
ilişkisinin doğmasına da neden olmakta ve efektif yönetimi engellemektedir.
Örneğin, aşırı sağcı Marine Le Pen, Gaffney’e göre, tam anlamıyla 5.
Cumhuriyet’in bir çocuğu veya ürünüdür.
3-) Güçlü “aşırı sağ” geleneği:
John Gaffney’e göre; örneğin İngiltere’nin aksine, Fransız aşırı sağı
entelektüel akımlardan ve entelektüel bir gelenekten beslenen çok güçlü ve
etkileyici bir akımdır. Bu nedenle, Marine Le Pen’in son yıllarda hızla artan
oy oranları aslında hiç de şaşırtıcı değildir. Yine İngiltere ile kıyaslamak
gerekirse, Fransa’da Büyük Devrim (1789) sonrasında oluşan yeni siyasal düzende, milliyetçi sağ, muhafazakâr
sağa göre daima daha kuvvetli olmuştur. Oysa İngiltere’de aşırı sağ, daha
ziyade uçta kalan UKIP ve futbol fanatikleri ile sınırlı kalmaya mecburdur ve
Muhafazakâr Parti’nin (Conservative Party) siyasal geleneği çok köklü ve
güçlüdür.
4-) “Kolektif hafıza”nın gücü:
Fransa, yine “kolektif hafıza” olarak adlandırılabilecek toplu hafıza konusunda
da çok kendine özgü ve geleneği olan bir ülkedir. Fransızların aile hatıralarından
da kaynaklanan Cezayir’le ve kendi siyasal sistemleriyle ilgili çok güçlü ve
taze anıları bulunmaktadır. Bu nedenle, kriz zamanlarında insanların benzer
tepkiler göstermeleri (kurtarıcıya yönelme vs.) mümkündür.
Konuşmanın kaydı
Bu açıklamanın ardından, Profesör
John Gaffney seçimleri analiz etmeye başlamakta ve 23 Nisan ve 7 Mayıs
tarihlerinde iki turlu olarak yapılacak seçimlerde hangi adayın daha şanslı
olduğunu saptamaya çalışmaktadır. Gaffney, François Hollande’ın 5 yıllık
Cumhurbaşkanlığını “felaket” olarak değerlendirmektedir. Zira “normal bir
Cumhurbaşkanı” olmak istediğini söyleyerek seçilen Hollande, bu iş için siyasal
kültür açısından çok yanlış bir ülkeyi (Fransa) seçmiştir ve Cumhurbaşkanlığı
döneminde yaşanan olaylar da (Charlie Hebdo Katliamı ve sonrasındaki Paris ve
Nice katliamları) onun “normal” bir lider olmasını sürdürülemez hale getirmiştir.
Bu nedenle, geç de olsa uyanan Hollande, sonradan ihtişamlı veya debdebeli (pompous) bir Cumhurbaşkanı olmaya
çalışmış ama artık iş işten geçmiş ve Fransız halkının gözünden düşmüştür.[5] Dolayısıyla,
Hollande sonrasında yeni Fransa Cumhurbaşkanı’nın çok da “normal” olmaması
gerekmektedir. Bunun dışında, Fransa’nın Avrupa Birliği’nin liderliğini
Hollande döneminde Almanya’ya ve Angela Merkel’e net biçimde teslim etmiş
olması da Fransız seçmeni rahatsız eden bir durumdur. Zira Jacques Chirac hatta
Nicolas Sarkozy’e kadar, Fransa Cumhurbaşkanı’na tüm dünyada AB’nin lideri gözüyle de
bakılmıştır. Dolayısıyla, günümüzdeki şartlar, karizmatik ve sert bir
Cumhurbaşkanı gerektirmektedir ve Marine Le Pen, bu bağlamda giderek öne
çıkmakta ve seçmen nezdinde şansını arttırmaktadır. François Hollande
sonrasında Sosyalist Parti’nin (PS) adayı olması beklenen Manuel Valls’in parti
içerisindeki yarışta elenmesi ve Cumhurbaşkanı adayı olarak Benoit Hamon’un
seçilmesi ise büyük bir sürpriz olmuştur. Hamon, aslında iyi bir aday olmasına karşın,
Gaffney’e göre lider olarak bu seçimde öne çıkması zor bir isimdir. Hamon’ın
tek şansı, aşırı sol aday Jean-Luc Melenchon’un kendisi lehine çekilmesi
durumunda olabilir. Ancak bu da beklenmemektedir. Fransız sağı ise karizmatik
aday ve önceki Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’i engellemek yönünde bir strateji
geliştirmiş ve sonuçta onun ve diğer favori aday Alain Juppé’nin elenmesi ve
François Fillon’un seçilmesi gibi beklenmedik bir sonuç ortaya çıkmıştır.
Fransızlar için bu seçimdeki en
önemli konular ise yüksek işsizlik oranları[6],
sağlık sistemi ve hayat pahalılığı olacaktır. Adaylar, ABD ve Rusya ile
ilişkiler, Avrupa (AB) politikaları, çevre sorunları ve nükleer enerjiyle
ilgili de fikirlerini açıklamakta ama bu konularda -Marine Le Pen dışında- genelde birbirlerine yakın fikirler öne sürmektedirler. Merkez sağın adayı François
Fillon ve bağımsız liberal aday Emmanuel Macron ise borçlar konusunu ona
çıkartmakta ve kemer sıkma politikaları (austerity
policies) önermektedirler. Ancak John Gaffney’e göre, Fransızlar hiçbir
zaman kemer sıkma politikaları öneren adaylara oy vermemişlerdir ve bu nedenle
de popülist söylemler kullanan Marine Le Pen’in şansı bu seçimde giderek
artmaktadır. Buna karşın, seçimde son düzlüğe doğru girilirken adaylar
hakkındaki skandallar ve kişisel özellikler ön plana çıkarılmakta ve gerçek siyaset konuları Fransız ve dünya medyasınca gözden kaçırılmaktadır. Bir diğer
aday ise komünist Jean-Luc Melenchon’dur ve NATO’dan ve AB’den çıkmak, Avrupa
Merkez Bankası’ndan büyük borçlar almak, asgari ücretleri yükseltmek ve çalışma
saatlerini azaltmak gibi Fransa ekonomisinin günümüzün vahşi rekabet
koşullarında iyice daralmasına sebep olabilecek sol popülist önerileri
nedeniyle şansı düşük gözükmektedir. Lakin bu noktada Melenchon’un bazı
popülist taleplerinin Marine Le Pen’le de benzeştiği vurgulanmalıdır. Favori
adaylardan François Fillon ise, epey sağ programıyla başlarda anketlerde iyi
gitmesine karşın, hakkındaki yolsuzluk söylentileri ardından Le Pen ve Macron’un
ardında 3. sıraya düşmüştür. Emmanuel Macron ise, Ekonomi Bakanı olarak bayağı dikkat
çekse ve övgü toplasa da, genç ve tecrübesiz bir adaydır. Buna karşın, iki
turlu seçim sisteminde aşırı sağcı argümanları nedeniyle pek sevilmeyen Le Pen’in
karşısına çıkıyor olmak, Fillon ve Macron’a zafer kazanmak için yeterli
olabilir. Marine Le Pen ise, Fransız halkının “kurtarıcı lider” beklentisine
uygun aşırıcı tarzı ve kadınlığı ile ön planda olmasına karşın, sert fikirleri
nedeniyle Müslüman ve Afrikalı Fransızlardan oy alması zor bir isimdir ve ilk
turu kazanacağı kesin gibi olmasına karşın, ikinci turda yüzde 40’ı aşabilmesi
epey zordur.
Sonuç olarak, John Gaffney, 2017
Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri için François Fillon, Emmanuel Macron ve
Marine Le Pen isimleri üzerinde durmakta ve bu üç adaydan birinin seçimi
kazanacak olmasına karşın, Fransa’da siyasal ve kurumsal krizin devam edeceğini
öngörmektedir. Zira yürütmenin daha önce olduğu bu sistemde yasama meclisinde Cumhurbaşkanı’nın
partisinin çoğunluğu oluşmazsa, sistem, 4. Cumhuriyet’teki gibi krizlere her an neden
olabilir. Dolayısıyla, John Gaffney’e göre, Fransa’daki siyasi sistem
mükemmellikten uzak ve sorunludur. Lakin bu noktada Gaffney’nin fazla karamsar
olduğu söylenebilir. Zira Hollande döneminde Fransa’da işsizlik azaltılmış ve
askeri açıdan başarılı birkaç müdahale gerçekleştirilmiş ve yeni bir atılım
yapılabilmesi için gerekli altyapı oluşturulmuştur. Bundan sonra gelecek daha
atak bir Cumhurbaşkanı ise, bu altyapı üzerinde gerekli gelişimi
gerçekleştirerek daha başarılı sonuçlara ulaşabilir. Kanımca bu adaylar
arasında en şanslı gözüken kişi ise şu an için Emmanuel Macron’dur. Dünyada
henüz pek tanınan bir siyasetçi olmasa da, Macron, iş dünyasına yakın ve
gençlere uygun tarzıyla Fransız siyasetinde çökmeye yüz tutan “merkez”i yeniden
canlandırabilir. Ancak Gaffney'nin çok iyi açıkladığı Fransız siyasal kültürünün Marine Le Pen'i gün geçtikçe daha da cazip hale getirdiği de yadsınamaz bir gerçektir.
Yrd. Doç. Dr. Ozan
ÖRMECİ
[1] Web sitesi için; https://professorjohngaffney.wordpress.com/.
Üniversite sayfası için; http://www.aston.ac.uk/lss/staff-directory/gaffneyj/.
[4] Fransa'da 4 Ekim 1958’den
bu yana devam etmekte olan cumhuriyet yönetimi.
[5] Hollande’ın günümüzdeki
halk desteği yüzde 10’a kadar düşmüştür.
[6] Aslında Gaffney’nin “felaket”
olarak değerlendirdiği Hollande döneminde Fransa’daki işsizlik oranları epey
düşürülmüştür. Bakınız; https://www.ft.com/content/f9b74cee-0be3-11e6-9456-444ab5211a2f.
I was working and suddenly I visits your site frequently and recommended it to me to read also. The writing style is superior and the content is relevant.
YanıtlaSillennyfacetext.com