Sayfalar

30 Nisan 2015 Perşembe

Baltimore Olayları ve Amerikan Devletine Yönelik Irkçılık Eleştirileri


Geçtiğimiz günlerde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Baltimore kentinde Freddie Gray adlı bir Afrikalı Amerikalı gencin polis şiddeti nedeniyle hayatını kaybetmesinin ardından, bu şehirde oldukça büyük olaylar yaşandı.[1] Polis şiddetini protesto eden çoğunluğu Afrikalı Amerikalı olan yüzlerce kişi, sokakları savaş alanına çevirdi ve polisle çatıştı. Olaylar esnasında polis araçları ateşe verildi, bazı mağazalar yağmalandı ve sonuçta şehirde olağanüstü hal ilan edildi.[2] Olaylar öyle boyutlara ulaştı ki, polisin olayları durdurmakta yetersiz kalması neticesinde, orduya bağlı Milli Muhafızlar Birliği devreye sokuldu. Freddie Gray’in öldürülmesi, aslına bakılırsa Amerika Birleşik Devletleri’nde son dönemde yaşanan tek polis şiddeti olayı değil... Hatırlanacağı üzere, yakın geçmişte bu ülkede Ferguson Olayları adı verilen başka bir olay daha yaşanmıştı.[3] Son birkaç yıldır Afrikalı Amerikalı gençlerin polis şiddeti nedeniyle hayatlarını kaybetmesi, artık ABD’de kanıksanır bir durum haline geldi. Dahası, bu tarz olaylarda sadece Amerikan vatandaşları değil, polisler de kurban olabiliyorlar.[4] Bu tarz olaylar, Amerikan demokrasisi konusunda ülke içi ve dışında eleştirileri arttırırken, Noam Chomsky gibi muhalif düşünürler, işi ABD’yi “haydut devlet” olmakla itham etmek noktasına dahi taşıdılar.[5] Bazı Rus basın-yayın kuruluşları da ABD’yi “ırkçı bir devlet” olmakla suçladı.[6] Bu yazıda, ABD’de son dönemde yaşanan Afrikalı Amerikalılara yönelik polis şiddeti tartışmalarından yola çıkarak, bu ülkenin siyasi sistemini ırkçılık suçlamaları ışığında değerlendireceğim.

İşe öncelikle en tepeden, yani Başkanlık makamından başlamak gerek. Geçmişteki “WASP” tartışmalarının tam zıttı şekilde, bugün ABD’nin başında Barack Obama gibi Afrikalı Amerikalı bir Başkan’ın bulunması, kuşkusuz Amerikan demokrasisinin ırkçılık engelini aşması konusunda önemli bir aşama olarak görülmeli. Nitekim, Obama’nın seçilmesinin ardından, ABD’de artık “ırkçılık sonrası” (postracial) düzene geçildiği hakkında çeşitli yazılar dahi çıkmıştı. Obama da bu eğilimi güçlendirmek için, “Beyaz Amerika, Siyah Amerika, Asyalı Amerika, Hispanik Amerika diye birşey yoktur, Amerika Birleşik Devletleri vardır” gibi iddialı ve kulağa hoş gelen sözler kullanmıştı.[7] Herhangi bir ırki özellik taşımayan Amerikalı kimliğine dayanan ve bir göçmen ülkesi görünümündeki[8] ABD için, elbette bunu hayata geçirmek daha kolay olabilir. Ancak yoğun ırkçı temeller ve bir etnik grubun sayıca fazlalığı üzerine kurulmuş ülkelerde, bu tarz durumları yatıştırmak ve etnik çatışmaları önlemek o kadar da kolay olmuyor. İspanya, Kuzey İrlanda ve Türkiye gibi gelişmiş ülkelerde yaşanan olaylar, bunun en somut ispatı. Ancak ABD’de bile bu durumun tamamen aşılabildiğini iddia etmek zor...

1944 yılında bu ülkedeki ırk ilişkilerini inceleyen İsveçli ekonomist Gunnar Myrdal, “Amerikan İkilemi” (American Dilemma) adını verdiği kavramla, bu ülkedeki etnik sorunların aşılabilmesi için Afrikalı Amerikalılara yönelik küçümseyici bakış açısının değiştirilmesi, ya da bu bakış açısını değiştirebilmek adına onların yaşam koşullarının ve statülerinin yükseltilmesi gerektiğini iddia etmişti.[9] Ancak Myrdal’ın öngörülerinin aksine, ABD’de yıllar içerisinde Afrikalı Amerikalılara yönelik bakış açısında muazzam bir düzelme yaşanmasına (1960’lardaki sivil hak hareketleri sonucunda segregasyonun kaldırılması ve ırkçılıkla mücadele edilmeye başlanması) ve ekonomik koşullar ve statülerinin de düzeltilmeye çalışılmasına (yıllar içerisinde ABD’de siyasetten spora, sanattan bilime kadar birçok alanda çok başarılı Afrikalı Amerikalılar çıkmıştır) karşın, bu sorunda mutlak bir çözüme ulaşılamadı. Zira ekonomik sorunlarda yaşanan düzelme, herşeye rağmen oldukça sınırlı kaldı. Öyle ki, bugün ABD’de ortalama bir beyaz hanesinin zenginliği, ortalama bir Afrikalı Amerikalı hanesinin zenginliğinin 13 katı durumundadır.[10] Bu da, sorunun halen ekonomik bir temelinin olduğunu ortaya koymaktadır. Avrupa’da son dönemde artan ırkçı ve göçmen karşıtı düşünceleri de, Avrupa Birliği’nin birkaç yıldır yaşadığı ekonomik krizle ilişkilendirebiliriz.

Sorunların daha derinine inildiğinde ise, ABD’de ve daha birçok ülkede yaşanan sürecin, aslında tarihle doğrudan bağlantılı olduğu görülüyor. Fransa ve Birleşik Krallık (İngiltere) gibi Avrupa ülkeleri için, bu durum daha çok eski kolonilerden gelen nüfusla alakalıyken, ABD’de ise geçmişte köle olarak çalıştırılmış Afrikalı Amerikalılarla ilgilidir. Bu noktada, tarih yazımının önemine dikkat çekmeliyiz. Tarih anlatımlarının nefret söylemleri üzerine kurulmaması ve ırkçı ya da rövanşist değerler aşılamaması, toplumların birbirleriyle dostane ilişkiler içerisine girmesini kolaylaştırabilir. Örneğin, Ermenistan ya da Güney Kıbrıs Rum Kesimi gibi ülkelerdeki Türk düşmanlığı aşılayan tarih eğitimi sistemleri, bu ülkeler ve halklarıyla Türkiye ve Türkler arasında dostluk bağlarının kurulmasına mutlak bir engel teşkil etmektedir. Yakın geçmişe kadar aslında aynı durum Türkiye için de geçerliydi... Geçtiğimiz gün Çanakkale Savaşları’nın 100. yıldönümünde, bir asır önce birbirlerini acımasızca öldürmüş olan Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere ve Türkiye’nin üst düzey devlet temsilcileri bir araya gelirken, Ermenistan’da 1915 olaylarının 100. yıldönümü için yapılan törende, olayların muhatabı olan taraflar (Türkler ve Ermeniler) değil, Rusya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Fransa gibi konuyla alakasız aktörlerin Devlet Başkanları bulunuyordu. ABD’de ise, geçmişteki ırkçı uygulamaları eleştiren film (burada 12 Years A Slave’deki kamçı sahnelerini hatırlamak lazım) ve polemiklerle bu konunun sürekli gündeme getirilmesinin, bugün için Afrikalı Amerikalılarda bir öfke patlaması ve önyargıya neden olduğunu iddia etmek mümkün. Bu nedenle, her ne kadar sanatsal ya da bilimsel alanda kısıtlamalara gitmek hatalı bir tercih olsa da, daha sorumlu bir yayıncılığı teşvik etmek Amerikan demokrasisi açısından faydalı olabilir. Ancak bunun, meselenin sadece bir tarafı olduğunu unutmamak lazım... Zira ekonomik veriler ve özellikle polis teşkilatında yaygın olduğu gözlemlenen ırkçı fikirler de, Amerikan demokrasisine zarar veriyor olabilir.

Tüm bunların aşılması içinse, elbette herkese serbest piyasa mekanizması içerisinde eşit yarışma koşullarının sağlanacağı “fırsat eşitliği” düzeninin yaratılması faydalı olabilir. Bu noktada elbette ABD Başkanı Obama’nın yaptığı Obamacare ve benzeri uygulamaların doğru ve yerinde olduğunu belirtmek lazım. Ancak Obama bile bu sorunlara çare olamadıysa, bu işin üstesinden gelmenin zor olduğunu da belirtmeliyiz...

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

[1] Baltimore kenti Amerikan tarihinde birçok isyana şahit olmuştur. 1861’de Amerikan İç Savaşı’na kaynaklık eden olaylara sahne olan kent, 1968 yılında ise Afrikalı Amerikalıların isyanına şahit olmuştur.
[2] Zeki Saatçi (2015), “Baltimore’da Şiddet Olayları”, TR Euronews, Erişim Tarihi: 30.04.2015, Erişim Adresi: http://tr.euronews.com/2015/04/28/baltimore-da-siddet-olaylari/.
[3] “Ferguson Olayları: ABD Siyasi Sisteminin Kırılma Noktası mı?” (2015), Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 30.04.2015, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/ferguson-olaylari-abd-siyasi-sisteminin-kirilma-noktasi-mi/.  
[4] Akif Altundaş (2015), “Polis ve siyahiler arasında gerginlik tırmanıyor”, TR Euronews, Erişim Tarihi: 30.04.2015, Erişim Adresi: http://tr.euronews.com/2014/12/22/polis-ve-zenciler-arasinda-gerginlik-tirmaniyor/.   
[5] Özgür Zentürk (2015), “Chomsky: ‘ABD haydut devlet, Avrupa aşırı ırkçı’”, TR Euronews, Erişim Tarihi: 30.04.2015, Erişim Adresi: http://tr.euronews.com/2015/04/17/chomsky-abd-ve-israil-iki-terorist-devlet/.   
[6] “’Baltimore olayları ABD’deki ırk ayrımcılığının sistematik özelliğini sergiliyor’” (2015), Sputnik Türkiye, Erişim Tarihi: 30.04.2015, Erişim Adresi: http://tr.sputniknews.com/rusya/20150428/1015230919.html.
[7] Fredrick C. Harris & Robert C. Lieberman (2015), “Racial Inequality After Racism”, Foreign Affairs, Erişim Tarihi: 30.04.2015, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/united-states/2015-03-01/racial-inequality-after-racism.
[9] Fredrick C. Harris & Robert C. Lieberman (2015), “Racial Inequality After Racism”, Foreign Affairs, Erişim Tarihi: 30.04.2015, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/united-states/2015-03-01/racial-inequality-after-racism.
[10] Fredrick C. Harris & Robert C. Lieberman (2015), “Racial Inequality After Racism”, Foreign Affairs, Erişim Tarihi: 30.04.2015, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/united-states/2015-03-01/racial-inequality-after-racism.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder