Danışmanı
olduğum Girne Amerikan Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkileri
Kulübü – GAÜSBUİK’in düzenlediği “1974’ten 2013’e Kıbrıs Sorunu ve Doğu Akdeniz
Enerji Güvenliği” konulu 1. Kıbrıs çalıştayı önceki gün Girne Amerikan
Üniversitesi Milenyum Senato Kongre Salonu’nda düzenlendi. AK Parti Malatya
milletvekili Ömer Faruk Öz, CHP Kocaeli milletvekili Haydar Akar, LDP Genel
Başkanı Cem Toker ve emekli büyükelçi Dr. Onur Öymen’in katıldığı ve sabah saat
10.00’da başlayıp akşam 16.30 dolaylarında sona eren çalıştayda Kıbrıs sorunu
tüm yönleriyle masaya yatırıldı. KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu ise
yoğun programı nedeniyle çalıştaya katılım gösteremedi. Bu yazıda size
çalıştaydan akıllarda kalan hususları aktarmaya çalışacağım.
Ben
ve öğrencilerimin mesaisi aslına bakılırsa çalıştaydan bir gün önce konukların
Lefkoşa Ercan Havaalanı’ndan karşılanması ve Merit Hotel’e yerleştirilmesiyle
başladı. Sabah saatlerinde emekli büyükelçi Sayın Dr. Onur Öymen, sonrasında
öğle vakitlerinde LDP Genel Başkanı Sayın Cem Toker ve gece geç saatlerde AK
Parti Malatya milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz üniversitemizin desteği ve
öğrencilerimizin yoğun çabalarıyla kulübümüzce karşılanarak otele
yerleştirildi. CHP Kocaeli milletvekili Sayın Haydar Akar ise çalışmaları
nedeniyle çalıştaya Pazartesi günü günübirlik katılım gösterebildi. Pazar günü
akşam yemeğinde Girne sahilde yer alan Grand Akpınar adlı restoranda Onur Öymen
ve eşi, Cem Toker, ben ve eşim, kulüp başkanımız Mehmet Güldal ve kulüp
yöneticimiz Burcu Yürik yemek için bir araya geldik. Son derece keyifli bir
ortamda gerçekleşen yemek sonrasında Girne sahilde biraz yürüyüş yaparak Onur
Bey’in isteğiyle Galatasaray maçının son yarım saatini izledik ve hep beraber
dondurma yiyerek Kıbrıs’a özgü “Con” kahvelerimizi içtik. Onur Bey’i gazete ve
televizyonlardan tanıyanlar zaman zaman meraklı gözlerle bizi izledi ya da
masamıza gelerek selam verdiler. Onur Bey ve Cem Bey anılarıyla hem öğretici,
hem de eğlenceli bir sohbet yapmamızı sağladılar. Onur Bey’in eşi Nedret Hanım
da diplomat eşi olmanın çeşitli zorluklarını bizlerle paylaştı. İlerleyen
saatlerde ertesi gün çalıştayda buluşmak üzere vedalaştık.
Pazartesi
günü çalıştay için GAÜ Milenyum Senato Kongre Salonu önünde öğrencilerimle saat
09.30 dolaylarında buluşarak hazırlıklarımızı tamamladık. Onur Bey’in Kıbrıs
merkezli televizyon kanalı Fog Tv ile yaptığı röportaj sonrasında salonda
yerlerimizi aldık. GAÜ Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Öner saat 10.00 dolaylarında
açılış konuşmasını yaparak çalıştayımızı başlattı. Ardından alkışlar sahneye
çıkan Dr. Onur Öymen 1 saat 15 dakika kadar süren uzun ve anılarıyla
renklendirilmiş güzel bir konuşma yaptı. Onur Bey’in gerek yemekte, gerekse
çalıştayda söylediği bazı önemli konuları burada sizinle de paylaşmak isterim.
Öncelikle Öymen Kıbrıs sorunu ve diğer tüm meselelerde Türkiye’nin sabırlı ve
dirençli olması gerektiğini, ancak son yıllarda Türkiye’de yaratılan atmosfer
nedeniyle özeleştirinin Türkiye’de güreş ve futboldan sonra 3. milli sporumuz
haline geldiğini belirterek, dış politikada sonuç almanın onyıllar hatta
yüzyıllar sürebileceğini çeşitli örnekler vererek açıkladı. Annan Planı’nın
Kıbrıslı Türkler açısından iyi bir plan olmadığı halde, Kıbrıslı Türklerin
yakın geçmişte 9000 sayfalık bu raporu tam olarak okumadan ve anlamadan sürece
destek verdiklerini hatırlatan Öymen, çözüme karşı olmadığını ancak çözümün
ancak hakkaniyetli olması durumunda başarılı olacağını belirtti. KKTC’ye
baktığında büyük bir başarı gördüğünü belirten Onur Başaran Öymen, 1974’te
devlet görevi nedeniyle ilk geldiği dönemdeki Kıbrıs’la bugünkü Kıbrıs’ı
karşılaştırdığında müthiş bir gelişim gördüğünü ve ambargolara rağmen bu duruma
gelinmesinin Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin yarattığı bir mucize olduğunu
söyledi. Rahmetli Rauf Denktaş ve arkadaşlarının mücadelesi ile Türkiye’nin
Kıbrıslı Türklere siyasi desteği ve 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı olmasa Kıbrıslı
Türklerin tarih sahnesinden silinmiş olabileceğini söyleyen Öymen, bu nedenle
Denktaş ve arkadaşlarına yönelik saygısız tutumların çok haksız olduğunu
belirtti. Türkiye’de son dönemde demokrasinin kötü bir dönemden geçtiğini
belirten Öymen, bu nedenle KKTC’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine
Türkiye’den daha iyi bir “model ülke” haline geldiğini belirtti. Kıbrıslı Türk
akademisyen Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Işıksal’ın bir sorusu üzerine “Kıbrıs’ta
sizin hapiste kaç gazeteciniz var?”şeklinde bir karşı soru soran ve buradan
yola çıkarak KKTC demokrasisinin geldiği ileri seviyeyi gösteren Öymen,
KKTC’nin de Türkiye’ye benzer şekilde demokrasisinin gerilememesi için Kıbrıslı
Türklerin özgürlüklerini korumalarını ve demokrasiye sahip çıkmalarını tavsiye
etti. Enerji faktörünün son dönemde ortaya çıkan yeni bir gelişme olduğunu
ancak siyasetin ve ideolojik fanatizmin özellikle Rumlar açısından Kıbrıs’ta ön
plana çıktığını belirten Öymen, bu nedenle Kıbrıs’ta çözümün kolay olmadığını
söyleyerek alkışlar arasında konuşmasını tamamladı. Onur Bey’in önceki gün
yaptığımız sohbetlerden aklımda kalan en önemli vurgusu, İran’ın nükleer
programı nedeniyle İran-İsrail gerginliğinin önümüzdeki birkaç ayda
şiddetlenebileceği ve bu doğrultuda Türkiye’nin savaşa sokulmak istediği oldu.
Sahneye
ikinci olarak çıkan ve yoğun programı nedeniyle konuşmasının ardından hemen
ayrılması nedeniyle şahsen konuşma şansı bulamadığım Ak Parti Malatya
milletvekili Ömer Faruk Öz, Kıbrıs’ın kendilerine rahmetli Necmettin
Erbakan’dan miras kalan önemli bir konu olduğunu ve bu nedenle iktidar
partisinin Kıbrıs’ın geliştirilmesi için büyük gayret gösterdiğini ifade etti.
Konuşmasında üç defa Türkiye’den KKTC’ye gönderilen yardım miktarına dikkat
çeken Öz, AKP’nin her konuda olduğu gibi Kıbrıs sorunu konusunda da barış ve
çözüm yanlısı olduğunu belirterek, önümüzdeki yıllarda müzakerelerde yeni bir
aşamaya gelinmesi durumunda geçmişte Annan Planı döneminde olduğu gibi
iktidarın çözüme destek vereceğini belirtti. Bir soru üzerine Türkiye’de
yaşanan ve “barış süreci” adı verilen PKK ile müzakere sürecini savunan Öz, bu
sürecin başarıyla tamamlanması durumunda Türkiye’nin çok daha zengin ve güçlü
bir ülke haline geleceğini iddia etti. Başbakan Erdoğan’ın Türkiye için bir
şans olduğunu belirten Öz, Kıbrıs sorunu ya da Kürt sorunu gibi konuların
partiler üstü ve milli bir yaklaşımla ele alınmasını gerektiğini belirterek,
yurtiçinde yaptığı gezilerde CHP ve MHP tabanında dahi bu sürece yoğun destek
gördüğünü iddia etti. Buna tepki gösteren protokoldeki CHP Kocaeli milletvekili
Haydar Akar, söz alarak kendisinin de sürekli yurtiçinde geziler yaptığını ve
böyle bir desteğe şahit olmadığını belirtti. Sorular bölümünde söz alan LDP
Genel Başkanı Cem Toker Başbakan’ın çözüm sürecine karşı çıkan herkese çok sert
eleştiriler getirdiğini ancak tabloya bakıldığında Türkiye’deki onlarca siyasi
parti arasında bu sürece destek olan sadece iki parti (AKP ve BDP) olduğunu
belirterek, sürecin demokratik açıdan meşruiyet sorununa dikkat çekti.
Sahneye
üçüncü olarak CHP Kocaeli milletvekili Haydar Akar çıktı. Bu oturumun
moderatörlüğünü de ben gerçekleştirdim. Uçağa yetişecek olması nedeniyle sözü
uzatmadan çalıştaya çeşitli notlarla hazırlıklı olarak geldiği anlaşılan Haydar
Bey’e bıraktım. Konuşmasına Türkiye’nin enerji açığı olan ve bu nedenle dış
ticarette verdiği büyük açığa dikkat çekerek başlayan Akar, bu sorunun
düzeltilmesi adına çeşitli seçenekler olduğunu belirterek, Türkiye’nin
özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi gibi alternatif enerji yollarını kullanması
gerektiğini ancak bu konuda hükümetin ciddi çalışmalar içerisinde olmadığını
belirtti. Kıbrıs sorununda enerji faktörünün önümüzdeki dönemde yeni
gelişmelere gebe olduğunu belirten Akar, İsrail’in son özür meselesini de bu
süreçle alakalı gördüğünü belirtti. Kendisinden önce konuşan Ömer Faruk Öz’ün bazı
sözlerine cevap veren Akar, CHP’nin barışa hem Kıbrıs’ta, hem de Türkiye
içerisinde destek verdiğini ancak AKP’nin başlattığı sürecin barışa hizmet
etmediğini belirtti. Öğle yemeğindeki sohbetlerimizde yoğun yurtiçi geziler
yaptığını ve AKP’nin bu süreçte oyunun düştüğünü gözlemlediğini belirten Akar,
medyanın olayları farklı yansıtması ve AKP’nin müthiş algı yönetimi sayesinde
Türkiye’de yanlışların doğru, doğruların yanlış olarak sunulabildiğini ifade
etti. Uçağa yetişecek olması sebebiyle sunumunu kısa tutan Akar,
öğrencilerimizin alkışları arasında bizimle vedalaşarak üniversitemizden
ayrıldı.
Sahneye
son olarak LDP Genel Başkanı Cem Toker çıktı. Önceki gün yemekte de fark
ettiğim üzere LDP’nin eski Genel Başkanı ve Kıbrıs’ta önemli yatırımları olan işadamı
Besim Tibuk’u aratmayacak şekilde esprili ve dikkat çekici konuşmalar yapabilen
Cem Toker, Türkiye’de bugüne kadar köksüz kalan bir ideoloji olan liberalizmin
özellikle üniversite öğrencileri çevresinde yayılmasına katkıda bulunabilecek
karizmatik bir isim. Teknolojiye oldukça hâkim olan Toker, Twitter ve Facebook
gibi sosyal medya araçlarını aktif olarak kullanıyor ve bunun yanında blues,
soul ve caz müzik hakkında üst düzey bilgisiyle de dikkat çekiyor. Sohbeti de
oldukça hoş olan Toker, 17 yaşında ilk kez öğrenci olarak gittiği Amerika
Birleşik Devletleri’ndeki anılarından yola çıkarak ABD siyasal sistemine dair
bazı saptamalarda bulundu. Türkiye’de Başkanlık sistemini savunduğunu ancak
bunun AKP’nin önerdiği Başkanlık sistemi olmadığını belirten Toker, Güney
Kıbrıs Rum Kesimi’nde başa geçen Nikos Anastasiadis’in makul bir isim olduğunu
ve bu nedenle enerji faktörünün her iki tarafta da kazanç sağlayabilecek bir
ortam yaratması sebebiyle barışın Kıbrıs’ta mümkün olduğunu söylüyor.
Türkiye’nin AB üyeliğine destek veren ve aksi halde Türkiye’nin demokrasi
rotasından tamamen çıkabileceğinden endişe ettiğini ifade eden Toker, Rumlarla
ilişkilerde jest niteliğindeki ufak adımların karşı tarafta da yankı
bulabileceğini iddia etti. Daha önce Ermenistan’a yaptığı ziyaretlerde de
benzer şeyleri görüp yaşadığını söyleyen Toker, Türkiye’nin “komşularla sıfır
sorun” politikasının son dönemde “komşularla sırf sorun” politikasına
dönüştüğüne dikkat çekerek, yeniden komşularımızla iyi ilişkiler kurmamız
gerektiğini belirtti. Kendisinin çeşitli ortamlarda “sen nasıl liberalsin”
şeklinde eleştirilere maruz kaldığını söyleyen Toker, kendisinin kapitalizmi
savunan iyi bir liberal olduğunu ancak liberalizmin Türkiye’nin bölünmesi ya da
Türkiye’nin dış politikada çıkarlarının savunulmaması anlamına gelmediğini
söyledi. Şahsi sohbetlerimizde çözüm sürecinin de son derece otoriter bir
şekilde yönetildiğini ifade eden Toker, medyadaki üst düzey bazı yönetici ve
programcıların kendisine “sürece destek olacaksan seni programa çıkaracağız”
şeklinde yaklaştığını ve sırf bunun bile bu sürecin ne kadar demokrasiden uzak
olduğunu gösterdiğini söyledi.
Cem
Toker’in konuşmasının ardından saat 16.30 dolaylarında çalıştayımız sona erdi.
Ardından bir yarım saat kadar Cem Bey, Onur Bey ve eşi ile Redroom Kafe’de
birer çay içerek çalıştayı değerlendirdik. Bizim için oldukça yorucu ancak
sonuçta son derece keyifli ve başarılı bir çalıştay oldu. Eksiklerimize karşın
üniversitemizde bu tip faaliyetlerin gelişmesi ve KKTC’nin Türkiye ve dünya medyasında
daha fazla yer alması adına bu gibi çalışmalarımızı üniversitemizin de
desteğiyle arttırmayı umuyoruz. Kıbrıs’tan sevgilerle…
Dr.
Ozan ÖRMECİ