Sayfalar

22 Haziran 2022 Çarşamba

İsrail Son Üç Yıldaki Beşinci Seçimine Gidiyor

İsrail'de, 2009'dan beri kesintisiz Başbakan olarak görev yapan "Bibi" lakaplı Benyamin Netanyahu'yu yerinden eden 8 partili ve Naftali Bennett'in Başbakanlığındaki koalisyon hükümeti, yaklaşık bir yıl görevde kaldıktan sonra erken seçim kararı aldı. Bu nedenle, İsrail'de son üç yıl içerisindeki beşinci genel seçim bu yıl içerisinde düzenlenecek. Seçimin 25 Ekim veya 1 Kasım 2022 tarihlerinde yapılması bekleniyor. Ayrıca bu süreçte liberal çizgideki Yesh Atid (Gelecek Partisi veya Gelecek Var) partisi lideri ve Dışişleri Bakanı Yair Lapid ülkenin geçici Başbakanı olarak görev yapacak.

Öncelikle, genel seçime kadar İsrail'in yeni ve geçici Başbakanı olması beklenen Yair Lapid'i tanıtmakta fayda var. 1963 Tel Aviv doğumlu olan Lapid, ülkemizde pek tanınmamasına karşın İsrail siyasetinde uzun yıllardır bilinen bir isim. Gazetecilikten gelip siyasete giren ve bir dönem İsrail Adalet Bakanı olarak da görev yapan Maariv gazetesinin kurucularından olan Yosef Lapid ile roman yazarı ve gazeteci Shulamit Lapid (Shulamit Giladi) çiftinin çocuğu olarak dünyaya gelen Lapid, İsrail Savunma Kuvvetleri'ne bağlı Bamachane dergisinde çalıştıktan sonra bir süre Maariv gazetesinde yer almış, daha sonra ise televizyon kariyerine başlamıştır. Channel 1 adlı televizyon kanalında kendi söyleşi programını sunan Lapid, bu süreçte ayrıca romanlar, çocuk kitapları, köşe yazıları ve bir televizyon dizisi senaryosu yazmış ve bu sayede ülke genelinde tanınan bir kişi haline gelmiştir. 2012 yılında Yesh Atid partisini kurarak siyasete giren Lapid, geçmişte babası Yosef Lapid'in kurduğu Shinui partisine benzer şekilde liberal Siyonist bir çizgiyi benimsemiştir. Seküler ve merkezci bir parti olarak bilinen Yesh Atid ile son yıllarda siyasette istikrarlı ve önemli bir çıkış gerçekleştiren Lapid, bu şekilde İsrail Dışişleri Bakanlığı ve -bir aksilik olmazsa- Başbakanlığına kadar yükselmeyi başarmıştır. Dışişleri Bakanlığı döneminde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Fas, Bahreyn ve ABD Dışişleri Bakanlarının bir araya geldiği Negev Zirvesi'ni düzenleyerek dikkatleri üzerine çeken Lapid, Filistin Sorunu'nda iki devletli çözümü savunan, LGBT hakları konusunda duyarlı ve İsrailli yerleşimcileri ve Kudüs'ün İsrail başkenti olmasını destekleyen bir çizgidedir. Evli ve 3 çocuk babası olan Yair Lapid, ayrıca 2013-2014 döneminde Maliye Bakanı olarak görev yapmış deneyimli bir isimdir. Lapid'in geçici Başbakanlığı döneminde göstereceği başarılar, kuşkusuz genel seçimde de kendisinin ve partisinin şansını arttırabilir. Lapid'in Başbakanlığı öncesinde 23 Haziran'da Türkiye'ye Dışişleri Bakanı olarak bir ziyarette bulunması bekleniyor. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Lapid'in Başbakanlığını destekleyeceklerini ve ABD Başkanı Joe Biden'ın gelecek ay düzenlenmesi beklenen İsrail ziyaretinin iptal edilmediğini açıklaması da not edilmesi gereken gelişmeler.

Peki 8 partili hükümeti dağılma noktasına getiren ne oldu? Başbakan Naftali Bennett, seçim kararını, “yerleşimci yasası”nın süresinin dolması ve bu yasayı Meclis’ten geçirmekte başarısız olmaları nedeniyle “ülkenin anayasal kaosa girmesini engellemek” amacıyla aldıklarını açıkladı. Yair Lapid ise, “Birkaç ay sonra seçimlere gideceğiz ve devletin önündeki zorluklar devam edecek” ve “hayat pahalılığı, İsrail’e tehdit oluşturan İran, Hamas ve Hizbullah ile mücadeleye devam edeceğiz” açıklamalarını yaptı. 8 partili "yamalı bohça" hükümeti bu noktaya sürükleyen kritik gelişme ise, Başbakan Bennett'in partisi Yamina'nın milletvekili Idit Silman'ın hükümete destekten çekilmesi ve böylelikle hükümetin meclis içerisinde çoğunluğu kaybetmesiyle oldu.

Bu gelişmeleri yakından takip eden Likud partisi lideri Bibi Netanyahu ise, "yaşanan siyasi gelişmelerin İsrail'deki milyonlar için 'harika bir haber' olduğunu" vurguladı. Bu süreçte, 29 vekil ile Knesset'teki en büyük parti olan Likud ve Netanyahu'nun yeniden bir koalisyon hükümeti kurması olasılığı da dillendirildi. Ancak Netanyahu'ya yönelik suçlamalar ve tepkiler nedeniyle bunun gerçekleşmesi kolay gözükmüyor. Olası bir seçimde ise, Netanyahu ile Likud'un sağ/aşırı sağ partileri bir araya getirerek 59 milletvekilliği kazanabileceği, ancak hükümeti kurmak için gerekli olan 61 sayısını az farkla kaçıracağı öngörülüyor. Haziran ayı içerisinde yapılan anketlere göre, Likud'un 35-36 milletvekili ile Knesset'teki en büyük parti olmaya güçlenerek devam edeceği görülüyor. Aynı anketlerde; Yesh Atid'in 20-22, Bezalel Smotrich'in lideri olduğu aşırı sağcı Dini Siyonizm Partisi'nin (Tkuma) 9, Aryeh Deri'nin lideri olduğu ve Haredilerin desteklediği aşırı sağ/dindar çizgideki Şas (Shas) partisinin 8, Moshe Gafni liderliğindeki bir diğer geleneksel Likud müttefiki olan aşırı sağcı Birleşik Tora Yahudiliği (UTJ) partisinin 7, Benny Gantz liderliğindeki merkez/merkez sol çizgideki Mavi-Beyaz İttifak'ın (Kahol Lavan) 7, Avigdor Lieberman liderliğindeki Yisrael Beiteinu (İsrail Evimiz) partisinin 6, Birleşik Arap Listesi'nin 6, Merav Michaeli liderliğindeki İsrail İşçi Partisi'nin 5, Yamina partisinin 4-5, Nitzan Horowitz liderliğindeki merkez sol Meretz'in 4, Gideon Sa'ar liderliğindeki merkez sağ Yeni Umut (Tikva Hadasha) partisinin 4 ve Mansour Abbas liderliğindeki İslamcı Ra'am partisinin 4 vekillik kazanması bekleniyor. Bu durum, ülkedeki en büyük hükümet alternatifinin halen Likud ve Netanyahu ve aşırı sağın ittifakı olduğunu ve muhalefetin bir atılım yapamazsa yine çok partili bir yamalı bohça hükümeti kurmaya zorunlu olacağını gösteriyor. Bu nedenle, Lapid'in geçici Başbakanlığı dönemi bir sonraki seçim için büyük önem taşıyacak.

Son olarak, İsrail'i yakından takip eden Türk gazeteci/akademisyen Soli Özel, hakkındaki yolsuzluk soruşturmaları devam eden Netanyahu'nun da hükümetin düşmesinde kritik rol oynadığına dikkat çekerek, Bibi'nin iktidar hırsının bitmediğini ve bu "kurt politikacı"dan çekinilmesi gerektiğini belirtiyor. Her şekilde, İsrail siyasetinde sıcak geçecek aylara hazırlıklı olmak lazım...

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

19 Haziran 2022 Pazar

2022 Fransa Parlamento Seçimleri: Macron'un İttifakı Mecliste Çoğunluğu Kaybetti

 

Giriş

2022 yılı Nisan ayında Emmanuel Macron'u 5 yıl daha Fransa Cumhurbaşkanı olarak seçen Fransız halkı, dün (19 Haziran 2022) 577 milletvekili ve yeni hükümetin belirlenmesi için yapılan parlamento seçimlerinin ikinci turu için (ilk tur 12 Haziran'da yapılmıştı) sandık başına gitti. Seçimler sonucunda, Cumhurbaşkanı Macron'un Mayıs ayı ortasında atadığı Başbakan Elisabeth Borne liderliğindeki kabinenin geleceğini belirsizliğe sürükleyen bir durum ortaya çıktı. Nitekim Macron'un seçim öncesinde oluşturduğu seçim ittifakı "Ensemble", Fransız Ulusal Meclisi'nde mutlak çoğunluğu (tek parti hükümeti için 289 koltuk gerekiyordu) sağlayamadı. Borne dışında Finans Bakanı Bruno Le Maire, İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, Dışişleri Bakanı olarak yıllar sonra bu göreve gelen ilk kadın olarak dikkat çeken Catherine Colonna, Eğitim Bakanı olarak Pap Ndiaye ve Savunma Bakanı olarak Sebastien Lécornu'nün görev yaptığı kabinenin geleceği, bundan sonra yapılacak görüşmeler ve pazarlıklar sonrasında belli olacak. Bu bağlamda, bu seçimler, Cumhurbaşkanı Macron'un ilk yenilgisi olarak tarihe geçti de denilebilir. Buna karşın, Macron'un partisinin/ittifakının halen meclisteki en kalabalık grubu oluşturduğunu belirtmek gerekiyor. Bu yazıda, 2022 Fransa parlamento seçimlerini mercek altına alacağım.

Seçim Öncesi

Seçim öncesinde, Richard Ferrand'ın lideri olduğu ve Cumhurbaşkanı Macron'un kurduğu LREM veya yeni ismiyle Renaissance (Cumhuriyet Yürüyüşü/Rönesans) partisi, François Bayrou'nun lideri olduğu liberal çizgideki MoDem (Demokrat Hareket), merkez sağ çizgideki Agir, LREM'den ayrılanların kurduğu merkez sol çizgideki Territoires de progrès (TDP), eski Başbakan Édouard Philippe'in kurduğu Horizons ve Philippe Hardouin'in lideri olduğu En Commun partileriyle birlikte Ensemble (Birlikte) veya Ensemble Citoyens (Birlikte Yurttaşlar) adlı merkez/liberal çizgide bir seçim ittifakı oluşturmuştu.

Buna karşılık olarak, Jean-Luc Mélenchon'un Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turunda eriştiği yüksek oy oranlarıyla umut haline gelen sol/aşırı sol/yeşiller de, NUPES-Nouvelle Union populaire écologique et sociale (Yeni Ekolojik ve Toplumsal Halkçı Birlik) adlı yeni bir seçim ittifakı inşa etmeyi başarmıştı. Mélenchon'un LFI'si (Boyun Eğmeyen Fransa) dışında Fransız Sosyalist Partisi (PS), Fransız Komünist Partisi, EELV-Europe Écologie Les Verts (Avrupa Ekolojisi Yeşiller), Sol Parti, Picardie Debout, Génération écologie ve Les Nouveaux Démocrates (ND) gibi partilerin dahil olduğu bu ittifak, seçimler sonucunda Ulusal Meclis'te yüksek sayıda koltuğa ulaşmayı başardı ve solun iktidar umudunu ayakta tuttu. Buna karşın, Mélenchon'un Başbakan olma iddiası bu seçimlerle birlikte hayallere karıştı ve muhtemelen Jean-Luc Mélenchon'un siyasi liderlik kariyeri (kendi isteğiyle) emekliye ayrılacak olması nedeniyle sona erdi. 

Marine Le Pen'in kurduğu ve Jordan Bardella liderliğindeki Ulusal Birlik (Rassemblement national) partisi (eski Ulusal Cephe-FN) ile Christian Jacob liderliğindeki merkez sağın iddialı partisi Cumhuriyetçiler (LR) ise, seçimlere herhangi bir ittifaka dahil olmadan girme kararı almışlardı. Bu partilerden Ulusal Birlik (RN) tarihinin en yüksek koltuk sayısına ulaşmayı başarırken, Cumhuriyetçiler de hükümetin devamı için en kilit parti haline geldi.

Cumhurbaşkanı Macron, seçim öncesinde henüz Nisan ayında kazandığı zaferin ardından Fransız halkının sağduyulu hareket edeceğine inanıyor ve ülkede istikrarı temsil ederek yine bir şekilde zafer kazanacağını düşünüyordu. Son olarak Ukrayna'ya resmi bir ziyaret gerçekleştiren Macron, Cumhurbaşkanı ile hükümetin uyumlu çalışamadığı "cohabitation" ihtimalinin Fransız halkınca desteklenmeyeceğine güveniyordu. Ayrıca Chirac döneminde yapılan anayasal değişiklikle birlikte, Fransa'da Cumhurbaşkanlığı ile parlamento seçimleri birbirlerine yakın tarihlere alınmış ve bu sayede yarı-Başkanlık sistemi içerisinde daha güçlü hükümetlerin oluşması amaçlanmıştı.  Ancak seçim sonuçları, Macron'un liberal reformlarına yönelik ülkede yükselen tepkiyi gösterirken, aşırı sağ ve aşırı solun çok güçlenmesinin Fransız demokrasisi için yeni ve zorlu bir sürece neden olacağını öngörmek için de kâhin olmaya gerek yok...

Seçim Sonuçları

12 Haziran'da yapılan ilk turda katılım oranı yüzde 47,5 seviyesinde kalırken, ikinci turda da oran yüzde 46 seviyesinde kaldı. Bu rakamlar oldukça düşük gözükmesine karşın, Fransa'da parlamento seçimlerine katılımın son yıllarda genelde bu seviyelerde kaldığını hatırlamak gerekiyor. Ancak halkın özellikle de gençlerin seçimlere yönelik ilgisizliğinin gerçekten ülkede ciddi bir sorun haline gelmeye başladığı da yadsınamaz bir gerçek.

Henüz kesinleşmeyen sonuçlara göre; Macron'un partisi LREM/Rönesans, seçim sonucunda Ulusal Meclis'te 246 milletvekilliği ile yetinirken, ikinci sırayı Mélenchon liderliğindeki NUPES ittifakı aldı. NUPES, seçimler sonucunda 142 milletvekilliği kazandı. Seçimde büyük bir çıkış gerçekleştiren Le Pen liderliğindeki Ulusal Birlik (RN), 89 milletvekilliği ile beklentilerin oldukça üzerinde bir sayıya ulaşmayı başardı. Cumhuriyetçiler (LR) partisi ise, 64 civarında milletvekilliği kazandı. Macron'un partisinden parti lideri ve Meclis Sözcüsü/Başkanı Richard Ferrand, Meclis Grubu Başkanı Christophe Castaner, Denizaşırı Topraklar Bakanı Justine Benin, Amélie de Montchalin ve Sağlık Bakanı Brigitte Bourguignon gibi isimler milletvekiliği seçilmeyi başaramazken, Damien Abad, Olivier Véran, İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, Tarım Bakanı Marc Fesneau, Dış Ticaretten Sorumlu Bakan Franck Riester ve Başbakan Elisabeth Borne gibi isimler yeniden seçilmeyi başardılar.

Seçim sonuçları, her parti adına kısmi başarı olarak değerlendirilebilir. Öyle ki, Macron'un ittifakı/partisi yine açık farkla birinci olarak gücünü korurken, NUPES ve sol en büyük muhalefet partisi olmayı başardı, Cumhuriyetçiler (LR) güçlerinin bitmediğini ispatladı, Ulusal Birlik (RN) ise önceki parlamentodakine kıyasla 10 kat daha fazla vekil ile temsil imkânı yakaladı. Bu anlamda, seçimin en büyük kazananının RN ve Marine Le Pen olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Zira bugüne kadar Fransa'daki seçim sistemi nedeniyle Ulusal Meclis içi temsiliyeti daima düşük seviyelerde kalan aşırı sağ parti/hareket, ilk kez Meclis'te rahat bir şekilde grup kuracak ve etkili muhalefet yapabilecek çoğunluğa ulaştı. Bu nedenle, Fransa ve Avrupa Birliği için aşırı sağ tehdidinin ortadan kalkmadığını söylemek mümkün.

Kaynak: Le Monde

Sonuç

Seçim sonuçları LFI ve RN gibi muhalefet partileri liderlerince "Cumhurbaşkanı Macron'un yenilgisi" olarak yorumlanırken, Macron'un partisinin bundan sonra Ulusal Meclis'ten yasaları geçirebilmek için başka bir partinin desteğine ihtiyacı olacak. Bu konuda ideal parti Cumhuriyetçiler (LR) olarak öne çıkarken, Macron'un aşırı sol LFI ya da aşırı sağ RN ile işbirliğini istemeyeceği düşünülüyor. Bu durumda da, Rönesans/LREM partisinin Cumhuriyetçiler (LR) ile meclis çoğunluğu oluşturması en makul seçenek olarak gözüküyor. Yeni hükümette hangi isimlerin yer alabileceği ise pazarlıklar sonucunda ortaya çıkacaktır. Ancak milletvekili seçilemeyen Bakanların yerlerini kaybettiklerini belirtmek gerekir. Soldan gelmesine karşın liberal siyasi programı merkez/merkez sağa uygun olan Macron ve partisi için, LR/Cumhuriyetçiler ile uyumlu bir hükümet seçeneği her zaman masadadır ki, bundan sonra Cumhurbaşkanı'nın temel mücadelesi de aşırı sağı durdurmak olacaktır. Macron'un reform programını da Cumhuriyetçilerin desteği ile hayata geçirmeye devam etmesi halen mümkündür. 

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ