Sayfalar

30 Mayıs 2024 Perşembe

2024 Meksika Seçimleri

Giriş

Kuzey Amerika’nın güney kısmında, süpergüç Amerika Birleşik Devletleri’nin komşusu olan ve dünyanın en büyük 12. ekonomisi durumundaki Meksika (resmi adıyla Birleşik Meksika Devletleri-Estados Unidos Mexicanos)[1], kendisine özgü siyasal tarih ve sistemiyle Siyaset Bilimciler için merak duyulan ilginç bir devlettir. Ancak gerek uzaklık, gerekse de fazla ekonomik, siyasi ve toplumsal ilişkilerin olmaması nedeniyle, Meksika, ülkemizde çok ihmal edilen ve akademik olarak çok az çalışılan bir ülke durumundadır. Meksika’da, halk, 2 Haziran 2024 tarihinde yeni Cumhurbaşkanı’nı belirlemek için sandık başına gidecektir. Bu yazıda, 2024 Meksika seçimleri analiz edilecektir. Ancak bunun için, öncelikle Meksika’nın tarihine kısaca değinilecek, ülkenin günümüzdeki istatistikleri değerlendirilecek ve siyasal sistemi analiz edilecektir.

Tarihçe

Amerika kıtasındaki en eski ve köklü medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Meksika’da bulunan en eski yerleşim birimlerinin tarihi MÖ 10.000’li yıllara kadar uzansa da, bölgedeki ilk medeniyet MÖ 1500’lü yıllardan itibaren izlerine rastlanan Olmeklerdir.[2] MÖ 6. yüzyıldan itibaren etkinliğini hissettiren Mayalar ise, dünyanın en önemli uygarlıklarından birisi olarak 9. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüş ve yalnızca Meksika’yı da kapsar şekilde Kuzey Amerika’da değil, Orta Amerika bölgesinde de etkili olan büyük bir medeniyet kurmayı başarmıştır.[3] Mayaların tarih sahnesinde kaybolmasının ardından ise, Meksika, yine 14. ila 16. yüzyıllar arasında etkili olmuş başka bir medeniyete, yani Azteklere sahne olmuştur. Azteklerin kurduğu birçok açıdan gelişmiş medeniyet, ilerleyen dönemlerde İspanyolların saldırıları neticesinde kaybolmaya yüz tutmuştur.

İlk kez 1519 yılında ünlü “conquistador” Hernan Cortes’in işgal ettiği Meksika, bu tarihten itibaren İspanyol kolonilerinin hâkimiyetine geçmiş ve yaşanan büyük kıyımların ardından, bölgede Katolik Hıristiyanlık ve İspanyolca hâkim unsur haline gelmiştir.[4] 3 asır kadar İspanyolların sıkı kontrolünde kalan Meksika, Napolyon istilası nedeniyle İspanya’nın zayıf düşmesi üzerine 1810’da bağımsızlığını ilan etmiş ve yaklaşık 11 yıl süren savaşın ardından 1821’de, İspanya, Meksika’nın bağımsızlığını tanımak zorunda kalmıştır.[5]Meksika Bağımsızlık Savaşı” olarak da geçen bu dönemin ardından ise, ülkede siyasi istikrar hemen tesis edilememiş ve 19. yüzyıl boyunca Meksika’da kısa ömürlü iki İmparatorluk (ilki 1821-1823, ikincisi 1864-1867) ve iki Cumhuriyet (Birinci 1824-1846 ve ikinci 1846-1863) tecrübeleri yaşanmıştır. Aynı dönemde ABD ile yapılan savaşlarda ise, Meksika, Teksas, Arizona ve Kaliforniya gibi geniş topraklarını kaybetmek zorunda kalmıştır.

Porfirio Diaz

1876’da ülkede hâkimiyetini tesis eden Porfirio Diaz, 1911’e kadar ülkeyi demir yumrukla yönetmiş, ancak 1910’da iç savaşın başlaması üzerinde ülkesinden kaçmak zorunda kalmıştır. Diaz döneminde, Meksika’da, 1855’te vatansever yerli Benito Juarez’in yeni bir anayasanın ilanıyla başlattığı Kilise’nin gücünün kırılması süreci devam etmiş, arazi sahipliğini yeniden düzenlemiş, iş yasasının çerçevesini oluşturmuş ve tüm bunlar bir anayasa ile güvence altına alınmaya çalışılmıştır.[6] Güçlü bir merkezi yönetim kurarak ülkeyi 30 yılı aşkın bir süre diktatörlükle yöneten Diaz, farklı grupların çıkarlarını kollayarak ve bir çıkar grubunu ötekine karşı kullanarak iktidarını güvence altına almış ve melezlere siyasi görevler vererek, onların desteğini de kazanmayı başarmıştır. Ayrıcalıklı Kreoller (sömürgelerde doğmuş ikinci kuşak İspanyollar), hükümetin “hacienda”larına (büyük malikane) el koymaması ve yönetim görevlerine getirilmeleri karşılığında Díaz’la iş birliği yapmışlardır. Bir ölçüde özgürlük tanınan Katolikler de, Diaz’ın izlediği politikalara karışmamışlardır. Nüfusun üçte birini oluşturan Yerliler ise, bu dönemde tümüyle ihmal edilmiştir. İktidara geldiğinde ülkenin fonlarının borçları ödemeye yetmeyecek durumda olduğunu gören Diaz, bu sorunun üstesinden gelebilmek için yabancı yatırımları özendirmiştir. Fakat yabancı yatırımlara tanınan büyük ayrıcalıklar, hem ulusal sanayinin, hem de Meksikalı işçilerin bu dönemde zarar görmesine yol açmıştır. Diaz’ın yabancı sermayeye yönelmesi sayesinde ülkede yollar, köprüler yapılmış, madenler açılmış ve sulama projeleri geliştirilmiştir. Ama bu gelişmelerden halk yararlanamıyor, kârın büyük bölümü ya yurtdışına gidiyor ya da bir avuç varlıklı Meksikalının elinde toplanıyordu.

Pancho Villa ve Emiliano Zapata

1910’a gelindiğinde, hükümet gelirleri azaldığından borçlanma yoluna gidilmiş ve ekonomi bir çıkmaza girmişti. Ücretlerin düşmesi sık sık grevlere yol açıyor, aşırı yoksullaşan tarım işçileri, borçlarını ödeyinceye kadar çiftlik sahiplerinin yanında köle olarak çalışmak zorunda bile kalabiliyordu. İşte bu ortamda, 1920’ye kadar devam eden iç savaş “Meksika Devrimi” olarak siyasi tarihe geçen süreç başlarken, 2 milyonu aşkın insanın hayatını kaybettiği bu felaket süreci sonrasında, Meksika, daha istikrarlı bir döneme girmiştir. Meksika Devrimi sürecinde ülkede iki grup öne çıkmıştır. Birinci grup, Diaz’ın otoriter sistemine karşı çıkan orta sınıf Meksikalılar, ikinci grup ise toprak reformu talep eden radikal devrimcilerdir. Devrimin ilk safhasında Francisco Madero liderliğindeki birinci grup Diaz’ın diktatoryal yönetimini yerle bir etmiş, ikinci safhada ise Emiliano Zapata ve Pancho Villa liderliğindeki radikal devrimci grup, hâkimiyeti ele geçiren birinci grupla güç mücadelesine girmiş, ancak 1917’de Venustiano Carranza’nın ülkede kontrolü sağlaması ve yeni anayasanın ilanı ile bilek güreşini kaybetmişlerdir. Ancak bu dönemde çok popüler olan Zapata ve Pancho Villa, günümüzde bile devrimci kişilikleriyle dünya çapında tanınan ve Meksika tarihine geçen önemli kişiliklerdir.

1917 yılında ilan edilen anayasa, büyük ölçüde birinci grubun fikirlerini yansıtıyor ve liberal niteliğiyle dikkat çekiyordu. Diktatörlüğe dönüşü engelleyen, düzenli genel seçimleri getiren ve ülkede federal sistemi inşa eden yeni anayasa (1917 anayasası), ülkede nispeten iyi bir düzen kurmayı başarsa da, 1919 yılındaki Zapata suikasti nedeniyle halk desteğini kaybeden Carranza, 1920 yılında kendisine düzenlenen bir suikast sonucu öldürülmüştür. Carranza’nın ardından seçilen iki Meksika Cumhurbaşkanı; Alvaro Obregon (1920-1924) ve Plutarco Elias Calles (1924-1928), 10 yıl süren devrim sürecinde yaşanan kanlı iç savaşa son vermeyi başarmış ve sendikaları devlet denetimi altına alarak ve kısmi toprak reformu gerçekleştirerek, devrimci radikal grubu kısmen de olsa yumuşatmayı başarmışlardır. Ancak bu radikal grubu sakinleştirmek için yapılan reformların sosyalizmi çağrıştırması o dönemde ABD’yi huzursuz etmiş, yine de Calles’in bu dönemde kurduğu Meksika Kurumsal Devrimci Partisi (Partido Revolucionario Institucional – PRI), Meksika’nın modernleşme tarihinin en önemli ve somut başarısı olarak tarihe geçmiştir. Amblemi, Meksika bayrağı ile aynı renkleri paylaşan bu “milli” parti, ülkenin modernleşme reformlarına imza atmış ve bugünlere kadar gelebilmesinin mimarı olmuştur. Meksika, bu dönemden başlayarak uzun yıllar hâkim parti modeline (dominant party model) uygun bir siyasi seyir izlemiş ve ancak 1990’lardan itibaren PRI’nın Meksika siyasal hayatındaki baskın yapısı gerileyebilmiştir. Bu dönemdeki bir diğer önemli gelişme ise, 1934-1940 yılları arasında görevde kalan solcu Cumhurbaşkanı Lazaro Cardenas’ın, tepkilere rağmen enerji kaynaklarını millileştirmesi ve devlet tekeli olan Pemex’i kurmasıdır.

Lazaro Cardenas

Cardenas sayesinde Meksika, 1970’lerde Cumhurbaşkanı Jose Lopez Portillo döneminden başlayarak önemli bir petrol üreticisi ülke haline gelmeyi başarmıştır. Ancak petrol gelirlerinin artması, borçlanmayla ayakta duran ve büyüyen ekonominin sorunlarına çare olmamış ve bu ülkeden, bu yıllardan başlayarak ABD’ye yönelik büyük bir göç dalgası doğmasına neden olmuştur. 1980’lerde petrol fiyatlarının düşmesi ve 1985 depremi de Meksika’nın kötü gidişatına tuz biber ekmiş ve 1988 yılında PRI adayı Salinas Gortari’nin seçim zaferine yönelik şaibe iddiaları da bu sorunlara eklenince, hakim parti modelinin sonunun geldiği anlaşılmıştır. Nitekim PRI’nın 1990’lı yıllarda hızla liberalleşme çabalarına karşın (ki bu dönemde Meksika 1994 yılında NAFTA’ya ve 1996 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne katılmıştır), 2000 yılında yapılan seçimlerde Partido Accion Nacional – PAN (Meksika Milliyetçi Hareket Partisi) adayı Vicente Fox, PRI adayı Francisco Labastida’yı mağlup ederek, PRI’nın 70 yıllık saltanatına son vermiştir. PAN, 2006 yılında Felipe Calderón ile bir zafer daha kazanarak, Meksika siyasetinde PRI'nin en büyük rakibi haline gelmiştir. 

Andres Manuel Lopez Obrador veya nam-ı diğer AMLO

Meksika’da 2012 yılında yapılan bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, 12 yıllık bir aranın ardından yeniden PRI’nın adayı Enrique Pena Nieto kazanmıştır. 2018 yılında ise 2011 yılında kurulan yeni bir sol parti olan Ulusal Yenilenme Hareketi-Morena’nın sol popülist adayı AMLO (Andrés Manuel López Obrador), sürpriz bir şekilde PAN adayı Ricardo Anaya ve PRI adayı José Antonio Meade geride bırakmış ve ülkenin 65. Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Uzun yıllar Meksika’yı yöneten PRI ise, Pena Nieto dönemindeki yolsuzluklar nedeniyle seçmen tarafından cezalandırılmıştır.

1934’ten itibaren modern Meksika’daki Cumhurbaşkanlarına bakıldığında şu isimler karşımıza çıkmaktadır:

  • Lazaro Cardenas (1934-1940),
  • Manuel Ávila Camacho (1940-1946),
  • Miguel Alemán Valdés (1946-1952),
  • Adolfo Ruiz Cortines (1952-1958),
  • Adolfo López Mateos (1958-1964),
  • Gustavo Díaz Ordaz (1964-1970),
  • Luis Echeverría (1970-1976),
  • José López Portillo (1976-1982),
  • Miguel de la Madrid (1982-1988),
  • Carlos Salinas de Gortari (1988-1994),
  • Ernesto Zedillo (1994-2000),
  • Vicente Fox (2000-2006),
  • Felipe Calderón (2006-2012),
  • Enrique Peña Nieto (2012-2018)
  • Andrés Manuel López Obrador/AMLO (2018-2024).

Meksika Hakkında Genel Bilgiler

Yaklaşık 1.965.000 km²’lik yüzölçümü ile dünyanın en geniş 14. ülkesi olan Meksika[7], 130 milyon civarındaki nüfusuyla ise dünyanın en kalabalık 10. devletidir[8]. Ülkenin başkenti olan Meksiko da (İngilizce Mexico City), 22,5 milyonluk nüfusuyla dünyanın en kalabalık başkent ve şehirlerinden birisidir.[9] Guadalajara, Monterrey, Puebla, Toluca, Tijuana ve León, ülkedeki diğer büyük şehirlerdir.

Meksika’nın nüfusuna etnik açıdan bakıldığında ise; yerli-İspanyol karışımı “mestizo”lar nüfusun yüzde 62’sini oluştururken, kalan nüfus içerisinde ise yerliler ve Avrupa kökenliler gibi farklı gruplar bulunmaktadır.[10] Dil açısından değerlendirildiğinde, ülkedeki toplam nüfusun yüzde 94’e yakınının ana dili İspanyolca iken, yüzde 5’in üzerinde yerli dili konuşan halk da Meksika’da halen yaşamaktadır.[11] Kuzeydeki Amerika Birleşik Devletleri’nin dışında, güneyinde bulunan Guetamala ve Belize gibi ülkelerle de komşu olan Meksika, dünyanın en kalabalık İspanyolca konuşulan ülkesi unvanını da elinde bulundurmaktadır. Dini-mezhebi açıdan duruma bakıldığındaysa, yüzde 78’lik Katolik nüfusun yanı sıra, yüzde 11,2’lik Protestan nüfustan söz edilebilir.[12] Ülkenin para birimi ise peso-Meksika pesosudur.[13]

Meksika haritası[14]

2 trilyon doları aşan ekonomisiyle -Rusya’nın hemen ardından- dünyanın en büyük 12. ekonomisi olan Meksika[15], kişi başına düşen yıllık 15.250 dolarlık performansıyla[16] bu alanda önemli bir eşiği aşmış ve 60. sıralara yükselerek, yüksek gelirli ülkeler sınıfına yaklaşmıştır. Meksika’nın tarihinde ekonomik performans hızlı iniş-çıkışlarla geçmiş ama son yıllarda genelde büyüme trendi hep ağır basmıştır.[17] Önemli bir petrol üreticisi olan Meksika’nın diğer başlıca ihraç ürünleri ise şunlardır; otomotiv ana ve yan sanayi, elektrik-elektronik, traktör, mobilya, medikal cihazlar, altın, gümüş, alkollü içecekler, avokado, domates, bisküvi, sığır eti, şekerli mamuller, ceviz ve şeker kamışı.[18] Ülkenin en önemli ticaret partnerleri ise; açık farkla ABD (Meksika ihracatının neredeyse yüzde 80’i bu ülkeyedir), Kanada, Çin, Almanya, Güney Kore, Brezilya ve Japonya’dır.[19] Ancak Meksika için ticaret demek neredeyse tamamen ABD demektir.

1945’te kuruluşundan bu yana Birleşmiş Milletler’in saygın üyelerinden birisi olan Meksika, ayrıca Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Amerikan Devletleri Örgütü (OAS), İber-Amerikan Devletleri Örgütü (OEI), Latin Amerika ve Karayipler’de Nükleer Silahların Yasaklanması Ajansı (OPANAL), Rio Grubu, ABD-Kanada-Meksika Ticaret Antlaşması (eski adıyla NAFTA, yeni adıyla USMCA), Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC), G20, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Pasifik İttifakı, Paris Kulübü (ortak), SICA (gözlemci), APEC, Avustralya Grubu, CARICOM (gözlemci), CSN (gözlemci), UNASUR (gözlemci), Union Latina (gözlemci) ve Trans-Pasifik Ortaklığı için Kapsamlı ve İlerici Anlaşma (CPTPP) gibi önemli uluslararası platformlarda taraf olmuş ve buralarda boy göstermektedir.[20] Meksika’nın Avrupa Birliği, İsrail ve Japonya da dahil olmak üzere 50 kadar ülkeyle serbest ticaret anlaşmasının olması da, bu ülkenin küresel ekonomik sistemdeki merkezi rolünü göstermektedir.[21] Ayrıca, neredeyse tüm dünya (190) ülkeleriyle diplomatik ilişkileri olan Meksika, Filistin Otoritesi ve Tayvan’la da ilişkilerini temsil ofisleri aracılığıyla yürüten ve diplomatik etkinliği çok yüksek düzeyde olan bir devlettir.

Meksika bayrağı

Meksika’nın bayrağı ise, umudu, neşeyi ve sevgiyi simgeleyen yeşil, barışı ve dürüstlüğü simgeleyen beyaz ve çalışkanlık, cesaret ve gücü temsil eden kırmızıdan oluşan üç renkli ilginç bir flamadır. Bayrağın ortasında Meksika’nın arması yer alır ki, bunda da bir kayanın üstünde bitmiş Hintinciri bitkisine konmuş, ağzında yılan olan kartal bulunur.[22] 9.330 kilometre kıyı şeridi olan ülke, yüzde 33’ü ormanlarla kaplı doğayla iç içe bir devlettir.[23]

Siyasal Sistem[24]

Halen 1917 anayasasının halen geçerli olduğu Meksika’da, Başkanlık sistemi uygulanmaktadır. Ancak bu sistemin ABD’nin Başkanlık sisteminden temel farkı, Meksika Cumhurbaşkanı’nın ABD Başkanı’nın aksine hiçbir şekilde kontrol edilememesi, gücünün dengelenmemesi ve bu nedenle adeta bir diktatör yetkilerine sahip olmasıdır. Kâğıt üzerinde kuvvetler ayrılığı bulunsa da, PRI’nın uzun yıllar hem yasama, hem de yürütmedeki ağırlığı nedeniyle ülke uzun yıllar fiiliyatta tek parti rejimi gibi yönetilmiş, bunun sonucu olarak bugün de çok partili demokrasi tam anlamıyla kurumsallaşamamıştır. Bu dönemde yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanlarının bile tam anlamıyla seçildiği söylenemez, zira bir önceki Cumhurbaşkanı bir sonrakinin önünü açıyor ve hatta bir nevi onu tayin ediyordu. Ancak 1993 yılında, PRI’nın yaptığı bazı değişikliklerle (örneğin seçim sisteminin çoğunluk sisteminden nisbi temsile dönmesi yönünde atılan adımlar) ülkede çok partili demokratik bir düzenin önü açılmıştır. PRI’nın 2000 yılındaki tarihi yenilgisinden önceki son Cumhurbaşkanı Ernesto Zedillo döneminde yapılan ve yargıya yönelik atamaları meclis denetimine tabi tutan yasa da, ülkenin demokratikleşmesinde kilit bir rol oynamıştır.

Demokratik ve Federal bir hükümet yapısına sahip olan Meksika, Başkanlık sistemiyle idare edilmektedir. 6 yılda bir yenilenen seçimler ve halkın oyuyla bir dönemle sınırlı olmak üzere seçilen Cumhurbaşkanı (ya da Başkan), kabine üyelerini kendisi belirlemektedir. Cumhurbaşkanı adayı en az 35 yaşında ve yerli olmalı, ayrıca asker ya da dini görevli kariyerinden gelmemelidir. Kâğıt üzerinde yürütmede, fiiliyatta ise hem yasama, hem de yürütmede tekel gücüne sahip olan Meksika Başkanı, ülkenin esas yöneticisi konumundadır. Meksika’daki son Cumhurbaşkanlığı seçimi 1 Temmuz 2018 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu tarihte yapılan seçimleri, Morena (Ulusal Yenilenme Hareketi) adayı Andrés Manuel López Obrador (AMLO), oyların yüzde 54,71’ini alarak kazanmıştır. En güçlü rakibi olan PAN adayı Ricardo Anaya ise yüzde 22,91 oyda kalmıştır.

Meksika’da Cumhurbaşkanı’nın gücü neredeyse sınırsızdır. Bu nedenle kendilerine “seçilmiş monark” gözüyle bakılır. Meksika Cumhurbaşkanları, yasama ve yürütme yetkilerini ellerinde bulundururlar. Normalde yasama yetkisi Parlamento’nun elinde olsa da, Meksika Cumhurbaşkanları kanun hükmünde kararnamelerle (decree) çoğu zaman yasaları da kendileri yaparlar. Başkanların Parlamento kararlarını veto etme hakları da bulunduğu için, kendileri hem yasama, hem de yürütme açısından hakim durumdadırlar. Yargıç atama ve görevden alma konusunda da Başkanların önceden sınırsız yetkileri vardı, ama sonradan bu güç kısıtlandı. Meksika Cumhurbaşkanlarının en önemli sorunu ise, iktidarlarının sadece bir dönemle (6 yıl) sınırlı kalmaya mahkûm olmasıdır.

128 üyeli Senato ve 500 üyeli Temsilciler Meclisi’nden oluşan Meksika Parlamentosu’na, milletvekilleri 3 yıllık, Senatörler ise 6 yıllık dönemler için seçilmektedirler. Kâğıt üzerinde Amerikan sistemine benzese de, Meksika yasa yapıcılarının üst üste iki defa seçilmelerinin imkânsız oluşu nedeniyle genelde Parlamento’ya tecrübesiz kişiler girmekte ve siyasi sistemde etkili hale gelmeleri bu sayede imkansız hale gelmektedir. Senato’nun (ABD’ye benzer şekilde), Supreme Court (Anayasa Mahkemesi) üyesi 11 yargıcın Başkan tarafından atanması sürecinde onayı (2/3 çoğunlukla) gerektiğinden, üst meclisin Senato olduğu söylenebilir.

31 eyalet ve özerkliğe sahip başkent Meksiko’dan oluşan federal bir devlet hüviyeti gösteren Meksika[25], Freedom House kuruluşuna göre 60/100 puanla “kısmen özgür” bir devlet, yani kusurlu bir demokrasidir.[26] Buna karşın, Meksika’nın sorunlarını çözerek tam bir demokrasiye dönüşme ihtimali gayet yüksektir.

2024 Seçimleri

2024 Meksika seçimlerini kazanması beklenen aday, 2018 yılında AMLO ile iktidarı elde eden görece yeni Morena (Ulusal Yenilenme Hareketi) partisinin kadın Cumhurbaşkanı adayı Claudia Sheinbaum’dur. 1962 doğumlu olan Sheinbaum, Enerji Mühendisliği alanında doktora yapmış Yahudi bir kadın siyasetçi, akademisyen ve eski Meksiko Belediye Başkanı’dır (2018-2023).[27] Sheinbaum, partisi adına 2018’de Başkan seçilen AMLO’nun tam desteğine sahiptir ve onun “protégé”si olarak değerlendirilmektedir. Ülkede tarihinin belki de en popüler Başkanı olan AMLO’nun desteği, seçimler öncesinde Sheinbaum’u çok iddialı hale getirmektedir.[28] Öyle ki, güncel anketler, Sheinbaum’un yüzde 53 ve üzerine bir oyla seçimi rahat kazanacağını göstermektedir.[29]

Claudia Sheinbaum

Anketler Sheimbaum’u biraz olsun zorlayabileceği gözüken tek aday ise, PRI’nin 70 yıllık iktidarını Vicente Fox döneminde yıkan sağcı PAN (Partido Acción Nacional) partisinin kadın Cumhurbaşkanı adayı Xóchitl Gálvez’dir. Ancak bu seçimlerde, PRI, PAN Partisi ve adayını desteklemektedir. Bu, Meksika siyaseti adına tarihi bir kırılmalıdır ve AMLO ve partisi Morena'nın etkisiyle Meksika siyasetinden bir yeniden hizalanma (realignment) olduğunu göstermektedir. Bu rekabette, geleneksel partiler (PRI ile PAN), yeni ve farklı bir parti olan Morena'ya karşı konumlanmaktadır. 1963 doğumlu ve yerli köklerden gelen bir iş kadını olan Gálvez, daha önce Hidalgo Belediye Başkanlığı (2015-2018) ve Senatörlük (2018-2023) yapmış deneyimli bir siyasetçidir. Güncel anketler, Gálvez’in oy oranının yüzde 36’yı bulabileceğini göstermektedir. Böylelikle, Meksika, iki kadın Cumhurbaşkanı adayının yarıştığı ilginç bir ülke olarak dikkat çekmektedir.

Xóchitl Gálvez

Seçimi etkileyebilecek bir faktör ise, 11 milyon civarındaki yurtdışı seçmendir.[30] Ayrıca üçüncü aday olan Yurttaş Hareketi Partisi (Movimiento Ciudadano) adayı Jorge Máynez’in sürpriz yapmaması beklenmemekte ve oy oranının yüzde 10’ları ancak biraz aşabileceği öngörülmektedir. Bu anlamda, Sheinbaum- Gálvez rekabetinin beklendiği seçimlerin açık favorisi Sheinbaum’dur.

Sonuç

Sonuç olarak, önemli bir devlet olan ve Türkiye ile de ilişkileri gelişen Meksika’daki Başkanlık seçimleri, Türkiye gibi demokratikleşmeye çalışan ve gelişmekte olan ülkelerin tipik sorunlarını yaşayan bir devlet olan Meksika’yı yakından takip etmemizi gerektirmektedir. Zira bu ülkedeki siyasi sistem, ekonomik yapı ve daha birçok şey, ülkemizin gelişmesi adına da irdelenmesi gereken önemli olgulardır.

Kapak fotoğrafı: Meksika’da Başkan adayları (soldan sağa): Xóchitl Gálvez, Claudia Sheinbaum ve Jorge (Álvarez) Máynez.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

DİPNOTLAR

[1] Britannica, “Mexico”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/place/Mexico.

[2] İnsamer, “Meksika”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-meksika/.

[3] İnsamer, “Meksika”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-meksika/.

[4] Ozan Örmeci (2015), “Siyasal Sistemler: Meksika”, Uluslararası Politika Akademisi, 19.01.2015, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://politikaakademisi.org/2015/01/19/siyasal-sistemler-meksika/.

[5] İnsamer, “Meksika”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-meksika/.

[6] Ozan Örmeci (2015), “Siyasal Sistemler: Meksika”, Uluslararası Politika Akademisi, 19.01.2015, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://politikaakademisi.org/2015/01/19/siyasal-sistemler-meksika/.

[7] Statista, “The 30 largest countries in the world by total area”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.statista.com/statistics/262955/largest-countries-in-the-world/.

[8] Worldometer, “Countries in the world by population (2024)”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.worldometers.info/world-population/population-by-country/.

[9] MacroTrends, “Mexico City, Mexico Metro Area Population 1950-2024”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.macrotrends.net/global-metrics/cities/21853/mexico-city/population.

[10] World Factbook, “Mexico”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/mexico/#people-and-society.

[11] World Factbook, “Mexico”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/mexico/#people-and-society.

[12] World Factbook, “Mexico”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/mexico/#people-and-society.

[13] Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “Ülke Künyesi: Birleşik Meksika Devletleri”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.mfa.gov.tr/meksika-kunyesi.tr.mfa.

[14] Infoplease, “Mexico Map: Regions, Geography, Facts & Figures”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.infoplease.com/atlas/north-america/mexico-map.

[15] Forbes India (2024), “The top 10 largest economies in the world in 2024”, 30.04.2024, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.forbesindia.com/article/explainers/top-10-largest-economies-in-the-world/86159/1.

[16] IMF (2024), “GDP per capita, current prices - U.S. dollars per capita”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.imf.org/external/datamapper/NGDPDPC@WEO/OEMDC/ADVEC/WEOWORLD.

[17] The World Bank, “GDP growth (annual %) – Mexico”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.MKTP.KD.ZG?locations=MX.

[18] Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “Meksika’nın Ekonomisi”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.mfa.gov.tr/meksika-ekonomisi.tr.mfa.

[19] Santander Trade Markets, “Mexican foreign trade in figures”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://santandertrade.com/en/portal/analyse-markets/mexico/foreign-trade-in-figures#:~:text=Mexico%20is%20heavily%20dependent%20on,Japan%20(0.9%25%20each).

[20] International Trade Administration, “Mexico - Country Commercial Guide: Trade Agreements”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.trade.gov/country-commercial-guides/mexico-trade-agreements; Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “Ülke Künyesi: Birleşik Meksika Devletleri”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.mfa.gov.tr/meksika-kunyesi.tr.mfa.

[21] International Trade Administration, “Mexico - Country Commercial Guide: Trade Agreements”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.trade.gov/country-commercial-guides/mexico-trade-agreements.

[22] Kumbara Dergisi, “Aşırılıklar Ülkesi Meksika”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://kumbaradergisi.com/icerikler/meksika/.

[23] Kumbara Dergisi, “Aşırılıklar Ülkesi Meksika”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://kumbaradergisi.com/icerikler/meksika/.

[24] Kaynakça için bakınız; Patrick H. O’Neil & Karl Field & Don Share (2010), Cases in Comparative Politics (third edition), W. W. Norton & Company, ss. 407-449.

[25] Britannica, “Mexico”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.britannica.com/place/Mexico.

[26] Freedom House (2024), “Mexico”, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://freedomhouse.org/country/mexico/freedom-world/2024.

[27] Oksijen (2024), “WSJ Meksika'nın seçilmek üzere olan ilk kadın liderini yazdı: Görevi ülkeyi kurtarma”, 30.05.2024, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://gazeteoksijen.com/dunya/wsj-meksikanin-secilmek-uzere-olan-ilk-kadin-liderini-yazdi-gorevi-ulkeyi-kurtarmak-212781.

[28] Brian Osgood (2024), “What to know about Mexico’s 2024 presidential election”, AlJazeera, 27.05.2024, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.aljazeera.com/news/2024/5/27/what-to-know-about-the-mexicos-2024-presidential-election.

[29] Carin Zissis (2024), “Poll Tracker: Mexico's 2024 Presidential Vote”, AS/COA, 29.05.2024, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.as-coa.org/articles/poll-tracker-mexicos-2024-presidential-vote.

[30] Brian Osgood (2024), “What to know about Mexico’s 2024 presidential election”, AlJazeera, 27.05.2024, Erişim Tarihi: 30.05.2024, Erişim Adresi: https://www.aljazeera.com/news/2024/5/27/what-to-know-about-the-mexicos-2024-presidential-election

29 Mayıs 2024 Çarşamba

İstanbul Kent Üniversitesi'nde Düzenlenen "Barış Harekâtı'nın 50. Yılında Kıbrıs Çalıştayı" Etkinliğinden Notlar

 

Giriş

İstanbul merkezli bir vakıf üniversitesi olan İstanbul Kent Üniversitesi, Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 50. yıldönümü münasebetiyle, 28 Mayıs 2024 Salı günü, üniversitenin Kağıthane Yerleşkesi Ara Güler Salonu'nda “Barış Harekâtı'nın 50. Yılında Kıbrıs Çalıştayı” adlı önemli bir akademik etkinlik düzenlemiştir. Etkinliğin açılış konuşmasını Kıbrıs gazisi olan emekli asker ve araştırmacı-yazar Özhan Bakkalbaşıoğlu yaparken, İstanbul Kent Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Mesut Özel'in moderatörlüğünde yapılan oturumda, konuşmacı olarak, İİSBF Dekanı Prof. Dr. Hasret Çomak ile birlikte fakülte öğretim üyeleri Dr. Çağlar Özer, Doç. Dr. Şafak Doğan Polat ve Dr. Murat Koray yer almışlardır. Bu yazıda, önemli konuşmaların yapıldığı bu etkinlikte konuşmacılar tarafından dile getirilen bazı görüşler özetlenecektir.

Etkinlik afişi

Konuşmaların Özeti

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Kıbrıs gazisi Deniz Kurmay Yarbay Özhan Bakkalbaşıoğlu, “Kıbrıs Barış Harekâtının Deniz Harekâtı Açısından Değerlendirilmesi ve TCG Kocatepe Olayı” başlıklı anahtar konuşmasında, TCG Kocatepe Nasıl Battı (Bir Akıl Tutulması) adlı eserinde de anlattığı ve bizzat yaşadığı Kıbrıs Barış Harekâtı ve TCG Kocatepe'nin harekât sırasında batırılması olayını dinleyicilere anlatmıştır. Barış Harekâtı öncesinde Deniz Kuvvetleri'nin en seri ve iyi hazırlanan birim olduğunu kaydeden Bakkalbaşıoğlu, koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan TCG Kocatepe olayı talihsizliğine karşın, Kıbrıs Barış Harekâtı'nın genel itibariyle askeri tarihe geçecek kadar başarılı bir operasyon olduğunu, titizlikle planlandığını ve başarıyla icra edildiğini vurgulayarak, bu olayın kesinlikle genel başarıya gölge düşürmemesi gerektiğinin altını çizmiştir. 1974 Kutlu Barış Harekâtı sayesinde Türkiye'nin jeopolitiğinin değiştiğini ve "Mavi Vatan" benzeri daha iddialı vizyonlara yelken açılabildiğini vurgulayan emekli asker ve araştırmacı-yazar,  1963 olayları ve Johnson Mektubu sonrasında 1965'te Donanma Vakfı'nın kurulmasıyla harekât hazırlıklarına başlandığını ve 1965-1974 döneminde 32 çıkarma gemisi ve 10 avcı bot üretilerek operasyona hazır hale gelindiğini ifade etmiştir. Daha sonra operasyon anılarını dinleyicilere aktaran Bakkalbaşıoğlu, Kocatepe'nin batırılması sonrasında günlerce denizde sallarda ve suda kalan askerlerin zor koşullarda hayata tutunmaya çalıştıklarını ve kendilerini bir İsrail balıkçı gemisinin kurtardığını belirtirken, o dönemde kendilerine İsrail'de çok iyi muamele edildiğini de sözlerine eklemiştir. Bakkalbaşıoğlu, Kıbrıs'ın bir milli dava olduğunun altını çizerek tamamladığı konuşmasıyla dinleyicilerden büyük alkış almıştır.

Özhan Bakkalbaşıoğlu

Açılış konuşması sonrasında oturuma geçilirken, buradaki ilk konuşmacı olan İstanbul Kent Üniversitesi İİSBF Dekanı Prof. Dr. Hasret Çomak, Kıbrıs Sorunu'nun ortaya çıkmasına dair olan tarihsel süreci aktarırken, Kıbrıs adasının 307 yıl Osmanlı-Türk egemenliğinde kaldığını vurgulamış ve Türkiye'nin Lozan Antlaşması ile Kıbrıs'ın İngiltere kontrolüne bırakılmasını kabul ettiğinin altını çizmiştir. 1931'den itibaren Kıbrıslı Rumların Yunanistan'la birleşmek (Enosis) yönünde hareket etmeye başladıklarını hatırlatan Çomak, 1955'te EOKA'nın kurulmasına tepki olarak Kıbrıslı Türkler arasında da TMT'nin kurulduğunu ve "Taksim" (adanın paylaşılması) görüşünün yaygınlaştığını anlatmıştır. Londra-Zürih Antlaşmaları ile Türkiye'nin Yunanistan ve Birleşik Krallık (İngiltere) ile birlikte yeni kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin üç garantör devletinden birisi haline geldiğini ifade eden Çomak, fakat yeni kurulan devletin 1963'ten itibaren Rumların saldırıları ve Türklere eşit haklar vermek istememeleri nedeniyle dağılma sürecine girdiğini ve 1963'te Yeşil Hat'ın oluşturulması ve 1964'te BM Barış Gücü'nün kurulmasına karşın adada iki devletliliğe doğru gidişin başladığını aktarmıştır. 1967'deki Yunanistan darbesi sonrasında 1974'te Kıbrıs'ta da fanatik Rumların Enosisçi bir askeri darbe yaptığını ifade eden akademisyen, 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı'nın haklı ve meşru olduğunu sözlerine eklemiştir. Harekâtın Kıbrıs ve hatta Yunanistan'a demokrasi ve özgürlük getirdiğini vurgulayan Çomak, 2004 Annan Planı'nda barışın denendiğini ama bunu Rumların reddettiğini hatırlatmış ve Türkiye'nin Kıbrıs davasından vazgeçmesinin söz konusu olmadığının altını çizmiştir. Çomak, soru-cevap bölümünde ise, Fransa ve bazı Avrupa devletleri ile birlikte Avrupa Birliği'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını uygulamak ve Avrupa Birliği üyelerini korumak adına Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni eleştirmelerinin gerçekçi olmadığını, adada iki devletliliğin somut bir gerçeklik olduğunu ve gelişmekte olan PESCO girişimi ve Avrupa Müdahale Mekanizması oluşumlarını da KKTC ve Türkiye'ye karşıt hamleler olarak yorumlamadığını vurgulamıştır.

Prof. Dr. Hasret Çomak

Oturumun ikinci konuşmacısı olan İstanbul Kent Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Çağlar Özer, Kıbrıs Barış Harekâtı'nı askeri açıdan, hava ve kara harekâtı olarak iki farklı boyutta detaylı olarak incelemiş ve operasyonun çok büyük bir başarı olarak tarihe geçtiğini ifade etmiştir. Operasyonda Türk Genelkurmayı'nın stratejik zekasının izlerinin görülebildiğini vurgulayan akademisyen, Kıbrıslı Rumları şaşırtmak için operasyon öncesinde ticari gemilerle Yavuz Çıkarma Plajı'ndan farklı bir yöne hareket edildiğini ve bunun Rumlara vakit kaybettirerek, çıkarmanın asgari kayıpla gerçekleştirilmesini sağladığını vurgulamıştır. Bu tarz çıkarma harekâtlarında yüzde 60 kaybın bile başarı kabul edildiğini hatırlatan Dr. Özer, TSK'nın ise yüzde 100'e yakın başarı oranı ile çıkarmanın ilk safhasında asgari kayıp vererek operasyonu başlattığını ifade etmiştir. Özer, Türkiye'nin Kıbrıs'tan vazgeçmesinin asla mümkün olamayacağını da sözlerine ekleyerek, buna uygun bir siyasa belirlenmesini salık vermiştir. Özer, son olarak, KKTC'nin Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci üye olmasının da önemli bir diplomatik aşama olduğunu kaydederek, ileride tam üyeliğin de mümkün olabileceğine dair iyimser yorumlarda bulunmuştur.

Oturumda üçüncü konuşmacı olan İstanbul Kent Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Doğan Şafak Polat, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde Kıbrıs Sorunu'nun yerine ışık tutan konuşmasında, BM Güvenlik Konseyi kararlarının Türkiye aleyhine olması ve Türkiye'nin Avrupa ülkeleriyle yoğun ticareti nedeniyle Ankara'nın uzlaşmacı olduğunu ve çatışmayı körükleyen bir pozisyon almadığını, ancak Kıbrıs'ta iki devletliliğin bir vaka olduğunu ifade etmiştir. Polat, Avrupa Birliği'nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Kıbrıs Sorunu çözülmeden Birliğe üye yapmasını da eleştirmiş ve Kıbrıs'ın güneyindeki siyasi entitenin bütün adayı temsil etmesinin mümkün olmadığını vurgulamıştır. Bu şekilde, Yunanistan ile GKRY'nin Türkiye-AB ilişkilerini de veto kozuyla olumsuz bir aşamaya taşıdıklarına dikkat çeken akademisyen, Ek Protokol sorunu nedeniyle Türkiye'nin tam üyeliğinin gerçekleşemediğini söylerken, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğinde tam üyeliğin gerçekçi bir hedef olmadığını da sözlerine eklemiştir.

Oturumun dördüncü ve son konuşmacısı olan İstanbul Kent Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Murat Koray, jeopolitik biliminin çok önemli olduğunu hatırlatarak başladığı konuşmasında, günümüzde devletlerin bu bilimin ilkeleri doğrultusunda askeri, siyasi ve ekonomik hedeflerini maksimize etmeye çalıştıklarını ve Akdeniz'in boyut olarak küçük olmasına karşın dünya ticaretinin yüzde 20'sine sahne olan çok kritik bir coğrafya olduğunu vurgulamıştır. Bu bağlamda, Türkiye'nin Akdeniz vizyonu ve stratejik çıkarları için kendi geliştirdiği 7 Kalyon Vizyonu'nu açıklayan Koray, Ankara'nın Kosova-Kırım-Karabağ-Kıbrıs-Kahire-Kudüs-Kerkük gibi 7 merkez üzerinde etkisini sağlayarak 21. yüzyılda bir bölgesel güce dönüşmek istediğinin altını çizmiştir. Akdeniz'deki sorunların çözümü için gerçekçi ve kazan-kazan odaklı yaklaşımların geliştirilmesi gerektiğini belirten akademisyen, bölgedeki önemli sorunları ise; hidrokarbon kaynaklarının paylaşımı konusunda yaşanan anlaşmazlık ve belirsizlikler, bölgedeki genç nüfusun sosyoekonomik sorunlar nedeniyle radikalleşmesi, insan ticaretinin yaygınlaşması, suç örgütlerinin varlığı, terör örgütlerinin güçlenmesi, etnik-dini-mezhebi çatışmalar, bölgede kalıcı barışın tesis edilememiş olması ve kirli ittifaklar olarak saymıştır. Koray, bu bağlamda, bölge ülkelerinin karşılıklı bağımlılıklarının büyük savaşların oluşmaması adına bir avantaj unsuru olduğunu belirtirken, örneğin Türkiye ile İsrail'i karşılıklı çıkarları yüksek iki devlet olarak öne çıkarmıştır. Yunanistan-GKRY-İsrail üçlüsünün son dönemdeki yakınlaşmasının Türkiye adına riskli olduğunu vurgulayan konuşmacı, bölge devletlerinin ortak konsorsiyumlar oluşturarak ve bu şekilde yer altı kaynaklarını işleterek sorunlarını aşabileceklerinin ve enerji iş birliğinin mümkün olduğunu vurgulamıştır.

Sonuç

Sonuç olarak, askeri tarih, jeopolitik ve uluslararası ilişkiler açısından oldukça faydalı geçen oturumda bazı görüşlerin vurgulandığı belirtilebilir. Bunlar; Türkiye'nin Kıbrıs davasına sahip çıkmaya devam ettiği ve ancak Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslı Rumlarla eşit haklara sahip statüde olacakları bir çözüme destek verebileceği, adadaki mevcut konjonktüre uygun olarak ancak iki federe devletin birleşmesiyle oluşacak bir federal yapının hayata geçirilebileceği, BM Güvenlik Konseyi önceki kararlarının hakkaniyetle ve sahadaki gerçeklerle bağdaşmadığı ve enerji iş birliğinin -deniz yetki alanı ihtilaflarına rağmen- ortak konsorsiyumlar sayesinde mümkün olabileceği şeklinde özetlenebilir.

Bana göre de, bu görüşlerin oldukça gerçekçi ve doğru olduğu ve günümüzde yeniden güç siyasetinin hâkim olmaya başladığı bir dönemde Türkiye'nin Kıbrıs ve diğer konularda çok pasif ve çekingen davranmasının hatalı olacağı söylenebilir. Ancak bu noktada zaten Türkiye'deki tüm siyasi aktörleri daha ılımlı davranmaya iten unsurun ekonomik sorunlar olması nedeniyle, mevcut statükonun korunması ve Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail gibi bölgedeki etkili devletlerle ortak çıkarlar yaratılmaya çalışılmasının akılcı bir strateji olacağı iddia edilebilir. Ayrıca, Ankara'nın Kıbrıs'ta kendisini rahatlatan ve Kıbrıs davasına sahip çıkan Rauf Denktaş ve Ersin Tatar gibi isimleri desteklemesi de kuşkusuz daha akılcı bir politikadır.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

27 Mayıs 2024 Pazartesi

Doç. Dr. Ozan Örmeci'den Yeni Analiz: "İngiltere'de Değişim Kaçınılmaz..."


İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) bölümü öğretim üyesi ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Doç. Dr. Ozan Örmeci, 27 Mayıs 2024 tarihinde Tercüman internet sitesi için 4 Temmuz 2024 Birleşik Krallık seçimlerini yorumladı. Aşağıdaki linkten ve aşağısındaki metinden bu makaleye erişebilirsiniz.

Tercüman

 

Giriş

Muhafazakâr Başbakan Rishi Sunak’ın 23 Mayıs’ta yaptığı açıklamayla Birleşik Krallık’ta seçim takvimi belli oldu. Britanya halkı, 4 Temmuz 2024 Perşembe günü sandık başına giderek ülkenin yeni meclisinin kompozisyonunu ve yeni hükümeti belirleyecek. Bu yazıda, 2024 Birleşik Krallık genel seçimlerini Tercüman için yorumlayacağım.

2010’dan Günümüze Muhafazakâr Parti İktidarı: Başarısızlık Söz Konusu Değil

Birleşik Krallık’ta 2010 yılından beri farklı Başbakanlar ve hükümetler yoluyla iktidarda olan Muhafazakâr Parti[1], Temmuz seçimlerinde iktidarı ülkedeki diğer büyük siyasal aktör olan İşçi Partisi’ne devretmeye hazırlanıyor. 14 yılı aşkın süredir iktidarda olan Toryler, belki de iki partili demokratik sistemin bir gereği olarak, bu uzun iktidar sürecinde oldukça yıpranmış durumda. Bu süreçte Britanya’da çok önemli ve hatta tarihi bazı değişimler yaşandı; 2014 yılında İskoçya’nın bağımsızlığı için düzenlenen referandumdan Londra’ya bağlılık kararı çıktı, Birleşik Krallık 2016 yılındaki referandumla başlayan Brexit süreciyle Avrupa Birliği’nden ayrıldı, 2020-2021 döneminde COVID-19 (koronavirüs) pandemisi nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi Britanya’da da uzun süre halkın sokaklara çıkamadığı veya çeşitli kısıtlamalara maruz kaldığı zorlu bir dönemden geçildi, 1952’den beri iktidarda olan Kraliçe II. Elizabeth’in 2022 yılındaki vefatı ardından da tahta oğlu Kral III. Charles çıktı ve 2022 Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla birlikte Avrupa ve Batı güvenliği açısından Rusya’nın temel tehdit haline geldiği yeni bir döneme girildi.[2]

Bu uzun ve sancılı dönemde iktidarda olan Muhafazakârlar, zorlu süreçleri Birleşik Krallık’ın toprak bütünlüğü ve güvenliği açısından başarıyla atlatsalar da, kuşkusuz, halk memnuniyetini her alanda sağlayamadılar. Zira güncel anketler, Temmuz seçimlerinde İşçi Partisi’nin oy oranının Muhafazakâr Parti oy oranını ikiye katlayabileceğini gösteriyor.[3]

Muhafazakâr Parti’nin performansını bazı önemli ve güvenilir kuruluşların sağladığı nesnel veriler açısından değerlendirmeye kalktığımızda şöyle rakamlara ulaşıyoruz:

  • 2010-2022 döneminde[4] Birleşik Krallık’ın ortalama ekonomik büyüme hızı yüzde 1,7 dolaylarında olmuştur. Bu, göz alıcı bir başarı değilse de, başarısızlık olarak da kabul edilemez. Pandemi öncesi döneme bakıldığında da, bu ortalama yüzde 1,96’ya yükselmektedir ki, yüzde 2’lik ekonomik büyüme gelişmiş ekonomiler için aslında iyi bir oran kabul edilmektedir.
  • 2010-2022 döneminde Birleşik Krallık’ın kişi başına düşen yıllık geliri de artmıştır. Nitekim 2010 yılında 39.599 dolar düzeyinde olan yıllık gelir, 2022 yılında 46.125 dolar seviyesine yükseltilmiştir.[5] Yani Birleşik Krallık halkı bu süreçte fakirleşmemiş, aksine zenginleşmiştir.
  • Ekonomik eşitsizliği ölçen gini endeksine göre, Birleşik Krallık’ta 2010-2021 döneminde ekonomik eşitsizlikler artmamış, tam tersine kısmen azalmıştır. Zira 2010 yılında yüzde 33,7 düzeyinde olan gini endeksi, 2021 yılında yüzde 32,4’e indirilmiştir.[6] Bu, elbette daha iyi ve eşitlikçi bir ekonomi politikası uygulanamazdı anlamına gelmez; ancak Torylerin ekonomik eşitsizliği arttırdığı iddiası da bu verilere göre doğru değildir.
  • Dünya Bankası-ILO verilerine göre, Birleşik Krallık’ta işsizlik oranları da 2010-2023 döneminde azalmış ve 2010 yılındaki yüzde 7,8’den, 2023 yılında yüzde 4,4’e düşmüştür. Bu da, Muhafazakârların istihdam konusundaki başarısına da işaret etmektedir.[7]
  • Birleşik Krallık’ta 2010-2022 döneminde hükümetin makroekonomik veriler açısından başarısız olduğu bir konu ise enflasyondur. Nitekim 2010 yılında yüzde 2,5 düzeyinde olan enflasyon, 2022’de yüzde 7,9 olarak ölçülmüştür.[8]
  • Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporlarına göre, Birleşik Krallık, 2022 yılı itibariyle dünyada yaşam standartlarının en iyi düzeyde olduğu 15. ülkedir.[9] Birleşik Krallık’ın 2010 yılındaki raporda 26. sırada yer aldığı düşünülürse[10], Muhafazakâr iktidar, bu konuda da başarılı olmuştur.
  • Birleşik Krallık’ta demokratik sistem de Muhafazakâr Parti iktidarında geriye gitmemiştir. Nitekim 2010 yılında da Freedom House verilerine göre[11] o dönemde de gelişmiş bir demokrasi olan Birleşik Krallık, 2024 yılı itibariyle de 91/100 puanla[12] en kaliteli demokrasilerden bir tanesidir.
  • Global Firepower sitesine göre, 2010 yılında Muhafazakârlar iktidara geldiğinde dünyanın en güçlü 5. ordusuna sahip olan Birleşik Krallık, 2024 yılı itibariyle de 6. sıradadır. Bu anlamda, Birleşik Krallık’ın askeri gücünde de herhangi bir ciddi gerileme yaşanmamıştır.[13]
  • PISA olarak kısaltılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı verilerine göre, Birleşik Krallık’ta eğitim alanında ciddi bir gerilemeden söz edilemez. Nitekim 2009 yılında PISA testine göre 494 ortalamaya sahip olan Birleşik Krallık[14], 2022 yılı itibariyle de 489 puanla[15] yine üst sıralarda yer almaktadır. Ancak elbette, Birleşik Krallık gibi oturmuş bir demokraside bu rakamların pozitif yönlü olmasını beklemek yerinde bir istektir.
  • Times Higher Education 2010-2011 verilerine göre, bu dönemde ilk 100’de 14 üniversitesi olan Birleşik Krallık, 2024 yılında yalnızca 11 üniversitesini[16] ilk 100’e sokabilmiştir. Bu, kısmi bir düşüşe işaret etse de, diğer ülkelerin hızlı gelişmesi nedeniyle, aslında oldukça doğal bir durumdur. Üstelik Oxford ve Cambridge üniversitelerinin yükselen performansı, Birleşik Krallık’ta yükseköğretim sektörünün gelişimine işaret etmektedir.
  • Brand’ın ölçtüğü yumuşak güç/nüfuz başarısı anlamında ise, Birleşik Krallık, 2010-2024 döneminde yine pozitif yönde bir performans göstermiş, ancak Shell ve EY gibi bazı Britanya firmaları performans artışı sağlarken, Vodafone ve HSBC gibi bazı büyük firmaların değerlerinde gerilemeler kaydedilmiştir.[17]

Seçmen Neden Değişim İstiyor?

Verilerin ispatladığı üzere, Birleşik Krallık’ta 14 yıllık Muhafazakâr Parti iktidarı ülkeyi neredeyse hiçbir konuda geriye götürmemişse, hatta tam tersine bazı alanlarda ilerlemeler sağlamış olsa da, anketlerin seçim öncesinde ortaya koyduğu güçlü İşçi Partisi iktidarı eğilimi, bence çeşitli diğer faktörlere dayanmaktadır.

Bu noktada ilk ve en önemli faktör, kanımca Birleşik Krallık’ta seçmenlerin demokratik kültür ve olgunluk neticesinde çok uzun süreli iktidarlara karşı olmaları ve Lord Acton’ın meşhur “iktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlaka yozlaştırır” sözünden hareketle, bu seçimde artık Labour’ı iktidara taşımak istemesi düşüncesidir. İkinci Dünya Savaşı (1945-) sonrası döneme bakıldığında, Birleşik Krallık’ta en uzun süreli iktidarlar; 1979-1997 döneminde Margaret Thatcher ve John Major’la yaklaşık 18 yıl Torylerin iktidarda kaldığı süreç, 1997-2010 döneminde Tony Blair ve Gordon Brown’la Labour’ın siyasete damgasını vurduğu 13 yıllık süreç ve 1951-1964 döneminde 4 farklı Başbakan’ın (Churchill, Eden, Macmillan ve Douglas-Home) görev yaptığı 13 yıllık Muhafazakâr iktidardır. Bu anlamda, 14 yılı aşan Muhafazakâr iktidarın başarısına karşın, seçmende değişim ve alternatif partileri deneme isteği anlaşıldığı kadarıyla demokratik hassasiyetlerden kaynaklı olarak artış göstermektedir. Muhafazakâr Parti, Başbakanlarını sık değiştirerek bu konuda sürekli bir tazelenme/yenilenme politikasıyla oldukça başarılı olsa da, kabul etmek gerekir ki, Birleşik Krallık gibi medyanın hükümetleri çok sert ve özgürlük içerisinde eleştirebildiği bir ülkede, 14 yıllık iktidar, yıpratıcı ve uzun bir dönemdir.

İkinci olarak, Birleşik Krallık’ta dönemin Başbakanı David Cameron’ın biraz da aşırı sağ UKIP’in yükselişini önlemek ve sözünü tutmak için gündeme getirdiği Brexit referandumu beklenmedik bir şekilde Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılmasıyla sonuçlanınca, ülkede çeşitli siyasal sorunların risk düzeyi artmıştır. Öyle ki, Brexit referandumunda Kuzey İrlanda ve İskoçya gibi ayrılıkçı düşünce ve hareketlerin güçlü olduğu bölgelerde, AB’de kalınması görüşü açık farkla üstün gelmiştir. Kuzey İrlanda’da yüzde 55,8 olan bu düzey, İskoçya’da ise yüzde 62’ye ulaşmıştır.[18] İskoçya’dan yükselen bağımsızlık talepleri, 2014 yılında yapılan bağımsızlık referandumunun ardından hız da kesmemiş ve güncel anketlerde Birleşik Krallık’ı bölünmeye götürebilecek seviyeye ulaşmıştır. Bu anlamda, İşçi Partisi’nin iktidara dönmesi, hem devlet elitleri, hem de seçmen nezdinde, Labour’ın geleneksel olarak daha güçlü olduğu bu bölgelerde ülke bütünlüğünü sağlamak açısından olumlu bir etki olarak değerlendirilebilir. Bu da, birçok kişiyi Labour’a şans vermeye yönlendiriyor olabilir.

Üçüncü olarak, Brexit sonrası Birleşik Krallık’ın daha çok söylem düzeyinde kalan “Global Britain” (Küresel Britanya) vizyonu yerine dış politikada Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) çok bağımlı bir ülke görünümü sergilemeye başlaması, ortalama Britanyalı seçmende, ABD’ye daha şüpheci yaklaşabilecek bir sol iktidarın tercih edilmesini tetikliyor olabilir. Zira her ne kadar geçmişte Irak Savaşı döneminde ABD ile çok yakın askeri müttefikliğe yönelse de, İşçi Partisi, bu konularda daha bağımsızlıkçı ve anti-emperyalist geleneğe Torylere kıyasla daha yakındır.

Dördüncü olarak, devrimci Marksist köklerden gelen İşçi Partisi’nin devrimci geleneğini yansıtan 4. maddesini 1995 yılında Tony Blair döneminde değiştirmesi ve günümüzde de Keir Starmer gibi popüler ve halk ortalamasına uygun bir lider tarafından yönetilmesi nedeniyle, ortalama İngiliz ve genel olarak ortalama Britanyalı seçmende İşçi Partisi’ne yönelik herhangi bir yaygın korku/endişe mevcut değildir. Bu da, benim gözlemlerime göre, solun seçimde zafere koşuyor olmasında önemli bir etken olabilir.

Yeni Başbakan Adayı: Keir Starmer

Bu noktada, 2024 genel seçimlerinde Labour’ı iktidara taşıması beklenen Keir Starmer’ı tanıtmak faydalı olabilir.

2 Eylül 1962 Southwark-Londra doğumlu olan Sir Keir Rodney Starmer[19], Surrey’de Oxted adlı bir mahallede (civil parish) büyümüştür.[20] Starmer’ın babası bir işçi, annesi ise hemşiredir. Anne-babasının 4 çocuğundan biri olan Starmer, annesinin Erişkin Still hastalığı nedeniyle küçük yaşlarından itibaren sık sık annesinin tedavisi için hastanelere gitmek zorunda kalmış ve devletin ekonomik durumu iyi olmayan kişiler için sağlık hizmetlerini halka ücretsiz sunabilmesinin önemini bizzat yaşayarak öğrenmiştir. Zaten Starmer’ın ebeveynleri de çok iyi bir İşçi Partisi destekçisi olup, oğullarının ismini partinin kurucu liderlerinden Keir Hardie’den esinlenerek seçmişlerdir. İlk eğitimini Surrey’deki Reigate Grammar School’da alan Starmer, bu dönemde ileride şöhret kazanacak müzisyen Norman Cook, Muhafazakâr siyasetçi Andrew Cooper ve gazeteci Andrew Sullivan’la sınıf arkadaşı olmuştur. Emek dostu bir aileden gelen Starmer’ın siyasete ilgisi de henüz bu yıllarda başlamış ve genç Keir, Doğu Surrey’de İşçi Partisi’nin gençlik kollarına katılmıştır. Bu yıllarda müzikle de ilgilenen Starmer, flüt, piyano ve keman gibi farklı müzik enstrümanlarını çalmayı öğrenmiş ve birkaç defa sahneye dahi çıkmıştır.

Üniversite eğitimi için Leeds Üniversitesi’nin Hukuk bölümünü tercih eden genç Keir Starmer, 1985 yılında buradan LLB derecesiyle buradan mezun olmuş ve ailesinin ilk üniversite mezunu olmayı başarmıştır. Hukuk alanındaki lisansüstü eğitimine daha sonra Oxford Üniversitesi’ne bağlı St. Edmund Hall’da devam eden Starmer, 1986 yılında buradan Hukuk alanında BCL derecesini almaya hak kazanmıştır. Mezuniyeti sonrası Troçkist çizgideki bir sosyalist dergi olan Socialist Alternatives’de bir süre editör olarak çalışan Keir Starmer, 1987 yılında ise avukat olarak profesyonel meslek yaşamına atılmıştır. Bu dönemde solcu duyarlılığı nedeniyle genelde mağdur durumda olan insanların davalarını üstlenen Starmer, ilerleyen yıllarda da Doughty Street Chambers üyesi olarak insan hakları konusunda yaptığı çalışmalarla meslektaşları arasında sivrilmeyi başarmıştır. Shell ve McDonalds gibi büyük firmalara karşı verilen bazı hukuki mücadelelerde de yer alan Starmer, ayrıca bu yıllarda bazı Karayip ülkelerinde idam cezasının kaldırılması konusunda da aktif çaba göstermiştir. Starmer, 2003-2008 döneminde de Kuzey İrlanda Polis Kurulu’na insan hakları konusunda danışmanlık hizmeti vermiştir. Bu süreçte Ulusal Sağlık Hizmeti-NHS için çalışan karısı Victoria ile tanışan Starmer[21], 2007 yılında onunla evlenmiş ve çiftin ilerleyen yıllarda iki çocukları dünyaya gelmiştir. 2008 yılında o dönemde Başsavcı olan Patricia Scotland’ın önerisiyle Kraliyet Savcılık Servisi (Crown Prosecution Service) Başkanlığına getirilen Keir Starmer, görev yaptığı dönemde (2008-2013) yaşanan bazı tartışmalı polis olaylarında dengeli tavrıyla devlet karşıtı algılanmamaya özen göstermiş ve kolluk kuvvetleri mensuplarını suçları ispatlanmadığı sürece korumaya gayret etmiştir.

2014 yılında ilk kez İşçi Partisi’nden aktif siyasete atılan Starmer, 2015 genel seçimlerinde Greater London’a bağlı Holborn ve St Pancras seçim bölgesinden milletvekili seçilmeyi başarmıştır. Bu seçimlere Ed Miliband Genel Başkanlığında son derece iddialı giren, ancak sandıkta beklediğini bulamayan İşçi Partisi’nde seçim sonrasında başlayan liderlik yarışında da adı geçen Starmer, buna rağmen siyasi tecrübesizliğini öne sürerek liderlik yarışına dahil olmamıştır. Bu dönemde, Starmer, Genel Başkanlık seçiminde Jeremy Corbyn’in ardından ikinci olan Andy Burnham’ı desteklemiştir. Seçimin ardından yeni Genel Başkan Jeremy Corbyn tarafından Gölge İçişleri Bakanlığı görevine atanan Starmer, 2016 yılında ise Corbyn’i protesto ederek bu görevinden istifa etmiştir. Bu süreçte, Starmer, gölge Göç Bakanı (2015-2016) ve gölge Brexit Bakanı (2016-2020) olarak görev yapmış ve adeta liderliğe hazırlanmıştır. Bu süreçte Brexit yanlısı bir siyasi duruş göstermeyen ve Avrupa Birliği (AB) üyeliğini savunmaya devam eden Starmer, özellikle anlaşmasız Brexit’in risklerine dikkat çekmiş ve ilerleyen süreçte de eleştirilere rağmen “ikinci referandum” önerisini desteklemiştir. Starmer, ayrıca 2014 yılında ülkesinde adalet sistemine yaptığı hizmetlerden dolayı Şövalyelik (KCB) unvanına hak kazanmıştır. Starmer, 2017 yılında ise Privy Council’da yemin ederek “Sir” (The Right Honorable) unvanına hak kazanmıştır.

Jeremy Corbyn’in Genel Başkanlıktan ayrılacağını açıklamasının ardından lider adayı olarak ön plana çıkan ve en çok sayıda milletvekilinin desteğiyle lider adayı olan Sir Keir Starmer, genelde eski Başbakan Tony Blair çizgisini savunan İşçi Partililerin dahil olduğu “Blairites” (Blairciler) akımı ile parti içerisinde aşırı sol/sosyalist kanadı temsil eden Jeremy Corbyn çizgisinin (Corbynistas) arasında bir yerde konumlanan sosyal demokrat bir isimdir. Nitekim Starmer, Jeremy Corbyn’in aşırı sol politikalarına mesafeli dursa da, Ulusal Sağlık Hizmeti’ne (NHS) ayrılan bütçenin yükseltilmesi, üniversite harçlarının kaldırılması ve zenginlerden daha yüksek vergi alınması gibi konularda sosyal demokrat çizgiyi savunmaktadır. Starmer, kendisinin “Blairite” veya “Corbynista” olarak adlandırılmasına da karşı çıkmakta ve kendi liderliğini inşa etmeye çalışmaktadır. Starmer, dış politikada da uluslararası hukuka uygun askeri müdahaleleri savunmakta ve dahası, Birleşik Krallık’ın insan hakları ihlalleri yapan ülkelere yönelik silah satışlarını iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünmektedir. 4 Nisan 2020 itibariyle İşçi Partisi’nin yeni lideri seçilen Starmer, görev yaptığı kısa sürede partiyi iktidarı almaya çok yakın güçlü bir siyasal yapıya dönüştürerek, başarısını ispat etmiştir. Starmer’ın önemli siyasi konulardaki görüşleri, bir sonraki bölümde açıklanacaktır.

Gençlik yıllarından beri iyi bir futbolsever olan Keir Starmer -ki gençliğinde amatör Homerton Academicals kulübünde futbol da oynamıştır-, Arsenal FC takımının taraftarıdır. 2007’den beri Hukuk eğitimi almış ama NHS’de çalışan Victoria Starmer (Alexander) ile evli olan Starmer, eşinden iki çocuk sahibidir. Yahudi olan Victoria Starmer nedeniyle, Keir Starmer’ın çocukları da Yahudi inancına göre yetiştirilmiştir. Keir Starmer ise bir ateisttir, ancak dindar (inançlı) insanlara saygılı olduğunu belirtmektedir.[22] Uzun süredir Pesketaryen olan Starmer, bu nedenle et ürünleri yerine yalnızca balık tüketmektedir. Çocuklarını da 10 yaşına kadar vejetaryen olarak yetiştiren Starmer çifti, daha sonra ise bu konuda onları özgür bırakmışlardır.

Son olarak, Starmer’ın hukuk ve insan hakları alanında ortak editörlüğünü ve ortak yazarlığını yaptığı birçok kitabı da bulunmaktadır. Bunlar; Justice in Error (1993), The Three Pillars of Liberty: Political Rights and Freedoms in the United Kingdom (1996), Signing Up for Human Rights: The United Kingdom and International Standards (1998), Miscarriages of Justice: A Review of Justice in Error (1999), European Human Rights Law: the Human Rights Act 1998 and the European Convention on Human Rights (1999), Criminal Justice, Police Powers and Human Rights (2001), Blackstone’s Human Rights Digest (2001) ve A Report on the Policing of the Ardoyne Parades 12 July 2004 (2004) eserleridir. Starmer’ın kendisi hakkında da daha şimdiden birçok biyografi ve siyaset bilimi temalı eser kaleme alınmıştır ki[23], bu da kendisinin yaklaşan başarısına dair önemli bir işarettir. Ancak YouGov UK’in yaptığı anketlerde Starmer’ın liderliğine verilen destek Ocak 2024 sonu itibariyle yüzde 35 düzeyindedir ki[24], bu da Starmer’dan ziyade İşçi Partisi’nin başarısına işaret etmekte ve Muhafazakâr Parti’ye duyulan tepkinin anket sonuçlarında daha etkili olduğunu düşündürmektedir.

Keir Starmer’ın Önemli Siyasi Konulardaki Tavrı

İşçi Partisi lideri ve büyük olasılıkla Birleşik Krallık’ın müstakbel Başbakanı Keir Starmer’ın siyasi çizgisine dair bugüne kadar “sensible radical” (duyarlı radikal)[25], “soft-left” (yumuşak sol)[26] ve “reluctant politician” (gönülsüz siyasetçi)[27] gibi bazı ilginç ifadeler kullanılmıştır. Starmer’ın siyasi çizgisinin belirginleşmeye başlamasının ardından ise, uluslararası basında, “Starmerism” (Starmerizm) kavramı kullanılmaya başlanmıştır.[28] Starmer, anketler de kendisini ağır favori aday haline getirmeye başlayınca, İngiltere ve dünya basınında dikkat çekmeye başlamış ve hakkında yayınlanan analizler hızla artmıştır. Bu analizlerde, genelde, Starmer’ın bu işi yapmaya uygun olup olmadığı sorgulanmıştır.[29]

Öncelikle şurası bir gerçektir ki, Starmer, Jeremy Corbyn sonrasında genelde İşçi Partisi’ni sosyalist soldan daha merkez sol-sosyal demokrat çizgiye yaklaştıran ılımlı bir isim olarak lanse edilmektedir.[30] Bu manada, gençliğinde aşırı sol çizgiye yakın durmasına karşın -ki QC Gavin Millar, bu dönemde bile Starmer’ın kırmızı-yeşil çizgide olduğunu vurgulamaktadır[31]-, Starmer, merkeze yakın bir sol figürdür. Ancak bu durum, Starmer’ın daha iyi kamu hizmetleri sunabilmek için zenginlerden daha yüksek vergi alınmasını istemesine engel değildir.[32] Keza üniversite harçları konusunda da, Starmer, daha sosyalist mesajlar vermekte ve harçların düşürülmesini/kaldırılmasını savunmaktadır.[33] Bu nedenle, Starmer’ın iyi bir sosyal demokrat olduğu ve piyasa ekonomisi ve devlet müdahalesinin birlikte olacağı bir refah devleti düzenini savunduğu söylenebilir.

Yakın geçmişte Brexit tartışmaları sırasında daima Avrupa Birliği’nde kalınmasını savunan Starmer[34], ancak daha sonra bu süreci kabullenmiş ve günümüzde de AB’ye dönüşten ziyade AB ile iyi ilişkileri savunmaktadır. Nitekim çeşitli analizlere göre, Starmer ve İşçi Partisi, iktidara geldiklerinde Brexit sürecini tersyüz ederek yeniden AB’ye katılmayı planlamamaktadırlar.[35] Ancak Avrupa devletleri ile (özellikle Almanya) tarihsel husumetleri canlı tutmaya gayret eden Muhafazakâr elitlere kıyasla (tipik örneği Boris Johnson idi), kuşkusuz, Starmer, kültürel, siyasal ve ekonomik olarak AB ve Avrupa devletleriyle daha yakın ilişkiler tesis etme potansiyeline haizdir. Nitekim Starmer, seçim öncesinde AB ile daha iyi bir anlaşma yapılabileceğini ilan etmiş ve Birleşik Krallık-AB Ticaret ve İşbirliği Antlaşması’nın (The EU-UK Trade and Cooperation Agreement) gözden geçirileceğini belirtmiştir.[36]

Ülke içerisinde zaman zaman Jeremy Corbyn döneminde belirginleşen İşçi Partisi’nin Filistin yanlısı tavrı nedeniyle partisine yönelik abartılı anti-Semitizm suçlamalarıyla karşılaşan Keir Starmer, elbette yaşamı itibariyle bunlara bir cevap niteliğindedir. Zira hem eşi, hem de çocukları Yahudi olan Starmer, ne İsrail Devleti, ne de Yahudilere karşıt değildir. Yalnızca, İsrail’in Gazze örneğinde artık tüm dünyanın şahit olduğu abartılı güvenlikçi ve askeri yaklaşımlarına eleştirel yaklaşmaktadır. Bu manada, Starmer ve İşçi Partisi, kesinlikle İsrail karşıtı değil, evrensel standartlarda insan haklarını savunan demokrat bir çizgidedirler. Bu, Starmer’ın Gazze halkına yardım sağlanması, İsrailli rehinelerin serbest bırakılması, bölgede ateşkes ilan edilmesi, Hamas’ın 7 Ekim’deki gibi bir saldırıyı bir daha yapamayacağına dair İsrail’in ikna edilmesi ve iki devletli çözümün gerçekleştirilmesi gerektiğini belirten açıklamalarında da açıkça görülmektedir.[37] Ek olarak, Starmer, kısa süre önce anti-Semitik açıklamalar yapan Azhar Ali ve Graham Jones gibi iki adaya desteğini çekmiş ve bu şekilde bir suçlamaya maruz kalmamak adına her türlü önlemi alabileceğini de ortaya koymuştur.[38]

Britanya’da en yakıcı siyasi meselelerden olan İskoçya’nın bağımsızlığı konusunda ise, Starmer ve partisi, ikinci bir bağımsızlık referandumu ve İskoçya’nın bağımsızlığına açıkça karşıdırlar.[39] Starmer, bu sorunu merkezin yetkilerini kısıtlayarak ve yerele daha fazla güç devrederek barışçıl şekilde çözmek istemekte ve bunu yapabileceğini düşünmektedir.[40]

Seçim öncesinde İşçi Partisi’nin ilan ettiği 5 önceliği; (1) Ekonomik istikrarın sağlanması ve istihdam ve verimliliğinin artırılması, (2) Enerji güvenliğinin sağlanması, (3) Ulusal Sağlık Sistemi’nin (NHS) güçlendirilmesi, (4) Suçla mücadele ve (5) Eğitim sisteminde reform olarak belirleyen Starmer[41], bu bağlamda klasik bir sosyal demokrat lider çizgisini belirginleştirmiştir. Bu vaatler bağlamında, Starmer’ın enerji güvenliği konusunda yeşil enerjiye geçişi sağlamak için yıllık 28 milyar sterlin harcama yapmayı taahhüt etmesi oldukça önemli ve Başbakan adayının çevre ve temiz enerji konusundaki duyarlılığını göstermesi açısından manidardır.[42]

Keir Starmer’ın kurduğu gölge kabinede ise 30 Bakandan 15’inin kadın olması dikkat çekici ve olası bir İşçi Partisi/Starmer hükümetinde kadın Bakanların sayısının artacağına dair önemli bir veridir.[43] Ayrıca Ed Miliband, Yvette Cooper ve Liz Kendall gibi liderlik iddiası olan kişileri gölge kabinesine alması, Starmer’ın birleştirici liderliğine dair önemli bir işarettir. Birleşik Krallık’ın ilk kadın Müslüman milletvekillerinden olan Shabana Mahmood’un gölge kabinedeki varlığı ise, kabinenin ve olası yeni hükümetin kapsayıcılığına dair pozitif bir ön sinyal olarak vurgulanabilir. Nitekim unutulmamalıdır ki, İşçi Partisi’nden Londra Belediye Başkanı seçilmiş Sadık Han da Pakistan asıllı bir Müslümandır. 2 Mayıs 2024 tarihinde düzenlenecek Londra belediye başkanlık seçiminde, Han, Muhafazakâr aday Susan Hall ile yarışacaktır ki, yakın tarihli anketlere göre seçimi kazanması büyük olasılıklı bir ihtimaldir.[44]

Keir Starmer’ın web sitesinde yayınladığı Britanyalı seçmene 10 vaadi ise şöyledir:[45]

  1. Ekonomik adalet: Yüzde 5’lik en zengin kesimden daha yüksek vergi alınması.
  2. Sosyal adalet: NHS’yi güçlendirmek ve üniversite harçlarını kaldırmak.
  3. İklim adaleti: Yeşil Mutabakatı hayata geçirmek.
  4. Barış ve insan haklarını desteklemek: Sebepsiz savaşlara karşı çıkmak ve Birleşik Krallık’ın silah satışlarını insan hakları doğrultusunda düzenlemek.
  5. Ortak mülkiyet: Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine karşı durmak.
  6. Göçmenlerin haklarını savunmak: AB vatandaşlarına seçmen hakkı sağlamak ve göçmenlere yönelik insancıl politikalar uygulamak.
  7. İşçi sendikaları ve işçi haklarını güçlendirmek: Güvencesiz düşük ücretli istihdama karşı çıkmak ve işçi haklarını geliştirmek.
  8. Gücü dağıtmak: Lordlar Kamarası’nı dağıtmak ve yerine seçilmiş yöneticilerden oluşan bir bölgesel kalkınma odası kurarak, bölgesel kalkınma bankaları ile birlikte merkezden ziyade yerel kalkınma ve gelişimi güçlendirmek.
  9. Eşitlik: Eşit ücret yasasını (Equal Pay Act) uygulamak ve ayrımcı politikalara karşı çıkmak.
  10. Muhafazakâr Parti’ye muhalefet etmek: Muhafazakâr Parti ve anti-Semitizm’le mücadele etmek.

Bu vaatlerden özellikle Lordlar Kamarası’nı dağıtmak ve yerine yeni bir bölgesel kalkınma odası kurmak fikri oldukça özgün ama aynı zamanda tartışmalı bir yaklaşımdır. Bu fikri Starmer ve partisinin ne derece uygulayabileceğini elbette zaman gösterecektir. Zira Britanya siyasal sistemi asırlar içerisinde oldukça oturmuş ve yerleşmiştir. Benzer şekilde kamu hizmetlerinin tamamının özelleştirilmesine karşı olunması da pratikte uygulanması kolay bir yaklaşım değildir. Ancak diğer tüm öneriler, İşçi Partisi’nin Tony Blair döneminde oluşan “New Labour” veya “Üçüncü Yol” (Third Way) çizgisiyle uyumludur.

Birleşik Krallık’ın özel ilişkilerinin olduğu Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilişkiler konusunda ise, Starmer, genelde pozitif mesajlar vermektedir. Starmer, bir keresinde “Amerikan yanlısı ama Trump karşıtı” olduğunu da söylemiştir.[46] Buna karşın, Demokratlara ve mevcut Başkan Joe Biden’a daha yakın olduğu düşünülen İşçi Partisi lideri, yeniden ABD Başkanı seçilirse Donald Trump’la da ilişkileri bozmamaya çalışacağını açıklamak zorunda kalmıştır.[47]

Ukrayna-Rusya çatışması konusunda da Muhafazakâr Parti ile uzlaşan Starmer, Ukrayna’ya verilen askeri ve ekonomik desteğin sürdürülmesini savunmakta, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’ye tam destek vermekte ve Rus lider Vladimir Putin’e muhalefet etmektedir.[48] Hatta Starmer, Putin’in Ukrayna’da sergilediği “barbarca eylemleri” nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin aldığı karara da desteğini açıklamıştır.[49] Lakin elbette bir realpolitik denge işi olan dış politika alanında, Starmer, bu konuda ABD ve diğer Batılı müttefiklerinin tavrı değişirse farklı pozisyon alabilecektir.

Keir Starmer’ın henüz Türkiye konusunda ise kayda değer bir açıklaması olmamıştır. Bu konu, muhtemelen Başbakan seçilmesi durumunda parti elitlerince değerlendirilecek ve Londra’nın yeni Türkiye politikası belirlenecektir.

Sonuç

Sonuç olarak, 2010’dan beri iktidarda olan Muhafazakâr Parti’nin tüm başarılı icraatları ve gayretlerine rağmen, 2024 Birleşik Krallık genel seçimlerinde İşçi Partisi’nin seçimi açık farkla kazanması ve Keir Starmer’ın yeni Başbakan olması beklenmektedir. Bu, Birleşik Krallık’ın engin demokrasi deneyimi, seçmenin değişim talepleri ve Brexit sonrasında derinleşen İskoçya ve Kuzey İrlanda krizlerinin tetiklediği korkularla alakalıdır. Zira ekonomik durum, adada aslında hiç de kötü değildir ve bu konuda Toryler, makroekonomik verilere göre oldukça başarılı olmuşlardır.

Bu bağlamda, yeni Başbakan olması beklenen Keir Starmer, Batılı bir sosyal demokrat olarak uluslararası hukuk ve sistemle uyumlu hareket etmeye gayret eden bir reformist olarak tanımlanabilir. Ancak siyaset, hem ilke ve değerler, hem de güç dengesinde gelişen karmaşık bir denklem olduğu için, Başbakan olması durumunda Starmer’ın kararları gelişen konjonktüre göre değişebilir. Bu da gayet doğaldır; zira sorumluluk makamında olan her siyasetçi, ülkesi için en iyi kararı almak ve hem mevcut halk, hem de gelecek nesiller için en doğru tercihleri yapmaya çalışmaktadır. Burada kritik unsur ise, dünyanın gidişatını doğru algılayabilmek ve halka doğruları söylemektir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

DİPNOTLAR

[1] David Cameron (2010-2016), Theresa May (2016-2019), Boris Johnson (2019-2022), Elizabeth Truss (2022-2022), Rishi Sunak (2022-). Bakınız; https://www.gov.uk/government/history/past-prime-ministers.

[2] Detaylar için bakınız; Ozan Örmeci (2020), Birleşik Krallık (İngiltere) Siyaseti, İstanbul: Urzeni Yayıncılık.

[3] Güncel bazı anketler için bakınız;

[4] 2010: 2,2, 2011: 1,1, 2012: 1,5, 2013: 1,8, 2014: 3,2, 2015: 2,2, 2016: 1,9, 2017: 2,7, 2018: 1,4, 2019: 1,6, 2020: -10,4, 2021: 8,7, 2022: 4,3. Bakınız; https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.MKTP.KD.ZG?locations=GB.

[5] Bakınız; https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.PCAP.CD?locations=GB.

[6] Bakınız; https://data.worldbank.org/indicator/SI.POV.GINI?locations=GB-XN.

[7] Bakınız; https://data.worldbank.org/indicator/SL.UEM.TOTL.ZS?locations=GB.

[8] Bakınız; https://data.worldbank.org/indicator/FP.CPI.TOTL.ZG?locations=GB.

[9] Bakınız; https://hdr.undp.org/data-center/country-insights#/ranks.

[10] UNDP (2010), Human Development Report 2010, New York: Palgrave Macmillan, s. 143.

[11] Bakınız; https://freedomhouse.org/sites/default/files/2020-03/FIW_2010_Complete_Book_Scan.pdf.

[12] Bakınız; https://freedomhouse.org/country/united-kingdom/freedom-world/2024.

[13] Bakınız; https://www.globalfirepower.com/global-ranks-previous.php.

[14] Bakınız; https://www.oecd.org/pisa/pisaproducts/46619703.pdf, s. 8.

[15] Bakınız, https://www.oecd.org/pisa/OECD_2022_PISA_Results_Comparing%20countries%E2%80%99%20and%20economies%E2%80%99%20performance%20in%20mathematics.pdf, s. 1.

[16] Oxford (1), Cambridge (5), Imperial College London (8), UCL (22), University of Edinburgh (30), King’s College London (38), LSE (46), University of Manchester (51), University of Bristol (81), University of Glasgow (87), University of Southampton (97). Hatta 101. sıradaki University of Bristol, 105. sıradaki University of Sheffield ve 106. sıradaki University of Warwick’le birlikte bu sayı 14 de kabul edilebilir. Bakınız; https://www.timeshighereducation.com/world-university-rankings/2024/world-ranking#!/length/25/locations/GBR/sort_by/name/sort_order/desc/cols/stats.

[17] Bakınız; https://brandirectory.com/rankings/uk/overview.

[18] Bakınız; https://www.bbc.co.uk/news/politics/eu_referendum/results.

[19] Keir Starmer’ın sosyal medya hesapları için;

[20] Labour, “Keir Starmer”, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://labour.org.uk/people/keir-starmer/.

[21] Sky News (2023), “Who is Keir Starmer’s wife, Lady Victoria Starmer?”, 10.10.2023, Erişim Tarihi: 15.02.2024, Erişim Adresi: https://news.sky.com/story/who-is-keir-starmers-wife-lady-victoria-starmer-12981688.

[22] Rhiannon Williams (2021), “Keir Starmer: I may not believe in God, but I do believe in faith”, inews, 11.04.2021, Erişim Tarihi: 15.02.2024, Erişim Adresi: https://inews.co.uk/news/politics/keir-starmer-i-may-not-believe-in-god-but-i-do-believe-in-faith-951607.

[23] Nigel Cawthorne (2021), Keir Starmer: The Reluctant Politician – https://www.amazon.com/Keir-Starmer-Reluctant-Politician-Superbly-ebook/dp/B095JJ5YJN/; Oliver Eagleton (2022), The Starmer Project: A Journey to the Right – https://www.amazon.com/Starmer-Project-Journey-Right-ebook/dp/B09JK7NSZL/; Olivier Scoffield (2023), Keir Starmer: A Journey Through Law and Leadership – https://www.amazon.com/Keir-Starmer-Journey-Through-Leadership/dp/B0CQVPQNTX/; Tom Baldwin (2024) – Keir Starmer: The Biography – https://www.amazon.com/Keir-Starmer-Biography-Tom-Baldwin-ebook/dp/B0CJBQLYM4/; ScholarlyInk Press (2024), KEIR STARMER: Biography Of The Most Inspiring Political Leader, Early Life, Family, Legacy, And Achievement – https://www.amazon.com/KEIR-STARMER-Biography-Inspiring-Achievement/dp/B0CRR9G7SN/; John A. Smith (2024), KEIR STARMER: REBUILDING THE LABOR LEGACY – https://www.amazon.com/KEIR-STARMER-REBUILDING-LABOR-LEGACY-ebook/dp/B0CRQJVRW3/; Roy C. Perez (2024), Sir Keir Rodney Starmer: From Working-Class Roots to the Barrister’s Chambers: A young Keir Starmer rises above humble beginnings to excel in law, carving a path towards justice – https://www.amazon.com/Sir-Keir-Rodney-Starmer-Working-Class-ebook/dp/B0CTJBW62P.

[24] YouGov UK (2024), “How well is Keir Starmer doing as Labour leader?”, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://yougov.co.uk/topics/politics/trackers/keir-starmer-approval-rating.

[25] Patrick Maguire (2020), “Keir Starmer: The sensible radical”, The New Statesman, 31.03.2020, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.newstatesman.com/long-reads/2020/03/keir-starmer-sensible-radical.

[26] Zoe Williams (2020), “Keir Starmer’s soft-left approach is the unifying force that Labour needs”, The Guardian, 21.01.2020, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/commentisfree/2020/jan/21/keir-starmer-soft-left-approach-unifying-labour; Paul Thompson & Frederick Harry Pitts (2020), “A Strategic Left? Starmerism, Pluralism and the Soft Left”, The Political Quarterly, Cilt 92, Sayı: 1, ss. 32-39.

[27] Nigel Cawthorne (2021), Keir Starmer: The Reluctant Politician, Gibson Square.

[28] The Economist (2023), “Sir Keir Starmer on ‘Starmerism’”, 26.04.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.economist.com/britain/2023/04/26/sir-keir-starmer-on-starmerism.

[29] The Economist (2023), “Is Keir Starmer ready for office?”, 27.04.2023, Erişim Tarihi: 15.02.2024, Erişim Adresi: https://www.economist.com/leaders/2023/04/27/is-keir-starmer-ready-for-office.

[30] The Economist (2022), “Sir Keir Starmer’s transformation of the Labour Party”, 21.04.2022, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.economist.com/britain/2022/04/21/sir-keir-starmers-transformation-of-the-labour-party.

[31] Patrick Maguire (2020), “Keir Starmer: The sensible radical”, The New Statesman, 31.03.2020, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.newstatesman.com/long-reads/2020/03/keir-starmer-sensible-radical.

[32] Toby Helm (2020), “Labour leadership: Keir Starmer slams free market as divisions grow on left”, The Guardian, 12.01.2020, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/politics/2020/jan/11/keir-starmer-tacks-to-left-momentum-makes-its-pick-labour-leader.

[33] Heather Stewart (2020), “Keir Starmer calls for end to ‘scandal’ of spiralling student debt”, The Guardian, 11.02.2020, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/politics/2020/feb/11/keir-starmer-calls-for-end-to-scandal-of-spiralling-student-debt.

[34] Patrick Maguire (2020), “Keir Starmer: The sensible radical”, The New Statesman, 31.03.2020, Erişim Tarihi: 15.02.2024, Erişim Adresi: https://www.newstatesman.com/long-reads/2020/03/keir-starmer-sensible-radical.

[35] Dilek Yiğit (2023), “Muhafazakâr Parti ve İşçi Partisi İç Politikada Anlaşamayabilir ama Dış Politikada Pozisyonları Aynıdır”, Uluslararası Politika Akademisi, 08.11.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://politikaakademisi.org/2023/11/08/muhafazakar-parti-ve-isci-partisi-ic-politikada-anlasamayabilir-ama-dis-politikada-pozisyonlari-aynidir/.

[36] Dilek Yiğit (2023), “Britanya İşçi Partisi Lideri Keir Starmer’dan Brexit Çıkışı: AB’ye Geri Dönüş Mümkün Mü?”, Uluslararası Politika Akademisi, 26.09.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://politikaakademisi.org/2023/09/26/britanya-isci-partisi-lideri-keir-starmerdan-brexit-cikisi-abye-geri-donus-mumkun-mu/.

[37] Labour (2023), “Keir Starmer statement”, 01.12.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://labour.org.uk/updates/press-releases/keir-starmer-statement-israel-gaza/#:~:text=The%20people%20of%20Gaza%20need,home%20and%20rebuild%20their%20lives.

[38] Becky Morton & Sam Francis (2024), “Labour withdraws support for Rochdale candidate Azhar Ali over Israel comments”, BBC News, 14.02.2024, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-politics-68280098; Hannah Miller (2024), “Analysis: Tough week tests Keir Starmer’s leadership”, BBC News, 14.02.2024, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-politics-68295796.

[39] Andrew Learmonth (2023), “Keir Starmer:’ Labour believes very strongly in the union’”, The Herald, 06.10.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.heraldscotland.com/news/23839096.keir-starmer–labour-believes-strongly-union/.

[40] Severin Carrell (2023), “Keir Starmer tells SNP voters: Labour will shift power from London”, The Guardian, 19.02.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/politics/2023/feb/19/keir-starmer-asks-snp-voters-to-put-faith-in-labour-after-sturgeon-resignation.

[41] Dilek Yiğit (2023), “Muhafazakâr Parti ve İşçi Partisi İç Politikada Anlaşamayabilir ama Dış Politikada Pozisyonları Aynıdır”, Uluslararası Politika Akademisi, 08.11.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://politikaakademisi.org/2023/11/08/muhafazakar-parti-ve-isci-partisi-ic-politikada-anlasamayabilir-ama-dis-politikada-pozisyonlari-aynidir/.

[42] Janan Ganesh (2024), “What Joe Biden can learn from Keir Starmer”, Financial Times, 13.02.2024, Erişim Tarihi: 27.02.2024, Erişim Adresi: https://www.ft.com/content/988dda33-ef9f-45cd-b9a9-75ce748d3455.

[43] Labour, “Shadow cabinet”, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://labour.org.uk/about-us/the-shadow-cabinet/. Bakanlık bekleyen gölge kabinedeki kadın siyasetçiler şunlardır; Angela Rayner, Rachel Reeves, Bridget Phillipson, Yvette Cooper, Shabana Mahmood, Liz Kendall, Louise Haigh, Thangham Debbonaire, Anneliese Dodds, Jo Stevens, Emily Thornberry, Lisa Nandy, Ellie Reeves, Lucy Powell ve Baroness Angela Smith.

[44] The Standard (2023), “Sadiq Khan leads Susan Hall by 50% to 25% among Londoners in race for City Hall”, 06.11.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.standard.co.uk/news/politics/sadiq-khan-susan-hall-mayoral-election-race-labour-conservative-greens-liberal-poll-b1118297.html; Alastair Boland (2023), “London Mayoral Poll: Mid-November 2023”, FindOutNow, 18.11.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://findoutnow.co.uk/blog/london-mayoral-poll-mid-november-2023/.

[45] Keir Starmer, “My pledges to you”, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://keirstarmer.com/plans/10-pledges/.

[46] Andrew Woodcock (2021), “Labour: Keir Starmer to declare himself ‘pro-American but anti-Trump’”, Independent, 15.01.2021, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.independent.co.uk/news/uk/politics/keir-starmer-joe-biden-donald-trump-labour-b1788092.html.

[47] Politico (2023), “Labour’s Keir Starmer: I’ll make it work if Donald Trump wins”, 28.09.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.politico.eu/article/uk-labour-keir-starmer-make-it-work-if-us-donald-trump-wins/.

[48] BBC News (2023), “Keir Starmer meets Ukraine’s President Zelensky in Kyiv”, 16.02.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-politics-64668096.

[49] Gavin Cordon (2023), “Britain welcomes issuing of arrest warrant for Vladimir Putin”, The Standard, 17.03.2023, Erişim Tarihi: 27.05.2024, Erişim Adresi: https://www.standard.co.uk/news/politics/vladimir-putin-britain-james-cleverly-russian-keir-starmer-b1068245.html.