Sayfalar

30 Mayıs 2022 Pazartesi

2022 Avustralya Federal Seçimleri

 

Okyanusya kıtasının en önemli ülkesi ve en büyük ekonomisi olan Avustralya’da, 47. parlamentonun üyelerini ve yeni hükümeti belirlemek için 21 Mayıs 2022 tarihinde sandık başına gidildi. 2018 yılından beri ülkesinde Başbakan olarak görev yapan Avustralya Liberal Partisi lideri Scott Morrison, Liberal-Ulusal koalisyonun (Avustralya Liberal Partisi ile Avustralya Ulusal Partisi arasındaki seçim ittifakı) Başbakan adayı olarak girdiği seçimde, Avustralya İşçi Partisi ve 2019'dan bu yana partinin yeni lideri olan Anthony Albanese'e geçildi ve iktidarını kaybetti. Dolayısıyla, Avustralya'da yıllar sonra yeniden sol iktidara geldi. Bu yazıda, 2022 Avustralya federal seçimlerini inceleyeceğim.

Anthony Albanese

Hatırlanacağı üzere, 2019 yılında yapılan bir önceki Avustralya federal seçimlerinde, Scott Morrison liderliğindeki Liberal-Ulusal koalisyon, Bill Shorten liderliğindeki Avustralya İşçi Partisi'ni mağlup ederek 3 yıl daha iktidarda kalmaya hak kazanmıştı. Scott Morrison liderliğindeki Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile geliştirdiği yakın ilişkiler neticesinde, önce Fransa ile yapmış olduğu tarihi denizaltı anlaşmasını feshederek Paris ile bir gerginlik yaşadı, daha sonra da 2021 yılında ABD ve Birleşik Krallık ile birlikte Çin karşıtı AUKUS adlı yeni bir güvenlik paktına dahil olarak, yeni nükleer enerjiyle çalışan denizaltılarını ABD ve Birleşik Krallık gibi geleneksel müttefiklerinden almaya karar verdi. Zaten ABD, Hindistan ve Japonya ile birlikte Dörtlü Güvenlik Diyaloğu - QUAD'a da dahil olan Avustralya, bu şekilde son yıllarda çok yakın ekonomik ilişkiler kurduğu Pekin yönetiminden uzaklaşma yolunda güçlü sinyaller vermeye başladı.

2022 Avustralya federal seçimleri sonuçları

2022 federal seçimleri sonucunda, Avustralya İşçi Partisi yüzde 51,7 oyla parlamentoda 76 sandalye elde ederken, Liberal-Ulusal koalisyon yüzde 48,3 oy ve 57 sandalyede kaldı. Diğer 16 parlamento sandalyesi ise bağımsızlar ve diğer partilerden adaylara gitti. Bu şekilde, sol parti, iktidar için gerekli olan kritik 76 sayısına ulaşmayı başardı ve 9 yıllık Liberal-Ulusal koalisyon döneminin ardından Avustralya'da yeni bir dönem başlamış oldu. Avustralya İşçi Partisi lideri ve yeni Başbakan Anthony Albanese ise, seçim sonuçlarının belli olmasının ardından yaptığı ilk açıklamada, "Mesajım, tüm Avustralyalıları temsil etmek istiyorum. Ülkeyi birleştirmek istiyorum. Son zamanlarda çok fazla bölünme oldu. Mevcut hükümete yönelik eleştirilerimden biri de Scott Morrison'ın birlik ve ortak amaçtan ziyade farklılık ve bölünme arayışında olması. İnsanları bir araya getirmek istiyorum ve büyük demokrasimizde insanlar nasıl oy verirse versin, insanların görüşlerini sandıkta ifade etmeleri güzel. Bunu yaptıktan sonra birlik olup millet olarak ilerlememiz gerekiyor. Yapabileceğimize inanıyorum." ifadelerini kullandı.

Penny Wong

Geçtiğimiz hafta yemin ederek ülke tarihinin 31. Başbakanı olarak görevine başlayan Albanese'in yanı sıra, düzenlenen resmi törende, Richard Marles Başbakan Yardımcısı, Penny Wong Dışişleri Bakanı, Katy Gallagher ile Jim Chalmers da Ekonomi Bakanı olarak yemin ettiler. 1968 Malezya doğumlu Penny Wong, ülke tarihinin ilk yurtdışı doğumlu Dışişleri Bakanı olarak tarihe geçerken, ücretsiz sağlık sistemini savunan sol politikaları ve rugby tutkusuyla bilinen Başbakan Albanese de, uzun yıllardır devam eden siyasi kariyerinin sonucunda Başbakanlık koltuğuna ulaşmayı başardı. Daha önce 2007-2013 döneminde Kevin Rudd liderliğindeki Avustralya İşçi Partisi iktidarında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve yine 2013 yılı içerisinde birkaç ay Başbakan Yardımcılığı görevlerini yapan Albanese, ABD-Çin rekabetinin giderek arttığı ve en yoğun hissedildiği ülke olan Avustralya'da bundan sonra dümendeki yeni kaptan olacak. Albanese, sol görüşlü olmasına karşın, demokrasiye olan bağlılığı nedeniyle, Çin'in Pasifik bölgesinde artan etkinliğine karşı politikaları sürdürecek gibi gözüküyor. Ancak Avustralya'nın en büyük dış ticaret partneri olan Çin'le ilişkilerinin siyaseten gerilmesi, ülkenin ekonomik gidişatını olumsuz etkileyebilecek bir faktör olarak bazı sektör liderlerini (üniversiteler başta olmak üzere) endişelendiriyor. 

Sonuç olarak, Türkiye'den uzak ve gönülden ırak olan Avustralya'da yaşananlar ve yaşanacakların 21. yüzyıl siyasetinde belirleyici unsurlardan biri olabileceğini akılda tutmak ve bu ülke siyasetini yakından gözlemlemek gerekiyor.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ


18 Mayıs 2022 Çarşamba

La Politique Turque dans une phase critique


La Turquie va organiser deux élections en même temps en juin 2023 :  les élections législatives et présidentielles. Alors il reste presque une année pour les partis politiques et les candidats à achever leur préparation. Dans cette période critique, la vie politique en Turquie est toujours active et voire dramatique. Même si le pays n’est pas considéré comme une démocratie par Freedom House depuis des années, il y a quand même des partis politiques et des leaders, dont le programme est différent, qui sont en pleine concurrence afin de pouvoir gouverner le pays.

Le plus grand problème de la Turquie est maintenant la crise économique. L’inflation annuel dans le pays a été récemment annoncée à 70 %. Cela indique que le pouvoir d’achat a considérablement diminué. En plus, le livre turc a rapidement perdu de sa valeur contre le dollar et l’euro dans les années dernières. Alors le Président Recep Tayyip Erdoğan et son parti l’AKP (Parti de la justice et du développement) peuvent facilement perdre le soutien des électeurs à la prochaine élection à cause de la situation économique. Mais Erdoğan continue à jouer au populisme et essaye d’instrumentaliser les notions telles que la culture et la religion pour consolider ses électorats islamo-conservateurs. De plus, Erdoğan est pour maintenir sa coalition électorale (Alliance Populaire - Cumhur İttifakı) avec les partis ultranationalistes le MHP (Parti d’action nationaliste) et le BBP (Parti de la grande unité).

Ümit Özdağ

Un autre problème qui intéresse l’ensemble de la nation, c’est la situation des immigrants syriens. Récemment un parti politique anti-immigrant (Parti de la Victoire – Zafer Partisi) a été créé par un professeur de science politique Ümit Özdağ. Özdağ ayant été un professeur à l’Université de Gazi à Ankara. Il est assez connu dans les milieux nationalistes. Il était dans le MHP pour de longues années mais il a quitté son parti pour rejoindre le Bon Parti (İYİ Parti) de Meral Akşener qui est l’opposant à Devlet Bahçeli. Il y a peu de temps il a également abandonné le Bon Parti et a établi le Parti de la victoire. Özdağ accuse les immigrants syriens pour le cambriolage et le harcèlement sexuel. Il dit qu’il va expulser tous les immigrants de la Turquie par force dans une année. Il a su créer un mouvement anti-immigrant assez fort dans ces dernières semaines. A cause d’Özdağ, même le CHP a commencé à changer sa politique. Par exemple, le chef de CHP Kemal Kılıçdaroğlu a annoncé un plan de renvoi des immigrants syriens dans les deux années suivantes. En plus, le maire de Bolu de CHP Tanju Özcan a augmenté le prix de l’eau pour les immigrants dont il prévoit le retour en Syrie. Pendant cette crise économique, les immigrants peuvent facilement devenir la victime de la stigmatisation causée par les discours haineux des hommes politiques. Mais on ne doit pas oublier que les immigrants syriens aient quitté leur pays à cause de la brutalité du régime syrienne et aussi du terrorisme de DAECH. Ainsi la Turquie continue à installer les immigrants dans les zones, sans menace, contrôlée par l’armée turc.

Ekrem İmamoğlu et Kemal Kılıçdaroğlu

 Un autre parti dynamique c’est le CHP (Parti républicain du peuple). Le CHP est le leader du bloc Alliance Nationale (Millet İttifakı). Ce bloc anti-Erdoğan est composé du CHP, İYİ Parti (le Bon Parti), le Parti de la félicité (Saadet Partisi), le Parti Démocrate (DP), le Parti de DEVA et le Parti de la Future (Gelecek Partisi). Ces six partis politiques essayent de trouver le meilleur candidat à l’élection présidentielle, tous ensemble mais ils mentionnent toujours un retour au régime parlementaire. Le chef du parti Kemal Kılıçdaroğlu, le maire d’İstanbul Ekrem İmamoğlu et le maire d’Ankara Mansur Yavaş sont parmi les candidats favorisés par les médias turcs. İmamoğlu a récemment réalisé des visites dans les villes de la région de la mer Noire comme Trabzon, Rize et Artvin. Il a été fortement critiqué pour avoir invités les journalistes pro-Erdoğan comme Nagehan Alçı. Par ailleurs, le chef du parti Kemal Kılıçdaroğlu veut aussi devenir le candidat présidentiel. Il a dit envers les autres candidats possibles de l’Alliance de la Nation « soutient moi ou bien pousse-toi ».  Il y a peu de temps Kılıçdaroğlu a fait une irruption à SADAT, qui est une société de défense soi-disant assez mystérieuse créée par un ancien général turc islamiste Adnan Tanrıverdi. En outre, la Cour de cassation turque (Yargıtay) a confirmé la peine de prison de cinq ans prononcée contre la responsable du Parti républicain du peuple (CHP) pour la province d’İstanbul, Canan Kaftancıoğlu qui avait pris en charge de l’organisation des cadres de CHP pour empêcher des fraudes électorales pendant les élections municipales à İstanbul.

Finalement, je pense que le Président Erdoğan va continuer à jouer la carte du nationalisme et que le parti pro-kurde HDP (Parti démocratique des peuples) peut être fermé par la décision de la cour constitutionnelle dans les mois prochaines. Erdoğan peut aussi avoir recours à de nouvelles stratégies pour maintenir le clivage entre les islamistes et les séculaires. Mais en cas de perpétualité de la crise économique, le bloc d’opposition aurait beaucoup plus de chance pour vaincre Erdoğan s’il peut trouver le meilleur candidat.

Dr. Ozan ÖRMECİ

Correcteur d’orthographe et de grammaire : Berkay TEMEL


16 Mayıs 2022 Pazartesi

Turkish Politics in Critical Conjuncture

The Republic of Turkey is heading for double elections on June 18, 2023 on its 100th anniversary; presidential election and parliamentary election. This means that there is almost a year left until the elections and political parties and candidates should start making necessary preparations. In this critical conjuncture, Turkish politics is very active and exciting these days with alternative views and programmes. Although Turkey has begun to be considered as a “not-free” country in recent years by the Freedom House[1], in fact the existence of different political parties, leaders, and programmes show that democracy might still prevail in this country. In this piece, I am going to summarize most recent political developments in Turkey.

The most spoken issue in Turkey in recent months is of course the economic crisis. Turkey’s annual inflation is announced as 70 % recently[2], which might tell us how the loss of purchasing power of people decreased significantly in recent months. Of course, coupled with the depreciation of Turkish lira against U.S. Dollar and Euro in recent years[3], this has a terrible effect on people and it might distance average voter from the current government and Recep Tayyip Erdoğan regime. Although Turkish President Recep Tayyip Erdoğan still shows and performs his immense skills of populism[4], this might not be enough this time due to the ongoing economic crisis. In the meantime, Erdoğan continues to keep his electoral coalition People’s Alliance (Cumhur İttifakı) with ultranationalist parties MHP (Nationalist Action Party) and BBP (Great Unity Party).

Ümit Özdağ

Another popular theme in Turkish politics is the situation of Syrian migrants. Recently, an anti-immigration party was established in Turkey by Professor of Political Science and nationalist academic Ümit Özdağ (1961-): Victory Party (Zafer Partisi)[5]. Son of the leading putschist of the 27 May 1960 military intervention staff captain Muzaffer Özdağ, Ümit Özdağ was a popular nationalist academic from Gazi University and a well-known figure within the Turkish nationalist MHP. However, after challenging party leader Devlet Bahçeli, he resigned from party and joined Meral Akşener’s Good Party (İYİ Parti). Özdağ also resigned from İYİ Parti recently and established Victory Party. Although not much chance is given to him for elections, it is for sure that his anti-immigration policies appeal to ordinary people who are upset due to economic conditions within the country in recent years. Özdağ blames Syrian migrants of theft and abuse and claims that they would send all migrants to Syria forcefully.[6] Özdağ also engaged in a battle words with Turkey’s Minister of Interior Süleyman Soylu recently.[7] Özdağ represents far-right tradition and Turkish Trumpism in this critical conjuncture. What is surprising is that, Özdağ’s policies also find support among the secular social-democratic CHP (Republican People’s Party). For instance, CHP’s Bolu mayor Tanju Özcan began to implement ten times more expensive prices for water to Syrian migrants[8] and CHP leader Kemal Kılıçdaroğlu announced a plan to send all Syrian migrants in two years.[9] Of course, huge immigration in short time span is a major problem for all countries. However, we must be careful not to blame victims of the war (in this case, people who escaped from the brutality of the Syrian regime and ISIS terrorism) and as international public, we should do our best to help Syrian migrants. It must not be forgotten that Turks also migrated to Anatolia from different geographies and they are not one of the autochthon peoples of Anatolia.

Ekrem İmamoğlu and Kemal Kılıçdaroğlu

Another dynamic party of Turkish politics is CHP. CHP won many municipalities of metropolitan cities in 2019 local elections and consolidated its power. CHP’s Istanbul mayor Ekrem İmamoğlu and Ankara mayor Mansur Yavaş became two new political stars within the country. İmamoğlu recently organized a trip to his hometown Karadeniz region (Artvin, Rize, and Trabzon) as he was the declared official candidate of the opposition. This trip took both positive and negative reactions from the media; especially İmamoğlu’s choice of inviting pro-Erdoğan journalist Nagehan Alçı took harsh criticism from opposition circles.[10] At the same time, CHP leader Kemal Kılıçdaroğlu announced that he wants to become the presidential candidate of the Nation’s Alliance (Millet İttifakı). Kılıçdaroğlu even said that “either support me or clear the way”.[11] Since the opposition bloc insists on a transition (return) to parliamentary system, they should carefully choose their Presidential and Prime Minister candidates in this critical conjuncture. CHP’s biggest advantage before the elections is the continuation of the bloc of 6 parties; CHP, İYİ Parti, Felicity Party (Saadet Partisi), Democrat Party (DP), Future Party (Gelecek Partisi), and DEVA Party. However, a few days before, CHP’s provincial head in Istanbul, Canan Kaftancıoğlu was sentenced to prison.[12] Kaftancıoğlu is often praised for her organizational capacity to avoid electoral fraud in Istanbul and pointed out as the architect of İmamoğlu’s stunning victory back in 2019.

Finally, I think we should expect more moves on the side of the government and opposition in the coming months. President Erdoğan might try to use the card of nationalism and take advantage of the closure of the pro-Kurdish HDP (Peoples’ Democratic Party). Erdoğan might also use classical tactics of cultural war between Islamism and secularism to consolidate the conservative bloc. The opposition bloc on the other hand might choose the appropriate candidate and begin working on a new and liberal programme in order to avoid ideological side slip.

Assoc. Prof. Ozan ÖRMECİ



[5] For its website, see; https://zaferpartisi.org.tr/.


12 Mayıs 2022 Perşembe

UPA Yazarlarından Yeni Makale: "F-35 Crisis: Will Turkish-US Defense Cooperation Continue?"

 

İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (İngilizce) Bölüm Başkanı ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) Kurucu Genel Koordinatörü Doç. Dr. Ozan Örmeci, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Araştırma Görevlisi ve UPA Koordinatörü Dr. Eren Alper Yılmaz ve Giresun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cenk Özgen'in birlikte yazdıkları "F-35 Crisis: Will Turkish-US Defense Cooperation Continue?" adlı makale, SSCI endeksli Middle East Policy dergisince yayınlandı. Aşağıdaki linkten bu makaleye ulaşabilirsiniz.