24 Mayıs 2013 Cuma

Alkol Kısıtlamaları Üzerine


Başbakan Erdoğan’ın açılım sürecinde yaşanılan sıkıntılara ve Reyhanlı patlamalarının şokuna ek olarak, geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği ve oldukça başarısız geçen Amerika Birleşik Devletleri ziyareti sonrasında muhafazakar tabanda biriken öfkeyi dindirmek için medyada sıklıkla gündeme getirildiğini tahmin ettiğim alkol kısıtlamaları üzerine bugüne kadar ülkemizde pek çok şey yazıp söylenmiştir. Ancak bu söylenenlerin önemli bir kısmı somut ve gerçek bilgilere dayanmamaktadır. Bu nedenle ben bu yazıda hükümetin son geçirdiği yasa ve alkol kısıtlamaları üzerine size bilgi verecek ve bu konuda kişisel fikirlerimi beyan edeceğim.

Öncelikle ülkemizde yaratılan ve alkol almayı dinsizlik, suç ve ahlaksızlıkla bir tutarak kriminalize etmeye çalışan mahalle baskısı atmosferi nedeniyle, -kendimi temize çekmek adına- alkolü yalnızca sosyal ortamlarda seyrek olarak ve daima kararında tüketen biri olduğumu ve alkol bağımlılığın da diğer tüm bağımlılıklar gibi zararlı olduğunu düşündüğümü belirtmek isterim. Alkolün bugüne kadar aile ve sosyal çevremle ilişkilerimde asla bir olumsuz faktör olmadığını, tamtersine eşimle dışarıda eğlenmeye çıktığımızda hayattan çok daha fazla keyif aldığımızı ve mutlu olduğumuzu da söylemek zorundayım. Ayrıca AKP’li üst düzey yöneticilerin söylediklerinin aksine, yürürlükte olan anayasamızda yer alan 58. maddedeki hükmün gençleri alkolden değil, “alkol düşkünlüğü”nden korumak amacıyla yapıldığını da hatırlatmak isterim.[1]

İlk olarak yeni geçirilen yasaya bakalım. Komisyondan bazı düzeltmelerle geçtikten sonra TBMM’de kabul edilen “Torba Kanun” teklifi içerisinde yer alan alkol kısıtlamaları kısaca şöyle özetlenebilir;[2]
-          Kanuna göre, alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamayacak. Bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamayacak. Ancak alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik ihtisas fuarları düzenlenebilecek. 
-          Alkollü içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne suretle olursa olsun, hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek olamayacak. Açık alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan işletmelerde servis amaçlı materyallerden marka, amblem ve logo kullanılabilecek.
-          Televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkinin özendirici görüntülerine yer verilemeyecek. 
-          Alkollü içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar, teşvik, hediye, eşantiyon, promosyon veya bedelsiz olarak alkollü içki dağıtamayacak. Bu hükümlere aykırı hareket edenlere 5 bin TL’den 200 bin TL’ye kadar idari para cezası verilecek.
-          Alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere 18 yaşını doldurmamış kişilere satılamayacak. Buna aykırı hareket edenlere, para cezasının yanı sıra, çocuğun sağlığının tehlikeye sokulması halinde, TCK’nın “Sağlık için tehlikeli madde temini” başlıklı 194. maddesi hükümleri uyarınca 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilecek.
-          Alkollü içkiler, 22.00 ile 06.00 saatleri arasında perakende satılamayacak.
-          Türkiye’de üretilen veya ithal edilen alkollü içkilerin ambalajları üzerine, alkol ürünlerinin zararlarını belirten Türkçe yazılı uyarılar veya mesajlar konulacak. Uyarı mesajlarını taşımayan alkollü içkiler satılamayacak. Uyarı mesajlarının şekli, boyutu ve içeriği; Sağlık Bakanlığı’nın uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunca belirlenecek.
-          Bu kanun kapsamına giren ürünlerin toptan, perakende veya açık satışının  yapıldığı yerler ile örgün eğitim kurumları ve dershaneler, öğrenci yurtları ve  ibadethaneler arasında kapıdan kapıya en az 100 metre uzaklığın bulunması zorunlu  olacak. Bu mesafe şartı turizm belgeli işletmeler için uygulanmayacak. Mesafe  şartı satış belgesinin verildiği tarih itibarıyla aranacak.
-          Tütün mamulü, etil alkol, metil alkol ve alkollü içki satmak isteyenlerin, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (TAPDK) satış belgesi almaları zorunlu olacak. 
-          0,50 promilin üzerinde alkollü araç kullanan sürücülere 700 lira ceza verilecek ve ehliyeti 6 aylığına geri alınacak. 5 yıl içinde sürücü belgeleri ikinci defa geri alınanlar, sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya üçten fazla geri alınan sürücüler ise psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulacak. Alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2 bin TL para cezası verilecek.
-          Sigara ve diğer tütün ürünlerinin, özel araçların sürücü koltuklarında da içilmesi yasak olacak. Tütün içermeyen ancak tütün mamulünü taklit eder tarzda kullanılan her türlü nargile ve sigara, tütün ürünü kabul edilecek.[3]

Öncelikle bu yasada yer alan bazı maddelerin doğru ve faydalı olduğuna inandığımı belirtmek isterim. Örneğin alkollü içkilerin tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere 18 yaşını doldurmamış kişilere satılamayacak olması ya da Türkiye’de üretilen veya ithal edilen alkollü içkilerin ambalajları üzerine, alkol ürünlerinin zararlarını belirten Türkçe yazılı uyarılar veya mesajlar konulacak olması ve de alkollü araba kullanan sürücülere yönelik cezalar, zararlı değil, tamtersine faydalı ve doğru adımlardır. Ancak yasaya son derece sinsice yerleştirilmiş ve gıda-içecek, turizm-otelcilik ve eğlence sektörleri başta olmak üzere Türkiye ekonomisini olumsuz yönde etkileyebilecek maddeler de bulunmaktadır. Örneğin alkolün her ne surette olursa olsun reklamının yapılamayacak olması, 18 yaşından büyük ve alkol alması muhtemel tüketicilere yapılan bir saygısızlık ve serbest piyasa ekonomisi açısından da son derece sakıncalı bir tavırdır. Eğer amaç gençleri alkolden korumaksa bu tarz reklamların gençlerin oldukları mecralarda ya da gençlerin tv izleyebilecekleri saatlerde örneğin gece 24.00’e kadar engellenmesi doğru bir kısıtlama olurdu. Ancak burada görüldüğü üzere alkolün asla reklamının yapılamayacak olması bu konuda hükümetin katı ideolojik bir yaklaşımının olduğunu göstermektedir. Yine daha önce sigaraya da uygulandığı şekilde alkolün tv dizileri ve filmlerde gösterilmesinin yasaklanması, sanatsal açıdan getireceği estetik ve kurgu sorunlarının yanında hükümet zihniyetinin bu konuda ne kadar fanatik olduğunu göstermektedir. Düşünün ki, alkolün zararlarının anlatıldığı ve bir alkol bağımlısının hayatının işleneceği bir filmde bile bundan sonra alkol gösterilemeyecektir. Bunun demokrasi ve özgürlükle hiçbir alakası yoktur.

Aslına bakılırsa 100 metre şartı da iyi niyetli olmayan bir hükümet tarafından kolaylıkla kötüye kullanılabilecek bir maddedir. Turistik bir yerde faaliyet gösteren bir işletmenin yakınına sonradan bir okul veya ibadethanenin kurulması durumunda bu girişimcinin yaşayacağı mağduriyet nasıl giderilecektir? Bu gibi uygulamaların Türkiye’nin turizm-otelcilik sektörüne vuracağı darbeler öngörülmüş müdür? İbadethanelerin ve eğitim kurumlarının hemen yanında alkollü işletmelerin olması hakikaten de göze hoş gelmeyebilir ancak laik bir devletin vatandaşlarına karşı eşitlik ilkesi gereğince ibadet edenleri içenlerden ya da içenleri ibadet edenlerden korumayı düşünmemesi ve herkesi birlikte yaşatmak konusunda odaklanması gerekmektedir. Oysa bu noktada hükümet açıkça anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir tutum göstermekte ve ibadet edenleri müspet, içenleri menfi vatandaş kabul etmektedir. Bu da dış politikada Sünni cihadist bir çizgi takip eden Türkiye’nin artık içeride de İslamcı otoriter uygulamalara yöneldiğinin açık bir ispatıdır. İnsanların gece dışarı eğlenceye çıkması ya da haftasonları evinde keyif yapmak istemesi nedeniyle alkol ihtiyacının en çok olduğu 22.00-06.00 saatleri arasında alkolün satılamayacak olması da son derece mantıksız bir uygulamadır. Yine Türkiye’nin ihracatının artmasında önemli rol oynayabilecek alkol firmalarının (şarap üreticileri vs.) çeşitli organizasyonlara sponsorluk yapmasının ve tanıtım yapmasının engellenmesi ülkemize ekonomik kayıp olarak geri dönecektir. Bu konularda hükümetin liberalizmden giderek uzaklaştığını söylemek mümkündür.  

Hükümetin bu kadar hassas (!) olduğu toplum sağlığı konusuna girerek Türkiye’deki alkol tüketim oranlarına baktığımızda ise basında söylenenlerin aksine Türk toplumunda alkol tüketiminin diğer dünya ülkelerine oranla oldukça düşük olduğunu görmekteyiz. Elbette bu durumu bir övgü ya da yergi vesilesiyle söylemiyorum. Ancak ülkenin işsizlik, ekonomik sorunlar, terör, dış politika, kadın cinayetleri gibi çok ciddi sorunları varken hükümetin ortada ciddi bir toplumsal sorun yokken tüm mesaisini alkolle mücadeleye ayırması, bu konuda yine hükümetin ideolojik katılığını göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı 2005 verilerine bakarsak Türkiye alkol tüketiminde, şeriatla yönetilen Orta Doğu ve fakirlikten muzdarip Afrika ülkelerinin bir kademe üzerinde 147. sırada yer almaktadır.[4] Bu istatistiğe göre Türkiye’de  15 yaş üstü yetişkin başına düşen kaydedilmiş saf alkol miktarı tüketimi 1,37 litredir.[5] Dolayısıyla alkol bağımlılığı Türkiye’de son derece marjinal bir sorun olarak ele alınmalıdır. Bu nedenle hükümetin çıkardığı son yasa son derece katı ve siyasal İslamcılık ideolojisini yansıtan bir yaklaşıma sahiptir.



Dünya alkol tüketimi haritası. Türkiye Orta Doğu ve Afrika’daki en az içki tüketilen yeşil bölgelerden sonra açık mavi ile 2. kademe ülkeler arasında.

Bu kısıtlamacı zihniyetin alkolü ve genel anlamda eğlenceyi giderek toplumsal hayattan dışlayarak Türkiye’yi adım adım Orta Doğu’nun gerikalmış ülkelerindeki Şeriatçı düzene götürmek istediği apaçık ortadadır. Bu gibi adımları “beni etkilemez nasıl olsa” diyerek sessizce takip edenler, yarın öbür gün baskıcı uygulamalar kadın giyimi, cinsiyet bazında ayrımcılık, ibadet zorunluluğu, laik hukuk sisteminin rafa kaldırılması gibi konularda sıra kendilerine geldiğinde onlara sahip çıkacak kimseleri bulamayabilirler. Ayrıca Türkiye’deki turizm-otelcilik, gıda-içecek ve eğlence sektörlerinin bu yasağa çok şiddetli tepki vermesi gerekmektedir. Örneğin bu kısıtlamalar ve oluşan kötü atmosfer nedeniyle turistik yerlerde dilediği gibi eğlenemeyen insanlarımız, bundan sonra tatillerinde giderek yurtdışını tercih etmeye başlayacaklardır. Ayrıca Türkiye’deki bu yasaklarla ilgili basında çıkan haberler nedeniyle ülkemizde rahatça tatil yapamayacağını düşünen turistler de Türkiye’ye bu durumda daha az rağbet edebilirler. Alkolün suç haline getirilmesi Türkiye’deki müzik endüstrisi açısından da felakete yol açacaktır. Alkollü mekanların azaltılması sanatçılar açısından da daha az sahneye çıkılabilecek mekan, daha az albüm satışı ve halkla daha az buluşma demektir. Dahası bu yasaklar, bu konuyla alakalı ikincil sektörler olan gıda (kuruyemiş, çerez vs.) sektörünü de olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle birçok farklı sektörlerde bu yasağa paralel olarak bir ekonomik kayıp yaşanacaktır. Herkesin ülkemiz ekonomisinin gelişmesi adına bu konuda daha duyarlı olması gerekmektedir. Piyasacı liberal demokrat bir mantıkla olaya yaklaşıldığında, alkol üretiminin hurma üretiminden devlet nezdinde hiçbir farkı olmaması gerekmektedir. Ancak Türkiye’deki hassasiyetler buna izin vermemektedir.

Son olarak şunu da eklemek isterim ki, bir toplumun eğlence ve sosyal hayatını düzenlemek hükümetlerin ve devletin görevi değildir. Bu tarz konularda toplum kendi dengesini kendi yaratır ve istediği şekilde yol alır. Siyasal mühendislik projeleri tarihte olduğu gibi bugün de başarısız kalmaya mahkumdur. Siyaset bilimi teorisi açısından devlet aldığı vergiler doğrultusunda sadece halka hizmet sunmak ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Türkiye’de liberal geçinen çevrelerin bu konudaki suskunlukları ise onların gerçek yüzlerini göstermektedir. Ülkemizde bazı konularda önemli hizmetler yapan, ancak bir türlü içerisindeki İslami radikalizmden kurtulamayan Sayın Başbakan’a tavsiyem ise, illaki bir Osmanlı Sultanı’na benzemek istiyorsa kendisi alkolik olduğu için içkiyi yasaklayan 4. Murat’a özenmek yerine, Akdeniz’i bir Türk gölü haline getiren ve topluma adalet dağıtan Kanuni Sultan Süleyman’a, ya da bilim ve sanatın önünü açan Fatih Sultan Mehmet’e özenmesidir. Kıbrıs’tan sevgilerle...

Dr. Ozan ÖRMECİ



[1] Maddenin tamamı şu şekildedir; “MADDE 58 – Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır. Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.”, Erişim Adresi: http://www.anayasa.gen.tr/1982ay.htm, Erişim Tarihi: 24.05.2013.
[2] Kanun teklifinin tam metnine şuradan ulaşabilirsiniz; http://www2.tbmm.gov.tr/d24/2/2-1524.pdf.
[4] “Türkiye alkol tüketiminde 147. sırada”, Milliyet, Erişim Tarihi: 24.05.2013, Erişim Adresi: http://www.milliyet.com.tr/turkiye-alkol-tuketiminde-147-sirada/guncel/haberdetay/18.02.2011/1353770/default.htm.


1 yorum:

vatandaş dedi ki...

bilgiler için teşekkürler. bir şey daha eklemek istedim: 100 metre kısıtlamasında bir diğer yanlışlık da şurada, sadece turistik mekan belgesi olanların alkol satışına izin verilecek demek aslında "tc vatandaşları alkol almaz, turistler alır, oradan gelecek parayı da kaybetmek istemiyoruz." demektir. tüm tc. vatandaşları bir kalıba sokuluyor demektir.

çok üzücü bir durum gerçekten.