29-30 Ocak tarihlerinde danışmanı olduğum Girne Amerikan
Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü – GAÜSBUİK’ten
öğrencilerim ve eşimle beraber Ankara’da çeşitli temaslarda bulunduk. TBMM’deki
üç büyük parti olan AKP, CHP ve MHP’nin grup toplantılarına katıldığımız ve
birçok siyasi ile görüştüğümüz bu iki günde gördüklerim ve işittiklerimden yola
çıkarak izlenimlerimi sizinle paylaşmak isterim.
Öncelikle söylemem gerekir ki, Türkiye Büyük Millet
Meclisi 1960’ların başında yapılmasına karşın halen görkemini koruyan oldukça
güzel bir yapı. Tüm öğrencilerimizin ve vatandaşlarımızın demokrasinin mabedi
olan ve Kurtuluş Savaşı’mızı da yöneten kurum olan gazi TBMM’yi görmelerini
dilerim. TBMM Genel Kurul Salonu oldukça ferah. Tepedeki görkemli avizeler ve “Egemenlik
Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazısı hemen dikkatimizi çekiyor. Dilerim bu
kutlu çatı hep milletimizin esenliği için çalışır.
29 Ocak Salı günü ilk adresimiz MHP grup toplantısıydı.
Oldukça kalabalık olan salonda ilk göze çarpan Sayın Koray Aydın oldu. Aydın Kurultay’ı
kaybettikten sonra şu an için biraz yalnız gözükse de, sonraki döneme yatırım
yapmaya devam ediyor. MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli saygıdeğer bir devlet
adamı ve vatan sevgisi ve demokrasiye bağlılığı asla tartışılmayacak bir lider.
Konuşması da gayet iyi hazırlanmış ve çağın ruhunu yakalayan bir metin. Ancak
metni fazla vurgu yapmadan kağıttan okuması heyecan dozunu düşürüyor. MHP’nin
İmralı sürecinde tepki göstermemesi partinin genetik yapısına ters düşer. Ancak
bu muhalefeti serinkanlı ve demokrasi sınırları içerisinde yapması takdire
değer. MHP’de bir diğer dikkat çeken isim ile ilerleyen saatlerde TBMM
koridorlarında rastladığımız İzmir milletvekili Oktay Vural. Bakanlık yapmış ve
partinin medyada en sık görülen ismi. Vural oldukça kilo vermiş ve formda
gözüküyor. İlerleyen yıllarda partinin kilit isimlerinden olacaktır. Kendisiyle
hatıra fotoğrafı çektirip ayaküstü sohbet ettik. Ayrıca umuyorum Mayıs başında
kendisini Denizli’de UPA Siyaset Okulu’nda ağırlayacağız. MHP’nin bir diğer
önemli ismi yine akşama doğru kuliste görüştüğümüz Iğdır milletvekili Sinan
Oğan. Genç, karizmatik ve dış politika alanında oldukça bilgili bir isim. Türksam’daki
çalışmaları sayesinde Türk dünyasının ve dünyanın dört bir yanındaki Türklerin sorunlarını
ana akım medya ve entelektüellerimizin gündemine sokmayı başarmış değerli bir
insan. Kendisi gençleri dış politika alanında çalışmaya ve yazmaya çağırıyor ve
UPA’ya destek veriyor. Ayrıca terörle müzakere sürecinden de rahatsızlığını
açıkça ama sakin bir şekilde dile getiriyor. Öğrencilerimiz de en çok o konuda
huzursuz.
Salı günü ikinci adresimiz TBMM İdare Amiri ve Ak Parti
Çorum milletvekili Salim Uslu. Medyada özellikle Kamer Genç’i kürsüden iterek
uzaklaştırması sonrası çok tepki almış Uslu, yüzyüze tanışıldığında ise sakin
ve beyefendi bir insan. Bize Hak-İş çatısı altındaki sendikal çalışmalarından
söz etti ve Kıbrıs’la ilgili anılarını paylaştı. Çocuklarının başörtüsü yasağı nedeniyle
geçmişte KKTC’de okuması nedeniyle Kıbrıs’a özel bir sempatisi olduğunu
anlıyoruz. Gençlere oldukça sıcak yaklaştı ve bize TBMM’de her türlü
desteği-yardımı sağladı. AK Parti Bursa milletvekili İsmail Aydın da bize 1
saat ayırarak farklı konularda öğrencilerimin kimi zaman medyada göremediğimiz
ölçüde muhalif sorularına içtenlikle cevap verdi. Siyasetçilerimizin nazik ve
demokrat olmaları gençlerimizi de pozitif etkiliyor. Keşke bu seviyeyi birbirlerine
karşı da her zaman koruyabilseler. Ayrıca İç İşleri eski Bakanı Sayın
Abdülkadir Aksu’ya da rastladık. Sağ siyasetin kadrolu bakanlarından Aksu adeta
iktidarın kokusunu alan bir isim olarak biliniyor ve şimdilik AKP’de siyasal
hayatına devam ediyor.
Sırada CHP grubu var. Oldukça kalabalık, vatandaş ana
muhalefet partisinde umut görmek istiyor. Medyatik isimler bir bir yanımızdan
geçiyor. Gürsel Tekin, Adnan Keskin, Akif Hamzaçebi, Güldal Mumcu ve hemen
yanında genç siyasetçi Gökçe Pişkin... Emine Ülker Tarhan da kürsüde yerini
aldı. Böylesi zarif ve iyi eğitimli bir Türk kadınının TBMM’de olması genç
kızlarımız için ne kadar güzel bir örnek. Kılıçdaroğlu da alkışlar arasında
sahnede. Hitabetini Genel Başkan olduktan sonra çok geliştirmiş. Ancak okuduğu metni
beğenmiyoruz. Belli ki daha iyi danışmanlar lazım. Türkiye’de bu kadar çok
sorun varken ana muhalefet partisinin daha etkili olması gerekiyor ama olmuyor.
Yine de ana muhalefet partisi üzerindeki ölü toprağını atmışa benziyor. Grup
sonrası Deniz Baykal ve ekibinin salondan ayrılması ise her türlü dedikoduya
yol verir cinsten. Zaten biz de Baykal’ı ziyaret etmeye gidiyoruz. Ancak yolda
Gürsel Tekin’i görünce fotoğraf için duruyoruz. Gürsel Tekin TBMM’nin pop starı
gibi etrafında kamera ordusu ve vatandaş çemberinde ilerliyor. İspanyol aktör
Javier Bardem’e benzetiyorum kendisini. Konuşması fazlasıyla halktan... Bir
fotoğraf için durup kartımızı veriyoruz. Sırada Aydın milletvekili Prof. Dr.
Metin Lütfi Baydar var. Her öğrencinin “Keşke böyle bir rektörümüz olsa”
diyeceği genç, dinamik ve sıcakkanlı bir isim. Bizi Deniz Baykal’ın odasına
götürüyor. Baykal çok sıcak, daha önce de görüştüğümüz için artık beni tanıyor
ve hemen ilgileniyor. Kıbrıs’la ilgili anılarını paylaşıp, öğrencilerimden Girne
Amerikan Üniversitesi hakkında bilgi ediniyor. 2. dönemde program uyarsa Kıbrıs’ta
bir konferans için sözleşiyoruz.
CHP kanadıyla görüşmelerimiz kuliste de devam ediyor.
İşte son günlerde yaptığı açıklamalarla Türkiye’nin gündemine oturan Prof. Dr.
Birgül Ayman Güler... Kendisiyle daha önce Uşak’ta tanışmışlığımız var, bu
nedenle hemen bize ilgi gösteriyor. Bir fotoğrafın ardından ertesi gün öğle
yemeği için sözleşiyoruz. Ancak hocamızın yoğun programı nedeniyle ertesi gün
yemeği yalnız yiyebileceğiz. Yazık ki kendisine son açıklamaları ile ilgili
soru soramıyoruz. Yine kuliste Şafak Pavey’i görüyoruz. TBMM’de olmasından
gurur duyduğumuz gözlerinin içi gülen ve içimizi ısıtan bir isim. Kamer Genç’i
de ziyaret ediyoruz. Kamer Bey Türkiye’nin gidişatından çok umutsuz ve gençleri
mücadeleye çağırıyor. 40 yıla yakın süredir siyasetin içinde ve çok deneyimli
bir isim. Biraz önce Salim Uslu ile de görüştüğümüzü söyleyince espriler
yapılıyor. “Olayların adamı” Hüseyin Aygün ekibiyle beraber hızlıca yanımızdan
geçiyor, konuşma fırsatı bulamıyoruz. İlk gün bu şekilde sona eriyor...
İkinci gün yani 30 Ocak’ta sabah erken yine TBMM Dikmen
Kapısı’ndayız. Bu defa AK Parti grubu var. Bize başlama saati 10.30 gibi
söylendiği için saat 10.00’da salondayız ancak grubun 11.30’da başlayacağı
anons ediliyor. İçeride beklemedeyiz. Başörtülü kadınlar izleyiciler arasında
çoğunlukta. Yavaş yavaş partinin ağır topları geliyor. En çok merak ettiğimiz
isimlerden Hakan Şükür, Numan Kurtulmuş ve Ahmet Davutoğlu’nu gözlerimiz arıyor
ancak salonda göremiyoruz. Başbakan Erdoğan alkışlar arasında sahnede.
Hitabetine en muhalif olanlar bile hayran. Konuşma çok iyi ellerden çıkma
belli. Güzel espriler, yeri geldiğinde halkı etkilemeye yönelik demagojik
söylemler. 4 Bakan değişikliğiyle ilgili konuşurken eski Bakanları övdükten
sonra salonda alkış kopuyor. Ancak dikkatle izliyorum İdris Naim Şahin ve
Ertuğrul Günay Başbakan’ı alkışlamıyorlar. Bu kadar tepki doğal olsa gerek.
İktidar nimetleri sayesinde AK Parti grubunun rahatlığı hiçbir partide yok.
Oturarak keyifli bir şekilde Başbakan’ı dinleyebiliyoruz.
Çıkışta öğrencilerimin bir bölümü içeride kalıp temaslara
devam ediyor. Ben, eşim ve 2 öğrencim ise KKTC Ankara Büyükelçisi Sayın Mustafa
Lakadamyalı’yı ziyarete gidiyoruz. 2. vatanımız olan KKTC’nin Büyükelçiliği’nde
işler yoğun ancak bizi sıcak karşılıyorlar. Sayın Lakadamyalı bize 45 dakika
ayırıyor ve sorularımızı içtenlikle yanıtlıyor. Kıbrıs sorununda yakın
gelecekte neler olabilir kafamızda daha iyi şekillenmeye başlıyor. Kendisine
teşekkür edip ayrılıyoruz. Ben gruptan ayrılırken öğrencilerim TBMM’de
temaslara devam ediyor, daha sonrasında da Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın
Mustafa Kamalak’ı Saadet Partisi Genel Merkezi’nde ziyaret ediyorlar. Mustafa
Beyi de umuyorum Mayıs başında Denizli’de UPA Siyaset Okulu’nda ağırlayacağız.
Bu şekilde 2 günlük yoğun ve yorucu bir diplomasi trafiğinin sonuna geliyoruz.
Öğrencilerim son derece mutlu, ülkeyi yönetenlerin halka dokunması ve yakın
olması sorunları çözmese bile en azından acıları azaltıyor. Umarım bunu daha
iyi anlarlar...
Dr. Ozan Örmeci