Sayfalar

26 Aralık 2022 Pazartesi

Freedom House 2022 Raporu: Türk Devletleri En Alt Kümede

1941 yılında kurulmuş Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan Freedom House[1], dünyada demokrasi ve insan haklarının yayılması ve korunması için çaba göstermektedir. Büyük ölçüde ABD hükümetince finanse edilen Freedom House, son yıllarda yayınladığı demokrasi endeksiyle de dikkat çekmekte ve ülkeleri demokratikleşme yolunda adımlar atmaları konusunda cesaretlendirmektedir. Freedom House, 2022 yılı raporunu Şubat ayında yayınlamış ve rapora “The Global Expansion of Authoritarian Rule” (Otoriter Yönetimlerin Küresel Genişlemesi) adını vermiştir.[2] Bu yazıda, bu rapordan bazı önemli bölümler özetlenecektir.

Rapora göre, dünya genelinde demokrasi ve insan hakları tehdit altındadır. Bunun temel sebebi ise, liberal demokrasilere yönelik düşmanlık ve otoriter rejimlerin yönetme kapasitelerini geliştirmeleridir. Bu anlamda, tam 16 yıldır üst üste olmak üzere küresel çapta demokrasi çıtası düşmektedir. Bu bağlamda, 60 ülkede demokratik gerileme yaşanırken, yalnızca 25 ülkede ilerlemeler sağlanabilmiştir. Dünya genelinde nüfusun yüzde 38’i özgür olmayan ülkelerde yaşamaktadır ki, bu, 1997’den beri en yüksek orandır. Keza dünya nüfusunun yalnızca yüzde 20’sinin özgür ülkelerde yaşadığını da bu noktada hatırlatmak gerekir. Rapor, bu bağlamda özellikle Rusya ve Çin’i otoriter rejimlerin dayanak noktası olarak öne çıkarmaktadır. Ancak bakıldığında, ABD ile daha entegre olan gelişmiş demokrasilerde de son yıllarda demokratik gerilemeler yaşandığı görülmektedir. Bu ülkelerde, medya (basın) organlarına yönelik kısıtlama ve engeller, hukuk devleti düzenine uygun olmayan hareketler, seçimlere yönelik müdahaleler ve azınlıklara ve göçmenlere yönelik düşmanlık gibi eğilimler temelinde demokrasi dışı otoriter ve totaliter akımlar güç kazanmaktadır. Ancak otoriterleşme karşıtı ve demokratikleşme yanlısı güçlü halk hareketleri de bazı bölgeler ve ülkelerde gelişebilmektedir. Örneğin, Küba, Tunus, Beyaz Rusya (Belarus), Sudan, Hong Kong ve Myanmar gibi bölge/ülkelerde son yıllarda, halk, demokrasi talebiyle sokaklara dökülmekte ve geniş katılımlı gösteriler düzenlenmektedir. Bu ülkelere son haftalar itibariyle İran da eklenebilir.

Freedom House 2022 haritası (yeşil: özgür ülke, sarı: kısmen özgür ülke, mor: özgür olmayan ülke)

Yukarıdaki haritaya göre, dünyada halen 83 devlet “özgür ülke” statüsündedir. Bu, gerilemeye rağmen demokrasinin durumunun iyi olduğunu göstermektedir. Buna karşın, 56 devlet “kısmen özgür” kategorisindedir. Keza 56 devlet de “özgür olmayan ülke” kapsamında değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, tam 112 devletin demokrasi dışı rejimlerle yönetildiğini belirtmek gerekir.

Maalesef Türkiye de artık özgür olmayan ülkeler kategorisinde değerlendirilmektedir.[3] Freedom House, Türkiye ile ilgili olarak Boğaziçi Üniversitesi’ndeki tartışmalı rektör atamaları, HDP’ye yönelik kapatma davası, hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alması ve iş insanı ve sivil toplum lideri Osman Kavala’nın senelerdir devam eden tutukluluğu gibi konuları öne çıkarmıştır. Türkiye’nin demokrasi puanı ise 100 üzerinden 32’dir.

Diğer Türk devletlerine bakıldığında; Azerbaycan’ın 100 üzerinden 9 puanla son sıralarda yer aldığı, Kazakistan’ın 23 puanla son dönemde bir çıkış yakaladığı, keza Kırgızistan’ın da 27 puanla neredeyse Türkiye’ye yaklaşmayı başardığı, Türkmenistan’ın 2 puanla en son sıralarda yer aldığı ve Özbekistan’ın 11 puanla Azerbaycan ve Türkmenistan’a kıyasla daha iyi durumda olduğu görülmektedir. İlginç olan ise, dünyada Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) 77 puanla özgür ülke kategorisine girebilen tek Türk devleti olmayı başarmasıdır.[4] Bu da, Türk devletlerinin küçücük ve tanınmayan KKTC kadar bile gelişmeyi başaramadıklarını göstermesi açısından hazin bir tablodur. Burada eleştirilmesi gereken ise yönetimler kadar demokrasi bilinci olmayan Türk halklarıdır. Keza bu durumdan utanmayan ve kendi halklarını demokrasiye layık görmeyen basın-yayın organları ve entelektüelleri de bu kapsamda sorumlu ilan etmek gerekir.

Cumhuriyet’in 100. yılında demokratik bir Türkiye’de yaşamak dileğiyle…

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] Web sitesi için; https://freedomhouse.org/.

[2] Rapora ulaşmak için, bakınız; https://freedomhouse.org/sites/default/files/2022-02/FIW_2022_PDF_Booklet_Digital_Final_Web.pdf.

[3] Bakınız; https://freedomhouse.org/country/turkey/freedom-world/2022.v

[4] Bakınız; https://freedomhouse.org/country/northern-cyprus/freedom-world/2022.


2022-2023 Tunus Parlamento Seçimleri

 

Giriş

Arap Baharı sürecinde isyanların başladığı ülke olarak dikkat çeken ve demokratikleşme yolunda attığı adımlarla bir anda dünyada önemli ve sempatik bir ülke haline gelmeyi başaran Tunus, ne yazık ki son yıllarda İslam ve Arap toplumlarında demokrasinin uygulanabileceği konusunda o dönemde yükselen umutları ve büyük beklentileri karşılayamamışa benziyor. Öyle ki, 2019 yılında bağımsız aday olarak girdiği Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in 2021 yılında ekonomik sorunları ve yönetim krizini gerekçe göstererek meclisi feshetmesinin ardından, ülkede önce yarı-Başkanlık, daha sonra da otoriter tipte bir Başkanlık sistemine geçiş yapıldı ve demokratikleşme konusunda beklenen ilerleme sağlanamadı.[1] Bu yazıda, son dönemde Tunus’un siyasi tarihindeki önemli gelişmeleri kısaca özetleyecek ve 2022-2023 Tunus parlamento seçimlerini değerlendireceğim.

Tunus: Kısa Bir Tarihçe

Osmanlı ve Fransa yönetiminde kaldıktan sonra 1930’larda Habib Burgiba (1903-2000) önderliğinde bağımsızlık mücadelesine başlayan Tunus, Burgiba ve Yeni Düstur Partisi’nin çabalarıyla, 1956 yılında Fransa’dan bağımsızlığını kazanmayı başarmıştır. Bağımsızlığın ardından ülkede Cumhuriyet rejimini ilan eden Burgiba, ülkenin kurucu Cumhurbaşkanı olmuş ve Mustafa Kemal Atatürk benzeri laikleştirme reformlarıyla 1957-1987 döneminde ülkesini yönetmiştir.[2] Bu süreçte ülkede İslam’ın resmi din olarak korunması sağlanırken, çok eşlilik ve Şeriat uygulamaları yasaklanmış, kadınlara boşanma hakkı tanınmış, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiş[3] ve kültürel olarak da Fransa ve genel olarak Avrupa ile yakın bağlar sürdürülmüştür. Bu dönemde kadın hakları konusunda Arap dünyasında lider bir ülke haline gelen Tunus, ayrıca dış politikada da o dönemde Cemal Abdülnasır sayesinde popüler olan pan-Arabizm (Arap milliyetçiliği) yerine Tunus milliyetçiliğini benimseyerek farklı bir yol çizmiştir.[4] Ancak ilk günden başlayarak Tunus’un en temel meselesi ekonomik sorunlar olmuştur.

Habib Burgiba

1987 yılında aslında ömür boyu Cumhurbaşkanı seçilen Burgiba’nın sağlık sorunları nedeniyle görevden alınmasıyla, yerine General Zeynel Abidin Bin Ali (1936-2019) geçmiştir. 1987-2011 döneminde Tunus Cumhurbaşkanı olan Bin Ali ise, uzun yıllar istikrarlı ve otoriter bir yönetim kurmasına karşın ülkedeki ekonomik sorunlara ve yolsuzluğa çare olamamış ve 2010 yılı sonunda Muhammed Buazizi’nin kendisini yakmasıyla başlayan Arap Baharı sürecinde halk tepkisi nedeniyle ülkeden kaçmak zorunda kalmıştır.

Zeynel Abidin Bin Ali

Bin Ali’nin ardından geçici olarak Muhammed Gannuşi ve Fuad Mebazaa’nın Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı Tunus’ta, 2011-2014 döneminde görev yapan Munsif Marzuki ise üçüncü Cumhurbaşkanı olmuştur. Marzuki’nin ardından ise, 2014-2019 döneminde El-Beci Kaid es-Sibsi Tunus’un dördüncü ve ilk demokratik yoldan seçilen Cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştır. Arap Baharı coşkusunun sürdüğü ve Tunus’un dünyada “model ülke” kabul edildiği bu dönemin bir diğer önemli gelişmesi ise, dört sivil toplum örgütünün (Tunus Genel İşçi Sendikası-UGTT, Tunus Endüstri ve Ticaret Konfederasyonu-UTICA, Tunus İnsan Hakları Ligi-LTDH ve Tunus Hukukçular Derneği) oluşturduğu Ulusal Diyalog Dörtlüsü’nün 2015 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazanması olmuştur.[5] Es-Sibsi’nin 2019 yılındaki vefatı ardından kısa süre geçici Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Muhammed Ennasur’un ardından ise, Kays Said, 2019 yılında ülkenin beşinci Cumhurbaşkanı olarak göreve başlamıştır.

Kays Said

Büyük umutlarla başa geçen ve seçimi açık farkla (yüzde 72,71 halk desteğiyle) Kays Said, buna karşın ekonomik sorunlara çözüm bulunamadığı gerekçesiyle, aslında parlamenter sistem olan ülkesini 2021 yılında “sivil darbe” olarak nitelendirilen bir süreçle yarı-Başkanlık sistemine geçirmiş ve meclisi feshederek, ülkeyi kararnamelerle yönetmeye başlamıştır.[6] Bu sürecin belki de tek olumlu tarafı ise, Tunuslu kadın akademisyen Necla Buden’in (Necla Buden Ramazan/Najla Bouden Romdhane) Tunus’un ve Arap dünyasının ilk kadın Başbakanı olarak atanması olmuştur.[7] Said, 2022 yılı Haziran ayında da ülkesini Başkanlık sistemine geçirmek için bir referandum düzenlemiş ve yalnızca yüzde 30,5 katılımın olduğu referandumundan yüzde 94,6 oyla aradığı desteği sağlamayı başarmıştır.[8] Bu anayasa değişikliği sonucunda ülkede Başkanlık sistemine dayalı yeni bir sistem oluşturulurken, “Tunus’un resmi dini İslam’dır” maddesi anayasadan çıkarılarak, yerine laikliğe daha yakın olarak algılanabilecek “Tunus İslam ulusunun bir parçasıdır” ifadesi eklenmiştir.[9]

2022-2023 Parlamento Seçimleri

Tunus’ta üçüncü dönem parlamento üyelerini belirlemek için 17 Aralık 2022 tarihinde sandık başına gidilmiş; ancak birçok parti ve hareketin seçimi boykot etmesi neticesinde seçimlere katılım yüzde 11,2 düzeyinde kalmıştır.[10] Bu, dünyada İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en düşük ikinci -1983 Jamaika seçimlerinin ardından- seçim veya referanduma katılım düzeyi olarak tarihe geçmiştir.[11] Cumhurbaşkanı Kays Said ise, seçime katılım oranını ilk turla değerlendirmemek gerektiğini açıklayarak, durumu normalleştirmeye çalışmıştır.[12] Bu nedenle, seçimlerin ikinci turu 20 Ocak 2023 tarihinde yapılacaktır.

Peki, neden Tunus’ta seçime katılım beklenen düzeyde olmamıştır? Bu konuda, Brookings uzmanı Sharan Grewal’in öne çıkardığı birkaç önemli gerekçe vardır. Öncelikle, Tunus’ta son dönemde seçime katılım zaten çok yüksek düzeyde değildir. Örneğin, demokrasinin üst düzeyde olduğu 2019 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de katılım yüzde 55 düzeyinde kalmıştır.[13] İkinci önemli sebep, referandum sürecinde olduğu gibi, Tunus’ta birçok siyasi partinin bu süreci boykot etme kararı almasıdır. Üçüncü olarak, Kays Said’in kendisinin seçime aday olarak girmemesi, onun destekçilerinin seçime katılımını azaltmış, bu nedenle katılım oranını çok düşük düzeyde bırakmıştır.

Uluslararası Kamuoyundan Tepkiler

Tunus seçimlerine bu ülkeyle yakın ilişkileri olan ülkelerden de farklı tepkiler gelmiştir. İlginç bir şekilde, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetimi, düşük katılım düzeyine rağmen seçimi “ülkenin demokratik gidişatının sağlanması yolunda önemli bir ilk adım” olarak yorumlamış ve Said’e destek vermiştir.[14] Fransız Dışişleri Bakanlığı ise, seçim sonuçlarını açıklamakla yetinmiş ve herhangi bir yorumda bulunmamıştır.[15] Ancak önceki açıklamalara bakıldığında, 2021 yılında Kays Said’e açık destek veren[16] Emmanuel Macron yönetiminin daha sonraları dönemin Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın açıklamalarıyla[17] ülkedeki gidişattan memnun olmadığının belirttiğini görmekteyiz. Said’in bir anayasa hukuku Profesörü olması da, onun diktatörlüğe yönelmeyeceğine dair önemli bir güvence kaynağı olarak görülüyor.

Sonuç

Son yıllarda eğitimli nüfusunu göç yoluyla kaybetmeye başlayan Tunus, uluslararası desteğe en çok ihtiyacı olan ülkelerden biri olarak dikkat çekmektedir. Tunus, Arap dünyasında demokrasiyi savunduğu için bölgede demokrasi istemeyen zengin monarşilerden yeterince destek alamayan bir ülkedir. Bu bağlamda, demokrasiyi savunduğunu söyleyen ABD ve Avrupa Birliği (AB) gibi yapıların Tunus’a destek vermesi, kuşkusuz bu ülkelerin de lehine bir gelişme olacaktır. Zira Freedom House verilerine göre, “özgür olmayan ülke” kategorisindeki Türkiye’nin aksine[18], “kısmen özgür ülke” kabul edilen[19] Tunus’un durumu halen oldukça iyi düzeydedir ve bu ülkede demokratik bir rejimin kurumsallaşması dış yardımların sağlanması durumunda kesinlikle imkânsız değildir. James Ker-Lindsay’e göre de[20], Arap dünyasının bu en demokratik ülkesinin Batılı ülkelerce desteklenmesi gerekmektedir. Tunus örneği bize şunu da anlatmaktadır; demokrasi için tek önemli kriter anayasa ve siyasi sistemin demokratikleşmesi değil, aynı zamanda iyi işleyen bir piyasa ekonomisinin kurulmasıdır. 

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] Bu konuda bir analiz için, bakınız; Ozan Örmeci (2021), “Tunus’un ve Arap Dünyasının İlk Kadın Başbakanı Necla Buden”, Uluslararası Politika Akademisi, 12.10.2021, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2021/10/12/tunusun-ve-arap-dunyasinin-ilk-kadin-basbakani-necla-buden/.

[2] Gezimanya, “Tunus’un Kısa Tarihi”, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://gezimanya.com/afrika/tunusun-kisa-tarihi.

[3] Lizzy Davies (2021), “Najla Bouden: what next for Tunisia’s first female PM?”, The Guardian, 06.10.2021, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/global-development/2021/oct/06/najla-bouden-what-next-for-tunisias-first-female-pm.

[4] Bakınız; James Ker-Lindsay (2022), “Tunus | Diktatörlüğe Dönüş Mü?”, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=is0Hwz81H50.

[5] Rümeyse Köktaş (2015), “Nobel Barış Ödülü Sahibi Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü Kimdir?”, ORMER, 24.10.2015, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://ormer.sakarya.edu.tr/20,3,,41,nobel_baris_odulu_sahibi_tunus_ulusal_diyalog_dortlusu_kimdir_.html.

[6] Bianet (2021), “Tunus’ta ilk kadın başbakan: Najla Bouden Romdhane”, 29.09.2021, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/251055-tunus-ta-ilk-kadin-basbakan-najla-bouden-romdhane.

[7] Mostafa Salem (2021), “Tunisia’s president appoints woman as prime minister in first for Arab world”, CNN, 29.09.2021, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://edition.cnn.com/2021/09/29/africa/tunisia-prime-minister-najla-bouden-romdhane-intl/index.html.

[8] TRT Haber (2022), “Tunus'ta anayasa referandumunun kesin sonuçları açıklandı”, 17.08.2022, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.trthaber.com/haber/dunya/tunusta-anayasa-referandumunun-kesin-sonuclari-aciklandi-701877.html.

[9] Fehim Taştekin (2022), “Tunus'u yeni anayasayla ne bekliyor: Otokrasi mi, teokrasi mi, demokrasi mi?”, BBC Türkçe, 29.07.2022, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/articles/c0v4ll8r1r1o.

[10] France24 (2022), “Tunisia election board edges vote turnout up to 11 percent”, 19.12.2022, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.france24.com/en/live-news/20221219-tunisia-election-board-edges-vote-turnout-up-to-11-percent.

[11] Sharan Grewal (2022), “Tunisia’s parliamentary election draws a collective shrug”, Brookings, 21.12.2022, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.brookings.edu/blog/order-from-chaos/2022/12/21/tunisias-parliamentary-election-draws-a-collective-shrug/.

[12] Mosaique FM (2022), “Saïed: Le taux de participation ne s'évalue pas du premier tour”, 19.12.2022, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.mosaiquefm.net/fr/actualite-national-tunisie/1116294/saied-le-taux-de-participation-ne-s-evalue-pas-du-premier-tour.

[13] Sharan Grewal (2022), “Tunisia’s parliamentary election draws a collective shrug”, Brookings, 21.12.2022, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.brookings.edu/blog/order-from-chaos/2022/12/21/tunisias-parliamentary-election-draws-a-collective-shrug/.

[14] U.S. Department of State (2022), “Tunisian Parliamentary Elections - PRESS STATEMENT NED PRICE, DEPARTMENT SPOKESPERSON”, 18.12.2022, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.state.gov/tunisian-parliamentary-elections/.

[15] France Diplomatie (2022), “Tunisie - Résultats préliminaires du premier tour des élections législatives (19 décembre 2022)”, 19.12.2022, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.diplomatie.gouv.fr/fr/dossiers-pays/tunisie/evenements/article/tunisie-resultats-preliminaires-du-premier-tour-des-elections-legislatives-19.

[16] RFI (2021), “Emmanuel Macron assures embattled Tunisian president of French support”, 08.08.2021, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.rfi.fr/en/africa/20210808-emmanuel-macron-assures-embattled-tunisian-president-of-french-support.

[17] The New Arab (2022), “France 'concerned' over Tunisian President Kais Saied's sweeping new powers”, 16.02.2022, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.newarab.com/news/france-concerned-tunisias-president-extends-powers.

[18] Bakınız; https://freedomhouse.org/country/turkey/freedom-world/2022.

[19] Bakınız; https://freedomhouse.org/country/tunisia/freedom-world/2022.

[20] James Ker-Lindsay (2022), “Tunus | Diktatörlüğe Dönüş Mü?”, Erişim Tarihi: 26.12.2022, Erişim Adresi: https://www.youtube.com/watch?v=is0Hwz81H50.


22 Aralık 2022 Perşembe

UPA Yazarlarından Yeni Uluslararası Kitap-İçi Bölüm: "Turkey's Cyber Security Policies"


Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü ve İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) bölüm başkanı Doç. Dr. Ozan Örmeci ile UPA Koordinatörü ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Eren Alper Yılmaz'ın Dr. Ahmet Emre Köker ile birlikte yazdıkları "Turkey's Cyber Security Policies" adlı İngilizce kitap-içi bölüm, Prof. Dr. Hasret Çomak, Doç. Dr. Burak Şakir Şeker, Doç. Dr. Yaprak Civelek ve Çağla Arslan Bozkuş editörlüğünde hazırlanan Cyber Environment and International Politics adlı kitapta yayımlandı. 449 sayfalık akademik eser, Londra merkezli TP London yayınevi tarafından piyasaya sürüldü. Aşağıdaki linkten bu çalışmaya ve kitabı alabileceğiniz linke ulaşabilirsiniz.


Almanya’da Koalisyon Hükümetinin Birinci Yılı ve Başbakan Olaf Scholz’un Çin Ziyareti


Giriş

Almanya’da 2021 federal seçimlerinin ardından 8 Aralık 2021 tarihi itibariyle partisi SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi), Yeşiller Partisi ve Hür Demokratlar (FDP) arasında kurulan üçlü koalisyon hükümeti (trafik lambası koalisyonu) sonucunda Şansölye (Başbakan) makamına gelen Olaf Scholz, görev süresinin birinci yılını doldurdu. Bu yazıda, Scholz’un görevdeki ilk yılını ve geçtiğimiz günlerde yaptığı Çin Halk Cumhuriyeti (kısaca Çin) ziyaretini değerlendireceğim.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Almanya’ya Etkileri

Olaf Scholz’un iktidardaki ilk yılının en önemli olayı, hiç şüphesiz, Rusya’nın Şubat ayında Ukrayna’yı işgaliyle başlayan ve halen devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı oldu. Bu savaş, tüm dünyayı ve Avrupa’yı olduğu gibi, Almanya’yı da derinden ve olumsuz etkiledi. Ukrayna’yı işgali nedeniyle Rusya’yı ve Rus lider Vladimir Putin’i eleştiren Scholz, bu savaşı Rusya’nın Batılı liberal demokrasilere karşı girişmiş olduğu “haçlı seferinin bir unsuru” olarak değerlendirdi.[1] Ülkesinin Rusya ile gelişmiş ekonomik ve siyasi bağlarına karşın bu süreçte Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) başını çektiği ve tüm Avrupa ülkelerinin katılmak zorunda kaldığı yaptırımlara destek veren Scholz, Eylül ayında Putin’le yaptığı 90 dakikalık telefon görüşmesinde ise Putin’i Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı göstermesi ve askeri birliklerini geri çekmesi konusunda uyardıysa da, görüşme sonrasında onun bu meseleyi bir “hata” olarak görmediğini ve onu ikna edemediğini kaydetti.[2] 77. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada ise Rusya’nın bu emperyal savaşı kazanamayacağını dile getiren Alman Şansölyesi, bu savaşın kurallara dayalı uluslararası düzen için bir felaket olduğunu da sözlerine ekledi.[3] Bu süreçte ekonomik açıdan ve özellikle de enerji güvenliği bağlamında büyük sıkıntılar yaşayan Almanya’da, hükümetin Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna politikasına yön verme konusunda eleştirilmesi üzerine, Başbakanlık Dairesi Başkanı SPD’li Wolfgang Schmidt ise, ülkesinin dış güvenlik politikası konusunda henüz yeni yetme (ergen) düzeyinde olduğunu söyledi ve bu konuda müttefiklerden sabırlı olunması istedi.[4]        

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve Başbakan Olaf Scholz
                     
Almanya, bu süreçte Ukrayna’ya insani ve mali yardımın yanı sıra silah desteği sağlarken, içeride zorlaşan ekonomik koşullar nedeniyle asgari ücret ve sosyal yardımlarda da artış sağlandı.[5] Ek olarak, güvenlik gerekçesiyle Alman Ordusu’nun modernizasyonu için 100 milyar avroluk bir ödenek ayıran Başbakan Scholz ve koalisyon hükümeti, yükselen enflasyon nedeniyle de içeride oluşan tepkileri göğüslemek durumunda kaldı. Ülkede son 70 yılın en yüksek enflasyon seviyesine ulaşılırken, hükümet, toplam hacmi yaklaşık 100 milyar euro olan üç yardım paketi açıklayarak vatandaşların tepkilerini dindirmeye çalıştı.[6] Savaş ve yaptırımlardan etkilenen şirketlerin yanı sıra, Almanya, yaklaşık 1 milyon kadar Ukraynalı mülteciyi de ülkesine kabul ettiği için, ekonomik olarak zorlanmaya başladı. Bu durum, hükümetin dış politika söylemine de etki etti. Rusya’nın politikasını eleştirmesine karşın, yaptırımlar konusunda Başbakan Scholz daha isteksiz davranırken, Dışişleri Bakanı Baerbock ise çok daha köşeli ve sivri açıklamalar yaptı.

Almanya Ekonomisi İçin Rusya’nın Önemi

Almanya’da hükümetin Rusya’nın bu kabul edilemez politikalarına karşın çok sivri ve köşeli tavırlardan almaktan kaçınmasının “reel politik” düzlemde önemli bir karşılığı var. Öyle ki, 2021 yılı itibariyle, Rusya, Almanya’nın en önemli 15. ihracat pazarı ve 12. ithalat ülkesi durumunda. 2021 esas alındığında, Almanya’nın Rusya’ya 26,6 milyar avroluk ihracat yaptığı ve Rusya’dan 33,1 milyar avroluk ithalat yaptığı görülmekte.[7] Sıralama açısından 15.lik ve 12.lik çok etkileyici gibi durmasa da, Türkiye’nin dış ticaretinde Almanya’nın yıllardır açık farkla ilk sırada olduğu ve Almanya açısından Türkiye’nin ihracatta 16. ve ithalatta 18. sırada yer aldığı düşünülürse (her iki istatistikte de Rusya’nın gerisinde), Rusya-Almanya ekonomik ilişkilerinin ne derece gelişmiş olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Ürün bazında bakıldığında ise; Almanya’nın Rusya’dan büyük ölçüde ham petrol ve doğalgaz (tüm ithalatın yüzde 59’u oranında) ithal ettiği, Almanya’nın ise Rusya’ya daha çok makineler, motorlu cihazlar, yarı römorklar ve kimyasal ürünler sağladığı anlaşılmaktadır.[8]

Almanya’nın 2021 yılı itibariyle en büyük ticaret ortaklarına baktığımızda ise şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır:

İhracat açısından Almanya’nın en büyük pazarları:

  1. ABD
  2. Çin
  3. Fransa
  4. Hollanda
  5. Polonya
  6. İtalya
  7. Avusturya
  8. Birleşik Krallık
  9. İsviçre
  10. Belçika
  11. Çekya
  12. İspanya
  13. Macaristan
  14. İsveç
  15. Rusya Federasyonu
  16. Türkiye
  17. Danimarka
  18. Güney Kore
  19. Romanya
  20. Japonya

İthalat açısından Almanya’nın en önemli partnerleri:

  1. Çin
  2. Hollanda
  3. ABD
  4. Polonya
  5. İtalya
  6. Fransa
  7. Belçika
  8. Çekya
  9. İsviçre
  10. Avusturya
  11. İspanya
  12. Rusya
  13. Birleşik Krallık
  14. Macaristan
  15. Japonya
  16. İrlanda
  17. Norveç
  18. Türkiye
  19. Slovakya
  20. İsveç

 

Almanya dış ticaretinde 2021 verileri

Kaynak: De Statis (2022), “Ranking of Germany's trading partners in foreign trade(englisch)-2021_final”, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Themes/Economy/Foreign-Trade/Tables/order-rank-germany-trading-partners.pdf?__blob=publicationFile

Genel toplamda bakıldığında ise tablo şöyle olmaktadır:

  1. Çin
  2. Hollanda
  3. ABD
  4. Fransa
  5. Polonya
  6. İtalya
  7. Avusturya
  8. İsviçre
  9. Belçika
  10. Birleşik Krallık
  11. Çekya
  12. İspanya
  13. Rusya
  14. Macaristan
  15. İsveç
  16. Japonya
  17. Türkiye
  18. Danimarka
  19. Romanya
  20. Slovakya

Almanya Enerji Politikasında Rusya’nın Yeri

Bu ekonomik bağların yanında, Almanya hükümetini zorlayan daha önemli bir konu ise, Almanya’nın yenilenebilir enerji alanında öncü bir ülke olmasına rağmen enerji ithalatı konusunda da Rusya’ya çok ciddi oranda bağımlı olmasıdır. Öyle ki, 2020 yılı verileri incelenirse[9]; Almanya’nın doğalgaz kaynaklarının yüzde 55,2’sini Rusya’dan, yüzde 30,6’sını Norveç’ten, yüzde 12,7’sini Hollanda’dan ve yüzde 1,6’sını da kalan Avrupa ülkelerinden temin ettiği görülmektedir. Bu bağlamda, Rusya ile ticareti sınırlayan ve hatta neredeyse imkânsız hale getiren Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılması ve her alanda yaptırımların uygulamaya sokulması gibi politikalar, Alman hükümetini zor durumda bırakmıştır. Nitekim bu süreçte ilk olarak savaşın başlaması nedeniyle Şubat ayı sonlarında artık tamamlanma aşamasına gelmiş Kuzey Akım-2 boru hattı projesi rafa kaldırılmış[10], daha sonra da Rusya, Avrupa’ya gaz gönderdiği en büyük boru hattı olan Kuzey Akım-1’i Ağustos ayında kapatmıştır.[11] Rusya’ya yakınlığıyla bilinen SPD’li Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder döneminde başlatılan proje, Almanya’nın doğalgaz tedariği konusunda en önemli girişimlerden biri olup, Putin’in tavırları nedeniyle yıllardır uygulanan politikalar atıl yatırımlar hale gelmiştir. Ancak şunu da eklemek gerekir ki, Rusya’nın koyduğu ruble ile ödeme şartını kabul eden Alman firmaları aracılığıyla[12] iki ülke arasında halen farklı boru hatlarıyla doğalgaz ticareti devam etmektedir.

Almanya’nın 2020 yılındaki doğalgaz ithalat kaynakları

Kaynak: Statista, “Share of natural gas imports in Germany in 2020, by country”, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.statista.com/statistics/1331539/natural-gas-import-share-by-country-germany/

Bu sürece hazırlıksız yakalanmayan Almanya’da, hükümetin proaktif politikaları ve kaynakları çeşitlendirme arayışları neticesinde, 2022 yılı kış ayının sorunsuz şekilde geçirilebileceği koşullar gaz depolama tesislerinde önceden depolanan gaz stokları sayesinde sağlanabilmiştir.[13] Almanya’da Ekonomi Bakanlığı’nın yayımladığı Nisan 2022 tarihli rapora göre, bu süreçte izlenen doğru politikalar neticesinde, Rus petrolüne olan bağımlılık yüzde 35’den yüzde 12’ye, Rus kömürüne olan bağımlılık yüzde 50’den yüzde 8’e ve Rus doğalgazına olan bağımlılık da yüzde 55’den yüzde 35’e inmiştir.[14] Bu konuyu çok ciddiye alan Alman hükümeti, Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck’in açıklamasına göre bu amaçla enerji güvenliği ve ekonomik istikrar için yeni bir birim kurmuş ve bunun başına da Ekonomi Politikası 1. Departman sorumlusu olan Philipp Steinberg’i getirmiştir.[15]

Hükümetin çabalarıyla 2022-2023 kışı için sorun aşılsa da, ilerleyen yıllarda Rusya’dan ithalat yapılamadığı ve enerji fiyatlarının yükseldiği bir ortamda Almanya ve Avrupa ekonomilerinin ne duruma geleceği büyük bir muamma olarak ortada durmaktadır. Bu nedenle, Almanya için en öncelikli konu, Rusya’nın Ukrayna işgalinin sonlandırılması ve ilişkilerin normalleşmeye başlaması ya da ABD’nin Rus gazı ve petrolünü ikame edecek ucuz kaynakları alternatif olarak ortaya koyabilmesidir. Zira resmi istatistiklere göre savaş öncesinde Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacının yıllık bazda yüzde 35’in üzerindeki bir bölümü Rus gazından karşılanmaktaydı.[16] Almanya, bu süreçte Katar gibi ülkelerle yeni sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) anlaşmaları yaparken, Robert Habeck’in önceki hükümetlerin ülkesinin Rusya’ya bu kadar bağımlı hale getirilmesi konusundaki eleştirel tutumu, savaş sona ersin veya ermesin, bu politikada kararlı davranılabileceğini gösteriyor.[17]

Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Yeşiller Partisi’nden Robert Habeck

Koalisyon Hükümetindeki Sorunlar

Hükümetin karşılaştığı bir diğer önemli sorun ise, Rusya’ya yönelik eleştirilerin ve olumsuz tutumun koalisyon hükümeti içerisinde de sıkıntılar yaratması oldu. Şöyle ki, bu konuda Yeşiller Partisi’nden gelen Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock daha sert bir tutum takınılması ve Rusya ile iplerin tamamen atılması gerektiğini savunmuş, Başbakan Scholz ve hükümetin geneli ise diplomasinin sürdürülmesi yönünde tavır almıştır. Bu konuda ABD’ye yakın duran Baerbock, Die Zeit gazetesi için yazdığı makalede, Rusya ile ilişkilerde geri dönüşün mümkün olmadığını vurgulamıştır.[18] Nitekim Yeşiller Partisi’nin 2021 federal seçimlerine girerken seçmene vaat ettiği tüm nükleer santrallerin kapatılması konusu da bu süreçte gündeme gelmiş ve Robert Habeck, bu konuda geri adım atarak, gerekirse nükleer santrallerin yeniden canlandırılabileceğini açıklamıştır.[19] Benzer şekilde, seçim öncesinde Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkeleri insan hakları ve demokrasi sicilleri nedeniyle yerden yere vuran Yeşiller, enerji krizi sonrasında Habeck’in bu ülkelere giderek emirler ve şeyhlerle doğalgaz ve petrol pazarlığı yapmasına ses çıkaramamıştır. Bu sayede, Baerbock’un sivri çıkışları haricinde hükümet büyük bir uyumsuzluğa sahne olmamış ve güvenle yoluna devam etmeyi -şimdilik- başarmıştır. Ancak ekonomik sorunların derinleşmesi durumunda, hükümet içerisinde çatlakların oluşabileceği ve halk tepkilerinin de artabileceği öngörülmektedir.

Başbakan Scholz’un Çin Ziyareti

Bu sorunların üstesinden gelmeyi büyük ölçüde başaran Başbakan Olaf Scholz, başta iki ülke arasındaki ticari ilişkiler olmak üzere ikili ve bölgesel konuları görüşmek üzere Kasım ayı başında Çin’in başkenti Pekin’e giderek, bu ülkeye resmi bir ziyarette bulunmuştur. Scholz’a bazı önemli Alman iş adamlarının eşlik ediyor olması, bir günlük ziyarette ekonomik ilişkilerin özellikle ön plana çıkacağı yorumlarını beraberinde getirirken, Alman Şansölyesinin Covid-19 (koronavirüs) salgınından bu yana Çin’i ziyaret eden ilk Batılı lider olması da dikkat çekmiştir.[20] Benzer şekilde, Scholz, 20. Çin Komünist Partisi (ÇKP) Ulusal Kongresi sonrası Çin’i ziyaret eden ilk uluslararası liderlerden de birisi olarak ayrışmıştır. Olaf Scholz, ziyaret öncesinde Politico dergisine bir makale yazmış ve Çin’e yönelik politikasını “Çin’e çok bağımlı olmak istemiyoruz ama Çin’le ayrışmak da istemiyoruz” şeklinde izah ve formüle etmiştir.[21] Scholz, ziyareti öncesinde Tayvan sorununa da değinmiş ve ülkesinin “tek Çin politikası”nı uygulamaya devam ettiğini ve bunun “statükonun ancak barışçıl bir şekilde ve karşılıklı rıza ile değiştirilebileceği” anlamına geldiğini ifade etmiştir.[22] Scholz, ayrıca ülkesinin Çin’le olan kapsamlı ekonomik ilişkilerini daha da geliştirmekten söz etmesine karşın, ilişkilerde mütekabiliyet talep ettiklerini vurgulamış ve şirketlerin pazara erişimi, lisanslar, fikri mülkiyetin korunması ya da yasal kesinlik ve vatandaşlara eşit muamele gibi konularda Pekin’e karşı eleştirel bir tutum takınmıştır.[23] Ek olarak, Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da dahil olmak üzere tüm Avrupalı ortaklar ve Transatlantik dostlarla yakın bir koordinasyon içinde olduklarını belirtmiş ve “Çin on yıl önceki Çin değil. Çin değişirse bizim de Çin ile ilişkilerimizin değişmesi gerektiği açıktır.” ifadesini kullanmıştır.[24]

Ziyareti kapsamında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le de görüşen Scholz, ziyaret vesilesiyle Şi ile yüzyüze görüşmenin faydalı olacağının altını çizmiş ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden biri ve önemli bir jeopolitik aktör olan Çin’in Rusya üzerinde etki uygulaması gerektiğini ifade etmiştir.[25] Şi Cinping ise, 2022’nin Almanya-Çin diplomatik ilişkilerinin başlamasının 50. yıldönümü olduğunu vurgulayarak, “Çin ve Almanya'nın etki sahibi iki büyük ülke olarak değişim ve kaosun hâkim olduğu bir dönemde küresel barışa ve kalkınmaya katkı sağlaması gerektiği” görüşünü dile getirmiştir.[26]

Çin-Almanya Ekonomik İlişkileri

İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler, yukarıda bahsedilen veriler ve tabloda da görüldüğü üzere, hayli ileri bir noktadadır. Öyle ki, Çin, 246,5 milyar avroluk dış ticaretle, Almanya’nın en büyük dış ticaret ortağıdır.[27] Almanya ihracatında ABD’nin ardından ikinci sırada bulunan Çin, ithalatta ise birinci sıradadır. Genel toplamda da, Çin, ABD ve Hollanda’nın önünde ilk sırada yer alırken, ikili ticari ilişkilerde Pekin’i daha avantajlı olduğu ve dış ticaret fazlası verdiği görülmektedir.[28] İki ülke arasında yeni ve önemli bir ticari faaliyet ise, Hamburg Limanı’ndaki üç terminalin yüzde 24,9 hissesinin Çin’in devlet lojistik şirketi Cosco’ya satılmasının gündemde olmasıdır.[29] Bu durum Başbakan Scholz açısından bir eleştiri konusu olmaz ve Scholz bunu onaylarken[30], Dışişleri Bakanı Baerbock bu konuyu sorun etmekte ve Çin’le ikili ilişkilerde Rusya ile yaşanan hataya düşülmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.[31] Nitekim koalisyon ortaklarından Yeşiller ve Hür Demokratlar (FDP) bu ziyareti zamansız bulmuş ve genel anlamda Scholz’un girişimine eleştirel yaklaşmışlardır. Yeşiller ve FDP dışında, birçok Bakanlık, istihbarat örgütü Federal İstihbarat Dairesi ve Avrupa Birliği Komisyonu da Cosco’nun Hamburg Limanı’nda hissedar olmasına ve bu sayede Çin’in Almanya’daki çok kritik altyapının bir bölümüne daha erişim izni verilmesine karşı çıkmaktadır.[32] Buna karşın, Scholz’un Çin açılımını destekleyen Volkswagen, BMW ve kimya devi BASF gibi Alman şirketleri, Çin’deki yatırımlarını ilerleyen yıllarda büyütmeyi hedeflemektedirler.[33] Bu anlamda, Scholz’ün önceki Şansölye Angela Merkel’in başlattığı “Wende durch Handel” (ticaret yoluyla değişim) politikasını sürdüreceği anlaşılmaktadır.[34]

Ziyarete Yönelik Tepkiler

Ziyaret başarısız geçmemesine karşın, Almanya basınının bir bölümü (örneğin Frankfurter Allegemeine Zeitung ve Tagesspiegel gazeteleri), Şansölye Scholz’u AB’den bağımsız hareket etmek noktasında eleştirmiş ve koalisyonun bu konuda ortak hareket edemediğini vurgulamıştır.[35] Bu tarz eleştirilerde öne çıkan husus ise, ziyaretin ÇKP yönetimine ve Şi Cinping’e destek gibi algılanabilecek olmasıdır. Diğer bir kısım basın-yayın organları ise (örneğin Süddeutsche Zeitung gazetesi), ziyareti ve zamanlamasını genel olarak başarılı bulmuş ve Scholz’u çabaları nedeniyle övmüştür. Başbakan Scholz ise, eleştirileri kabul etmeyerek, Çin Devlet Başkanı Şi’nin Rusya’nın Ukrayna’da nükleer silah kullanmaması gerektiği yönündeki sözlerine destek verdiğini ve sırf bunun için bile ziyarete değdiğini söylemiştir.[36] Scholz, ayrıca, “Dünya genelinde açlık, iklim değişimi ve ülkelerin yüksek borçları gibi sorunlar var. Bizim bu sorunların çözümü için Çin ile konuşmamız, görüşmemiz gerekiyor” diye konuşmuştur.[37] Badische Zeitung gazetesi de, Başbakan Scholz’un Şi Cinping’in ağzından Rusya ile ilgili endişelerini ifadeler alabilmesini Şansölye’nin başarısı olarak öne çıkarmıştır.[38]

Almanya uzmanı Türk akademisyen - Koç Üniversitesi Asya Araştırmaları Merkezi’nden- Doç. Dr. Burak Gürel, Scholz’un ÇKP Kongresi’nin ardından Çin ziyareti planlamasını Berlin’in kısmen de olsa ekonomik ve jeopolitik olarak “Washington’dan özerk davranma arayışı” olarak değerlendirmiştir.[39] Amerikan basını ise, ziyareti genel anlamda eleştirmiş; örneğin The Washington Post gazetesi, Almanya’yı “çizgiyi aşmak”la suçlamıştır.[40] Amerikan menşeli Foreign Policy dergisi de “Olaf Scholz Is Undermining Western Unity on China” başlıklı yazı ile Scholz’ü eleştirenler kervanına katılmıştır.[41] Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da ziyarete pek sıcak bakmayanlar arasında yerini almıştır.[42] Çinli uzmanlar ise, Scholz’ün akılcı ve pragmatik davrandığını vurgulamışlardır.[43] Ancak elbette Almanya’nın Çin’le uzun vadeli ilişkilerde bu tavrının kalıcı hale gelmesi ancak Kuşak Yol Projesi’ne desteğinin sürmesi ile mümkün olacaktır.

Sonuç

Sonuç olarak, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ticaretle kalkınan ve dünya siyasetinde yeniden söz sahibi olan bir ülkenin Başbakanı olarak, serbest ticareti mümkün olduğunca yaymaya ve geliştirmeye çalışarak bence de doğruyu yapmakta ve hem Almanya iç politikası, hem de küresel ekonomi açısından sağduyulu davranmaktadır. Zira Rusya’nın küresel ekonomiden dışlandığı, gıda ve enerji fiyatlarının yükseldiği bir ortamda bir de Çin gibi dünyanın üretici ve tüketici merkezlerinden birinin küresel ekonomiden izole edilmesi durumunda, dünya ekonomisinde büyük bir durgunluk yaşanabilecek ve devletler iyice korumacılığa yönelebileceklerdir. Bu durum ise kesinlikle Almanya’nın lehine bir gelişme olmayacaktır. Bu anlamda, Almanya’nın yeni dönemde bir taraftan Rusya ile ilişkileri düzeltmeye çalışırken, diğer taraftan da alternatif enerji kaynakları ve rotalarına gözünü dikmesi ve özellikle de Doğu Akdeniz’de yeni keşfedilen kaynakların Avrupa’ya arzı konusunda projeler geliştirmeye çalışması bence çok doğru bir tavır olabilir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] Reuters (2022), “Germany's Scholz: Putin's war against Ukraine part of larger crusade against West”, 13.10.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.reuters.com/world/europe/germanys-scholz-putins-war-against-ukraine-part-larger-crusade-against-west-2022-10-13/.

[2] Merlyn Thomas (2022), “Ukraine war: Olaf Scholz says Vladimir Putin does not see war as mistake”, 14.09.2022, BBC, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/world-europe-62907923.

[3] CNBC (2022), “Putin must recognize he cannot win Ukraine war, German Chancellor Olaf Scholz says at UN”, 20.09.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.cnbc.com/2022/09/21/putin-must-recognize-he-cannot-win-ukraine-war-olaf-scholz-says-at-un.html.

[4] Philip Oltermann (2022), “Germany still a ‘teenager’ in leading foreign security policy, says Scholz aide”, The Guardian, 13.10.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/world/2022/oct/13/putins-war-on-ukraine-part-of-crusade-against-liberal-democracy-says-scholz.

[5] Sabine Kinkartz (2022), “Alman hükümeti: Krizinde gölgesinde bir yıl”, DW Türkçe, 08.12.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/analiz-scholz-h%C3%BCk%C3%BCmetinin-ilk-y%C4%B1l%C4%B1/a-64024494.

[6] A.g.e.

[7] De Statis (2022), “Ranking of Germany's trading partners in foreign trade(englisch)-2021_final”, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Themes/Economy/Foreign-Trade/Tables/order-rank-germany-trading-partners.pdf?__blob=publicationFile.

[8] De Statis (2022), “Facts on trade with Russia”, 24.02.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Press/2022/02/PE22_N010_51.html#:~:text=Goods%20traded%20between%20Russia%20and,of%20all%20imports%20from%20Russia..

[9] Statista, “Share of natural gas imports in Germany in 2020, by country”, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.statista.com/statistics/1331539/natural-gas-import-share-by-country-germany/.

[10] Temiz Enerji (2022), “Almanya, Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hattı projesini durdurdu”, 23.02.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://temizenerji.org/2022/02/23/almanya-kuzey-akim-2-dogal-gaz-boru-hatti-projesini-durdurdu/.

[11] BBC News Türkçe (2022), “Avrupa'da enerji krizi: Rusya Kuzey Akımı'nı kesti, AB ne yapacak?”, 20.09.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-62971871.

[12] Habertürk (2022), “Uniper, Rus gazını ruble ile ithal edecek”, 29.04.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.haberturk.com/son-dakika-alman-devi-ruble-ile-odemeyi-kabul-etti-3424116-ekonomi.

[13] Sabir Askeroğlu (2022), “Rusya-Almanya Enerji İşbirliğinin Sona Ermesi”, ANKASAM, 12.09.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.ankasam.org/rusya-almanya-enerji-isbirliginin-sona-ermesi/.

[14] Euronews (2022), “Almanya, Rusya’ya enerji bağımlılığını önemli ölçüde düşürdü”, 01.05.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2022/05/01/almanya-rusya-ya-enerji-bag-ml-l-g-n-onemli-olcude-dusurdu.

[15] Hürriyet (2022), “Almanya'da enerji krizi... Ve beklenen adım atıldı!”, 25.09.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.hurriyet.com.tr/dunya/almanyada-enerji-krizi-ve-beklenen-adim-atildi-42142909.

[16] Gökalp Badak (2022), “Almanya’nın enerji krizi: Avrupa’nın en büyük ekonomisinin Rus gazı ile imtihanı”, Medyascope, 02.04.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://medyascope.tv/2022/04/02/almanyanin-enerji-krizi-avrupanin-en-buyuk-ekonomisinin-rus-gazi-ile-imtihani/.

[17] A.g.e.

[18] Federal Foreign Office (2022), ““There is no way back” - Foreign Minister Baerbock on Russia in the newspaper DIE ZEIT”, 31.08.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/newsroom/news/baerbok-verbatim-zeit/2549618.

[19] Cem Dalaman (2022), “Enerji Krizi ve Alman Yeşiller’den ‘U Dönüşü’”, İstanbul Politikalar Merkezi, 15.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://ipc.sabanciuniv.edu/Content/Images/CKeditorImages/20221219-15121391.pdf.

[20] Euronews (2022), “Almanya Başbakanı Scholz, Çin ile ticari ilişkileri geliştirmek üzere Pekin’de”, 04.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2022/11/04/almanya-basbakani-scholz-cin-ile-ticari-gelistirmek-uzere-pekinde.

[21] Olaf Scholz (2022), “We don’t want to decouple from China, but can’t be overreliant”, Politico, 03.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.politico.eu/article/olaf-scholz-we-dont-want-to-decouple-from-china-but-cant-be-overreliant/.

[22] Euronews (2022), “Almanya Başbakanı Scholz, Çin ile ticari ilişkileri geliştirmek üzere Pekin’de”, 04.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2022/11/04/almanya-basbakani-scholz-cin-ile-ticari-gelistirmek-uzere-pekinde.

[23] Cüneyt Karadağ (2022), “Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesinin yeni Çin politikasını açıkladı”, Anadolu Ajansı, 03.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanya-basbakani-olaf-scholz-ulkesinin-yeni-cin-politikasini-acikladi/2728391.

[24] A.g.e.

[25] Frédéric Lemaître (2022), “In China, Olaf Scholz pleads for an economic reconciliation between Berlin and Beijing”, Le Monde, 05.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.lemonde.fr/en/international/article/2022/11/05/in-china-olaf-scholz-pleads-for-an-economic-rapprochement-between-berlin-and-beijing_6003032_4.html.

[26] Bianet (2022), “Almanya Şansölyesi Scholz, Çin’de Devlet Başkanı Xi ile görüştü”, 04.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://m.bianet.org/bianet/siyaset/269498-almanya-sansolyesi-scholz-cin-de-devlet-baskani-xi-ile-gorustu.

[27] De Statis (2022), “The People's Republic of China is again Germany's main trading partner”, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.destatis.de/EN/Themes/Economy/Foreign-Trade/trading-partners.html.

[28] De Statis (2022), “Ranking of Germany's trading partners in foreign trade(englisch)-2021_final”, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi:

[29] Bianet (2022), “Almanya Şansölyesi Scholz, Çin’de Devlet Başkanı Xi ile görüştü”, 04.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://m.bianet.org/bianet/siyaset/269498-almanya-sansolyesi-scholz-cin-de-devlet-baskani-xi-ile-gorustu.

[30] Cem Dalaman (2022), “Olaf Scholz’den Çinli Cosco’ya Onay”, VOA Türkçe (Amerika’nın Sesi), 26.10.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.voaturkce.com/a/olaf-scholz-den-cin-li-cosco-ya-onay/6806008.html.

[31] Bianet (2022), “Almanya Şansölyesi Scholz, Çin’de Devlet Başkanı Xi ile görüştü”, 04.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://m.bianet.org/bianet/siyaset/269498-almanya-sansolyesi-scholz-cin-de-devlet-baskani-xi-ile-gorustu.

[32] Cem Dalaman (2022), “Alman Hükümetinde Çin Krizi”, VOA Türkçe (Amerika’nın Sesi), 21.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.voaturkce.com/a/alman-hukumetinde-cin-krizi/6799347.html.

[33] Cem Dalaman (2022), “Almanya Başbakanı Scholz Çin Yolcusu”, VOA Türkçe (Amerika’nın Sesi), 03.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.voaturkce.com/a/almanya-basbakani-scholz-cin-yolcusu/6818087.html.

[34] Alain Tao (2022), “Olaf Scholz’s China Gamble”, The Diplomat, 21.12.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://thediplomat.com/2022/12/olaf-scholzs-china-gamble/.

[35] Gazete Duvar (2022), “Scholz’un Çin ziyareti Almanya'da tartışma konusu oldu: Tek başına hareket ediyor”, 05.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.gazeteduvar.com.tr/scholzun-cin-ziyareti-almanyada-tartisma-konusu-oldu-tek-basina-hareket-ediyor-haber-1587965.

[36] Hürriyet (2022), “Almanya lideri Scholz Çin ziyaretini savundu”, 07.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.hurriyet.com.tr/dunya/almanya-lideri-scholz-cin-ziyaretini-savundu-42166449.

[37] A.g.e.

[38] Euro Topics (2022), “Scholz Çin'de: Ziyaret ne getirdi?”, 07.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.eurotopics.net/tr/291253/scholz-cin-de-ziyaret-ne-getirdi.

[39] BirGün (2022), “Scholz’un Çin açılımı“, 04.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.birgun.net/haber/scholz-un-cin-acilimi-408768.

[40] Diken (2022), “Nasuhi Güngör: Scholz’un Çin’i ziyaretinde Batı’da kıyamet koptu”, 07.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.diken.com.tr/nasuhi-gungor-scholzun-cini-ziyaretinde-batida-kiyamet-koptu/.

[41] Fergus Hunter & Daria Impiombato (2022), “Olaf Scholz Is Undermining Western Unity on China”, Foreign Policy, 23.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://foreignpolicy.com/2022/11/23/germany-china-eu-scholz-xi-meeting-economy-trade-g-20/.

[42] Hemant Adlakha (2022), “Olaf Scholz was in Beijing, is it Germany’s big bet on China or the other way around?”, Modern Diplomacy, 18.11.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://moderndiplomacy.eu/2022/11/18/olaf-scholz-was-in-beijing-is-it-germanys-big-bet-on-china-or-the-other-way-around/.

[43] Wan Hengyi (2022), “Scholz’s reiteration against decoupling with China offers friendly signal: experts”, Global Times, 09.12.2022, Erişim Tarihi: 22.12.2022, Erişim Adresi: https://www.globaltimes.cn/page/202212/1282176.shtml.


20 Aralık 2022 Salı

Key Issues for 2023 Turkish Elections


Turkey will organize two elections simultaneously in June 2023: presidential and parliamentary elections. These elections will not only determine the governing body of the country, but somehow the future of the country as well at its 100th year anniversary. At one side, there is the governing People’s Alliance (Cumhur İttifakı) electoral bloc composed of President Erdoğan’s Islamist originated right-wing AK Parti (Justice and Development Party), Turkish nationalist MHP (Nationalist Action Party) led by Devlet Bahçeli, and Turkish nationalist-Islamist BBP (Great Unity Party) led by Mustafa Destici. This bloc defends an authoritarian presidentialism and a more nationalist and Islamist country. On the other hand, there is the opposition bloc of Nation Alliance (Millet İttifakı) which includes 6 parties: pro-secular CHP (Republican People’s Party) led by Kemal Kılıçdaroğlu, center-right Good Party (İYİ Parti) led by Meral Akşener – a party split from MHP and began to take steps towards center-right, center-right DP (Demokrat Parti) – a small party led by Gültekin Uysal, Islamist Felicity Party (Saadet Partisi/SP) – a party following Necmettin Erbakan’s National View (Milli Görüş) tradition and chaired by Temel Karamollaoğlu, and two other right-wing parties that were split from the AK Parti: Ali Babacan’s DEVA Party and Ahmet Davutoğlu’s Future Party (Gelecek Partisi). This bloc defends a return to parliamentary system as well as the restoring of the classical Turkish Foreign Policy principles. In that sense, these elections will be battle of two opposing camps/blocs. However, there are some key issues to be known before the elections.

First of all, in 2023 elections, the electoral threshold would be 7 % instead of 10 %. After the 12 September 1980 military coup, in order to stop the strengthening of Islamist and pro-Kurdish political parties, the architects of the system decided to implement 10 % electoral threshold. However, both Islamist and Kurdish movements gained power in time and now they could easily pass 10 %. On the contrary, Turkish nationalist MHP might have a problem with the 10 % electoral threshold according to polls. That is why, in March 2022, Turkish parliament adopted a new law to reduce the electoral threshold to 7 %. The reduced electoral threshold might not change the general picture, but it is still a novelty for Turkish Politics. In the meantime, I should add that the electoral threshold is still too high and it should be reduced to 5 % in the coming years.

Secondly, a new political debate started in Turkey recently about the constitutional guarantees for Islamic dressed women which might heavily affect the outcome of the 2023 elections. The debate came into surface with CHP leader Kemal Kılıçdaroğlu’s unexpected statement and CHP’s draft on the legal guarantee for turban (Islamic veil). President Recep Tayyip Erdoğan saw this as an opportunity and proposed a constitutional change to provide constitutional guarantees for Islamic dressing. However, AK Parti and MHP votes in the parliament reach only 334. In that sense, to organize a referendum (360 votes needed) or to amend the constitution (400 votes needed) AK Parti needs CHP deputies’ support. The amendment is arranged in a way that it could open the door for hijab and burka for female public officers in Turkey, which would not be an ideal scenario for the 100th anniversary of the secular republic.[1] In addition, in case CHP refuses to support the amendment, President Erdoğan might use this issue to weaken the opposition during his electoral campaign and take advantage of the already existing cleavages (fault lines) in Turkish Politics.

Thirdly, the Kurdish vote and pro-Kurdish party HDP’s (Peoples’ Democratic Party) choice for the election will be crucial for the outcome. Journalist İsmail Saymaz claims that since its leader Selahattin Demirtaş is jailed, HDP will choose its former Siirt deputy and Diyarbakır mayor Gültan Kışanak as its presidential candidate. In the first round, it is obvious that HDP will contest itself. However, in the second round, HDP will probably support the opposition bloc Nation Alliance’s candidate. In that sense, President Erdoğan’s biggest disadvantage for these elections is his weakness in terms of Kurdish support. However, Erdoğan might use some tactics before the elections to increase his popularity among the Kurds.

Fourthly and most importantly, the opposition bloc’s choice of presidential candidate will be a crucial factor for the result of the elections. CHP leader Kemal Kılıçdaroğlu wants to become a candidate himself and it seems like thanks to economic problems of the country and Erdoğan’s growing unpopularity, he might have high chances to win the presidential race. However, polls suggest that CHP’s Ankara mayor Mansur Yavaş and İstanbul’s mayor Ekrem İmamoğlu are more popular and they have higher chances against Erdoğan compared to Kılıçdaroğlu. Most recently, İmamoğlu is sentenced to more than two years in prison and banned him from politics for calling members of Turkey’s supreme election council “fools” in a press release three years ago after the annulation of the local elections he won it with a slight difference. İmamoğlu won the repeated election with a much larger majority and became a champion of democracy in Turkey. Since then, he has been organizing political events and he has become the new rising star of Turkish Politics. In that sense, this unconfirmed court decision might make İmamoğlu a kind of “new Erdoğan”, an unwanted man of the people taking the control of the system. In fact, many observers in Turkey consider the verdict as an effort to prevent İmamoğlu’s presidency. That is why, after the decision, İYİ Parti leader Meral Akşener came to İstanbul to support İmamoğlu and the duo organized meetings to denounce the unjust court decision. İmamoğlu will appeal to this decision and will do his best to prevent a political ban. However, İmamoğlu’s decision might be confirmed prior to election date. In that sense, the opposition’s choice of the presidential candidate will be the most important decision they must take before the election. Six parties will decide who will be the candidate, but I think the final decision will be taken between Kılıçdaroğlu and Akşener. Mansur Yavaş could also be an ideal candidate; but his ultranationalist past and MHP background might alienate leftist and Kurdish voters some analysts claim. Another choice would be to pick up a different candidate like Ekmeleddin İhsanoğlu in the 2014 presidential election. If such a decision is made, former President of the Republic Abdullah Gül and CHP’s Eskişehir mayor Yılmaz Büyükerşen could be surprise alternatives.

Lastly, we might talk about the decision of small parties before the elections. These parties might contest in the elections independently or as part of another bloc or they might support one of these two big blocs. In that sense, Ümit Özdağ’s Victory Party (Zafer Partisi), Muharrem İnce’s Homeland Party (Memleket Partisi), Mustafa Sarıgül’s Party for Change in Turkey (Türkiye Değişim Partisi), and Erbakan’s son Fatih Erbakan’s New Welfare Party (Yeniden Refah Partisi) are political parties having some real potential in terms of votes.

Cover Photo: Recep Tayyip Erdoğan-Kemal Kılıçdaroğlu-Meral Akşener-Ekrem İmamoğlu-Mansur Yavaş

Assoc. Prof. Ozan ÖRMECİ

 

[1] The phrase used in the proposed amendment is: “dressings that women prefer in relation to their religious beliefs” (kadınların dini inancı nedeniyle tercih ettiği kıyafetler) which can clearly be interpreted as the allowing of the use of hijab and burqa.


19 Aralık 2022 Pazartesi

2023 Güney Kıbrıs Rum Kesimi Başkanlık Seçimi


Dünyada Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla tanınan ancak ülkemizde Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) olarak adlandırılan Avrupa Birliği (AB) üyesi ve Kıbrıs’ın güneyinde bulunan devlette, 2013 ve 2018’de iki defa Devlet Başkanı olduğu için bir daha aday olamayan Nikos Anastasiades’in yerine kimin geçeceğinin belirleneceği Başkanlık seçimi 5 Şubat 2023 tarihinde düzenlenecek. Eğer ilk turda hiçbir aday çoğunluğu elde edemezse, 12 Şubat 2023 tarihinde ise seçimin ikinci turu yapılacak. Bu yazıda, 2023 Güney Kıbrıs Rum Kesimi Başkanlık seçimini analiz edeceğim.

Öncelikle Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin siyasi sistemi hakkında bazı temel bilgileri paylaşmakta fayda var. Yaklaşık 1,2 milyon nüfusu olan Güney Kıbrıs, Avrupa’da Başkanlık sistemi ile yönetilen tek ülke durumundadır. Bu nedenle, hükümet başkanı, aynı zamanda Devlet Başkanı’dır. Ülkede yasama meclisi Temsilciler Meclisi olup, 80 sandalyeli bu parlamento için son seçimler 2021 yılında yapılmıştır.[1] Bu seçimlerde, Averof Neophytou liderliğindeki merkez sağ DISY partisi 17, Andros Kyprianou liderliğindeki sol parti AKEL 15, Nikolas Papadopoulos liderliğindeki milliyetçi sağ DIKO 9, Christos Christou liderliğindeki aşırı sağ ELAM 4, Marinos Sizopoulos liderliğindeki ve sosyal demokrat çizgideki EDEK-SYPOL seçim ittifakı 4, Marios Garoyian liderliğindeki ve merkez (liberal) çizgideki DIPA 4 ve Charalambos Theopemptou liderliğindeki yeşil-merkez sol çizgideki KOSP 3 milletvekilliği kazanmıştır.[2] Kıbrıslı Rumlar için tahsis edilen bu 56 meclis koltuğu dışında, kalan 24 milletvekilliği 1960 anayasası gereği -yüzde 30 oranında- Kıbrıs Türklere bırakıldığı ancak Kıbrıslı Türkler seçimlere katılmadığı için[3], Kıbrıs Parlamentosu’ndaki diğer 24 sandalye ise tüm seçimlerde boş kalmaktadır. Kıbrıs’ta, Devlet Başkanı 5 yıl süreyle ve en fazla iki dönem seçilebilmektedir. Devlet Başkanı Yardımcısı ise anayasa gereği bir Kıbrıs Türkü olmalıdır ki, Kıbrıslı Rumlar, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devam ettiğini göstermek amacıyla bu makamı da boş bırakmaktadırlar. Nikos Anastasiades (2013-2023), Başpiskopos Makarios (1960-1977), Spyros Kyprianou (1977-1988), George Vassiliou (1988-1993), Glafcos Clerides (1993-2003), Tassos Papadopoulos (2003-2008) ve Demetris Christofias/Hristofyas’dan (2008-2013) sonra ülkenin 7. Devlet Başkanı olmuştur.[4] Bu anlamda, bu seçimde ülkenin 8. Devlet Başkanı seçilecektir. Devlet Başkanı seçimi, ülkenin iç ve dış politikasına karar veren en önemli kişinin belirlenmesi bağlamında, Kıbrıs’taki en önemli seçim hüviyetindedir.

5 Şubat 2023 tarihinde ilk turu yapılacak seçim öncesinde anketler incelendiğinde; seçimde üç adayın öne çıktığı görülmektedir. Bu adaylar; (1) DISY partisi adına daha önce 2014-2018 döneminde hükümet sözcülüğü ve 2018-2022 döneminde de Dışişleri Bakanlığı yapmış genç ama deneyimli bir isim olan Nikos Hristodulidis/Nikos Christodoulides (1973-) - ki kendisini DIKO ve EDEK gibi hem sağ, hem de sol bir parti desteklemektedir, (2) DISY partisinin bu seçimdeki resmi adayı olan ve daha önce Valilik, milletvekilliği ve Bakanlık gibi görevlerde bulunmuş deneyimli bir isim olan Averof Neofytou (1961-) ve (3) Anastasiades seçildikten sonra bir dönem Kıbrıs müzakerelerinde Rum tarafını temsil eden başmüzakereci durumundaki -AKEL’in desteklediği- deneyimli diplomat ve hukukçu Andreas Mavroyannis’dir (1956-).[5] Her üç adayın ortak noktası da Nikos Anastasiades döneminde önemli görevlere gelmiş ve Anastasiades’in siyasal mirasını devam ettirebilecek olmalarıdır. En güncel anketlere göre, bu adaylar arasında en şanslı isim, ilk turda yüzde 39 civarında bir oya ulaşması beklenen Hristodulidis’tir.[6] Hristodulidis’i yüzde 22 civarında destekle Neofytou ve Mavroyannis takip etmektedirler. Hristodulidis’in ikinci tura Mavroyannis ile kalması durumunda, Neofytou’nun da Hristodulidis’e destek vermesi beklenmektedir. Achilleas Demetriades, Giorgos Colocassides, ELAM adayı Christos Christou ve Constantinos Christofides gibi başka Başkan adayları olsa da, yarışın adı belirtilen ilk üç aday arasında geçmesine kesin gözüyle bakılmaktadır.

Adaylar, Aralık ayında ilk kez bir toplantıda bir araya gelmişler ve her üçü de Kıbrıs’ı bir teknoloji merkezi ve AB’nin gözde ülkelerinden biri haline getirme konusunda söz birliği yapmışlardır.[7] Adaylar, Kıbrıs Sorunu’nda çözüm yanlısı isimler olarak bilinseler de, bugüne kadar bu konuda net ve kapsamlı bir plan açıklamak ve bu konuyu konuşmaktan kaçınmışlardır.[8] Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart ise, seçimin Kıbrıs Sorunu açısından da çok önemli olduğuna vurgu yapmış ve yeni aktörlerle çözümün mümkün olabileceğinin altını çizmiştir.[9] Bu adaylardan hepsinin daha önce Kıbrıslı Türklerle çeşitli vesilelerle görüşmeler gerçekleştirdiklerini ve çözüm yönünde ılımlı olduklarını bu noktada belirtelim. Örneğin, Averof Neofytou, daha önce 2021 yılında Kıbrıslı Türk siyasetçilerden -Halkın Partisi (HP) lideri- Kudret Özersay’la bir araya gelmiştir.[10] Nikos Hristodulidis ve beraberindeki heyet ise, bu yıl içerisinde Kasım ayı sonunda Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası’nı (KTÖS) ziyaret etmiş ve Kıbrıslı Türklere Kıbrıs Cumhuriyeti’nin vatandaşları oldukları mesajını iletmiştir.[11] Son olarak, Andreas Mavroyannis de -kısa bir süre önce- KKTC’de çözüme daha açık duruşu olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) heyetiyle bir görüşme gerçekleştirmiş ve CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’la samimi görüntüler sergilemiştir.[12] Bu anlamda, her üç adayın bir diğer ortak noktası da Kıbrıslı Türklere sahip çıkmaları ve Kıbrıs Sorunu’nu çözmek istemeleridir.

Sonuç olarak, 2023 Güney Kıbrıs Rum Kesimi Başkanlık seçimi, Kıbrıs Sorunu’nun Doğu Akdeniz’de özellikle Mısır açıklarında keşfedilen yeni doğalgaz kaynakları[13] ve Rusya-Batı zıtlaşması nedeniyle daha da önem kazandığı bir dönemde gerçekleşecek olan önemli bir siyasi olaydır. Bu olayı yakından takip etmek de hepimizin bir görevi olmalıdır. Zira Kıbrıs Sorunu’nda eski parametreler bu süreçte değişmek zorunda kalacak ve doğalgaz (enerji) meselesinin tetiklemesiyle, taşlar yerinden oynayarak yeni bir siyasi ve ekonomik denklem kurulacaktır. Bu denklem, bence, Türkler ve Türkiye açısından, KKTC için -kısıtlı- tanınma, Kıbrıs Sorunu için çözüm, Türkiye’nin AB üyeliği hedefinin canlandırılması ve Doğu Akdeniz ülkeleriyle ekonomik iş birliği gibi önemli sonuçlara neden olabilir.

Kapak fotoğrafı: (Soldan sağa) Neofytou-Mavroyannis-Hristodulidis (Kathimerini)

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

KAYNAKÇA

 

[1] İNSAMER, “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi”, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: https://www.insamer.com/tr/ulke-profili-guney-kibris-rum-yonetimi/.

[2] Wikipedia, “2021 Cypriot legislative election”, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/2021_Cypriot_legislative_election.

[3] 1963 olayları sonrasında Kıbrıslı Türkler yönetimden çekilmişlerdir.

[4] Wikipedia, “President of Cyprus”, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/President_of_Cyprus.

[5] Wikipedia, “2023 Cypriot presidential election”, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/2023_Cypriot_presidential_election.

[6] Kathimerini (2022), “Δημοσκόπηση «Κ»: Θρίλερ για γερά νεύρα η δεύτερη θέση (γραφικά)”, 11.12.2022, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: https://www.kathimerini.com.cy/gr/politiki/dimoskopiseis/dimoskopisi-k-thriler-gia-gera-neyra-i-deyteri-thesi-grafika.

[7] Cyprus Mail (2022), “Candidates focus on strengthening Cyprus as tech centre”, 18.12.2022, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: https://cyprus-mail.com/2022/12/18/candidates-focus-on-strengthening-cyprus-as-tech-centre/.

[8] Rosie Charalambous (2022), “Cyprus News Digest: Presidential candidates steer clear of the Cyprus problem”, Cyprus Mail, 16.12.2022, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: https://cyprus-mail.com/2022/12/16/cyprus-news-digest-media-freedom-comes-under-the-spotlight-2/.

[9] Cyprus Mail (2022), “Outcome of February elections could impact path of Cyprob ‘for better or worse’, UN Cyprus envoy says”, 30.10.2022, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: https://cyprus-mail.com/2022/10/30/presidential-elections-in-february-likely-to-impact-path-of-cyprob-un-cyprus-envoy-says/.

[10] Görüşmeden görüntüler için bakınız; https://www.facebook.com/watch/?v=1336904470014293.

[11] Star Kıbrıs (2022), “Güney Kıbrıs’ın başkan adaylarından Hristodulidis ve beraberindeki heyet KTÖS’ü ziyaret etti”, 30.11.2022, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: http://www.starkibris.net/index.asp?haberID=313556.

[12] Yeni Düzen (2022), “Andreas Mavroyannis CTP heyetiyle görüştü”, 29.11.2022, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: https://www.yeniduzen.com/andreas-mavroyannis-ctp-heyetiyle-gorustu-158778h.htm.

[13] Anadolu Ajansı (2022), “Mısır, Akdeniz'de büyük bir doğal gaz rezervi buldu”, 15.12.2022, Erişim Tarihi: 19.12.2022, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/misir-akdenizde-buyuk-bir-dogal-gaz-rezervi-buldu/2765022.